
“Daha önce hiç becerildin mi?” dedi, katran karasına dönmüş ve arsız parıltılar ile beni süzen bakışlarının altında ona baktım.
Daha önce birkaç sevgilim olmuştu ama yoğunluğumdan dolayı asla gerçek bir ilişki yaşayamamıştım. Birkaç öpücüğün dışında hiçbir şey yaşamamıştım. Bana hiç utanmadan, edepsizce bu soruyu soran adama ne demeliydim bilmiyordum.
“Hayır.”
Dudaklarımdan düşen söz ile dudağını şeytani bir tavırla kıvırdı. Sanki bildiği bir şeyi söylemişim gibi gülümsemişti. Az önceki öpüşmemizde yaşanan beceriksizliğimi fark etmiş olmalıydı. Bir elini yataktan kopartarak yüzüme yerleştirdi.
Parmaklarının uçları ile yanağımı okşadı, bu küçük ve şefkatli dokunuşu o an bana çok anlamsız geldi. Ama bir anda çenemi kavrayarak yanağımı yatağa bastırdı ve yanağıma doğru eğilmesi ile nefesimi tuttum.
“Güzel.”
Dudaklarını yanağıma sürdü ve dilini dudaklarının arasından çıkartarak tenime değdirdi.
“Seni öyle bir becereceğim ki, kim olduğunu unutacaksın, ateş parçası.” Dilinin bıraktığı ıslaklığa nefesi değdi. Sözleri ile kasıklarım arsızca zonkladı. Kalbimin atışları iki bacağımın arasında, arsızca yükseliyordu.

