bc

ÜÇ ERKEK BİR KADIN

book_age16+
3.6K
FOLLOW
17.0K
READ
HE
second chance
sensitive
confident
drama
sweet
cheating
lies
twink
Neglected
like
intro-logo
Blurb

Eşcinsel bir adamın gözükara ve pervasız sapkınlığı gencecik bir kadının hayatını değiştirecek...

Irmak, babasının hastalığından ötürü Suat ile evlenmek zorundadır. Ancak bu zoraki evliliği genç kız için katlanılabilir kılan, Suat'ın eşcinsel olmasıdır. Suat ise yıllardır dost diye yakınlaştığı Yalçın'ı sevmektedir. Hasta ruhlu Suat'ın tek isteği Irmak'ın Yalçın'dan hamile kalması ve sevdiği adamın çocuğuna sahip olmaktır.

Yalçın Irmak'ın hayallerindeki erkek midir? Bir erkek önceden sevdiği kadını başka bedenlerde unutabilir mi?

Damarlarında Türk kanı da dolaşan Avustralyalı ünlü iş adamı Mick, kız kardeşinin hayatını mahveden Yalçın'dan intikam almak için Irmak'a zarar vermeyi düşünür. Hesaba katmadığı şey, Irmak'ın kendi yüreğine yol alacak olmasıdır...

Gerçek aşk nedir?

chap-preview
Free preview
1.BÖLÜM
BERRİN KARAPINAR   ÜÇ ERKEK BİR KADIN   Bazı adamlar incitmeden sevemezdi… Kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırlardı arkalarında Bazı adamlarsa tüm geçmişi unutturur Parmak uçlarından öperlerdi…       ----------------------- Cemal Sureya   İLK KALP ATIMI:      ŞİMDİKİ ZAMAN   Heyecandan elim ayağım buz kesmişti. Aradığım adam karşımda duruyordu. Yalçın Aydemir bir senedir onun için hazırlanıyordum. Defalarca resimlerine bakmış. Neleri sevdiğini. Nelerden hoşlandığını. Kadınlardan ne istediğini öğrenmiştim. Resimlerinden daha yakışıklıydı. Esmer ve uzun boyluydu. Gür saçlar, keskin yüz hatları. Biçimli bir burun. Bir kadın görünce anında çapkın bir gülüşle şekillenen dolgun dudaklar. Yanağında ki gamzesi ve koyu yeşil gözler. Madenci bir ailenin maden mühendisi oğluydu. Sadece ofiste oturmadığı ortadaydı. Bedensel olarak çalıştığı vücudunun anatomisinden belliydi. Sevgililerini hep sarışınlar arasından seçiyordu. Uzun boylu, dolgun göğüslü ve özellikle renkli gözlü olanlardan… Ben çok fazla bu kriterlere uymasam da. Kumral olan saçlarımı, bir ton daha açtırmıştım. Saç rengime göre beyaz olan tenim. Saçlarımla uyum sağlamış, sarışınlık sakil durmamıştı. Allahtan gözlerim renkliydi. Ela ile yeşil arası bir renk. Lens kullanamamıştım alerji yapıyordu. Çok büyük olmayan göğüslerim. İlk tanışma için desteklenerek bir beden daha büyük hale getirilmişti. Vücut hatlarım düzgündü. İnce bir bel çok geniş olmayan yuvarlak kalçalar. Uzun, biçimli bacaklar. On pontluk ayakkabılarla boyum bir seksen anca olmuştu. Üzerlerinde yürümeyi öğrenene kadar canım burnumdan gelmişti. Halada rahat yürüyebildiğimi söyleyemezdim resmen işkenceydi. Boyumu çok fazla önemsemeyeceğini düşünmekten başka çarem yoktu.  Oldukça çapkın olduğunu sık sık kadın değiştirdiğini biliyordum. Arada biraz kısa olan benle de yatabilirdi. Yani öyle umut etmekten başka çarem yoktu.  Ben bu değildim ama babam için bu olmak zorundaydım. Yalçın Aydemir’i baştan çıkarıp koynuna girmeli. Üstüne üstlük birde hamile kalmalıydım. İşte bu baştan çıkarma işini nasıl yapacağımı bilemez haldeydim.  Ben evli bir kadındım. Evli olmama rağmen bakire olan bir kadın…                                                         1.BÖLÜM     KADER AĞLARINI ÖRÜYOR: GEÇMİŞ ZAMAN    Her şey iki sene önce başladı.  Babam Suat’ın dedesinin yanında çalışan mühendislerden biriydi.  Yağmurlu bir gecede zincirleme kaza olmuş ve komaya girmişti. Çok kötü günlerdi. Bir anda bu koca dünyada tek başıma kalmıştım. Şirket sahibin torunu olan Suat Bey, her aşamada bana destek oluyordu. Kazayı duyunca babamın dayısı geldi. Koma hali devam edince yine gelirim diyerek memleketine döndü. Gitme kal dayı… Çok yalnızım diyemedim.   Günler haftalara, haftalar aylara döndü. Hiçbir düzelme olmadı. Suat Bey’de zaman içinde gelişlerini seyrekleştirdi. Son gelişinde hastanenin kantininde oturduk, kalabalıktan sıkıldığı belliydi ikide bir yakasını düzeltiyor, elini saçlarında gezdiriyordu. Daha fazla rahatsız etmeme gerek yoktu. “Kalkabiliriz Suat Bey” dedim yüz ifadesi değişti “ Her hangi bir yardıma ihtiyacın olursa, hemen bana gel. Başka hiç kimseye gitme elimden gelen yardımı yaparım “ “Çok ilgilendiniz bizimle” Gözyaşlarım akmak üzereydi, ağlamamak için kendimi sıkmaktan göğüs kafesim yanıyordu. Sesimde ki çaresizliği anlamış olacak ses tonu yumuşadı“Üzülme küçüğüm, sizin kimseniz yani akrabalarınız yok mu?” “Kimsemiz yok, ilk günlerde yanımızda olan dayı vardı oda gitti, tek başıma kaldım” daha fazla kendimi tutamıyordum. Ağlamaya başladım. Hemen yanımda ki sandalyeye oturup sarıldı, ben daha çok ağladım. Sabırla gözyaşlarımın dinmesini bekledi. Nihayet ağlamam kesildi, elindeki peçeteyle yüzümü kuruladı. “Benim gitmem gerek. Deminde söyledim neye ihtiyacın varsa hiç çekinmeden bana gelebilirsin” “Teşekkür ederim, çok yardımcı oldunuz, başka bir şey isteyemem sizden” Gitti biraz daha kantinde oturdum, önümde duran peçete kutusunu bitirene kadar ağladım. Ağlamaktan utanmıyordum burası hastaneydi. İnsanlar anlayışla bakıyorlar, geçmiş olsun diyerek destek olmaya çalışıyorlardı.  Tekrardan babamın yanına çıktım. İçeri girmeme sınırlı olarak izin veriyorlardı, yanına gittim vücuduna bağlı olan aletlere dokunmaktan korkarak yanağından hafifçe öptüm, uyuyor gibiydi. **** Birkaç gün sonra hemşire geldi. Muhasebeden beklendiğimi söyledi. En üst katta kocaman bir oda, üç dört masa, “Beni çağırmışsınız” Kadın eliyle masasının önünde ki sandalyeyi işaret etti, ucuna iliştim güzel haberler duymayacağımın farkındaydım“ Irmak Hanım, geçmiş olsun. Babanızın, içinde bulunduğu durum çok zor” “Teşekkür ederim, biran önce uyansın diye dua ediyorum” Niye çağrıldığımın endişesiyle elimde ki kâğıt peçeteyi didiklemekten bir hal oluyordum. Kadının her gün onlarca insanla konuşma yapmasın bıkkınlığı gözlerine yansımıştı. Yine de rahatlatmak amaçlı olsa gerek dudaklarına hafif bir tebessüm kondurdu“ Allahtan umut kesilmez, dilerim bir an önce babanız eski sağlığına kavuşur. Sizi bu zor zamanınızda rahatsız etmek istemezdik. Takdir edersiniz ki yoğun bakım ücretleri ve ilaçlar çok pahalı. Babanızın iş yeri ilk aylarda ödemeyi yaptılar. Üç aydır ödeme yapılmadı. Burası özel hastane olduğundan, sigorta belirli bir yere kadar hastanın ücretini karşılıyor. Bu para da bakım ücreti için yeterli değil. Nasıl ödeme yapmayı düşünüyorsunuz?” Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi. İş yerinin masrafları ödemeyeceği hiç aklıma gelmemişti. Onlarda haklıydı babam iş kazası geçirmemişti ama senelerdir onların yanında çalışıyordu. Bu kadar çabuk ödemeyi kesmeleri beni iyice çaresiz bırakmıştı. “Irmak Hanım” Kadının sesiyle kendime geldim, “Bana biraz müsaade edin nereden para bulabileceğime bakayım” Önüme koyduğu faturadaki tutar oldukça fazlaydı. Bir an yüreğim durdu sandım. Kadına veda ederek odadan dışarı çıktım, ilk gördüğüm sandalyeye neredeyse çöktüm. Ne yapacaktım ben ne yapacaktım. Sesli düşünmüş olmalıyım yanımda ki yaşlı kadın hafifçe omzumu okşadı “Allah yardım eder kızım, üzme kendini” Teselli sözleri söylemek kolaydı, üzülmemem imkânsızdı çıkar yolum yoktu. Ne yaparsam yapayım asla ödeyemezdim. Sığınacağım tek Allah’tı ‘Allah’ım ne olur yardım et bana, bir çıkış yolu göster’ sözünü defalarca içimden tekrarladım. ****  Günlerdir işe gitmiyordum. Müdürüm çok anlayışlı davranmış. İzin konusunda hiç zorluk çıkarmamıştı. Onun bu iyi niyetini daha fazla suistimal edemezdim. Belki ilk ödeme için patronumla konuşursam bana yardımcı olabilirdi. Bir ümitle iş yerime geldim,  arkadaşlarımın halleri bir garipti. “Ne oldu, hepiniz neden bu haldesiniz?” Neriman omuzlarını silkti, sırf onun değil tüm arkadaşlarımın yüzünde şaşkınlık vardı“Bizde bilmiyoruz, şirkette bir şeyler dönüyor. Genel toplantı yapılacağı duyuruldu” Bir saat sonra müdürümüz açıklama yaptı. Şirketin kapanacağını söyledi. Her şey bu kadar ters mi giderdi.” Allah’ım bana yardım et, zorluklara dayanma gücü ver” ağlayamadım bile. Küçük bir kutuya masada ki eşyalarımı koydum. Çekmeceleri mi boşalttım, camın önünde duran çiçeğim benim olmadığım zaman içinde sulanmadığından çoktan solup gitmişti. Arkadaşlarımla patronumla vedalaştım herkesten evvel ofisten dışarı çıktım. Dünya bana batmış gibi gelse de hala dönüyor insanlar acımı fark etmeden kendi telaşlarını yaşıyorlardı. Eve gittim, babamla acı tatlı günler yaşadığımız evimize… Ne yapmalı nasıl bir yol izlemeliydim. Babamın odasında ki çekmecelere baktım. Bana sormadan her hangi bir yatırımda bulunmasa da belki bir ümit diyerek içinde ki evrakları karıştırdım. Hiçbir şey yoktu. Eskilerden kalma banka cüzdanları sıfır limit gösteriyordu. Biraz birikimim vardı. Babam ‘ileride evlenirsen sana lazım olur’ diye hesabıma para takviyesi yapardı. Kendi geçineceğim kadarını bıraktım. Gerisini hastaneye ödedim. Yeterli gelmemişti, borç senedi imzalattılar. Gittikçe dibe vuruyordum. *****  Altı ay sonunda. Hala babamın durumunda bir değişiklik olmamıştı. Oturduğumuz dairenin satılma zamanı gelmişti. Sonrasında ne yapacağımı bilemiyordum. Daire benim üzerimeydi, babam ‘nasılsa tek evladımsın senin üzerine yaptırdım’ demişti. İyi ki yaptırmış diye düşündüm, yoksa satamazdım.  Emlakçılar ‘ne zaman satılırsa paranızı o zaman alırsınız’ dediler. Birçoğu da değerinden çok daha az para vererek daireyi almaya çalıştılar. Bu kadar az paraya satamazdım. Babamın alın terini yok edemezdim. Bekleyecek zamanım yoktu. Suat beyden evin satışı için yardım istemeye karar verdim. İnşaat şirketinin Maslak’ta olan ofisine gittim. Suat Bey devamlı oradaydı arada bir babamı ziyarete gittiğimde kendi odasında oturduğunu görürdüm. Tahmin ettiğim gibiydi. Sekreterine onunla görüşmek istediğimi söyledim. Adımı söylediğinde hemen içeri alınmamı söylemiş olacak ki, sekreter yolu gösterdi.“Hoş geldin Irmak, baban nasıl oldu” Neden geldiğimi merak etmişti, yüz ifadesinden kolayca anlaşılıyordu, “Babamın durumunda hiçbir değişiklik yok, doktorlar umut vermiyor” Gözyaşlarım akmak üzereydi, kendimi zor tutuyordum. “Lütfen ağlama, Allahtan ümit kesilmez, seneler sonra komadan kurtulan insanlar var” “Tek umudum bu, bir gün babamın uyanması. Masraflar çok ağır. Oturduğumuz evi satmam gerekiyor. Sizin tanıdıklarınız vardır. Bir an önce elimden çıkarmak zorundayım” “Sana parasal olarak yardım edecek kimse yok mu?” “Hayır, babamın bir dayısı var ama onlarında durumu zor” Yüzü düşünceliydi,“Seni iki üç gün sonra ararım, telefonunu ver” Çok konuşmaya gerek yoktu, yardım edecekse zaten ederdi. Beklemekten başka çarem kalmamıştı. Babamın yanına gittim dağ gibi adam küçücük kalmıştı. Annem ben üç yaşındayken ani bir beyin kanaması sonucu ölmüş, anneciğimi hatırlayamıyordum. Babam bana hem annelik hem babalık yapmıştı.  Eve geldim babam olmayınca ev evlikten çıkmıştı, duvarlar üzerime geliyor gibiydi. Komşularımız ilk zamanlarda sık gelirken, şimdi onlarda az geliyorlardı. Bir tek karşı komşumuz Şayeste teyze beni hiç yalnız bırakmıyor. Işığımı gördüğü anda geliyordu. Kızı Şeyma en yakın arkadaşımdı bir sene önce çalıştığı şirket. Almanya’daki ofislerine göndermişti. Şayeste teyze kızına ‘sakın bir Hans bulmayasın yabancı damat istemem’ diyerek takılırdı. Kızı gidince bana daha da düşkün oldu, onun sıcacık tombul göğsüne ihtiyacım vardı. Kapımı açtım. Tam o anda Şayeste teyzemde kapıdan çıktı. Yüzümün ifadesinden ne halde olduğumu anlamıştı, ana sıcaklığı istediğimde ona koşardım. Kollarını kocaman açtı beni bağrına bastı… “Ağlama minik kuşum, ağlama yeter döktüğün gözyaşı” “Ah teyzem ne yapacağımı şaşırdım” “Allah bir kapıyı kaparsa pencere açarmış, elbet düzelecek her şey” “Düzelir mi dersin teyzem” “Düzelir güzel kızım, sen her zaman gülerdin baban bu kızın adını Irmak koyacağıma keşke Neşe koysaydım derdi, sen bizim neşemizdin. Şimdi baban bu halini görse inan çok üzülür, kahrolurdu. Yakında Şeyma izne gelecek” “Çok sevindim, özledim onu telefonda konuşmak yetmiyor” “Yakında yine koyun koyuna yatarsınız, eve geçme bu gece burada kal” “Haluk amcam yine karakolda nöbetçimi kaldı” “Emekli olsa da kurtulsam diyeceğim, yanlış bir ifade tarzı olacak. Adam emir vermeye alışmış ne yaparım bilmem. Beni hazır olda tutar herhalde. Karnın aç mı yavrum” “Bir şeyler atıştırdım” “ Hadi yatalım. Biraz dinlen, çok zayıfladın. Sabah sıkı bir kahvaltı yapmadan bu evden çıkamazsın ona göre” “Tamam teyzem, sen olmasan ben ne yapardım bilmem” “Sen bana hem annenin,  hem babanın emanetisin.” Gece koynuna girip yattım, uzun süre ağladım. Sabırla saçlarımı okşadı, okşadı. ***** Suat Bey sözünü tuttu,  üçüncü günün sonunda beni aradı. Dışarıda buluşalım dedi.  Gelmesini bekliyordum, hafifçe yağmur çiseliyordu. Çok beklememe gerek kalmadı. Arabadan inerek kapıyı açtı, “Zahmet etmeseydiniz, ıslanacaksınız” “Ne zahmeti, bayanlara kibar davranmak gerek. Hadi bin Irmak ” yüzünde güzel bir tebessüm vardı. Geçen altı ay içinde birçok defa görmüştüm. Her seferinde çok kibar ve ilgili davranmıştı. Kapıyı açması niye beni bu kadar şaşırtmıştı. Bende kendimi anlamıyordum, “Teşekkür ederim, ev için alıcı buldunuz mu?” Önceliğim evin satışından gelecek paraydı. Gülümsedi elime hafifçe vurdu “Acele etmeyelim, ilk önce yemek yiyelim. Sonra sakin bir yere gidip konuşalım” dediğini kabullenmekten başka yapacağım bir şey yoktu. Hoş bir restoranın önünde durdu, kapıdaki görevli şemsiyeyle koşarak geldi. Burada tanındığı belliydi birkaç hatır sorma cümlesi harici konuşmadan yemeğimizi yedik “Tatlı yemek ister misin?” istemediğimi söyleyince ‘hadi gidelim’ dedi. Araba da ikimizde sessizdik, bir süre sonra oldukça gösterişli bir villanın önünde durdu. Hayretle yüzüne baktım. Bu eve neden geldiğimizi anlamamıştım. “Şaşırma ve benden korkma. Konuşacaklarımızı kimsenin duymasını istemiyorum. İnan benden sana bir zarar gelmez” Kabullenmekten, sözüne inanmaktan başka çarem yoktu. Kalbim hızla atarak evden içeri girdim, çok güzel döşenmişti ama benim bu güzelliği görecek halim yoktu. Eliyle göstererek beni koltuğa yönlendirdi, karşıma oturdu.“Şimdi beni çok iyi dinlemeni ve hayatının kararını vermeni istiyorum.  Anlatacaklarım ikimizin arasında kalmalı buradan dışarıya çıkmamalı. Arkadaşlarına veya bir tanıdığına bahsetmen benim mahvolmama, dedemin de ölmesine sebep olur” Bu kadar ölümcül olan konu ne olabilirdi, endişelenmiştim“Ne anlatacağınızı bilmesem de. Size söz veriyorum hiçbir zaman boş boğaz bir insan olmadım. Anlatma derseniz, ölene kadar kimseye söylemem” Suat Bey derin bir nefes aldı, o da tedirgin görünüyordu“Senin iyi yetiştirilmiş bir kız olduğunu biliyorum. Baban çok iyi bir insandı, seni çocukluğundan beri tanıyorum. İşte bu yüzden sana anlatmak ve ikimizin de sorununa ortak bir çözüm bulmak istedim. Günlerdir düşünüyorum eğer teklifimi kabul edecek olursan hem sen hem de ben kurtulacağız” Yüzünde bana anlatacaklarını hazmedemeyeceğim gibi bir ifade vardı. Babam için ne teklif ederse kabul edecek durumdaydım, yine de çekiniyordu. Derin bir nefes aldı nereden başlayacağını bilemez gibiydi. “Lütfen anlatın ne halde olduğumu biliyorsunuz, bir an önce çözüm bulmalıyım borçlarım gün geçtikçe büyüyor, altından kalkamıyorum. Gerçi evi satmamda çözüm değil, bir süre sonra elime geçen parada bitecek. Yoğun bakım ücreti çok pahalı ve babamın ne zamana kadar bu durumda kalacağını bilmiyorum” “O zaman beni çok iyi dinle. Söyleyeceklerimi bitirmeden hiçbir yorumda bulunma. Sonra her sorunu cevaplamaya hazırım”  Çok zorlanıyordu, ne söyleyeceğini gerçekten merak etmeye başlamıştım.  Öne doğru eğildi, direk gözlerimin içine bakıyor. Sanki söyleyeceklerine ne tepki vereceğimi iyice öğrenmek istiyordu, “Bildiğin gibi dedem çok yaşlandı, ileri derecede kalp rahatsızlığı var birkaç kez kriz geçirdi. Her an ölüm tehlikesiyle burun buruna ve benim evlenmemi çok istiyor. Bunca senedir şunu veya bunu sebep göstererek bu isteğini görmezden geldim ama son zamanlarda çok ısrarcı oldu. Otuz yaşına geldin, evlenmezsen sana olan hakkımı helal etmem diyor. Bende senin gibi çok genç yaşta anne ve babamı kaybettim. Beni dedem büyüttü ona çok yakın olmama rağmen hiçbir zaman gerçekleri söyleyemedim. Söyleseydim asla kabul etmeyeceğini, kahrından öleceğini biliyordum” “Ne demeye çalışıyorsunuz” sözünü kesmeme kızmış gibiydi… “Sana cesaretimi toplayıp hakkımdaki gerçekleri anlatmaya çalışıyorum. Gerçek beni anlatmak çok zor. Senin nasıl tepki vereceğini bilmiyorum. Her şeyi bilmek, ona göre karar vermek zorundasın. Dedemin üzülmesini istemiyorum. Geçen üç gün içinde çok düşündüm, senin parasal sorunlarının bitmesi. Benim de dedemin arzusunu yerine getirmem için evlenmemiz gerektiğini düşünüyorum”  Şok olmuş bir haldeydim. Hiç böyle bir sonuç düşünmemiştim. “Neden ben? Siz hem zengin, hem de çok yakışıklı bir erkeksiniz. İstediğiniz her hangi bir kadınla evlenebilirsiniz” “Şaşırdın, biraz sonra daha da şaşıracaksın. Bizim evliliğimiz göstermelik bir evlilik olacak, dedemin ne kadar yaşayacağını bilmiyorum. Belki bir sene, belki de daha uzun. Şimdiye kadar evlilikten kaçma sebebim. İlk gençlik yıllarımdan beri kadınlardan değil, erkeklerden hoşlanmam. Şok olduğunu biliyorum. Bende gerçeklere yüzleştiğimde şok olmuştum. Senelerce çaba verdim ama içimde olan duyguları değiştiremedim. Tüm psikolojik desteği aldım, ama değişmedim. Kendimi olduğum gibi kabul ettim, sende beni olduğum gibi kabul edersen ikimizde bu çıkmazdan kurtuluruz. Sana hemen kabul et demiyorum, benimle yaşayabildiğin kadar yaşa. Çok rahat olacaksın, tek olay gerçek kocan olmayacağım. Eğer dedeme bir şey olursa hemen senden ayrılırım. İstediğin gibi bir evlilik yaparsın, ne kadar sürer bilmiyorum. Şimdi iyi düşün öyle karar ver” Gerçekten çok şaşırmış, hatta şok olmuştum bu kadar yakışıklı, erkeksi görünen birinin. Cinsel tercihinin erkeklerden yana olması beni şok etmişti. Cahil bir kız değildim, yaşadığımız dünyada farklı hisleri olan kadın ve erkeklerin olduğunu biliyordum. Ama ilk kez böyle biriyle, bu şekilde cinsel tercihi olamaz diye düşüneceğim birinin. Gerçeklerini kabullenmek kolay değildi. Ne demem nasıl davranmam gerektiğini bilemez haldeydim. Bir şeyler dememi bekliyordu. “Ben gerçekten çok şaşırdım, sakın sizi yargıladığımı sanmayın bu bana düşmez. Çok zor durumda olduğumu bende sizde biliyoruz. Hemen karar vermemi beklemeyin. Sizden düşünme süresi istiyorum” İçindekileri söyleyince rahatlamış gibiydi, “Hadi Irmak yemekte tatlı yemedin, seni çok güzel tatlılar yapan bir yere götüreceğim ondan sonrada seni evine bırakırım” “Hiç gerek yok, hemen eve bıraksanız” “Olmaz küçük hanım, tatlımızı yiyelim sonra ne yapacağını düşünmeye başlarsın” Karşı gelemiyordum. Tekrardan arabasına bindik, evinden çokta uzak olmayan bir kafenin önünde durdu. Gerçekten çok şık bir mekândı siyah ve beyazın hâkim olduğu kocaman bir salon. Duvarlarında tanınmış ressamların tablolarıyla huzur verici bir yerdi. Garsonlar koşuşturdular Suat Beyi iyi tanıdıkları belliydi, onların yönlendirmesiyle cam kenarında bir masaya oturduk. Akşam karanlığı çökmek üzereydi, güneşin batarken verdiği kızıllık çok güzel görünüyordu. Deniz ayağımızın altında gibiydi, “Ne kadar güzel” Manzara çok güzeldi, bir an tüm üzüntülerimi unuttum. “Bende gün batımını çok severim. Güneşin uyuma saatini görmek için özellikle hep bu saatlerde gelirim” “Ne güzel bir düşünce, benim hiç aklıma gelmemişti. Güneşin uyuma saati, bu gece çok uykusu yok herhalde kızarak batıyor. Baksanıza nasıl kırmızı ışık veriyor” “Sen çok tatlı bir kızsın. Seni asla zorlamıyorum, benimle evlenirsen tüm sorunlarından kurtulursun, tabi ki bende kurtulurum. Sevdiğin biri var mı hiç sormadım” Eşcinsel olması bana rahatlık vermişti, sanki kız arkadaşımla konuşur gibiydim“Hayır, sevdiğim bir erkek yok. Olduğum durumda hiç olmaz zaten” “Niye öyle düşünüyorsun? Aşkın ne zaman geleceği hiç belli olmaz” “Sizin sevdiğiniz var mı?” “Siz değil, sen diye konuş. Artık resmi olma çizgisini çoktan geçtik, bir zamanlar çok sevdiğim bir erkek vardı. Benim gerçek halimi anlayınca benden vebalıymışım gibi kaçtı. Ona deli gibi âşıktım hala da aşkım devam ediyor. Şimdi birlikte yaşadığım biri var çok iyi anlaşıyoruz, ama onu hiç unutmadım ilk aşkımdı, öylede kalmaya devam edecek” Susmuştu,  halinden geçmişte karşılık bulamadığı aşkını düşündüğü belliydi, yüzü özlem ve acıyla kasılmıştı. Bir erkek masamıza geldi yüz ifadesi hemen değişti. “Irmak, sana erkek arkadaşımı tanıtayım Tuncer” Sevgilisi mi diye düşünmeden yapamadım, gelen adamda çok hoş görünüşlüydü. Tahminimde yanılmamış gibiydim, Tuncer, Suat’ın yanına oturdu “Karar verdiniz mi” diye merakla sordu her şeyi bildiğini bu sözleriyle belli etmişti, “Irmak daha karar vermedi, acele etmesine de gerek yok” desede beklenti içinde olduğu belliydi. Neyi düşünecektim ki, tek başına parasız kalmış biriydim. “Suat daha rahat konuşacağımız bir yere gitsek” Tuncer bu sözün üstüne ofisine geçmemizi kimsenin bizi duymayacağını söyledi. İşte şimdi karar zamanımdı, ileride pişman olmamak tek dileğimdi ama babam için her şeyi yapardım. Yalnız geçecek senelerim hiç önemli değildi, kafenin üst katına çıktık. “İsterse arkadaşında gelebilir, aramızda olacakları bildiği belli” “Erkek arkadaşım olduğunu tahmin etmişsin, sen en son saklayacağım kişisin Tuncer benim eşim” “Seni kıskanmayacak mı? Benim sevdiğim erkek olsa kıskanırdım” “Dünya böyle bir ilişkiye hazır değil, Türk insanı hiç hazır değil biz nerede durmamız gerektiğini biliyoruz. Çok kişi bu durumda ilişkilerini saklayarak hayatlarını yaşamaya çalışıyorlar. Öğrenildiği anda toplumdan tecrit edileceklerinin farkındalar. Bizde farkındayız, insan duygularına, iç dünyasının değişik olmasına, söz geçiremiyor elimizde değil. Kendimi ve bu ilişkileri savunmuyorum, ben böyleyim. Daha önce dediğim gibi savaşmaya çalıştım ama kaybettim, kendimi kabullendim. Zayıf bir karakterim olmamasına rağmen iki kez canıma kıymaya çalıştım, beceremedim. Bende oluruna bıraktım, dedem olmasa yurt dışına gidip orada yaşayacağım dedemi bırakamıyorum” Acı çektiği belliydi, zaman içinde kendinle barışmıştı. İki hayatı olan bir erkekle yaşayabilecek miydim? Bunu da zaman gösterecekti.  “ Dedene bana olan bu ani ilgini nasıl anlatacaksın? Senin çok daha zengin bir ailenin kızıyla evlenmeni tercih edecektir” “Sen orasını düşünme, kararın kesinse dedem kim olursa olsun kabul edecek durumda. Babanı ve seni tanıyor. Âşık oldum derim, seninle evlenmemize inan balıklama atlayacaktır” “Ne zaman evlenmeyi düşünürsün, şartların ne, nerede oturacağız” Aklımdan bir sürü soru geçiyordu. Suat gülmeye başladı. Evliliği kabul etmemle çok rahatladığı belliydi. “Sakin ol sırayla gidelim. İlk ben dedeme anlatayım seni zaten tanıyor ama resmi olarak tanıştırayım. Bu gün gittiğimiz villada otururuz. Fark ettin mi bilmiyorum oldukça büyük bir arazi üzerine kurulmuştur. Arka kısmında dedemin evi var, hem yakın hem uzağız. Sen nasıl bir hayat yaşamak istiyorsan yaşarsın. Tek bir isteğim var tanınmış bir aile olduğumuzu biliyorsun, gerçekten karı koca olduğumuzu sandıkları için ilişkilerine çok dikkat etmelisin. Dedemin en ufak bir dedikoduya tahammülü olmaz. Evini satmana gerek yok ben babanın masraflarını öderim, para için bir daha asla sıkıntıya girmeyeceksin. İstersen çalışmaya devam edersin ya da bizim şirketimizde sana göre bir iş buluruz. İyi düşün çabuk karar verme istersen” “Çok fazla düşünmeme gerek yok, erkek arkadaş düşünmüyorum. Şimdiye kadar babamı üzecek bir şey yapmadım, dedeni de üzmem. Sana yalandan da olsa eş olacağım, kendi özelimden daha fazla babamın önceliği var. Hayatımda aşk olmasa ne olur? Hem yaşım daha yirmi üç, önümde uzun seneler var. Aklımda özel biri olmadığına göre, babamın bakımı çok daha öncelikli benim için. Teklifini kabul ediyorum” *****

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
223.1K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
519.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook