bc

Yeniden

book_age12+
847
FOLLOW
4.0K
READ
drama
tragedy
twisted
heavy
mystery
like
intro-logo
Blurb

"Seni bu kuşun özgürlüğü sevdiği gibi seviyorum ben Derya. Öyle mümkün, öyle vazgeçilmez."

Yeniden başlamak için cesaret arayan herkes için...

Umut etmek için nedeni olmayan herkes için...

İnanmak için...

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
Minik bir çırpınışla kaldırdım başımı yukarı. Gökyüzünün o griye çalan mavisinin sanki içine girecek gibi yükselerek benden uzaklaşan şey bir kuştu. Geniş kanatları, beyaz bedeni uzaklaştıkça koyulaştırılmış bir fotoğraf gibi görünüyordu bana. Hangi kuştu o, hangi tür? Adı neydi, nereden geliyordu ve en çok nerede yaşamayı severdi? Gözlerimi onun özgürlüğüne hapsetmişken onunki gibi kanatlarım olmasını istedim. Onunki kadar geniş ve umut dolu. Hayata yeniden başlamak için bana yükselmeyi, istediğim yerden uzaklaşmayı, istediğim hayata gitmeyi seçtirsin o kanatlar diye. Sadece benim için çırpınsın, sadece benim için emek versin diye. İstedim ve belki sadece o an aklıma estiği için öyle uzun uzun baktım o kuşa. Gözlerimi o kaybolana dek gökyüzüne dikip ardından da az önce çıktığım kapıya baktım. Artık bende bir kuş gibi, özgürüm. Geriye dönüp bakmak bana sadece geçmişin o en acı taraflarını yaşatıp canımı yakacaktı. Neden dönüp bakıyordum ki ardıma? Benden aldığı hangi şeyi hatırlamak istiyordum ki? Hiç.... Neriman abla; "Her başlangıç aslında yeni bir bitiş." derken onun haklı olabileceğini hiç düşünmeden dinlerdim onu, ama şimdi bunu daha iyi anlıyordum. Daha o esaretin kapısından kurtulduğum ilk dakika bir kuşun kanat çırpınışının ardından uzun uzun bakıp hala yüz metreden daha uzağa gidememiştim, kurtulmak için gün saydığım o cehennemden. Gidecek ne bir yerim vardı ne de arayıp yanına sığınacak bir kimsem. İki sene öncesinde yaşadığım o kabus benden sadece umudumu almamıştı,  sahip olduğum tek kişiyi de kaybetmiştim. Bunların yasını iki yıldır tutuyor olmam tamamen unuttuğum anlamına gelmiyordu ya, işte yeniden hatırlatıyordu kendini en karanlık hali ile. Avucumda tuttuğum kağıtta Neriman ablanın kızının adresi ve telefon numarası yazıyordu. Benden bahsettiğini, ona yoldaş olacağımı söyleyip yanına gitmem için beni yüreklendirmişti yüreklendirmesine de, yine de bir yabancının yanına ne kadar sığabileceğimi bilmiyordum. Üstelik hiç bilmediğim bir şehrin tam ortasında, hiç tanımadığım bir kadına sığınarak hayata devam edeceğime inanmak sadece hayal olurdu. Çünkü ben bu hayatta kendisinden bile fayda görmemiş biriydim ve geçmiş beni fazlasıyla güvensiz kılmıştı her şeye, herkese karşı. Daha fazla o demir kapının karşısında durmak niyetinde değildim; ancak  tam olarak hangi istikamete gideceğimi düşünürken adımı duydum. Bir yabancı seste; "Derya?" diyen kimse bir kez daha bağırmıştı. "Derya burdayım!" Kuzenim Yakup'un sesiydi bu. Babamın tek kardeşi olan abisi Zeki'nin oğlu Yakup. Babamın öldüğü günden beri ne anneme ne de bana sahip çıkmış, bir yabancı kadar ilgisiz olmuş akrabalarımdan biriydi. Yine de insan yeniden hayata geldiğinde kan bağı olan kimselere sığınmaktan başka yol bulamıyordu ki. Zeki amcam, babamın ölümü ile dedemden kalan mirası annemin elinden bin bir hile ile aldığı için onlara karşı kin tutmam doğru olurdu belki ama bu durumda mecbur olduğum tarafa inanmak zorundaydım. Yakup abim o an için bana doktordu ve bende reçetemin ellerinde olduğu kanaatiyle onun ardına takıldım. Sevgili Amcam ve onun aşırı hoşnutsuz karısının sürekli annem ve kocası hakkında konuştukları bir gecenin sonunda uzun zaman sonra yumuşak bir yatakta derin bir uykuya daldım. Amcam, bir işe girip çalışacağımdan, orada onun dizinin dibinde kalacağımdan, bundan sonra abisinin tek emaneti kızına gözü gibi bakacağından bahsediyordu. İnandım... İnsan inanmak istediğine inanıyor. Yeniden hayata adapte olmaya başladığım sırada, amcam ve oğluna ait oto tamiri iş yerinde çay, temizlik ve yemek işlerine bakmaya başladım. Amcam ya da Yakup ağabeyim yokken kendi başıma gidip gelmediğim, onların nezaretinde ve insafında geçirdiğim günler başladı. Yorgun olarak geldiğim evde akşam yengeme yük olmayayım diye evin de her işini yapmak için canımı dişime takmama rağmen memnundum hayatımdan. Öyle zor zamanlar geçirmiştim ki böyle bir hayat bile bana esaretin ardından gelen özgürlük olmuştu. Zamanla Yakup ağabeyimin hanımının bana karşı fitne bakışları, laf sokmaları ve aralarındaki büyük kavgalar yaşanması sonucunda bir gün amcamın böyle olmadığını benim için hayırlı bir iş düşündüğünü söylemesi ile sonuçlandı. Evlendirecekti beni... Önceleri itiraz ettim, biriyle evlenmek için uygun psikolojide olmadığımı söyledim. Bu defa yaşadığım evde amcam dahil  herkesin ayrı zulmettiği biri oldum. Sürekli itilen kakılan bir fazlalıktım orada. Sonrasında anlayacaktım elbette benim en başta o eve getirilme nedenimin amcamın kızlarına yaptığı gibi beni paralı bir adama belli bir para karşılığında satmak olduğunu. "Tamam!" dedim, sonunda. "Kimse beni isteyen, gelsin; istesin. Dediğinizi yapacağım, evleneceğim onunla." Amcam başta olmak üzere, yeniden ilk geldiğim günden beri olduğu gibi herkesin kızı oldum. Güler yüzlerini gördüm, şefkate benzer tavırlarına tanık oldum. Şefkate benziyordu; çünkü ben gerçek şefkat tam olarak neydi bilmiyordum. Beni istemeye geleceklerini öğrendiğim günün sabahında erkenden yatağımdan kaldırılıp köşe bucak ev temizliği yaptıktan hemen sonra gelecek misafirlere envai çeşit ikramlık hazırladım, yengemle. O anda kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen tavırlarını anlamadım. Akşam olduğunda ailesi ile birlikte gelen damadı göremedim. Yaşlı bir adam ve ondan daha yaşlı bir kadın vardı. Ya adam askerdeyken onu nişanlamak niyetindeydiler, yada uzak bir yerde görevde falandı. Mutfakta cezvede kaynayan kahveleri fincanlara dökerken; "Bir kahveleri getiremedin Derya!" diye çıkışan yengemin sesi ile tepsiyi kucakladım. "Önce müstakbel kayınvalidene tut, sonra da Sevgili Sözlün'e." diye seslenen yengemin sesi kulaklarımda uğuldarken karşımda bıyığını buran alnı açık amcanın Sevgili Sözlüm olduğunu öğrendim. Gözlerim aleve dönen bir kömür gibi yanarken ellerim titriyor, bundan sonra başıma gelecek daha beteri ne olabilir diye düşünüyordum. Parmağıma geçen halkanın karşılığının babam yaşında bir adamda olması yengeme göre sadece; "Kısmet!" idi. Çünkü herkes; "Kendisine kısmet olanı yaşar." idi. Kısmet denen şeyin bana neden hep bu denli mutsuzluk getirdiğini sorgulamadım. Sorgulayamadım! "Olur!" dedim. Olurdu ya... Genç olsa ne olacaktı ki? Yine sevmediğim bir adamla evlenmeyecek miydim? Yengemin söylediği kısmetime neden olan kaderime razı oldum. Benimle evlenmek için gün sayan yaşlı sözlüm beni her fırsatta hediyelere boğuyor, memnun etmek için elinden geleni yapıyordu. Bir kere bile yüzüne yada gözlerine dikkatli bakmadığım bir adamın karısı olmak için beklerken hayatımın bundan sonrasını düşünmek bile istemiyordum. Yine amcam ile birlikte tamirhaneye gidip geliyor, evde herkesin işini ben yapıp bir de üstüne yengemin yaptığım hiçbir işi beğenmeyen tenkitlerini duyuyordum. Bütün bu olanları bir şekilde kabullenip yaşarken o gün, evlenip gelin olacağım ev için eşya beğenmem üzere bir mağazaya götürdüler beni. Adamın zaten hazır kurulu düzende bir evi olduğunu, bir yatak odası takımı alındığında dört dörtlük bir ev olacağını söyleyen sevgili kayınvalidem ile yengem benim için mobilya beğenirken bende sessizce bir koyun misali güdülüyordum. Ta ki bana hangisi olacağına karar vermemi sordukları ana kadar. "Siz hangisini beğenirseniz." dedim. Öyle ya, kurban edilirken mekanın ne önemi vardı? Altından olsa ne yazardı? O esnada sevgili sözlüm o nikotin kokulu nefesi ile kulağıma doğru eğilip; "Sen beğen gülüm, beğen ki içinde süzül kuğu gibi." dedi. Ruhum ayak tırnaklarıma kadar çekilirken, derin bir nefes alıp kendimi onun hizasından çektim. "Şu olsun!" dedim işaret parmağımı yanında durduğumuz takıma uzatıp. O günün akşamında yengeme; "Ben o adamla evlenemem yenge, yapamam." diye ağladım. Benimki bir ağlamak değildi. Yalvardım adeta! Belki sesimi duyar, belki anne yüreği vicdana gelir diye. "Amcam seni dinler, olmaz bu iş dersen götürür atar yüzüğü. Yemin ederim yenge her işi yaparım, elini hiçbir şeye sürmezsin ne olur?" derken ben, yengem bana bir şey hatırlattı; "Adın çıkmış kızım ayyuka, seni o adamdan başka kim alır?" Öyle ya benim adım çıkmıştı? Peki, neden dolayı adım çıkmıştı ki benim. Ne yapmıştım ben? Annemi kaybetmeme neden olacak kadar, bütün umudumu, sevincimi kaybedecek kadar ne kötülük yapmıştım? "Üstelik amcan peşin başlık parası aldı. Hiç heveslenme, dönmez bu işten." diye devam ederken sözlerine anladım, anladım ki bana o evde de hayat yok. Belki bu defa kendi katilim olacak kadar bezmeden gitmek en doğrusuydu? Sabaha karşı çıktım o evden. Girdiğim valizin aynısı ile. Annemin bana getirdiği eşyalarıma bir tek çorap bile yenisi eklenmeden taşıdığım eşyalarımla çıktım o evden. Bir mektup dahi bırakmadan, bir elveda bile demeden. Kapıyı ardımdan usulca örterken bu defa başımın üzerinde ne bir kuş vardı ne de gri bulutlar? Her taraf gecenin esiri olmuş karanlıkta ve yalnızlıktaydı. Bildiğim sokakları ağır adımlarla geçerken hayatın yeniden başlarken bana neler getireceğinden habersiz otobüs terminaline doğru yürüdüm.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
5.9K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.3K
bc

Yasak Sevda

read
84.6K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook