"Abi, yeni mühendisimiz Kumsal."
Kaşlarımı hafifçe çatarak Bade'ye baktım. Gülümsüyordu. Çınar elini uzattı.
"Hayırlı olsun."
Elini sıktım.
"Saol."
Bade'ye "Yarın görüşürüz o zaman." dedim.
"Görüşürüz."
Çınar'a başımla selam verip odadan çıktım.
Bula bula bunların şirketine mi başvurmuştum?
Arabama bindim. Eve gittim.
Abim "Finduk gel biraz konuşalım." dedi
"Üstümü değiştireyim geleceğim."
Yukarı çıktım. Üstümü değiştirdim. Koyu nude pembe bir tişört; gri, beyaz eski modeli olan pantalon giyindim. Aşağı indiğimde abim ayakkabılarını giyiniyordu. Ona uydum, dışarı çıktık. Yokuş aşağı yürümeye başladık.
"Neredeydin bugün?"
"İş görüşmesine gittim."
Kaşları hafifçe çatıldı. Elindeki cebini çıkarttı. Kolunu omzuma attı. Saçımı öptü.
"İnat etmesen mi?"
"Çok geç. İşe alındım bile."
"Toprak abim seni vurmadan rahat edemeyeceksin değil mi?"
Kıkırdadım.
"Ntı."
Farkında olmadan sahile gelmiştik. Kayalara oturduk.
"Hangi şirket?"
"Kılıç."
Kaşlarını çattı. Dudakları alayla yukarı kıvrıldı.
"Neden öyle tepki verdin?"
"Sen yine bir nevi bizim şirkette çalışıyorsun."
"Ne?"
"O şirket Toprak abimle ortak."
Denizi izlemeye devam ettim. Abimin telefonu çaldı.
"Efendim abi?"
"..."
"Yanımda."
"..."
"Tamam geliyoruz."
Telefonu kapattı. Kolumdan hafifçe çekti. Kolunu omzuma attı. Geldiğimiz yolu geri yürümeye başladık.
"Toprak abim seninle konuşmak istiyormuş."
Omuz silktim. Kafama vurdu.
"Konuşurum desene."
"Ne vuruyorsun ya! Salak olacağım senin yüzünden!"
Güldü. Herkes sokağa sandalyesini atmaya başlamıştı. Kapının önünde, duvara yaslanmış bizi bekleyen Toprak abimi gördüm. Gözlerimi yere çevirdim.
"Kumsal."
"Efendim?"
"Konuşabilir miyiz abim?"
Başımı salladım. Elçin ve Alperen abim kaldırım taşına oturmuşlardı. Biz de abimle bahçeye gittik. Salıncağa oturduk. Ellerimi önünde birleştirdim. Parmaklarımla oynuyordum. Abim ellerimi tutunca gözlerimi yüzüne çıkardım.
"Özür dilerim."
Gülümsedim.
"Sinirimi kontrol edemedim. Gerçekten ileri gittim, özür dilerim. İstediğin yerde çalışabilirsin."
Kafamı göğsüne koydum. O da kolunu omzuma attı. Saçımı öptü.
"Zaten yine senin eline düştüm."
"Ne?"
"Kılıç şirketle ortakmışsınız."
"Orada mı çalışıyorsun?"
"Evet. Yarın başlayacağım. Sen neden ortak olduğunuzu söylemedin?"
"Önemsemedim."
Başımı salladım. İzleniyormuşuz gibi hissettim. Etrafa göz gezdirdim. Çınar camdan bizi izliyordu. Kaşlarımı hafifçe çattım. Abimin kolumu sıvazlamasıyla ona baktım.
Polat abimin kıskançlık yatan sesinden "Kayın bakayım." sözcüklerini duydum. Gülerek abimin kaydığı yere oturdum. Benim oturduğum yere de Polat abim oturdu.
"Teşekkür etmek için Çınarları yemeğe çağırdık. Git Elçin'e yardım et."
Homurdanarak yerimden kalktım.
"Hem beni üzüyorsunuz hem iş yaptırıyorsunuz. Patronum komşum çıkıyor. Benim bundan yeni haberim oluyor. Sonra özür dilerim abiciğim. Özür mözür dileme, abiciğim. Senin yüzünden patronumla resmen komşu ilişkisi içerisindeyim. Adamı o kadar zamandır tanıyor-..."
Toprak abim çattığı kaşlarıyla "Adamı ne kadardır zamandır tanıyorum dedin?" dedi.
"İşte dün bir bugün iki. Hem konumuz bu mu? Ben ne diyorum sen ne-.."
Polat abim "Tamam, Kumsal. Allah aşkına riv riv etma. Gel otur. Ben yardım ederim." dedi.
Güldüm. Toprak abimin yanına oturdum. Polat abim bana 'salak mısın?' bakışı atıyordu.
"Bir de oturuyor! Kalk kız."
"Sizin benim duygularımla oynamaya ne hakkınız var?!"
Söylene söylene mutfağa gittim. Elçinle birlikte masayı kurduk. Kısa süre sonra da Gönül ablalar geldi. Hep birlikte masaya oturduk.
Toprak abim baş köşeye, onun yanına Polat abim, onun yanına Alperen abim, onun yanına Elçin, onun yanına ben, masanın diğer başına Gönül abla, benim karşıma Çınar, onun yanına -Alperen abimin karşısına- Derin, onun yanına -Polat abimin karşısına- Bade, onun yanına -Toprak abimin yanına- Sude oturdu.
Herkes sessizce yemeğini yiyordu. Toprak abim çatalını bıraktı. Boğazını temizledi. Gözleri Çınar'a kaydı. Çınar da fark etmiş olacak ki abime bakıyordu.
"Çınar bey, Kumsal'a o gün yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz."
"Beye gerek yok. Sonuçta komşuyuz. Ayrıca lafı bile olmaz."
Gülümsedim. Alperen abim bacağıma cimcik atınca inledim. Elçin inlediğim için "Noldu?" dedi.
"Yok bir şey. Kedi var sandım."
Alperen abim tatlı tatlı "Kedidir abiciğim o, kedi." dedi. Gülmeye başladı. Komik miydi şimdi bu? Ben gülmedim de.
Elçin "Gönül abla, sen nasılsın?" diyince az önceki konu dağılmış oldu.
"İyiyim, kızım. Sen?"
"İyiyim."
Yine oluşan sessizliği bozmak için Toprak abim konu açtı.
?
Siyah tişörtü üstüme geçirdikten sonra haki, midi boy, yırtmaçlı eteğimi giyindim. Siyah ince bir kemer taktım. Siyah, deri topuklu ayakkabılarımla kombinledim. Kahvaltıya oturdum. Herkes uyanıktı.
Elçin "Abimler gidene kadar yürüme. Yırtmacını görmesinler." diye fısıldadı.
Başımı salladım. Toprak abim "Fındık kalk, seni de şirkete bırakayım." diyerek kalkmaya hazırlandı.
"Yok abi. Ben giderim."
Tane tane "Fındık, kalk." dedi. Başımı salladım. Elimle eteği tutarak arabaya bindim. Şirketin önündeki otoparka park etti.
"Abi neden park ettin ki? Ben giderdim."
"Ortağımı ziyaret edeceğim müsadenle."
"Tamam ya bir şey demedim.-..."
"Fındık, lütfen sus. Bu cümleyi ne zaman kursan ardından gılgamış destanını okuyorsun."
"Tamam. Sustum. Konuşmayacağım bir daha."
Kolunu omzuma attı. Şirkete girdik. Ben Bade'nin yanına gittim. Abim Çınar'ın yanına gideceğini söyledi.
Çınar'ın anlatımıyla
Odamda tasarım yapıyordum. İçeri asistanım girdi.
"Çınar Bey, Toprak bey geldi."
"Al içeri."
Toprak içeri girdi. Kalktım. El sıkıştık.
"Nasılsın Çınar?"
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"İyiyim. Ben seninle bir şey konuşmaya geldim."
"Bir şey içer misin?"
"Sade kahve alırım."
Asistanı aradım, iki kahve söyledim. Kahveler kısa süre içinde geldi. Toprak yerinde doğruldu.
"Kumsal burada çalışmaya başlamış. Çalışmak istediğini söylemişti ama burada çalışacağını söylememişti. Kumsal'ın bizim şirkette çalışmasını istiyordum. Ama o kendi mesleğini yapmak istedi, aile şirketinde çalışmak istemedi. Madem böyle istiyor, onun istediği olsun. Senden tek ricam Kumsal'a sahip çık."
"Hiç kuşkun olmasın. Kumsal bana emanet."
"Eyvallah. Ben kalkayım. Teşekkürler. Kolay gelsin."
"Rica ederim. Görüşürüz."
Bade'nin odasına gittim.
"Efendim abi?"
"Kumsal geldi mi?"
"Geldi. Senin odanın karşısındaki odayı verdim."
"Aferin."
İ yi uzatarak "Abi." dedi.
Ben de a yı uzatarak "Ne var?" dedim.
"Sen bu Kumsaldan hoşlanıyor musun?"
"Bade, sen dayak mı istiyorsun güzelim?"
"Kumsal güzel kız. Bizim onayımız var yani."
Alayla burnumdan güldüm. "Sizden onay mi bekleyeceğim?"
"Kabul ediyorsun yani hoşlandığını?"
"Bade bugün mesaiye kalıyorsun, güzelim. Kolay gelsin."
"Öf abi ya!"
Odadan çıktım. Yansımadan kravatımı düzelttim. Kumsal'ın odasına girdim.
Kumsal'ın anlatımıyla
Çınar kapıyı tıklatıp odama girdi.
"Naber, Kumsal?"
"İyiyim siz?"
"Siz demene gerek yok. Projenin kodlarını oluşturmaya başla diyecektim. Bugün alışmakla geçir. İşlere bak. Yarın proje kodları için konuşuruz."
"Tamam. Teşekkürler."
"Kolay gelsin."
Gülümsedim. O da gülümseyip odadan çıktı.
?
Gün sonunda abim saolsun taksiye muhtaç kaldım. Arabam evdeydi. Kapıya taksi çağırdım. Durakta taksi yokmuş. Beklemeye başladım. Önümde araba durdu.
"Kumsal, gel seni bırakayım."
"Teşekkürler. Taksi çağırdım. Onu bekliyorum."
"Çıkış saati. Taksi kalmaz bu saatte. Gel hadi."
Haklıydı. "Teşekkür ederim." diyip arabaya bindim. Hemen arabayı kullanmaya başlamıştı.
"Alışabildin mi?"
"Evet. Teşekkür ederim."
"Bir daha teşekkür etme."
Umursamazca "Tamam." diyip omuz silktim.
"Sen hep bu kadar az mı konuşursun?"
Küçük bir kahkaha attım. Bunu bana diyen ilk kişiydi. Genelde 'sus artık', 'nefes al Kumsal', 'kapa çeneni' falan derlerdi.
"Mahallenin başında insem ben?"
"Neden?"
"Laf olur, söz olur. En kötüsü abim olur."
"Bir şey olmaz."
"Yok. Sen dayak istiyorsan bilemem ama bizim mahallede bir radar ekibi var, 3 km öteden beni erkekle görseler ertesi gün düğünümü yaparlar. Gerçi o düğün düğünden çok çoklu katliam olur ama neyse. Üç abimin üçüde üç ayrı yerden saldırsa tahminimce salonu iki saatte talan ederler. Ama benim abileriminde maşallahları var. Tek vuruşta adamı yere sererler. Sen Kaan'ın son halini gördün değil mi? Onu da o hale Toprak abim getirdi. Bıraksalar daha beter olurdu ama bırakmadılar. Gerçi hak ediyor ama olsun. Vurmasın abim. Sonuçta benim abim. Eli kana bulansın istemeyiz. Onların geçenki kavgasını görecektin sen bir de. Birbir-.."
"Kumsal."
"Hı?"
"Nefes al."
"Aldım."
Etrafımıza baktım. Eve gelmiştik.
"Geldiğimizi neden söylemedin?"
"Kaç dakika aralıksız konuşuyorsun merak ettim, ölçeyim dedim ama bin pişman oldum." diyip gülmeye başladı. Kaşlarımı çattım. Dudağım kendiliğinden hafifçe büzülmüştü. Arabadan indim.
Bu bana geveze mi demişti?
Evet. Geveze demişti.
Çınar peşimden arabadan indi.
"Kumsal. Kumsal dur!"
"Kumsal!"
Hayda.. Bunun ne işi var burada?
"Ne var Kerem?"