Neredeyse öğlen olmuştu güneş tam tepede kavurucu sıcaklığı aşırı bunaltıyordu. Evde Kader, ablası birde annesi kalmıştı. Annesinin bebeklikten oluşan bir rahatsızlığı vardı. Yine dayanılmaz ağrılar içerisinde kıvranıyordu. Kader kendini bildi bileli annesinin bu dayanılmaz ağrılar içerindesin. Sürekli ağrı kesici alıyor, ilacın etkisi gittiğinde o ağrılar tekrar geri geliyordu. Belki de bunun için sağlıkçı olmak istemişti. Biraz olsun annesinin ağrılarına care olmak istiyordu. “Annecim bugün sen hiç bir iş yapma. Yemeği de biz yaparız” dedi
Kader ve ablası gün boyunca temizlik yaptılar. Ablası yemek yapmayı biliyordu . Annesinin o güzelim yemeklerinin yerini tutamazdı ama yine de akşam için çok güzel yemekler yaptı. Telefon çaldı. Telefonun sesini ablası duyduğunda arayan kişinin geçen gün annesinin bahsettiği isteme olayı ile ilgili olduğunu anlamıştı. Annesi bir süre konuştu. Kapatmadan önce “hayırlısı olsun inşallah" dedi
Aslında bu beklenen bir telefondu ve çok gecikmemişti. Her genç kız gibi ablası da yuvadan uçup gidecek kendi yuvasını kuracaktı. Annesinin ağrısı biraz hafiflemişti kızların yanına gitti. Kader mutfak tezgahının önünde dikiliyor ablası da çorbayı karıştırıyordu. Mutfak kapısından şöyle bir baktı. Ne kadar şanslı bir anneyim ben, iki tane melek gibi kızlarım var diye kendi kendine övünüyordu. Mutfaktan mis gibi kokular geliyordu. Mutfak masasının sandalyelerinden birini çekti.
“Kolay gelsin, ellerinize sağlık güzellerim” dedi
“Telefonda konuştuğum kişi dayının sokağında oturan Hanife teyzeydi, yarın akşam müsaitseniz hayırlı bir iş için kapınızı çalacağız“ dedi
Mutfakta sessizlik hakim oldu bir süre, ocakta kaynamaya devam eden çorbanın taşmasıyla birlikte sessizlik bozuldu.
Misafirler için hazırlık yapmak gerekliydi. Her gelen misafire türlü türlü ikramlıklar hazırlanırdı. Tatlısı, böreği, poğaçası, zeytinyağlısı vs..
Kader “annecim markete gidiyorum, evde eksik bir şey var mı” diye sordu
“Bir saniye kızım ihtiyaç listesini hazırlamıştım. Ablanla birlikte gidin, getirmekte zorlamayın” dedi
Marketle evin arasındaki mesafe çok değildi. Önce marketten gerekli olanları aldılar. Sonra manava uğrayıp meyveleri seçtiler. Yaz yağmuru başlamıştı. Damla damla inen yağmurun keyfini çıkarmak istercesine başını gök yüzüne kaldırdı. Bir an yürümekten vaz geçti. Durdu yağmur damlalarını yüzünde hissetmek istedi. Her bir damla yüzünü okşarcasına bir bir kayıp yanaklarından süzülüyordu . Kısa süren bu yağmurun arkasından ıslanan toprağın kokusu çevreyi sarmıştı. Ayrı bir huzur veriyordu Annesi haklıydı bunca malzemeyi Kader’in tek başına taşıması imkânsızdı. Ellerindeki poşetler ile evin yolunu tuttular.
“Abla yoruldun mu?” dedi
“Evet canım annem iyi ki de ablanla birlikte gidin demiş ben gelmeseydim bunların hepsini nasıl getirecektin” dedi
Bahçe kapısından içeri girdiler. Elindeki poşetleri hemen eve bıraktılar. Akşam olmuş babası ve abisi gelmişti. Annesi yarın akşam gelecek olan misafirlerden bahsetti. Sofrada bir sessizlik oldu.
Ertesi gün mutfakta ikram hazırlıkları başlamıştı. Annesi zeytinyağlı yaprak sarmasını çok güzel yapardı. Kızlarda ona yardım ediyordu. Peynirli poğaçayı kader hazırlıyordu. Bir yandan kek pişiyor diğer yandan börekler açılıyordu. Bu eve gelen her misafir aynı titizlik ile karşılanırdı.
“Rabbim herkesin yavrularına hayırlı kapılar açsın inşallah” diye içinden dualar ediyordu annesi
Akşam olmuş tüm hazırlıklar bitmişti.
Ablası uzun mavi bir elbise giymek istemişti. Elbisesinin üstüne lacivert bir şal bağlamayı tercih etmişti. Kader camda dikilmiş merakla gelenleri bekliyordu. Çok geçmeden “geldiler" diye seslendi. Kapının zili çaldı. Kader koştu zilin sesini duyunca kapıyı ablası açtı. İlk olarak içeriye giren damat adayı olmuştu. Elinde bir buket çiçek vardı. Kapıdan içeriye girdi. Elindeki çiçeği ablama uzattı. Ablam kısa sureli bir şaşkınlık yaşamıştı ki yanakları al al olmuş utancından teşekkür bile edememişti. Onun devamında kız kardeşi, annesi, babası gelmişti. Ziyaret sebebi belliydi yalnız kızın da evleneceği kişiyi görmesi gerekliydi. Bu akşam sadece tanışma olacaktı. Kapıda aileler birbirlerini selâmlamış, babası oturma odasını elleri ile işaret ederek;
“Buyurun lütfen ayakta kaldınız” diye içeri davet etti
Ablasının kayınpeder adayı beyaz yüzlü, biraz kilolu tonton bir adamdı. Fakat kaynana adayı için bunları söylemek pek mümkün değildi. Biraz sivri dilli birine benziyordu. Hele oturuşu hasta olmuştum. Geldiği andan itibaren sürekli anlamı göz ucu ile süzüyordu. Ayak üstü herkese “hoş geldiniz” dedikten sonra ablası ve Kader odadan çıkmıştı. Ama içerde ne konuşuluyor çok ta merak ediyordu. Arada bir kapının yanına kadar gidiyor sessizce kulak misafiri olup dinledikten sonra ablasına bir haber muhabiri edasında içeride konuşulanları aktarıyordu. Havadan sudan konuşmalar yapılmış hal hatırlar sorulmuştu. Bir ara kader içeri girdi annesinin yanına oturdu. Damat adayı heyecandan resmen ecel terleri döküyordu. Gözü sürekli kapıya gidip geliyordu. Belli ki ablamı tekrar görmek istiyordu. Kader tekrar kalkmış mutfağın yolunu tutmuştu. Odada neler konuşuldu, kim ne dedi anlatmak için can atıyordu.
Odada bir sessizlik oldu ve ardından tonton amca konuşmaya başladı;
“Efendim sebebi ziyaretimiz belli, Allah'ın emri Peygamber Efendimizin kavli ile kızınız Emsal’i oğlumuz Ramazan'a istiyoruz” dedi
Babasından bir cevap bekliyorlardı. Babası bu alışıla gelmiş bir durum değildi, ellerini birleştirmiş bir an öyle kala kaldı. Sonra sözü aldı.
“Evime geldiniz hoş geldiniz. Bu bir baba için ayrı bir gurur verici. Ben de isterim bir baba olarak evlatlarım yuvaları kursun mutlu olsunlar. Birde kızımla konuşmam lazım onun ne düşündüğü daha önemli” dedi
Damadın babası derin bir nefes aldı. Hafif yüzünde bir tebessüm ile;
“Tabi ki Mustafa bey gençlerin düşüncelerini de öğrenmemiz lazım inşallah hayırlı haberlerle dönüş yaparsınız” dedi
Annesi mutfağa geldi. Çay demini almış her şey hazırlanmıştı. “Hadi kızım çay bardaklarını doldurup servise başlayın” dedi annesi
Sonrasında çay ile birlikte ikramlıklar servis etmeye başladılar. Damadın kız kardeşi de yardım etmek için mutfağa geldi. Sakin bir kıza benziyordu. Ablası elinde çay tepsisi ile girdiğinde damat bey kapıya baktı. O an göz göze geldiler. Ablasının elleri ve ayakları titriyordu. Kader ablası diğer kız servisleri yaptılar. Kader Bir ablasına bir damat adayında bakıp duruyordu. Bu işler demek ki böyle oluyor diye düşündü.
Sessizliği tonton amca bozdu. Gayet keyifli bir ses ile
“Efendim bize müsaade en kısa zamanda tekrar kapınızı çalacağız” dedi
Hep birlikte tabiri caizse zengin kalkışı yaptılar. Misafirleri yolcu ettikten sonra Kader ortalığı toparlamaya başladı. Ablası sözün ona geleceğini biliyordu. Bu akşam gördüğü kişi hakkında ne düşünüyordu. Kendisine eş adayı olarak görüyor muydu? Üstündeki kıyafetleri değiştirmek için olasındaydı, tam o sırada kapının sesini duydu. Gelen annesiydi.
“Kızım müsait misin gelebilir miyim?
“Gel annecim" dedi kapıyı kendisi açtı.
Annesi odaya girdi. Yatağın üstüne yavaşça oturdu. Eli ile yatağın üstüne yavaşça bir iki kez vurdu. Gözleri ile yanını işaret ederek oturmasını istedi. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
“Güzel kızım bu akşam gelen misafirlerin neden geldiğini biliyorsun. Temiz bir aileye benziyor. Daha önceden de tanışıklığımız vardı lakin aile olmak işin içine girince durum hassas oluyor. Baban senin düşüncelerini merak ediyor. Sende Ramazan evladımı tanımak ister misin? Bende evlendiğinde senin yaşlarındaydım” dedi
Emsal aslında Ramazan hakkında iyi yada kötü diyemez di gördüğü anda bir duygu karışımı olmuştu. Annesinin konuşmasını dinledikten sonra sessiz kalmayı tercih etti. Sessiz kalmasının ne denmek olduğunu annesi anlamıştı. İstememiş olsa bunu kesin bir dille söylerdi.
“Canım kızım , ilk göz ağrım benim kucağıma verdikleri gün daha dün gibi aklımda, bembeyaz tenin yumuk yumuk gözlerin vardı. Zaman çok hızlı ilerliyor canım kızım her anne baba gibi bende senin mutlu olmanı güzel bir yuva kurmanı isterim” dedi
Odadan çıkınca annesi uygun bir dille anlattı. Aslında görücü usulü evliliklerde mutluluk oranı daha fazla diye düşünüyorum. Tek bir soru işareti kalmaksızın aileler evlatları hakkında ne var ne yok anlatıyordu . Eş olacak çiftlerde birbirleri ile geçirdikleri zaman sürecinde aşık oluyorlar evliliklerinin ilk yılları flört dönemi tadında geçer. Severek evlenenler karşındakini insanı kaybetmemek için bazı huylarını yada alışkanlıklarını saklayabilir. Evlendikten sonra elde etmenin verdiği güven ile sakladığı yada baskıladığı duygular çok geçmeden gün yüzüne verebilirler. Genelleme yapmaksızın bu şekilde gelişebilir.
Kader ablasının ne kadar heyecanlı olduğunu anlayabiliyordu. Annesi odadan çıkınca yanına geldi. Ablasının yüzünde az da olsa bir tebessüm yaratmak çiçek uzatır gibi yapıp göz ucuyla ablasını süzen bakışlar attı. Şöyle söyledi;
“Bunlar sizin için”
Ablasının yüzünde bir tebessüm oluştu.
“Bak bak hareketlere bak sen dedi"
O akşam erkenden yatmak istediler. Gün boyunca temizlik hazırlıklar derken akşamda ayrı bir stres vardı. Herkes odalarına çekilmişti. Anne babası odasında yatağın üstüne yan yana oturdular. Annesi söze başladı.
“Bey ben Emsal ile konuştum. Gönlü var gibi çocuklar bir konuşsa iznin olursa” dedi
“Konuşsunlar tabi Kader de ablasının yanında gitsin kızı tek başına gönderme” dedi
O zamanlar bekar iki kişiyi tek başına yemeğe gezmeye gittiğinde ayıplanır.
İki gün sonra;
Çalan telefona annesi bakmıştı. Hanife teyze;
“İzniniz olursa çocuklar bir araya gelse çay içsinler tatlı yesinler biraz vakit geçirip birbirlerini tanısınlar” demişti
Annesi bu dışarı çıkmanın, çocukların birbirlerini tanıması kaynaşması için önemli bir adım olduğunu biliyordu.
“Tamam olur Hanife abla” dedi
Annesi odaya geçti. Kader oturuyordu.
“Ablan nerede kızım?”
“Bahçeye çıktı anne"
“Hadi kızım çağır ablanı hazırlasın Ramazan abin gelecek çay dışarı çıkaracak sizi” dedi
“Kader bende mı?” diye sordu
“Evet kızım sen yan masada oturursun” dedi
Kader hemen bahçeye gitti ablasına annesinin söylediklerini iletti. Eli ayağına karışmıştı. Bir buçuk saat sonra kapıya bir araba ile geldi damat adayı yanında kız kardeşi de gelmek istemişti. Kader ,Emsal ablası, damat adayı onun kız kardeşi arabaya bindiler. Pastane ye gittiler. Hepsi bir masaya oturmuştu ki baktı bunlar hiç konuşamıyor kızlar diğer masaya geçtiler. Pek değişen bir şey olmadı. Sus pus oturdular. Gözler konuşuyordu.
Kader daha önce hiç tanımadığı bir kez gördüğü kızla aynı masada oturuyor, ne konuşsam acaba diye düşünüyordu. Sonra yüzünde bir gülümseme oluştu. Damadın kız kardeşi Kader'in gülümsediğini gördü.
“Ne oldu neye güldün ki” diye sordu
Kader de
“Baksana şunlara ben seninle ne konuşsam diye düşünüyorum onlarda aynı durumdadır. Farklı olan tek şey onlar gözleri ile muhabbet ediyor" dedi
“Doğru söyledin gerçekten bence birbirine çok yakıştılar” diye ekledi.
· Bazen çok söze gerek yoktur. Tek bir bakış kalbin aynası olur.
Yaklaşık iki saat bu şekilde konuşmadan oturdular. Çaylar içildi, tatlılar yendi. Emsal'in bu kadar utangaç olması hoşuna gitmişti. O kadar nazik ve hassas görünüyordu ki onu kırmaktan çok korkuyordu. Emsal saatine baktı .
“Kalkabilir miyiz” dedi
“Tabi nasıl istersen” dedi
Kalktılar. Arabaya doğru giderken “Teşekkür ederim bana vakit ayırdığın için” dedi
Emsal de çok mutluydu çok kez mutlu anlar yaşamıştı ama bu onların hiç birine benzemiyordu. Daha derinde sızı ile karışık bir yanma hissine benziyordu.
Annesine dedikleri vakitte varmışlardı. Araçtan inerken “seni tekrar ne zaman görebilirim” dedi Ramazan Emsal'in eline bir kağıt sıkıştırdı. Odasına gidene kadar bu kâğıtta ne yazdığına bakmamıştı. Oda ya gitti kağıda baktı. Numarasını yazmıştı “aramanı bekleyecegim" yazıyordu.