bc

İlk İYE; Sare

book_age12+
369
FOLLOW
3.6K
READ
dark
BE
badboy
blue collar
bxg
scary
loser
highschool
apocalypse
magical world
childhood crush
war
bodyguard
naive
wild
civilian
like
intro-logo
Blurb

(Tarihi ve Fantastik bir hikayedir)

Kainatın Döngüsü -1-

-Kainatın Döngüsü Serisinin İlk Kitabı-

İye, nesnelerin içinde var olan, onlara olağanüstü doğasını aktaran gizli güçtür; koruyucusudur. Aynı zamanda iyiliksever ruhlara verilen addır.

İnsanlığın kötülüğe boğulduğu bir çağda, ilk kez bir insana koruyucu ruh olma görevi verilecekti. Fakat bu güç, yalnızca korumak isteyenlerin değil, yok etmek isteyenlerin de hedefi olacaktı. Sorun şuydu: İlk İye kimdi ve onu nasıl tanıyacaklardı?

Küçücük, öksüz bir kız ne kadar büyük bir tehdit olabilir ki?

Sare, annesinin adını aldığında onun kaderini de devralmıştı. Kıskançlık, öfke ve doğuştan gelen yeteneği, hayatını altüst edecek kadar güçlüydü.

Üvey annesi için bu yetenek, ondan kurtulmak adına bulunmaz bir fırsattı. Cadılıkla suçlanan kadınların idam edildiği bir dünyada, Sare’nin hayatta kalabilmesi için ölmesi gerekiyordu. Babası ise yüreği kan ağlaya ağlaya onu uzak ülkelerden gelen bir elçiye emanet etmek zorunda kaldı.

Böylece erkek egemen bir dünyada Sare’nin zorlu hayatta kalma mücadelesi başladı.

Onun hikâyesi, doğumundan önce başlayıp ölümünden sonra bile devam edecekti…

(Sare’nin hikâyesini daha derinden keşfetmek için “Saklı ve Özgür İnsanlar” kitabına da göz atabilirsiniz.)

chap-preview
Free preview
1-Doğum ve Ölüm
Senenin en sıcak gününde acılar içinde kıvranan Sare doğumun bir an önce gerçekleşmesi için dua ediyordu. Üç gün önce başlayan sancıları gün gün artmış, artık dayanılmaz bir hal almıştı. Bir an önce acılarından kurtulup bebeğini kucağına almak istiyordu. Ebe, bebeğin ters geldiğini söylemiş, bebeği doğru pozisyona almak için çabalamıştı ama nafile. Bebek inatçı bir şekilde olduğu pozisyonunu değiştirmiyordu. Bu durumda Sare’ye inanılmaz bir acı veriyordu. Ve vermeye devam edecek gibi görünüyordu. Ebe, Sare’nin durumunun ciddi olduğunu, doğum gerçekleşse bile ya annenin ya da bebeğin öleceğini kocası olarak Alvin’e söylemek zorundaydı. Alvin, karısının gebe olduğu haberini duyduğunda içindeki coşku tarif edilemezdi. Sevdiği kadından bir evladı olacağı için mutluluktan çıldırıyordu. Karısının yorulmaması için ev işlerine de yardım etmeye çalışmıştı. İlk iki gebeliğinde bebekleri hayata tutunamamıştı. Kız mı erkek mi olduğunu bilmediği iki evladı da henüz bir et parçasıyken birkaç damla kanla hayata veda etmişlerdi. Bir umutları daha sönmesin diye Alvin çırpınıp durmuştu. Şimdi ise uğraşlarının meyvesini alacaklardı kucaklarına. Sare’de yorulduğu an durup dinlenmişti. İlk iki bebeğini kaybetmenin verdiği acıyı tekrar yaşamak istemediğinden çok özenli davranmıştı. Yan evde oturan komşusu Sandra’da gerekli olduğu zamanlarda Sare’ye yardım edip, çamaşırlarını yıkamıştı. Kendisi gidemediği zamanlarda kızı Helen’i göndermişti yardım için. Sare, dostuna da kızına da minnettardı. Onunda başı sıkıştığında yardıma koşacağını yineliyordu kendine. Ama önce kızını kucağına alsa hiç fena olmazdı. Gebeliği ağrılarla, sancılarla, bulantılarla geçmişti. Özellikle sabah bulantıları çok fazlaydı. Sare istifra ederken Alvin, karısının saçlarını tutup rahatlaması için elini sırtında gezdirmişti çoğu zaman. Bebeklerinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu kapının önünde. Yanında da Sandra’nın kocası Drew vardı. Heyecandan bacağının titremesine engel olamıyordu. “Umarım erkek olur. Kız olursa başına bela alırsın. Bende üç kız var, oradan biliyorum. Bir erkek evladım olsaydı…” Yıllardır erkek evlat hasreti çekiyordu. Oğlunun olmadığını ve bunun ne kadar kötü bir duygu olduğunu anlatır dururdu. Kızlarını evlattan saymıyordu. Onları gereksiz masraflar olarak görüyordu. Alvin bebeğinin kız ya da erkek olmasıyla ilgilenmiyordu. Karısını ve evladını sağ salim görmek istiyordu sadece. Ayrıca karısına benzeyen bir kızının olması da onu hiç rahatsız etmezdi. Kız ya da erkek olmasıyla ilgilenmiyordu yalnızca bir evlatları olmasını ve bu hasretliklerinin bir son bulmasını istiyordu o kadar. Ebeyi kapıda görünce sevinmişti evladı doğdu diye ama hala Sare’nin acı dolu sesi geliyordu içerden. Neler olduğunu anlamamıştı. “Alvin, doğum çok zor geçiyor. Bebek ters geliyor ve bu da Sare’yi zorluyor. …” Ebe kadın söylemekte zorlanıyordu ama Alvin ebenin söylemek istediğini anlamıştı. Bu gece çok sevdiği canlarından birini kaybedecekti. Sare’nin feryatları artınca ebe tekrar içeri girdi. Alvin bir anda Sare’nin yaşaması için dua ederken buldu kendini. Daha hiç görmediği, kucağına almadığı hasretini çektiği bebek için karısının ölmesi haksızlıktı. Bu gece biri ölecekse onun bebek olması gerekiyordu. Evet, üzüleceklerdi hatta kahrolacaklardı ama birbirlerinin yaralarını sarabilirlerdi. Evlat sahibi olmasalar da olurdu. Yeter ki çok sevdiği karısı, hayatta kalan Sare’si olsun. Bu acıyla da yaşamanın bir yolunu bulurlardı ama birlikte. Sare bu dayanılmaz ağrıların son bulmasını istiyordu. İki bebeğini kaybettiğinde ağrıları olmuştu ama doğum sancısıyla kıyaslanamazdı. Ebe kadının demesine göre bebekleri tutunamadığı için ölmüştü. Geçirdiği her ayı dualar ederek ve bebeğini düşünerek geçirmişti. Bu sefer çektiği acıların değmesini istiyordu. Bebeğini canlı bir şekilde kucağına alıp koklamak istiyordu. Kocasının da üzüldüğünü ama karısını üzmemek için duygularını belli etmediğini iyi biliyordu Sare. Bir evlat sahibi olmayı çok istiyorlardı. Alvin tanıdığı diğer erkekler gibi değildi. Komşularının kocaları karılarına köle gibi davranıyordu, küçümsüyordu ama Alvin hiç öyle kaba biri değildi. Her zaman sevgiyle bakar, şevkatle davranır, merhametle hareket ederdi. Mutlu olmayı hak ediyordu. Ona bir evlat verip kendisine yaşattığı mutluluğu ona da yaşatmak istiyordu. Son bir gayretle ıkındı Sare. Artık gücü tükenmişti. Gözlerini kapatıp uykunun rahat kollarına bırakmalıydı kendini, dinlenmeliydi biraz. “Şimdi bırakırsan bebek ölür. İkinizi birden kurtaramam. Kararını ver.” Ebede ne yapacağını şaşırmıştı. Sare bir bebeğini daha ölü görmeye dayanamazdı. Ağırlaşan göz kapaklarını açtı. Yatağa sıkıca tutunup var gücüyle bebeğini itti. Canı yanıyordu. … Gözleri bulanık görüyordu ama pes etmedi, edemezdi… Bu bebek son umuduydu. … Ebe kucağında tutuyordu bebeği. Onun bebeğiydi. Bulanık gören gözleriyle ellerini uzattı evladına dokunabilmek için. “Yaşıyor mu, yaşıyor mu?” Ağzından kelimeler zor dökülüyordu. “Yaşıyor. Kızın yaşıyor.” Deyip bebeği Sare’nin kucağına verdi. Yaşadığı duygu tarifsizdi. Tuttuğu kendi bebeğiydi, kızıydı ve canıydı. Minicik gözleriyle etrafa bakarken ağlıyordu. Sare’nin hayatında gördüğü en güzel bebekti. Zaman durmuş gibiydi, sadece o ve bebeği vardı. Acısını bile unutmuştu, çektiği tüm acılar onu görünce son bulmuştu. O farkında olmasa da kanaması hala, hızla devam ediyordu. Yarasını dikmeye uğraşıyordu ebe ama kanama duracak gibi değildi. Sare öleceğini hissetmişti ama mutluydu. Kızını görüp öyle ölüyordu ya bu bile yeterdi ona. Bu kadar erken gitmek istemezdi. Kızıyla, kocasıyla daha fazla vakit geçirmeliydi. Güldüğü, uyuduğu, koştuğu zamanlarını görmeliydi. Yine de içi rahattı. Alvin’in çok güzel bir koca olduğunu biliyordu, kendisi göremese de çok güzel bir baba olacağından da emindi. Gönül rahatlığıyla onları yalnız bırakıp ebediyete kavuşabilirdi. Tek arzusu ölmeden önce kocasını da görmekti ama bunun olmayacağını biliyordu. Kızıyla yetinmek zorundaydı. Kızını öpüp kokladıktan sonra kafası yana düştü. Bebeği, annesinin öldüğünü anlamış gibi daha çok ağlamaya başlamıştı. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Sanki yasını tutuyordu annesinin. Alvin bebeğin ağlama sesini duyunca yerinden fırladı. Ebenin söyledikleri aklından çıkmıştı bile. Bebeğinin sesini duyunca aklı başından gitmişti. Sonunda bir evlatları olmuştu. Ebe, kucağındaki sarılı bebekle kapıda belirince yanına koşturdu. “Kızın oldu.” Deyip bebeği Alvin’e verdi. Diğer iki evladının ölü bedenlerini bile taşıyamamıştı bu eller.Şimdi kanlı canlı tuttuğu kızının canı yanmasın diye hareket dahi etmiyordu. Kızının ölmesiyle ilgili düşünceleri için kendinden utandı. Evladının ölmesini nasıl isteyebilmişti evlat acısıyla yanarken? Kızına sıkıca sarılıp vicdanını bastırmaya çalıştı. Kokusunu içine çekti. “Sare nasıl?” diye sorunca ebe başını öne eğdi. Alvin bu sessizliğin sebebini biliyordu. Ebenin söyledikleri aklına hücum etmişti bir anda. Bu gece birini kaybedecekti ve o kişi karısı olmuştu. Kızını sıkıca tutup içeriye koştu. Karısını kanlar içinde gördü. Ölü birine göre huzurlu görünüyordu. Hatta gülümsediğini bile söyleyebilirdi. Başucuna oturup başını ona yasladı. Bebeklerini sonunda kucaklarına almanın sevincini yaşayamadan karısının acısını çekiyordu. Bu haksızlıktı. Biri doğarken diğeri ölmemeliydi. Onsuz nasıl yaşayacağını bilmiyordu. Hele de minicik bir bebekle. Tek başına ne yapacaktı? Başı sıkıştığında Sare’nin mutlaka bir önerisi olurdu. Şimdi kimden yardım alacaktı? Kızına ve karısının cansız bedenine sarılıp ağladı. Ona, kendisine, kızına ağladı…

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

𝘼𝙎𝘼𝙇𝙀𝙏𝙄̇𝙉 𝘽𝙀𝘿𝙀𝙇𝙄̇

read
4.1K
bc

Kuma

read
12.8K
bc

GERÇEĞİN VEBASI +18 (MAFYA SERİSİ 1)

read
6.7K
bc

Buzdan Kalpler +18

read
21.2K
bc

YANLIZ KURT

read
3.7K
bc

Karanlığın Mirası +18

read
3.6K
bc

İDÂL (BERDEL)

read
38.7K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook