3. Bölüm

1455 Words
Toprak abimin attığı tek yumrukla Kaan'ın kaşı kan içerisinde kalmıştı. Bizi izleyen mahalleliye "Yardım etsenize!" dedim. Diğer abimler de çocuğa vurmaya başladı. Çınar bize doğru yavaş yavaş yürüyordu. Beni görünce olduğu yerde kaldı. "Çınar yardım et!" Polat ve Alperen abimi mahalleli tutuyordu ama Toprak abimi kimse tutamıyordu. Çocuğun iyice yüzü dağılmıştı. Çınar koştu. Araya girdi. Mahalleden 2 kişi daha yardım edince güç bela ayırdılar. Abimleri kaldırım taşına oturttuk. Kaanlarda koltukta oturuyordu. Yüzüne buz tutuluyordu. Polat abim az önceki sinirli halinden arınarak "Çınar bu arada bugün yaptıkların için çok saol." dedi. Çınar gözlerini bana çevirdi. Kısa bir bakışmadan sonra abimlere geri baktı. Başını hafifçe salladı. Kaan hala bana bakıyordu. Alperen abim, Kaan'ı fark etti. Çenesi kasıldı. Alperen abim "Kumsal eve git." diye tısladı. Daha büyük kavga çıkmaması için böyle söylüyordu sanırım. Ya da rahat kavga edebilmek için.. Alperen abim "Kumsal eve!" diye daha yüksek ve sinirle az önceki sözlerini tekrar etti. Elçin "Kumsal, sen eve git." diye fısıldadı. Başımı salladım. Abimlere baktım. Çınar'a son kez bakıp eve gittim. Pijamalarımı giyindim. Salonda oturuyordum. Yarım saat sonra abimler ve Elçin geldi. Heyecandan ayağa kalktım. Koltuklara oturdular. Polat abim bileğimden koltuğa çekti. Yanına oturdum. "Fındık." "Hı?" "Çay koysana." "Öf!" diyip kalktım yerimden. Alperen abim anında "Abiye öflenmez." dedi. Çay koydum. Onlara birer bardak servis ettim. Çikolatamı aldım. Bahçeye çıktım. Abimleri benim için kurduğu hamağa oturdum. Çikolatamı kaşıklamaya başladım. "İyi geceler." Duyduğum sesle hemen başımı kaldırdım. Çınar karşımdaydı. Bahçeler yan yana olunca karşılaşmamız gayet normaldi aslında. "İyi geceler." Ağzımın ne halde olabileceğini tahmin ederek temizlemeye çalıştım. Bugün olanlar aklıma gelince "Teşekkür ederim." dedim. "Rica ederim." Daha fazla konuşmadık. O kendi bahçesinde, ben kendi bahçemde oturuyorduk. Ben çikolatamı kaşıklıyordum. İçeriden Toprak abimin sesi geldi. "Kumsal!" "Aha şimdi bittim!" Ayağa kalktım. Çikolatayı saklamak için panikle bir yer aradım. Abim bahçeye çıkınca arkama sakladım. Abim önce bana sonra Çınara baktı. "İyi geceler. Hayırdır bu saatte?" "Hayır falan yok, abi. Ben burada oturuyordum. O da orada oturuyordu. Biz gayet bağımsız takılıyorduk. Şey gibi düşün. Kuymakla pizza. O kadar alakasızdık. Ben burada otururken o orada oturuyordu. Biz konuşmuyorduk bile.-.." "Kumsal nefes al." "Tamam abi." Ciğerlerimi sesli bir şekilde hava doldurdum. Abim arkamda birleştirdiğim ellerime baktı. "Elinde ne var?" "Yok bir şey." "Kumsal. Abiciğim." diye tısladı. Sesimi şirin çıkartmaya çalışarak "Abim." dedim. "Kumsal ver şunu!" diye bağırınca yerimde zıplayıp yavaş hareketlerle çikolatayı çıkardım. "Yine mi!" "Altı üstü bir çikolata. Çok-.." "Sen dışarıda böyle mi oturuyorsun?!" "Gören de çıplak çıktım sanar." Tut çeneni, tut! Elimle ağzımı kapattım. Abim gözlerini kapattı. Sesli nefes alıp verdi. "Odana." Gözlerim Çınar'a kayınca "Odana!" diye gürledi. Koşarak içeri girdim. Yatağıma girdim. Pikeyi kafama kadar çektim. Kafamı da sakladım. Beni artık göremezdi. Böylece kızamazdı. ? "Bir gün de kendin kalk! Öğlene kadar yatıyorsun. Kum kalk!" "Bir kere de öperek uyandır be, bir kere!" "Kum kalk. Hemen!" Tepki vermedim. "Kumsal kalkmazsan diğer elbiseni de ben keserim." Anında yataktan fırladım. "Öyle tehdit mi olur ya? Sizi şikayet edeceğim. Elbise katilleri.-..." "Az riv riv et! Aşağı in çabuk!" Oflayarak üstümü giyindim. Üstümde beyaz, köpek baskılı, bol bir tişört; altımda siyah kot şort vardı. Hazırlandıktan sonra aşağı indim. Kahvaltıya oturdum. Geç kalktığım için abimler çoktan çıkmıştı. Elçin çay içerken ben yemek yiyordum. "Elçi." "Hı?" "Ben çalışmak istiyorum." "Ne?" "Çalışmak. Bütün gün evdeyim. Canım çok sıkılıyor." "Haklısın. Diploman da var elinde. Git çalış." "Gerçekten mi?" Başını salladı. Yanaklarına sulu iki öpücük kondurdum. Bilgisayarı getirdi. İş ilanlarına baktık. Şartları bana uyan tek şirket olan Kılıç holdinge başvurduk. Çekirdek çıtlayarak akşama kadar öyle oturdum. Elçin de börek yapmıştı. Hava kararmaya başlamıştı. Elçin fırından börekleri çıkardı. Elime bir tabak tutuşturdu. "Bu ne?" "Börek." Böreğe uzandığımda Elçin elime vurdu. "Senin için değil! Fikriye teyzelere götür." "Öf!" Evden çıktım. Yokuş aşağı sallana sallana inmeye başladım. Koşarak inerdim de.. Elimde tabak vardı. Ayağım takıldı. Tam yere düşecekken biri beni tuttu. Sıkı sıkı tabağı tuttum. Bu tabak düşerse Elçin beni terlikle kovalardı. Beni tutan kişi sayesinde doğruldum. Hi! Çınar bu! "Yavaş." Doğruldum. Gözlerimi ona çevirdim. "Saol." Ondan ayrılacakken gelen sesle durdum. "Kumsal!" Bedenimi Alperen abime çevirdim. "Efendim abi?" İkimiz de Alperen abime bakıyorduk. Eli kolumdaydı. Hemen ittim. Abim beni kolunun altına aldı. Çınar'a ters bir bakış attı. "Nereye?" "Fikriye teyzeye." "Tamam. Birlikte gidelim." Hiçbir tepki vermeden benle birlikte yürümeye başladı. "Abi, gördüğün gibi değildi." "En başından beri izliyordum. Aksini mi iddia ediyorsun?" "Ha.. yok o zaman. Ben yanlış anladın sandım." Güldü. "Yarın akşam bize yemeğe geliyorlar." "Kim? Çınar mı?" Kaşlarını çattı. "Gönül ablalar." Kaşlarımı havalandırdım. Başımı salladım. Fikriye teyzeye böreği verip eve gittik. Elçin'e sofra kurmasına yardım ettim. Yemek için bahçeye çıktık. Ben yine gergindim. Abimler bunu yine fark etmişti. Polat abim "Yine mi bir şey yaptı o it?" dedi. "Yok. Bu sefer farklı." Hepsi çatalını bıraktı. Ama yapmayın böyle diye kaç kere söyleyeceğim? "Ben çalışmak istiyorum." Hepsi yemeğine geri döndü. Toprak abim bu muydu? der gibi rahat bir ifadeyle "Çalış güzelim. Benim şirketimde çalışabilirsin. Polatın da. Aile şirketleri emrine amade." dedi. "Ama ben kendi mesleğimi yapmak istiyorum. Mühendis olmak istiyorum." Alperen abim ağzını doldurmadan hemen önce "Sen unut onu." dedi. "Neden?" Elçin de benim gibi kaşlarını çatmıştı. "Evet. Neden abi?" Polat abim Alperen abime destek çıktı. "Çünkü öyle olması gerekiyor." İnatla "Ben çalışacağım ama." dedim. Toprak abim kafasını kaldırmadan kirpikleri üzerinden bir bakış attı. "Kumsal, yemeğini ye." Çatalı sesli bir şekilde tabağıma bıraktım. Herkes bana bakmaya başladı. Kızıyorlardı ama bu sefer istediğimi yapacaktım. "Hayır. Ben çalışacağım." Toprak abim tane tane "Kumsal yemeğini ye." dedi. Ayağa kalktım. Masadan iki adım uzaklaştım. "Hayır." "Otur." "Bu sefer senin istediğin olmayacak abi." Toprak abim ayağa kalktı. Polat abim onun önüne Alperen abim de benim önüme geçti. Bizi sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Polat abim aman Ali Rıza Bey, tadımız kaçmasın! diye ara yolu bulmaya çalışır gibi "Kumsal otur abiciğim. Yemeğini ye." dedi. "Yemeyeceğim!" diye bağırdım. Toprak abim gözlerini kapattı. Dişlerini göstererek nefes alıp veriyordu. Elini masaya vurdu. "Otur!" diye bağırdı. "Tabii." dedim ve olduğum yere bağdaş kurarak oturdum. Kollarımı göğsümde birleştirdim. Toprak abim üstüme gelirken Polat abim onu durdurdu. "Abi dur." "Polat çekil." "Abi." "Çekil!" Polat abim çekildi. Abi neden hemen çekiliyorsun? Bir tutsaydın? Alperen abim de önümden çıktı. Toprak abim önüme geldi. Kolumdan tuttu. "Bir daha sesini yükseltmeyeceksin." Konuşmuyordum. Kolumu sıkıyordu ve canım acıyordu. "Duydun mu!" Gözlerim doluyordu. Alperen abim Toprak abimin omzuna dokundu. "Abi, tamam." Ne o gözünü ayırıyordu ne ben. Gözlerim iyice dolmuştu. Kolumu bıraktı. Bahçe kapısından dışarı çıktı. Polat abim ve Alperen abim beni kaldırdı. Büyük salıncağa oturttular. Polat abim yumuşak bir sesle "İyi misin finduk?" dedi. Dolu gözlerimle ona baktım. Dudaklarım büzüldü. İstemsizce ağlamaya başladım. Alperen abim kafamı göğsüne çekti. Başımı okşama başladı. Polat abim "Çikolata ister misin?" dedi. Kızarmış burnumu çektim. Ben marketten çikolata alırdım, Toprak abim hepsine el koyardı. Bir kere çikolata yerken hastanelik olmuştum çünkü. Polat abim de bana hep gizli gizli çikolata getirirdi. Başımı salladım. Polat abim içeri gitti. Alperen abimin telefonu çaldı. O da gidince bahçede tek kalmıştım. Toplanan masaya baktım. Büyük ihtimal Elçin şuan mutfağı topluyordu. Burnumu çektim. Gelen ayak seslerine baktım. Kızlar gelmişti. "Sen neden ağlıyorsun?"~Sude "Boşver." "Anlatsana."~Bade "Abimle kavga ettik. Önemli bir şey değil." Polat abim elinde kavanozla bahçeye girdi. Kızlara baktı. "Abi üç kaşık daha getirsen?" Çikolatayı bıraktı. İçeri gidip üç kaşık daha getirdi. "Fazla geçe kalma." diye uyarıp eve girdi. Kızlarla sohbet ederek çikolata yedik. Çınar'ın anlatımıyla Camdan bahçeyi izliyordum. Abileri içeri girdiğinde Kumsal yalnız kalmıştı. Sude'nin odasına girdim. "Abi, o kapı çalınmak için var. " "Aşağı in." "Ne?" "Kumsal ağlıyor. Git nedenmiş öğren." Gülmeye başladı. Kaşlarımı çattım. "Sude!" "Tamam. Gittim." diyip odadan çıktı. Odama geri döndüm. Kızlarla birlikte Kumsal'ın yanına gitti. Polat kavanozla Kumsal'a çikolata getirdi. Daha sonra tekrar geldi. Üç kaşık daha verdi. Kızlarla birlikte çikolata yediler. Sohbet ettiler. Artık ağlamıyordu. Sude gözlerini camıma kaydırdığında göz göze geldik. Beni görünce gülümsedi. Önüne dönmesi için gözümle Kumsal'ı gösterdim. Önüne döndü. Kumsal iyice kendine gelince ayrıldılar. Kumsal'ın anlatımıyla Saat 10'a alarm kurdum. 12'de iş görüşmem vardı. Duş alıp hazırlandım. Koyu su yeşili düz eteğim dizlerimin bir karıştan biraz daha fazla yukarıda bitiyordu. İçime giydiğim beyaz düz tişörtün üstüne eteğin takımı olan koyu su yeşili, etekten dört parmak kadar uzun olan, önünde belirli aralıklarla üç tane sarı düğmesi olan ceketi giyindim. Aynı düğmelerden kollarımda da vardı. Evden ayrıldım. Şirkete derin nefes alarak giriş yaptım. Danışmaya ilerledim. "Merhaba. Ben iş görüşmesi için gelmiştim. Kumsal Demir." "Merhaba, hoşgeldiniz Kumsal hanım. Ben sizi Bade hanımın odasına alayım. Sizinle görüşmeyi o yapacak." Başımı salladım. Kadın telefon ettikten sonra birlikte bir odaya geldik. İçeri girdik. Bade'yi görünce şaşırmıştım. "Kumsal?" "Bade?" Gülerek birbirimize sarıldık. Bade benimle gelen kadına "Tamam. Sen çıkabilirsin." dedi. "Otursana." Masanın önündeki koltuklardan birine oturdum. Çantamı masaya bıraktım. "Mühendis görüşmesi için gelecek kız sen miydin?" "Evet." Gülümsedi. "Çok mutlu oldum!" Tepkisine gülmeye başladım. Kısa bir mülakattan sonra işe alındım. "Sen burada mı çalışıyorsun?" "Evet ama tek değil." "Anlamadım?" Kapı açıldı. İçeri Çınar girdi. İkimiz de şaşkınca birbirimize bakıyorduk. Bade arkasına yaslanmış ikimize bakarak gülüyordu ama şaşkınlığım yüzünden tepki vermiyordum. "Kumsal?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD