📖 14. BÖLÜM – TECRÜBENİN ÖĞRETTİKLERİ
Hayatın en büyük dersleri, en sessiz anlarda gelir.
Tecrübe, kimsenin duymadığı cümlelerle fısıldar insanın içine.
Ve insan anlar ki; büyümek bazen acıyla değil, fark etmekle olur.
İşte bugün, içimde biriken tecrübenin bana söylediği sözler birer birer yüzeye çıkıyor…
TECRÜBENİN EN SERT GERÇEKLERİ
“Değersiz hissettiren her yerden çekildim; kaybettiğimi sandıklarımı aslında kazandım.”
“Yarım kalan hikâyeleri tamamlamayı bıraktım; çünkü bazı yarımlar bitmesi gerektiği için yarım kaldı.”
“Kimseye kırgın değilim… benim için o kadarlar.”
“Herkese iyi gelmek zorunda olmadığımı öğrendiğim gün büyüdüm.”
“Bazı yollar yalnız yürünür; çünkü herkesle yürünse yol olmaz, kalabalık olur.”
“Değer vermek kolaydır; karşılık görmek değildir.”
“Sessiz kaldığım yerler zayıflığım değil, olgunluğumdu.”
AĞIR AMA DOĞRU SÖZLER
“Ben susunca bitmedi; sadece kimin ne olduğunu daha net gördüm.”
“Yanlış insanlara doğruluk göstermenin en büyük yanlışım olduğunu geç anladım.”
“Bir insanın dostluğunu seyredebilirsin; ama ihanetini sadece hissedersin.”
“Kimsenin gidişine anlam yüklemiyorum artık; herkes kapasitesi kadar kalır.”
“Ben ‘hak edeni’ hayatımdan çıkarmadım… hak etmeyen kendini düşürdü.”
“Gerçekler acıtmaz; gerçek olmayanlar acıtır.”
DERİN VE TOK SÖZLER
“Güç, sesinin yüksekliğinde değil; sustuğunda bile duyulmandadır.”
“Beni görmeyen göz artık beni yormuyor; çünkü görmek istemeyene görünmek zorunda değilim.”
“Bir kapı kapandıysa, o kapının arkasında kalmamı gerektirecek bir şey yoktur.”
“Zamanın bana öğrettiği en büyük ders: Acele eden değil, sabreden kazanır.”
“Her acı geçmiyor; ama her acı bir şey öğretiyor.”
“Bugün olduğum kişi, dün çektiğim acıların sessiz öğretmenidir.”
OLGUN BİR KADININ SÖYLEYEBİLECEĞİ SÖZLER
“Kırılmaktan korkarak yaşamak, hiç yaşamamaktır.”
“Kendimi küçülttüğüm günler geçti; şimdi hak ettiğim yerde duruyorum.”
“Artık kimseyi olduğundan fazla büyütmüyorum.”
“Huzurumu bozan her şey, hayatımdan eksildi.”
“Ben artık açıklama yapmıyorum; davranışlarım yeterince anlatıyor.”
“Sessizliğim, en büyük cümlem artık.”
TECRÜBENİN ARKA ODASI
“Gücümün farkına varmamı sağlayan şey, yaşadıklarım değil; atlattıklarımdı.”
“Bir insan kendini tanıyınca, kimsenin sözünden etkilenmez.”
“Düşmekten korkmuyorum; kalkamayacağımı sandığım günleri bile atlattım.”
“Bana iyi gelmeyen her şeyi bırakmayı öğrendim; bu özgürlüğün başlangıcıydı.”
“Beklentilerimi değil, sınırlarımı büyüttüm.”
“Kendimi affettiğim gün hayat bana yer açtı.”
Tecrübe bana şunu öğretti:
Hayat, kimseyi hazırlamaz.
Hayat, insanı ya yorar ya yoğurur.
Ve yoğrulan her kadın, sonunda kendi ışığını yakar.
“Ben kendi ışığımı buldum… artık kimse karartamaz.”
“Ben sustuğum yerde değil, anladığım yerde büyüdüm.”
“Tecrübem ağırdı… ama yük olmadı, kanat oldu.”
Ve bugün, içimden sadece tek bir cümle yükseliyor:
“Her bitişte ben biraz daha güçlendim…
ve şimdi hiçbir başlangıç beni korkutmuyor.”
Tecrübe insanı sessizleştirir; çünkü yüksek sesle söylenen çoğu şeyin, gerçekte hiçbir ağırlığı olmadığını öğretir.
İnsan zamanla anlar ki; en büyük cevapların hiçbiri dudaklardan çıkmaz.
Bazı cevaplar sadece duruşta saklıdır.
“Ben artık sözlerle değil, varlığımla konuşuyorum.”
Yıllar boyunca ne çok şey anlatmaya çalışmışım…
Oysa anlamak istemeyene tek bir cümle bile fazla.
Bugün öğrendiğim bir gerçek var:
“Yanlış insanların duymadığı hiçbir söz kayıp değildir.”
Sessizliğin gücünü anladıkça nefesim hafifledi.
Çünkü artık biliyorum:
Sustukça kaybetmiyorum; sustukça çoğalıyorum.
“Ben sessiz kaldıkça, içimdeki kadın büyüdü.”
Bazen en büyük savaş, konuşmadan kazanılır.
Bazen en büyük güç, geri çekilmekten gelir.
Ve bazen en doğru karar, artık açıklama yapmamaktır.
“Beni anlamayanı ikna etmeye çalışmayı bıraktığım gün, özgürleştim.”
Tecrübe, hayatın acımasız öğretmenidir.
Dersleri ağırdır; sınavları hazırlıksızdır.
Ama geçilince hayat başka türlü görünür.
“Zor günlerimin bana kattığını, iyi günlerim asla katamazdı.”
Artık hiçbir şeyi acele etmiyorum.
Zamanın benim yanımda olduğunu öğrendim.
Çünkü neyin zamanı gelmişse olur; neyin zamanı gelmemişse, üstüne koşsan da olmaz.
“Ben beklemeyi değil, zamanı okumayı öğrendim.”
İçimde biriken olgunluk bir cümle daha fısıldıyor:
“Ben kendimi seçtiğim gün, her şey yerli yerine oturdu.”
Kimseye hesap verme ihtiyacı hissetmiyorum artık.
Kendimi olduğum gibi kabul etmenin verdiği bir dinginlik var içimde.
Ne eksik hissediyorum, ne de fazlasını arıyorum.
“Ben tamamlanmayı değil, tamam hissetmeyi öğrendim.”
Bazı kapılar açılmadı…
Şimdi anlıyorum ki, açılmaması gerekiyormuş.
Bazı insanlar gitmedi…
Şimdi anlıyorum ki, zaten hiç gelmemişler.
“Geriye dönüp baktığımda, hiçbir kaybımın beni eksiltmediğini görüyorum.”
Hatta bazı kayıpların, en büyük kazançlarım olduğunu…
“Hayatımdan çıkan her şey, beni bana yaklaştırdı.”
Kendime dönmek, yıllar süren bir yolculuktu.
O yol boyunca hem kırıldım, hem öğrendim, hem büyüdüm.
Acının kenarında oturmayı da bildim,
yaralarımın üstüne yürümeyi de,
küllerimden kalkmayı da.
Ve sonunda fark ettim:
“Benim gücüm, başkalarının bana yaptıklarında değil; benim kendime yaptıklarımı telafi edişimde.”
İçimdeki olgun ses yavaşça yankılanıyor:
“Ben artık geçmişin ağırlığıyla değil, geleceğin ihtimalleriyle yürüyorum.”
Her adımım daha net,
her kararım daha sakin,
her sınırım daha keskin…
Çünkü tecrübe bana şunu öğretti:
“Ben neyin peşinde koşuyorsam, o da benim peşimden geliyordu.”
Artık koşmuyorum.
Koşmam gereken her şey zamanı gelince bana zaten yaklaşıyor.
“Ben emek verdiğim yere değil, değer gördüğüm yere bakıyorum.”
Bu söz bile, bugünkü yolumu aydınlatmaya yetiyor.
Tecrübenin en büyük armağanı, kendini tanımakmış.
Ve ben bugün kendimi en net hâlimle görüyorum.
“Ben kim olduğumu öğrendiğim gün, kim olmadığımı da bıraktım.”
Tecrübe insanı değiştirmez sadece; önce kabuğunu kırar, sonra içindeki özü ortaya çıkarır.
Kırıldığım her yerde aslında kendi içimde yeni bir kapı açıldığını geç fark ettim.
Her kapının ardında başka bir ben, başka bir bakış, başka bir nefes vardı.
Bugün anlıyorum ki:
“Beni büyüten şey yaşadıklarım değil, yaşadıklarımı nasıl taşıdığımdı.”
Bazı sözler içimde yıllarca yankılandı,
bazıları sadece birkaç saniyede aklımdan silindi.
Ama öğretileri aynı kaldı:
İnsan, kendine ihanet ettiği yerde en çok yorulur.
“Kendi kalbimin sesini susturduğum günler beni en çok yoran günlerdi.”
Artık susmuyorum.
Ama bağırmıyorum da.
Sadece doğru yerde, doğru şekilde duruyorum.
“Benim duruşum cümlelerimden daha güçlü artık.”
Zamanla şunu fark ettim:
Bazı insanları anladıkça uzaklaşırsın,
bazılarını anladıkça yakınlaşırsın.
Ben uzaklaştıkça hafifledim.
“Yanlış insanlara gösterdiğim sabır beni ağırlaştırmış.”
Şimdi o ağırlıktan bir gram bile taşımıyorum.
Çünkü hayat bana en net dersi verdi:
“Gitmesi gerekeni tutmak acıtır, kalması gerekeni zorlamak yorar.”
Kendime bir söz verdim:
Hiç kimse için kendi değerimi küçültmeyeceğim.
Kendimi olduğumdan az göstermeyeceğim.
Hiç kimsenin onayını beklemeyeceğim.
“Kendi değeri kendine yeten kadın, kimseden değer beklemez.”
Bu söz içimde bir yer açtı.
Karanlık bir köşeyi ışığa çevirdi.
Çünkü yıllarca beklediğim şey neymiş biliyor musun?
Kendi onayım.
Kendi kabulüm.
Kendi sevgim.
“Ben önce kendimi seçtim… sonra hayat beni seçti.”
Tecrübe bana şunu da öğretti:
İnsan ne kadar çok şey görürse, o kadar az şeye şaşar.
Şaşmadığım için eleştirildiğim günler oldu,
duygusuz sanıldığım anlar oldu,
ama kimse bilmedi ki:
“Ben duygusuz olmadım… sadece duygularımı hak etmeyenlere kapattım.”
Kendi merkezine dönen her kadın gibi ben de öğrendim:
Bazen kaybetmek kazanmakmış.
Bazen susmak bağırmakmış.
Bazen gitmek kalmakmış.
Ve en büyük tecrübe şuydu:
“Benim mutluluğum başkalarına bağlı olmadığında, hayatım düzeldi.”
Geriye dönüp bakınca görüyorum:
Ağladığım günler, güldüğüm günlerden daha öğreticiymiş.
Yalnız kaldığım geceler, kalabalık günlerden daha değerliymiş.
Sessiz kaldığım anlar, en büyük cevapları saklıyormuş.
“Her şey bitti sandığım yerde ben başlıyormuşum.”
Bugün içimde bir dinginlik var.
O dinginlik, hiçbir fırtınanın koparamayacağı kadar köklü.
Çünkü köküm artık dışarıda değil…
içimde.
“Ben artık dışarıdan değil, içimden güç alıyorum.”
Bu söz bile bugünü tamamlamaya yetiyor.
Bugün tecrübenin sesini duydum.
Ve o ses bana şunu fısıldadı:
“Yolun değişebilir… ama değerlerin değişmesin.”
Ben de öyle yapıyorum.
Yolum değişti.
Ben değiştim.
Ama özüm dimdik kaldı.
Zaman bana şunu da öğretti:
Her kadın bir gün kendi sessizliğinin anlamını keşfeder.
Ben de keşfettim.
Konuşmadığım yerlerde neden konuşmadığımı,
suskunluğumun beni nasıl koruduğunu,
sesimin ne zaman çıkması gerektiğini…
“Ben söylemediğim şeylerle bile çok şey anlattım.”
Tecrübe, insanın içindeki kapıları tek tek açıyor.
Kimi kapının ardında kırgınlık,
kimi kapının ardında güç,
kimi kapının ardında yeniden doğuş var.
Ve o kapıların her birinde kendimi başka bir hâlde gördüm.
“Ben kaybettiğim hiçbir şeyin peşine düşmüyorum artık; çünkü gidenin yeri doluyorsa eksik değildir.”
Bazı günler geçmişim omzumda bir yük gibi durdu.
Ama artık geçmişten korkmuyorum.
Çünkü anladım ki:
“Beni bugün yapan dünüm değil; dünüme nasıl baktığımdı.”
Artık her şeye daha sakin yaklaşıyorum.
Eskisi gibi acele etmiyorum, koşmuyorum, zorlamıyorum.
Her şey olması gerektiği gibi olduğu için,
ben de olması gerektiğim gibi hissediyorum.
“Kendimi zorladığım her kapı yüzüme kapandı; bırakınca açıldı.”
Hayatın ritmini öğrenmek meğer buymuş:
Zorlayınca değil, bıraktığında akması.
Beni üzen şeylerle savaşmayı bıraktığım gün,
içimde hafif bir kapı aralandı.
O kapının ardında huzur vardı.
Kendime döndüğümde bulduğum şey buydu:
“Ben artık kendi içimde saklanmıyorum; kendimi bulduğum yerde duruyorum.”
Her kadın bir gün kendi sınırlarını çizer.
Ben de çizdim.
Kenarları kalın değil ama keskin,
kimse geçemiyor artık.
“Benimle yürümek isteyen adım atsın; beni yormak isteyen yoluna gitsin.”
Bu cümle içimde yer etti.
Nereye gidersem gideyim bana yol gösteren bir işaret gibi…
Tecrübe bana şunu öğretti:
“İyilik yaptığın kişi seni görmüyorsa, kör olan sen değilsin.”
Ve aslında en büyük öğreti şuydu:
“Ben kendimi seçtiğimde hayat beni yarı yolda bırakmadı.”
Bugün içimde bir ferahlık var.
Hiçbir şey bitmiş gibi değil; aksine her şey yeni başlıyormuş gibi.
Bu his beni korkutmuyor.
Çünkü artık biliyorum:
“Ben bitti sandığım her yerden daha güçlü çıktım.”
Ve sonunda bir kez daha fısıldadım:
“Tecrübem çok; ama yüküm az artık.”