9.Bölüm "Evlenelim..."

1851 Words
9.Bölüm “Evlenelim…” Aybige Türkeli… Timur gelmiş… Şule kapıyı açınca ben de ayaklandım, koridorun başında durdum. Timur içeri girdi; siyah kot pantolon, siyah tişört ve siyah deri mont ile yine çok yakışıklı olmuş. Siyah bir insana bu kadar yakışır bence; hem yakışıklı hem daha heybetli görünüyor. Göz göze gelince kenara çekilip; “Hoş geldin Timur, buyur geç.” dedim. “Hoş bulduk, telefonunu alabilir miyim?” diyerek direkt konuya daldı. Yüzbaşı Zafer'in mesajlarının olduğu bölümü açıp Timur’a verdim. Kanepeye oturdu, bacak bacak üstüne atıp mesajları okumaya başladı. Okudukça kaşları çatıldı, çenesi kasıldı; sinirleniyordu. Sonlara doğru tek kaşı havaya kalktı. İşte orada Yüzbaşı Zafer konuyu evliliğe getirmişti. Öne doğru eğildi, dirseklerini dizine koyup daha dikkatli ve tabii daha sinirli bir şekilde mesajları okumaya devam etti. En son telefonu ortadaki sehpanın üzerine doğru fırlatır gibi bıraktı, geriye yaslanıp benimle göz göze geldi ve; “Neden engellemedin? Neden arada bir de olsa mesajlarına cevap verdin?” diye sordu. “Yapma Timur, yazdığı mesajları ve altındaki imâları eminim sen de benim kadar anladın. Numaram varmış; engelledim diyelim, bana bu defa numaram üzerinden ulaşacaktı.” diye açıkladım kendimi. Timur; “Numarasını da engellerdin Kalemşör… İnsanlar görüşmek istemediği kişileri engelliyor… Teknolojinin nimetleri…” deyince biraz gerildim. “Karşımda TSK mensubu biri var, adam yüzbaşı. Saygısızlık yapmak istemiyorum. Belki de biz yanlış anlıyoruz.” dedim. Timur sinirden çenesini sıkarak konuşuyordu; “Biz burada üç kişiyiz, üçümüz de okuduk. Üçümüz de yanlış mı anladık yani? Ya üçümüz de kötü niyetliyiz, karşımızdaki çok iyi niyetli… ya da üçümüz de aptalız o zaman!” “Öyle demek istemedim…” dedim. Timur; “Adam benden rütbeli, herhangi bir yaptırım uygulayamam şu mesajlardan dolayı ama önünü de kesmek gerekiyor. Böyle sana asılarak devam edemez.” dedi. Omuzlarım düştü… “Sen neden geldin? Ne olur kötü bir haber varsa alıştıra alıştıra söyle.” dedim; hem konu dağılsın hem de Timur’un siniri biraz geçsin istedim. Timur olumsuz anlamda başını sağa sola salladı ve; “Kötü bir haber yok. Aksine iyi haber var. Attığımız yemi İrlandalı yuttu. Eğer gerçekten İlbilge Hatunun kızı olsaydın, Kalem-i Tomris… İlbilge Hatun öyle savunmasız bir şekilde tekrar evine dönmene izin vermezdi diye düşündü büyük ihtimalle ve Türkiye’den çekildi.” “Nereye gitti?” diye sordu Şule. Timur; “Bilmemeniz daha iyi. Sonuçta devam eden bir operasyon. Bununla ilgili herhangi bir sivile bilgi veremeyiz.” dedi. Şule; “Biz herhangi bir sivil değiliz. Bir tarafımız rütbeli askerler, diğer tarafımız MİT ajanları. Bence bilmeye hakkımız var.” deyince Timur gözlerini devirdi ve; “Sadece şunu bilin; hiçbiriniz tehlike altında değilsiniz. Yine de İlbilge Hatunun çocukları olduğunuz bilgisini, İrlandalı tamamen ortadan kalkıncaya kadar saklayacaksınız.” diye uyarır tonda konuştu. Bende; “O konuda sıkıntı yok. Yalnızca Kürşat biliyor. Ben de sıkı sıkı tembihledim. Tehlikenin farkında; gidip sağda solda benim annem MİT ajanı diye anlatmaz eminim.” dedim. Timur, beni onaylar gibi başını salladı ve; “Kürşat’a ben de güvenirim ama yine de bir kere daha konuşacağım onunla bu meseleyi. Bir kere de ben uyaracağım; durumun ciddiyetini daha net anlasın.” dedi. Sonra devam etti; “Gelelim Yüzbaşı Zafer’e…” deyip arkaya yaslandı. Şule; “Ne yapacağız Timur? Rütbe olarak senden üst. Acaba Tugay başkanına mı şikayet etsen sen!? Bu mesajları da delil olarak göstersen işe yaramaz mı!?” diye sordu… “Tugay Başkanı?” dedi Timur, tek kaşı havada. Soru sorar tonda çıktı sesi. Ben araya girdim; “Yani Tugay Komutanı demek istedi.” dedim. Şule; “Öfff, ben bu konularda sizler kadar bilgili değilim. Amir, komutan ya da müdür… artık ne deniyorsa. Sonuçta en yetkili kişi o. Bence askerini uyarsın.” dedi. Timur; “Özel hayata girer bir yerde. Ne yani, okulda yaramazlık yapmış öğrenciyi veliye şikayet eder gibi gidip Tugay Komutanı’na Yüzbaşı Zafer’i mi şikayet edeceğim? Önce bana ceza verir, nasıl böyle bir konuyla karşıma çıktın, diye.” deyince derin bir nefes alıp verdim… Omuzlarım düştü iyice; “Hiç mi bir çözümü yok bu meselenin?” diye sordum; sesim adeta inler gibi çıktı. Timur'la göz göze geldik; “Aslında bir çözümü var ama sen kabul eder misin ya da cesaret eder misin onu kestiremiyorum.” dedi. Atıldım hemen; “Cesaret ederim, kabul de ederim. Yeter ki kurtulayım şu abuk sabuk mesajlardan! Gerçekten artık telefonu elime almaya korkar oldum. Ne yazacağımı, nasıl cevap vereceğimi bile bilemiyorum. Timur… Lütfen… Kurtar beni şu dertten.!” dedim. Timur kararlı bir ses tonuyla; “Benimle evleneceksin Aybige. Anlaşalım, evlenelim.” dedi. Ben: “Yok ebesinin nikahı!” Şule: “Siktiiirrr!” Aynı anda söyledik. Timur bir bana bir Şule’ye bakıp; “Maşallah, mahallemin genç hanımları ne kadar da terbiyeli!” dedi ve devam etti; “Bak Aybige, bu adam evlenip ayrılan biri. Başından bir evlilik geçti. Ayrıldığı karısı hâlâ köşe bucak askerlerden kaçıp uzak duruyor. Canımı kurtardım nafaka dahi istemiyorum demiş mahkemede. Bunları yeni öğrendim, üzerine sana attığı mesajları gördüm. Kadına ne yaşattıysa hem bu adamdan hem de tüm askerlerden kaçıyor. Artık ne yaptı, nasıl korkuttu detay bilmiyorum!? Sadece o kadar korkmuş ki, sivil hayatında herhangi bir asker karşısına çıkmasın istiyor. Bu yüzden kökten çözüm buldum sana. Ama sen dersen ki, ben bu çözümü beğenmedim, cesaret edemem ya da kendi başımın çaresine bakarım, yardımına ihtiyacım yok, o zaman ben yardım etmeyeceksem, bunu İlbilge Hatuna söylemek zorundayım. Onun haberi olması gerekiyor.!” dedi. Birden panikledim; kesinlikle o kadının herhangi bir bilgisi olmasını ya da bana yardım etmesini istemiyorum. “Hayır Timur… Asla istemiyorum…” dedim. Timur; “Aybige, bu adamı durdurmak istiyorsan benimle anlaşıp evleneceksin. Evli barklı bir kadına sarkmaz; hele de asker karısı… Üstelik aynı Tugayda görev yaptığı başka bir askerin karısına asla mesaj atamaz. Sürekli kitaplarında bahsettiğin anlaşmalı evlilik işte… Neyi abartıyorsun?” deyince piç piç sırıttım ve; “Burası gerçek dünya Timur. Kitaplardaki gibi görev evliliği ya da anlaşmalı evlilik olmaz. Ayakların yere bassın, BURA GERÇEK DÜNYA.” dedim. Şule kendini tutamayıp kahkaha attı. Timur gözlerini devirdi ve; “Beni benim cümlelerimle vuramazsın Kalemşör! Bizim mahalleden komşu olduğumuzu tüm Tugay biliyor Şule’nin sayesinde.” O sırada hem Timur hem ben dönüp Şule'ye baktık. Şule anında bakışlarını kaçırıp tavanı izlemeye başladı. Timur konuşmasına devam etti; “O yüzden kimsenin tuhafına gitmeyecek evlilik kararı almamız. Annem akşama sizi yemeğe bekliyordu zaten. O yemekte ailelere ben durumu açıklarım. Ancak anlaşmalı evlilik diyemeyiz tabii; babam beni eşek sudan gelinceye kadar döver. Dalga mı geçiyorsun bizimle, diye. O yüzden bu meseleden şu odadakilerin dışında hiç kimsenin bilgisi olmayacak. Sadece üçümüz bileceğiz anlaşmalı evlilik olduğunu.” dedi. Ardından bana bakıp gevşek gevşek; “Ayrıca çok cesur yazıyordun o satırları…! Ne oldu Kalemşör? Yazdığını yaşamaktan korkuyor musun?” dedi. Burnumu havaya kaldırdım; “Asla korkmuyorum! Ben var ya… nasıl cesurum, aklın almaz! Tamam, madem anlaşmalı olacak, kabul ediyorum. Kimseye tek cümle açıklama yapmam. Olay tamamen sende. Akşam o yemekte bizim bu durumu nasıl anlatacaksın çok merak ediyorum sevgili buzdolabı!?” dedim. Bu ana kadar nasıl sessiz kalmayı başardı Şule? Çok şaşırdım ama galiba daha fazla sessiz kalamayacak. Birden ayağa kalkıp; “Evet, sen tam bir buzdolabısın Timur! Yani… bu kızın kabul etmesi bir anlık gaza gelmeye baktı, evet dedi sana. Ancak böyle soğuk ve mesafeli durursan herhangi bir açıklama yapmana gerek kalmadan kitabı okuyan herkes sizin anlaşmalı evli olduğunuzu tahmin edecektir. İnanılır olsun istiyorsan, biraz o buzlarını eritmelisin.” dedi. Kollarımı göğsümde bağlayıp burnumu havaya kaldırdım; “Ben yazdığım her satırın arkasındayım Kıdemli Üsteğmen Timur Alpdemir… Ama sen ve bu buzdolabı tavırların ne olacak? Üstelik sadece devre arkadaşların değil, mahalledeki exlerinin de dikkatini çeker.” dedim. Timur’un suratında duygu geçişleri oldu; sanki bir şeyleri sorgular gibiydi. Aybige Alpdemir… Vay be… Sanki yakıştı gibi de… Bayağı uçtum ben de farkında olmadan. Timur derin bir nefes alıp verdi. Sülalem rahat tavrıyla yine sırtını kanepeye yasladı, bacak bacak üstüne attı ve; “Aldığım askeri eğitimleri anlatsam en az bir hafta sürer. Benim buzdolabı hallerimi dert etmeyin. Siz kendi ağzınızı sıkı tutun. Sağda solda, yazdığımı yaşıyorum, yok ben Timur’la anlaşmalı evleniyorum, beni korumak için Timur’dan böyle bir teklif geldi, diye gevşek gevşek konuşmak yok.” dedi. Son cümlesini Şule’ye bakarak söyledi. Şule iki elini beline koyup; “Ben çok güzel sır saklarım! Kalem-i Tomris’in gerçekte kim olduğunu yıllarca sakladım. Benden başka bir Allah’ın kulu bilmiyordu. Söz konusu Aybige ise bu çenemi tutarım. Sen kendi hareketlerine bak! Nedense bu konuda Aybige’ye, hatta kendime bile güveniyorum ama sana hiç güvenmiyorum Timur. Senin şu soğuk tavırların hepimizi ele verecek. Kendini kendin yakacaksın. Kalıbımı basıyorum, her iddiaya girerim.” dedi. Timur ayağa kalktı, deri montunun yakalarından tutup düzenledi, bana bakıp; “Aybige, güzelim… Akşam yemeğinde birlikteyiz. Ailemize aldığımız evlilik kararını açıklayacağım. Aslında ben seni gençlik yıllarımdan beri seviyormuşum, Tugayda görünce bunu anladım ve evlenmeye karar verdim. Vakit kaybetmeye gerek yok gülüm.” deyip göz kırptı. Şaşkınlıktan benim ve Şule’nin ağzı açık kaldı. Timur piç piç sırıtıp; “Ağzınızı kapatın kızlar, midenizi üşütürsünüz. Ben role girdim bile; buzdolabı kimmiş size göstereceğim.” deyip öylece çıktı gitti. Biz ağzımız açık arkasından bakakaldık. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama kendime geldim. Başımı hızlıca sağa sola sallayıp Şule’ye döndüm; “Ulan biz ne yaşadık? Bu nasıl bir saçmalık? Ne anlaşmalı evliliği! Hadi ben bir anlık gaza gelip yürüyen ego Timur’a evet dedim, sen neden kankalık vazifeni yapıp da beni durdurmadın?” diye cırladım. Şule kendini koltuğa bıraktı, adeta yığıldı kaldı. Benden beter durumda şu an; “Kız, ben ne bileyim senin gaza gelip de adama evet diyeceğini! Üzerine bir de meydan okudun, ‘Bon yozdoğom hor sotoron orkosondoyom.!’ dedin. Hadi bakalım, işin içinden çık da göreyim seni!” dedi. Geriye yaslandım… Aslında gerçekten yazdığım her satırın arkasındayım ama yıllardır içten içe Timur’a duyduğum duygularımın arkasında değilim. Ona yakın olup, sürekli onunla zaman geçirmeyi hayal ettiğim günlerim, gecelerim oldu. Resmen ateşe atıyorum kendimi… Şule; “Bu işin bir de Asena boyutu var! O kız senin anlaşmalı görümcen olacak. Görümceeee, görmeyem ömrüm boyunca!” deyince jeton düştü bende… “Asena'yı geçtim, Elif var! Asıl Elif ne olacak.? Ben hep kiminle evlenirsem evleneyim tek şartım Elif olacak demiştim kendi kendime.” dedim. Şule; “Aman ne olacak, Yüzbaşı Zafer böyle çapkın olduğu sürece yakında birini ağına düşürür ve evlenir. O evlenince siz boşanırsınız anlaşamadık diye. Kızım yazdığını yaşamak her yazara nasip olmaz.! İşin bir de bu tarafını düşün… Ayrıca okurların senin bir askerle evlendiğini duyunca çok mutlu olacaktır. Bu meşhur yazar kim diye yeni okurlar da gelecek sana…!” dedi. Gözlerimi devirdim. Sonra yerimde dikleştim ve; “Laf ağızdan çıktı bir kere. Ben cesurum, falan diyerek koskoca eğitimli askere hava attım. Neyse… En azından hayatım boyunca unutamayacağım bir hatıra olarak kalır. Boşanınca Elif’le birlikte yeniden mahalleye dönerim. Babam ve Kürşat belki hayal kırıklığına uğrayacak ama aldığım kararın arkasında durmak zorundayım. Dul biri olarak, bu mahallede hayatıma devam etmek zorunda kalacağım. İşin benim açımdan en kötü tarafı bu olacak. Şimdi bunları düşünmek istemiyorum. Eğlenceli olabilir ihtimali ile kendimi teselli edeceğim. Timur’u çıldırtacağım. En azından bunu başaracağım.” dedim. Şule ile sadece birbirimize baktık. Elimizde olmadan sessizleştik. Akşam yemeğinde belkide başka bir aksilik olurda benim vazgeçtim, dememe gerek kalmadan bu anlaşmalı evlilik başlamadan biter… Ateş böceği gibi, adım adım kendi sonuma bir ateşe yaklaşıyorum ama o ateşin ardında Timur var… Kalbime söz geçiremiyorum… Mantığım çığlık atıyor resmen, olmaz burası gerçek dünya diye… Kalbim denemekle en fazla ne kaybedersin diyor!? Bakalım, akşam yemeğinde herkes net bir karar verecektir eminim…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD