HER SON YENİ BİR BAŞLANGIÇ

2081 Words
 Liseye kaydını yaptıramamıştı. Bir daha ki sene giderim diye kendi kendine teselli veriyordu. Hafta içi çalışıyor hafta sonu bilgisayar kursuna başlamıştı. Tekstil atölyesinde ne yapabilirdi, en fazla ne kadar öğrenebilirdi. Çay molalarında makinelerin iplik düzenini, sonrasında çalıştırmasını, bir parça kumaş dikeyim derken işi benimsemişti. Usta başı da bu öğrenme isteğinin farkındaydı. Kader çay molalarımda makineye oturur dikiş dikerdi. Az bir zaman sonra istediğine ulaştı. Artık ortada değil makinede çalışacaktı. Makinede çalışmak daha keyifli geliyordu. Zaman o kadar hızlı ilerliyordu ki çalışma hayatı daha artık daha cazip geliyordu. Okuluna yüz yüze değil de uzak eğitim ile devam ettirmek istedi. Böylesi daha uygun diye düşündü. Okul kaydını yaptırdı. Kızgındı kendine “neden bu duruma düştüm, sessiz kalarak aslında abime yenildiğimi kabul ettim". Diye düşündü. Ne olursa olsun o diplomayı alacaktı bunu için kendisine söz verdi. Dediğini yaptı. Lise diplomasını aldı. Üç sene emek verdi. Koskoca üç sene dile kolay zor olanı başarmıştı. İşyerinde keyfi yerindeydi. Kimse ile sorun yaşamazdı. Her zamanki günlerden biriydi. Yemek saati olmuştu. Şerife Sevil ve Kader yemeğe çıkmışlardı. Yemekhanede sıra beklerken Sevil'in telefonu çaldı açmak istemedi. Dönüp Şerife'ye baktı, Şerife “sıfır üç mü arayan”? diye sordu. Sevil suratını ekşiterek kafasını salladı. Kader çok merak etmişti. Acaba bu sıfır üç dedikleri kimdi? İbrahim olabilir mi acaba diye düşündü. Kafasını kurcalayan bu sorunun cevabını bulmak için planlar yapmaya başladı. O gün akşama kadar iş yerinde kimseyle konuşmadı. İbrahim'e olan duyguları gerçek miydi? Ama nedendir bilinmez bir yandan da kızıyordu. Mesai saati bitmişti. Ne olursa olsun arayanın kim olduğunu öğrenecekti. Aklına bir fikir geldi. Abisinin telefonunu gizlice aldı. İbrahim'in telefon numarasını telefon rehberinden kontrol etti. Gözlerine inanamadı. Oysa yanılmış olmayı çok istemişti. Sevil’i arayan kişi İbrahim di numarasını kendi telefon rehberine kaydetti ve sonrasında Sevil ve Şerife'yi daha fazla gözlemlemeye Sevil ve İbrahim'in arasında duygusal bir konu bir yakınlaşma olup olmadığını öğrenme çabasına gitmişti. Anlaşılan platonik bir sevgiydi beklide yanılıyor olabilirdi. İbrahim'e karşı olan ilgisi çok farklıydı. Daha derinlerde bir yerde saklamıştı yıllarca kimseye anlatmadan sessizce kendi içinde yaşıyordu. Adını bile koyamamıştı neydi bu sevgi mi? hoşlanmak mı? Yok hırs mıydı? Bunu zamanla görecek ti.  Çay molası vermişlerdi. Elini bir fincan çay aldı. Terasa çıktı birkaç kişi daha vardı. Yalnız bir köşeye dikildi iş yerinin karşı caddesine bakan yola dalgın gözlerle bakıyordu. Yüzünü esen rüzgara döndü. Sarı saçları rüzgar ile dans edercesine dalga dalga savruluyordu. Omzuna bir el dokunmasıyla irkildi korkmuştu. Dönüp baktı. Kimdi bu? “ Tanışıyor muyuz? “ diye sordu “Seni korkutmak istemedim biraz dalgın görünüyordun iyi misin?” diye sordu Kader şaşkın bir o kadar da merak içindeydi, iş yerinde çalışanlardan biri olsa tanıması gerekirdi oysa daha önce hiç karşılaşmamıştı bu gençle; sakinliğini koruyarak cevap verdi. “Teşekkür ederim iyiyim sen kimsin? “diye sordu “Tanışalım öyleyse" dedi elini uzattı. “Adım Zafer “ Kader gencin elini uzatmasıyla şaşkınlığı daha da artmıştı. Daha önce yabancı birinin elini tutmamıştı. İçinde yaşadığı çalkantılı duyguyu karşı tarafa yansıtmamaya çalışıyordu ki anlık tepki ile elini uzattı ve tokalaştı. “Ben de Kader tanıştığımıza memnun oldum “ diyebildi yanakları al al olmuş nedendir bilinmez kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. Zafer konuşmaya devam etti. “ İşe yeni başladım kimseyi tanımadığım için terasa çıkmıştım”. Kader alımlı güzel bir kızdı. Sarı saçları bal köpüğü rengindeki gözleri dikkatleri üstüne çekiyordu. Aslında Zafer Kader ile tanışmak istiyordu. Cesaret edememişti. Kader; “ Hayırlı olsun" dedi gülümsedi Zafer’in koyu kahve renginde saçları vardı. Mavi gözlü, uzun boylu bir gençti depo görevlisi olarak dün işe başlamıştı. Kader elinde tuttuğu fincanda çayının bittiğini fark etti. Elindeki fincanı göstererek; “çayım bitmiş, zaten zilde çalmak üzere “ dedi Zafer'in yanından ayrıldı. Merdivenlerden inerken bacaklarının titrediğini hissedebiliyordu. Kalbi yerinden çıkacak gibi delicesini atıyordu. “Sakin ol Kader ne olmuş yani nedir bu heyecanın “ diye kendine soru sorarak yürümeye devam etti. Makinesinin yanına geldi çekmemeden iş önlüğünü aldı giydi. Akşam oldu eve geldi. Elini yüzünü yıkadı. Yemeğini yedikten sonra odasına gitti. Pijamalarını giydi ve yatağına yattı. Hemen uykuya daldı. Rüyasında karanlık bir yolda tek başına yürüyordu. Ne bir ışık ne bir nefes, korkak adımlarla parmak uçlarına basarak ilerliyordu. Bir kaç adım attı yorgundu “kimse yok mu" diye seslendi cevap alamadı. Yolun karşı tarafından bir ses duydu. Kulak verdi sesin geldiği yöne doğru, bu sanki bir atın ayak seslerine benziyordu. Ses iyiden iyiye yakınlaşıyordu ama Kader karanlıktan dolayı hiç bir şey göremiyordu. Az bir zaman sonra atın simsiyah yelesini gözüne çarptı. Bir adım daha atsa atın üstündeki kim idi görebilecekti . Yaklaştı yaklaştı atın üstünden bir adam indi. “ iyi misin” diye sordu. Arkasını dönmüştü Kader'e tam yüzünü dönecekti ki “Kader hadi uyan kızım işe geç kalacaksın , kahvaltını hazırladım. ” sesiyle uyandı Annesi kahvaltıyı hazırlamıştı. Alarmın sesine uyanmayınca Kader, annesi odasına gidip uyandırmak istedi. Güzel bir kahvaltı yaptı. Hazırlanıp evden çıktı. Gördüğü rüyayı düşünüyordu. Çok korkmuştu ta ki “iyi misin?” sözünü duyana kadar. Aklına birden Zafer geldi. Dün terasta ona iyi misin diye o sormuştu. Sesli bir şekilde “yok canim” dedi yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Yaz iyiden iyiye kendini göstermiş kavurucu sıcaklar günden güne artıyordu. Herkes bahçede toplanmış kimi ağaç gölgesinde serinlemeye çalışıyordu kimisi elinde soğuk içecek hava alıyordu. Bahçeye inen merdivenlerden usta başı Arzu hanımın  geldiğini gördüler. Sevil, kızları dirseği ile dürtükledi sonrasında kaşları ile merdivenleri işaret etti. Topuklu ayakkabılarından çıkan ses bahçe içerisinde yankılanırken gözler hep birlikte merdivene yöneldi. Arzu hanım her zaman şık gösterişli kıyafetler giymeyi tercih eder muhakkak topuklu ayakkabıları ayağında olurdu. Kıvırcık saçlarını her zaman tepeden toplar makyajsız asla işe gelmezdi. Öylesine bir öz güvene sahipti ki hayran olmamak elde değildi. Gözlerin kendisine çevrildiğini gördüğünde, sessizliği bozan sesi ile; “ Herkesi yemekhanede bekliyorum” dedi arkasını döndü ve ilerledi. Bahçedeki herkes teker teker birbirlerine baktılar. Yemekhanede toplandılar. Meraklı gözler ile pür dikkat Arzu hanımdan bir açıklama bekliyorlardı. Arzu hanım kolundaki saatine baktı ve; “Herkes buradaysa bir açıklama yapmak istiyorum. Bu sene hem eğlenmek hem de veda niteliğinde bir etkinlik düzenleyeceğiz tüm giderler müdür bey tarafından karşılanacaktır. Üretim alanından sıkıntı yaşandığından dolayı firma iflas eşiğine gelmiştir. Hafta sonu planlanan piknik organizasyonuna katılmak isteyenler masaya bıraktığım kağıt üzerine isimlerini yazmasını istiyorum sizlerle çalışmak çok keyifliydi bu açıklamayı yapmak benim içinde oldukça zordu fakat durum kötü görünüyor” dedi Herkes neler oluyor acaba diye hiç ses etmeden donup kalmıştı. Şaka mı yapıyor acaba diye düşünmeye başladılar. Herkesin keyfi kaçmıştı. Masadan kalktı tam arkasını dönmüştü ki Zafer ile çarpıştı. “ Pardon “ dedi ikisi aynı anda. Kader de makinesine oturdu.” Bu serüvende buraya kadarmış” dedi Piknik nerden çıktı diye düşünüyordu. Bir yanı gitmek istiyordu, diğer yanı gitme kafan karışacak diyordu. Gitmek istiyordu çünkü eğlenmeye ihtiyacı vardı. Gitmek istemiyordu Zafer de orada  olacaktı. Kafası rahattı birinden hoşlanmak istemiyordu sonrasında üzüleceğini emindi. Gitmeme kararı aldı. Cuma günü herkes birbiri ile helâlleşti vedalaştı çok duygulanmıştı. Her bitiş yeni bir başlangıca yol açar diye düşündü. Evde annesine ablasına iş yerinde olanlardan bahsetmişti. Biraz dinlenmek evde kalmak ona da iyi gelecekti. İlk başta evde olmak hoşuna gitmişti. Ev işlerini bitirince Şerife’ye seslenirdi. Kapının önüne kilim serer çay demleyip afiyetle içerlerdi. Bir kaç gün iyi güzel derken evde olmaktan sıkılmaya başlamıştı. Her gün  aynı şeyler yaşanıyordu. Bir gün  telefon çaldı. Telefondaki bayan sesiydi annesini sordu telefona istedi. Kader “ Anne telefona bakar mısın” diye seslendi Annesi telefonda konuşurken sadece bi iki kelimesini duydu “ Babasıyla kızımla bir konuşayım Hanife hanım size haber yollarım ” demişti Kader odaya girdi “ arayan kimdi anne “ diye sordu “Ablana biri talip olmuş “dedi Kader anlam verememişti ablası hiç tanımadığı kişiyle evlenecek miydi ? acaba sevebilecek miydi? Kafasında deli sorular dolaşıyordu Annesi önce ablasını odaya çağırdı, “Canım kızım dayıların sokağında Hanife teyze vardı. Oğlu seni görmüş beğenmiş, görüştüğün konuştuğun biri yok sende tanımak istersen tamam olur deriz eğer yok istemem dersen kızım uygun bir dille geri çeviririz” dedi Ablası sessizliğini korudu. Aslında bu da bir cevaptı, annesi ablasına sarıldı “tamam kızım” dedi Kader kapıya kulağını dayamış bekliyordu. Bir an sessizlik oldu. Tam o sırada kapının açılması ile annesinin ayaklarının önünü düşüverdi. Hemen toparlandı ama annesinin terliğinden kurtulamadı. “Seni yaramaz işin gücün haylazlık” dedi bıyık altından gülümsemesi ile birlikte Akşam odaya çekilen abla kardeş karşılıklı duran yataklarının ortasına oturdular. Aslında ablası Kader'in konuyu nereye getireceğini biliyordu. Kader ayağa kalktı. Ablasının yanına oturdu. Başını ablasının omzuna yasladı, göz yaşları bir boncuk gibi dökülmeye başladı. “ablam canım ablam sen bizim yanımızdan ayrılacak mısın şimdi” dedi Ablası zaten göz yaşlarına zor hükmediyordu ki o da bıraktı kendini abla kardeş birbirlerine sımsıkı sarılmış ağlıyorlardı. Kader sonra göz yaşlarını sildi. “Bu gece yanında uyusam olur mu” dedi Ablası kafasını aşağı yukarı sallayarak gözlerini açıp kapattı. “Hadi gel” dedi Ablası Kader için ikinci annesi gibiydi her şeyi ablasına anlatırdı. Küçükken her zaman ablasıyla aynı yatakta uyurdu. Gece kalktığında tuvalete gitmeye korkardı. Kaç gece ablasını belki de bu yüzden uykudan uyandırmıştı. Okulda derslerinde en büyük desteği ablası verirdi. Çözemediği bir soru olduğunda hemen cevaplar anlatırdı. Ders yaparken uyuya kaldığında sabah okula giderken ödevinin tamamlandığına kaç kez şahit olmuştu. Annesinin okur yazarlığı yoktu. Ablası da Kader'e okul ve ödevleri konusunda elinden geleni yapmıştı. Annesi babası ile konuşmuştu. Babası “hayırlısı ise olsun” dedi Bir yandan da içine bir kör düşmüştü. İlk göz ağrısı bir kuş misali evinden uçup gidecekti. Er yada geç kızı da bir yuva kuracaktı. Uyumadan önce dua etti. “Yavrularıma sen hayırlı, merhametli, iyi kişiler ile karşılaştır Rabbim" dedi Uyku tutmamıştı. Kalkıp bir bardak su içeyim diye mutfağa gitti. Odasına geçmeden önce kızların odasına girdi. İki kardeş birbirlerine sarılmış uyuyorlardı. Onları böyle görünce yatağın baş ucuna gelip saçları okşadı. Çocuklarına öylesine düşkün bir babaydı ki sadece uykuda saçlarını okşardı evlatlarının. Sevgi nasıl gösterilir bilmiyordu. Anne babasından böyle görmüştü. Her zaman otoriter her zaman sert görünmeye çalışırdı. Evlatlarından birinin canı yansa merhem şu dağın tepesinde deseler bir an bile tereddüt etmeden onu alır gelirdi. Hayat herkese yaşamları farklı sunuyordu. Babalarının ağzından bir kez canım kızım dediğini duymamıştı. Çok zor olsa gerek severken sevgini içine hapsetmek kızının oğlunun saçını okşayamamak. Onlar uykudayken yanına gidip üstünü örtüp saçını okşadığında elinden gelenin sadece bu olduğunu aslında çok net anlatıyordu. İnsanlar doğduğu evin kalıbına bürünürler gördükleri kişileri model alırlar. Kader ezan sesi ile birlikte uyanmıştı. Şafak sökmek üzereydi ortalık daha aydınlanmamıştı. Yatağın ortasına oturdu. Sehpanın üzerinde duran tokayı aldı. Gelişi güzel saçlarını bir çırpıca tepeden topladı. Çok susamıştı. Mutfağa gitti. Anne ve babası mutfakta kahvaltı yapıyordu. Her sabah babası bu saatte işe giderdi. Daha gün ağarmadan yollara düşer bir gün de şikayetçi olmazdı. “Günaydın annecim, günaydın babacığım” dedi. Sadece şu içmek için mutfağa gitmişti ama sıcak çayı ve kahvaltıyı görünce dayanamadı sofraya oturdu. Babası kahvaltısı bitirmişti. “Size afiyet olsun” dedi ayağa kalktı. Annesi kapıya kadar babasını uğurladı. Sonrasında camdan babasına baktı. Sokaktan kaybolana kadar arkasından baktı durdu. Her sabah bunu yapıyordu. Kader sofrada çayını yudumluyordu bir yandan da annesinin yanına gelmesini bekliyordu. Annesi mutfak kapısında içeri girdi. Kader annesine baktı. “Annecim çay içelim mi?” “Olur kızım doldur bakalım” dedi Anne kız yan yana oturdular hiç konuşmadan çaylarını yudumluyorlardı. Saat çok erkendi annesinin uykulu gözleri gece hiç uyumadığını gösteriyordu. “Annecim sen yat ben kahvaltı sofrasını toplarım” dedi Annesi “Tamam kızım toplama işini sen yap, saat  daha çok erken sende yat biraz uyu dinlen" dedi Kader bir bardak çay daha doldurdu. Kahvaltılıkları dolaba koydu. Mutfak penceresini açtı. Sabahları hava biraz serin oluyordu. Annesinin şalını omuzlarına attı pencerenin önüne oturdu. Bahçede meyve ağaçlarının üstünde cıvıl cıvıl öten kuşları dinledi. Öylesine huzur veriyordu ki daha önce hiç fark etmemişti. Avuçlarına aldığı çay fincanını  sanki biri elinden alacakmışçasına sıkı sıkı tutuyordu. Hava iyiden iyiye ağarmaya başlamıştı. Annesinin “sende biraz yat uyu” dediği aklına gelmişti. Gözlerinde bir damla uyku yoktu. Yine de odasına gitti. Ablası hâlâ uyuyordu. Uyandırmamak için parmak uçlarında sessiz bir şekilde  yürüdü yatağına uzandı. Bas ucundaki sehpanın üstünde duran çocukluğunun tek oyuncağı olan bebeğini aldı. Saçlarını ellerini tarak gibi kullanarak özenle düzeltti. Sarıldı bebeğine gözlerini kapattı. Aklına iş yerinde düzenlenecek  veda pikniği gelmişti. Şerife ve Sevil de gitmek istemiyordu. Aslında gitmek istiyordu bir yandan da istemiyordu. Aklından delice fikirler gelip gidiyordu. İbrahim'e bir oyun oynamaya karar vermişti. Neler planlıyordu? Sevil'e ve İbrahim'e geçmişe bağlı bir kızgınlığı bulunuyordu. İbrahim ablasının düğününde Kader'e  döktürdüğü göz yaşlarının hesabını verecekti. Unutmamıştı o gün yaşadığı hayal kırıklığını, ona da unutturmayacaktı. Aklınca önce İbrahim'i kendine aşık edip sonrada terk edecekti. Aklına geldikçe siniri daha da fazla artıyordu. Gözlerini kapattı o an tekrar tekrar film şeridi gibi beyninin içinde dönüp duruyordu. Yapacaklarının doğru yanlış olduğu hiç önemli değildi, zamanı geldiğinde hesaplaşmayı bekliyordu. Kimseye belli etmeden planlamalarına başlayacaktı. Sonrasında uykuya daldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD