İçimde bir şey paramparça olmuştu. Gözlerim yandığı hâlde ağlamıyordum. Sanki her şey donar gibi oldu. Ayaklarım beni nasıl taşıdı bilmiyorum ama o restoranın havası, gülüşmeler, o kadının kendini Demir’e atışı… Hepsi bir uğultuya dönüştü kulaklarımda. Çantamı hızla kaptığım gibi kalktım. Sandalyenin sesi bile duyulmadı, sadece içimdeki kırılış yankılandı. Sokak serindi. Yaz akşamının hafif esintisi saçlarımı dağıtıyordu ama ben hissizdim. Bastığım yeri görmeden yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmiyordum, sadece uzaklaşmalıydım. O kadının gözümün önünde Demir’e sarılması… Ve Demir’in hiçbir şey yapmayışı! Donup kalmış gibiydi. Ama bu, benim acımı hafifletmiyordu. “Lara!” Arkamdan gelen o sesi duymazdan geldim. Hızlandım. Kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki neredeyse kusacak gibiydim. “Lara,

