3. DİZİ ÇEKİMİ

1063 Words
YILDIZ'IN AĞZINDAN... Her şey bitermiş zamanla. Aşklar, arkadaşlıklar ve hatta masum sandığımız duygular bile... Kırılıp döküldüğüm, parçalarını o asfaltta bıraktığım kalbimin kendini yeniden onarması epey zaman alacağa benziyordu. Arabayı sürüyordum fakat önümü bile göremeden... Sisin varlığı, yüreğimin ağırlığı iyice içime kapanık hâle sokuyordu beni. Ağlamak istiyordum fakat bunu Trabzon'daki evime varınca yapmayı planlıyordum. Sabaha kadar, günlerce, hatta aylarca ağlamak, içimdeki zehri akıtmak istiyordum. Boğazımda düğüm olan tüm cümleleri haykırmak geliyordu içimden. Sanki şu yolun kenarına hepsini kusup rahatlayacakmışım gibi hissediyordum. Sıktım. Kendimi delicesine sıktım. Sonunda dinen yağmur ve önümden çekilen sisle birlikte kendimi 4 saatlik yolculuğun ardından köyümdeki evin önünde buldum. Güneş batmak üzereydi. Arabadan inip doğrudan eve yürüdüm. Bavullarımı sonradan çıkaracaktım. Şimdilik duş almak, o akan suyun altında hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Ama ön bahçemden gelen seslerle bu isteğimi kısa bir süreliğine kenara bıraktım. Kadın çığlıkları kulaklarımda belli belirsiz yankılanıyordu. "Bırak kolumu! Sevmiyorum seni bırak!" Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hızlıca aracıma dönüp torpidomdaki silahımı aldım ve emniyetini açtım. Sesler ise hâlâ gelmeye devam ediyordu. "Kimse yok mu? Yardım edin kimse yok mu?" "Sessiz ol güzelim. Bu dağın tepesinde seni kimse duyamaz." Demek duyamaz öyle mi? Koşar adımlarla ön bahçeye giriş yaptım. Şerefsizin teki kadını kolundan tutmuş, ahıra sürüklüyordu. Gözüm kararmıştı. Silahı ateşlediğim an kurşun ayağını sıyırıp geçti. "YANDIM ANAM!" bağırışıyla kadının yanına koşup "KAÇ BURADAN!" diye bağırdım. Donmuş kalmıştı. "KİME DİYORUM! KAÇ HEMEN BURDAN!" diye tekrar ettim. "S-Sen... Sen ne yaptın?" "Elinin körünü yaptım! Adamı vurdum kaç hemen buradan! Biraz aşağı in, köylülerin evini göreceksin. Yardım iste!" dedim ama "Yapacağın işin içine edeyim!" sözü yönümü değiştirdi. "Kes! Bu sahneyi kes Murat! Kızım sen ne yapıyorsun?" Sahne mi? Kesmek mi? Ne dönüyordu burda? "Kadını kurtardım." dedim çaresizce. Alkış yaparak bana gelen adam "Bravo sana! Süper kahraman mısın? Ambulansı arayın!" dedi. Ve ardından "Polise de haber verin!" diye ekledi. *** "Benim hiçbir suçum yok memur bey! Adamlar gelmiş, benim arazimde çekim yapıyorlar. Nerden bileyim ben? Bırakır mısınız beni?" Polisler dinlemeden götürüyordu. Aptal çekim yüzünden masum adamı vurmuştum. "Allah aşkına dinleyin! Ya sizde konuşsanıza! Kadına saldırıyor sandım, yardım edin diye bağırıyordu, kolundan tutmuştu ve ahıra sürüklüyordu. Vurmayıp da ne yapacaktım?" Boşa konuşuyor gibiydim. "Karakolda anlatırsın bunları. Dizi çekimindeki adamı vurmuşsun kızım. Şimdi kapa çeneni de işimizi zorlaştırma." Şaka gibi bir güne uyanmıştım. Sabah Egemen, şimdi ise dizi çekimi. Bırakın Trabzon'u, Türkiye'de yer mi kalmamışta benim bahçemin içinde çekim yapıyorlar? Polis aracına binince dil döktüm, derdimi anlatmaya çalıştım ama memurların hiçbirisi kulak asmadı. *** "Ya beni niye buraya kapattınız?" dedim nezarete atıldığım zaman. Ellerim önümdeki demir parmaklıkların ardına tutunmuştu. "Suçum yok diyorum size, neden inanmıyorsunuz?" "Onu vurduğun adam uyanınca öğreneceğiz. Şimdi uslu dur ve sesini kes!" "OF!" diye çığlık atıp geri çekildim. Ulan iyilik yapayım dedim, kadın kurtulsun diye gözümü dahi kırpmadan adamı vurdum, başıma gelene bakın! Bi cenaze namazımı kılmadıkları kaldı. Nerden bileyim dizi çektiklerini? İnsan tabela asar dimi? Ayrıca benim bahçemdesiniz! Yok yok! Birisi kesinlikle kamera şakası falan yapıyordu. Aklımı kaçırmak üzere dolaşıp duruyordum. Dakikalar saat, saatler gün gibi geçip dururken bana doğru gelmekte olan polis memurunu gördüm. Koşarak demir parmaklıkların ardından umut dolu baktım. "Sonunda anladınız suçsuz olduğumu dimi?" dedim. "Adam şikayetçi oldu kızım. Gözünü kırpmadan vurdu beni diyor." Parmaklarım yavaş yavaş aşağı kaydı. "Siz ne diyorsunuz? Abi dalga mı geçiyorsunuz benimle! Kamera şakası falan mı bu ya!" "Karşında polis memuru var, düzgün konuş!" dedi sert ve düzgün sesiyle. "O zaman kilidi niye açıyorsun?" "Nöbetçi mahkemeye sevk ediliyorsun. Hakim hakkında ne karar verir bilmiyorum." dedi. Durdum. Karşı koz kullanmam lazımdı. Böyle pisi pisine hapse giremezdim. "Bende şikayetçiyim!" dedim çalışan saksımla birlikte. Sonuçta bahçeme izinsiz giriş yapılmıştı. Haneme teşebbüs edilmiş, bahçem alenen kullanılmıştı. "Benim mülküme izinsiz giriş yapmışlar. Ben..." dedim kuruyan boğazımı tükürüğümle ıslatarak. "Ben tam 6 yıldır buraya uğramıyordum. Araştırabilirsiniz. İzin almadan mülküm kullanılmış." diye ekledim. Memur durdu ve yüzüme baktı. "Amirime söylerim kızım ama yalan söylüyorsan..." Sözünü kestim. "Tapusu üstümde polis bey. İkametim Rize-İkizdere'ye kayıtlıydı ama mülk bana ait. Babamdan kalan mirastır, tapusu bizzat benim üstümde." dedim. *** "Şikayetçiyim hâkim bey! Kadın beni öldürecekti." diyince tutamadım kendimi. "Ne nazlıymışsın lan! Kurşun sadece ayağını sıyırdı." dedim. Hakim tokmağını vurdu. "Düzgün konuş!" diye uyardı. Kafamı yere eğdim çünkü beni savunacak kimsem yoktu. Ne avukat tutmaya param yetti ne de başkasına... "Ama..." dediğim an kapı açıldı. Avukat cübbesi giymiş bir adamla Egemen içeri giriş yaptı. "Davalının avukatı Gürkan Kaçkar'la şahit Egemen Çınar!" anonsu geçildi. Bunun burada ne işi vardı ve ayrıca nerden haberi olmuştu? "Kusura bakmayın efendim, geç kaldık." dedi avukat. Avukat yanıma, Egemen ise oturma yerlerine geçti. "Her şeye hakimim Yıldız hanım. Siz sesinizi çıkartmayın, gerisini ben halledeceğim." dedi. Olaylar istemim dışında gelişirken sessiz kalmak içten olmasada buna mecburdum. Avukat takır takır savundu beni. Mülk izni olmadığını, ikamet yerimi ve davacının kurşun yediği noktayı... Hepsini büyük bir özveriyle sundu hakime. Eğer karşı tarafın şikayet durumu devam ederse bizimde şikayetimizi geri çekmeyeceğimizi, dizinin çalışanlarından yönetmenine kadar hepsini cümle aleme rezil edeceğini söyledi. Zenginlik zordu sanırım çünkü arka sırada, gözlük takan adam bu olayın magazine sızma işini duyunca tek sözüyle şikayeti geri çektirdi. Herkes yönetmen olduğunu söylüyordu fakat umurumda bile değildi. Günün sonunda iki tarafında şikayetlerini geri çekmesiyle serbest kalmıştım. Çantamı emanetten alarak hızlıca dışarı çıktım. Bedenim bu kadar aksiyonu kaldıramamıştı. Hızlı adımlarla ilerlerken "Bekle Yıldız!" sesiyle iyice gerildim. İyilik yaptı ya, yüzüme vurmaya geliyordu. Durmadım! Durmak gibi niyetim de yoktu. "Yıldız dur!" sözüyle kolumdan tuttu. Sert hareketimle kurtuldum ama artık yüz yüze bakıyorduk. "NE VAR!" diye bağırdım. "Konuşmak istiyorum sadece." "NE O! YAPTIĞIN İYİLİĞİ YÜZÜME VURMAYA MI GELDİN!" dedim. "Kızım sesinin ayarını kontrol etsene! Yine içeri alınmak istiyorsun sanırım!" diyince güldüm. "Aa pardon! Yaptığın iyiliği söylemek için durdurdun beni dimi!" dedim. İğrenerek bakıyordum Egemen'e. Söylediklerinin hepsini beynime kazımıştım. "Senin evine geçelim, öyle konuşuruz." Yeniden kolumu tutunca boşta kalan elimle suratına tokatı çarptım. "Bu dünya hayatı menfaatler doğrultusunda ilerliyormuş, bunu bana çok iyi gösterdin Egemen! Avukatın parasını ödeyeceğim merak etme." diyip ardımı dönmüştüm ki "Ha bu arada..." sözümle tekrar baktım yüzüne. "Zavallı ve kimsesi olmayan, soyu sopu belirsiz bir kızın uğruna bu kadar çabalama!" diye ekledim. Gözlerinin dolan kısmına takılı kaldım. Bir zamanlar o gözlerin içinde kendimi görüyordum, şimdi ise hiçi, hiç kimseyi. Egemen benim için artık hiç kimseydi. Bedenimle birlikte döndüğüm yerde gözlükleri gözüne büyük gelen o genç yönetmenin aracına yaslanmış, sigarası elinde beni gözetlediğini fark ettim. Seninle de işim bitmedi yönetmen! Bütün kameralarınız bahçemdeki arabada ve izinsiz b.k alırsınız! "Yıldız..." İsmim dudaklarına ağır geliyordu. "Sakın!" dedim yüzüne bakmadan. "Yaptığın hatayı örtecek biranda henüz icat edilmedi Egemen. Hayatına bak, hayatıma bakacağım!" dedim ve ilerledim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD