5.BÖLÜM

4548 Words
Ester yere düşen hanımına hayretler içinde bakakaldı.Elindeki valizi bir anda bırakıp Mira ya doğru koştu.Dizlerinin üzerine çömeldi. "Tanrım...Leydim..."dedi telaşlı bir sesle Ester"Ne olduğunu anlamadım.Bir anda ayağınız kaydı.Ama o adam...Sizi neden önce kurtardı ve sonra yere attı?Bu çok büyük bir kabalık!" Mira oturduğu yerde hala hanın dış kapısına doğru bakıyordu.Yüzündeki ifadeden fazlasıyla kızdığı belliydi.Ester in yardımı ile ayağa kalktı.Kaba etinin acısı ile ister istemez inledi. "Çünkü O...O aptalın teki Ester!Aklı sıra benden intikam aldı."diye cevap verdi Mira sinirli bir sesle."Onu elime bir geçirsem...Lanet olsun popom acıyor!" Ester Mira ya yürümesi için destek olurken,onu yere atan adamı düşündü.Yüzünde hoş bir gülümseme belirdi. "Çok yakışıklıydı...Acaba kimdi?"dedi Ester. Genç adamı beğendiğini belli ederek. Mira Ester in adam hakkındaki yorumuna kızmış olacak ki,kaşlarını çatıp genç kıza sert bir bakış attı. "Ester!"diye bağırdı."Benim canım yanıyor,sen neler düşünüyorsun.Al şu valizleri de gidelim buradan.Zaten yeterince rezil oldum." Hizmetçi kız hanımının dediğini yapıp,yere attığı valizleri eline aldı.Mira hafifçe aksayarak hanın çıkış kapısına doğru ilerleyip dışarı çıktı.Ester tam arkasında onu takip ediyordu. James Vincent ın hayret dolu bakışları altında valizini atına yüklerken az önceki olay için hala içten içe gülüyordu.Bir gün önce kendini aşşalayan çingene kızının kollarının arasına düşmesi,ilginç bir karşılaşma olmuştu.Ve kendi kendine dürüstçe itiraf etti.Bu tesadüf çok hoşuna gitmişti.Vincent kuzeninin genç kıza yaptığını görünce nedense gülemedi.Beyefendiye yakışmayacak türden bir davranış sergilemiş,genç kızı acımasızca yere atıvermişti. İki adam atlarına binerken,handan çıkan kadınlara gözleri takıldı.James yürümekte zorlanan çingene kızına kahkahalarla gülmeye için kendini zor tuttu.Bunu hak ettiğini düşündüğü için,içinde vicdan azabına dair hiç bir şey yoktu. Mira atının üzerinde alaycı bir yüz ifadesi ile kendisini izleyen adamı fark edince,yürüyüşünü toparlayıp ona doğru gayet sinirli bir bakış attı.İkisi de gözlerini birbirlerinden kaçırmadan oldukları yerde durup bir süre öylece kaldılar. James sarı elbisesinin içinde güneş gibi parlayan kızı görmezden gelemedi.Siyah saçları hafifçe dalgalanırken az önceki alaycı yüz ifadesinin yerini ciddi bir yüz ifadesi aldı.Mira ona olan kızgınlığını net bir şekilde belli ederken hanın kapısının önüne gelen ve çingeneler ait olduğu belli olan bir at arabası dikkat çekti.Araba kadınların önünde durdu.İçinden inen adam dün gece James ın kavga ettiği çingeneydi.Kardeşinin valizlerini arabaya yerleştirirken,Mira nın izlediği adamı fark etti.Jadel ortada ne döndüğünü anlamamıştı ama kız kardeşinin bakışlarından hiç hoşlanmadı.Biraz ötelerinde onları izleyen adamlara bir adım atarken "Bir sorun mu var Mira ?"dedi Jadel James a doğru bakarak sertçe"Bu adam seni rahatsız mı etti yoksa?" Mira hızla Jadel in kolunu tuttu.Gerçekten bir kavga istemiyordu.Tek isteği bir an önce yola çıkmak ve o adamla bir daha karşılaşmamaktı. "Bir sorun yok Jadel"diye cevap verdi Mira gayet sakin bir sesle ve gülümseyerek."Sadece kötü bir tesadüf.Endişelenme beni rahatsız edecek hiç bir şey yapmadı.Lütfen gidelim artık." Jadel Mira nın samimi sözlerine inanıp derin bir nefes aldı.Sonra da iki hanımı arabaya yerleştirdi.Mira pencerenin kenarına oturdu.Hala görüş alanında bay ukala vardı. James atına henüz yola çıkma emri vermemiş,çingene arabasının oradan uzaklaşmasını bekliyordu.Bu arada gözleri Mira daydı. Jadel atları kırbaçlayıp arabayı yola doğru sürmeye başladı.Araba James ın çok yakınından geçerken,Mira ve James bir süre daha bakıştılar...James sonunda uzaklaşan arabanın ardından bakarken,bir daha bu kızla karşılaşmayacağını düşündü.Ve bu çok iyi bir son olmuştu.Karşılaşıp karşılaşmamak kimin umrundaydı ki?James zaten ondan hiç hoşlanmamıştı.Ve...kesinlikle dedi içinden.Güle güle Mira... Vincent olan biteni izlerken kuzeninin genç kıza olan bakışlarını görmezden gelemedi.James her ne kadar inkar edip,bu kızdan hoşlanmadığını söylese de,kendisi bu dakikadan itibaren aynı fikirde değildi.Arabanın arkasından hala dikkatlice bakan adama "James...yola çıkmayı düşünmüyorsun galiba?dedi gülerek Vincent."Sevgilisinden ayrılmış bir aşık gibi burada o kızın gidişini mi izleyeceksin?" James Vincent ın saçma bulduğu sözlerine gülümsedi. "O kız ve ben asla sevgili olamayız benim aptal kuzenim."diye cevap verdi James Vincent a bakıp alaycı bir uslupla"Kendimi basit bir çingenin serseme dönmüş aşığı olarak hayal dahi etmiyorum.Hele de böyle bir kızın." James sözleri ile Mira yı küçümserken,iki adamın da atı yola koyuldu. Önlerinde bulunan yaklaşık beş at arabası hızlı gitmelerini engellerken,James bu arabaların çingenelere ait olduğunu anlamakta gecikmedi.Vincent manidar bir şekilde kuzenine bakarken "Galiba aynı yöne doğru gidiyoruz James.."dedi kahkaha atarak."Mira yı çok özlemeyeceksin bence." James akşama doğru Cromweell kalesine ulaşmayı planlarken,çingelerin orada bulunan en büyük kasabaya gittiğini tahmin etti.Bu demek oluyordu ki,çingene kızı Mira yı bir kaç kez daha ister istemez görecekti. "Kapa çeneni de ,şu arabaları geçelim Vincent."dedi James emir vererek.Ve iki adam atlarını hızlandırıp önlerinde ilerleyen kafileyi geçmek için yolun kenarından ilerlemeye başladılar.Arabaları tek tek geçerken en öndeki arabanın orada yavaşladılar. Adamları fark eden Jadel,onları gördüğünden hiç memnun olmadığını belli eden bir ifade ile yüzlerine doğru baktı.Bir an önce gitmeleri için arabayı yavaşlattı.Ama James ısrarlı bir şekilde onunla aynı hızla ilerliyordu.Bu arada gözleri arabanın penceresine takıldı. Mira başını kenara dayamış ve gözlerini kapatmış belli ki uyuyordu.Aralarındaki mesafe oldukça yakın olmasına rağmen,genç kız hiç bir şeyin farkında değildi.James uyurken bir meleği andıran kadının uyanıkken nasıl bir şeytana dönüştüğünü düşündü.Ve kesinlikle tartışılmaz olan yüzünün güzelliğini... Onu daha önce bu kadar yakından ve dikkatli incelemediğini fark etti.Pürüzsüz altın rengi teni,dolgun ve kırmızı öpülesi dudakları,omuzlarından dökülen dalgalı parlak siyah saçları muhteşemdi. James erkeksi duygularının etkisiyle atının üzerinden eğilip,gözlerinin kaydığı dudakları bir an öpmeyi düşündü.Hatta delicesine arzuladı...Ama sonra derin bir nefes alıp,düşündüğü şey için kendine kızıp atını hızlandırdı.Mira gibi bir kızı hayal etmek ve arzulamak ?Kesinlikle delirmiş olmalıydı... James kafileyi arkasında bırakırken,bir daha onu düşünmeyeceğine dair kendi kendine söz verdi.Mira asla ona göre bir kız değildi...Çingene ve Prens dedi James gülerek.Gerçekten çok komik... İki adam olanca hızları ile yol alıp akşam olmadan kaleye ulaştılar.Büyükanneleri Annelisa nın onları gördüğü zaman çok sevineceğinden gayet emindiler.Kalenin geniş kapısından içeri girince bir kaç hizmetkâr koşup onları karşıladı.Atlarından indikten sonra kaleye girip,büyük ve şık salona geçip buldukları yere oturdular.Hizmetçiler büyükanneye haber vermek için salondan çıktılar. Bir süre sonra Annelisa yanında bir hizmetçi ile içeri girince torunlarını görmenin sevinci yüzüne yansımış ve gayet mutlu görünüyordu. "Tanrım..Sizi haylazlar..."dedi yaşlı kadın gülerek."Demek sonunda bir büyükanneniz olduğunu hatırladınız?" James ve Vincent oturdukları yerden hızla kalkıp,ona doğru ilerlediler.Annelisa çok yaşlanmasına rağmen neşesinden hiç bir şey kaybetmemişti. "Seni özledik büyükanne."diye cevap verdi James yaşlı kadını kollarının arasına sararak."İşte bu yüzden buradayız" Annelisa torununa sarılırken gözleri doldu.James babası Fernando ya öyle benziyordu ki,bir an duygulandı.Oğlu sevdiği kadın için İrlanda ya gittiğinde ona çok kızmış olsa da zamanla bu kızgınlığı ister istemez geçmişti. "Hoşgeldiniz Lordlarım.."dedi kadın gülerek." James ın ardından Vincent büyükannesine sarıldı. Akşam yemeği oldukça neşeliydi.Annelisa nın torunlarına anlattığı hikâyeler genellikle çocukları hakkında ve komikti.İki adam yaşlı kadını büyük bir zevkle dinlerken,saatin nasıl geçtiğini anlamadılar. Gecenin sonunda kendilerine verilen odalara yerleşip,derin bir uykuya daldılar. James sabah her zamanki gibi erken kalkıp kahvaltıya indi.Vincent ın uyanıp,aşşağı inmesi epey uzun sürdü.Annelisa evini şenlendiren misafirlerini neşeyle karşılarken,kahvaltı başladı.Yaşlı kadın iki genci dikkatlice süzdü. "Burada olduğunuz için ne kadar mutluyum anlatamam."dedi Annelisa."Umarım ziyaretiniz kısa değildir." James büyükannesini rahatlatmak için. "Bir süre buralarda olacağız büyükanne.Hemen dönmeyi düşünmüyoruz."dedi gülümseyerek. Annelisa bu habere gayet memnun oldu.Son zamanlarda kendini oldukça yalnız hissediyordu.İki torunu ile bir süre zaman geçirmek hoşuna gidecekti. "Bak buna çok sevindim James.Bende kasabada başlayan bahar şenliklerine gitmeyi planlıyordum.Birlikte güzel zamanlar geçirebiliriz.Üstelik hizmetçilerden duyduğum kadarıyla kasabaya çingeneler gelmiş.Oldukça neşeli ve yetenekli insanlarmış."dedi Annelisa gülerek."Gidip onları izleyebiliriz.Ne dersiniz?" Vincent yediği lokmayı zorla yutarken tepkisini merak ettiği kuzenine doğru baktı.Gerçekten ne cevap verecekti? James gayet rahat bir şekilde ve gülümseyerek büyükannesine, "Neden olmasın?Oldukça eğlenceli olacağı benziyor.Bence de gidip o şenliğe katılalım.Ve kasabamızı ziyaret eden çingeleri izleyelim..."dedi James ve imalı bir sesle Vincent a seslendi."Öyle değil mi kuzen.Biraz eğlencenin kimseye zararı olmaz." Vincent James a dikkatlice bakarken başını evet anlamında usulca salladı.Ama o an aklından geçen tek şey bu kez başlarına ne geleceği idi.... ** Kahvaltı sonrası Leydi Annelisa dinlenmek için odasına çekildi.Vincent salonda başbaşa kaldığı kuzenine içinden geçenleri sormak için bu fırsatı bekliyordu.James salonun penceresinden bahçeyi izlerken,Vincent oturduğu koltukta ona doğru seslendi. "James aklından geçen nedir çok merak ediyorum?"dedi Vincent her zamankinin aksine gayet ciddi bir sesle."Çingenelerle bir daha karşılaşmak istemediğini sanmıştım.Özellikle de o kızla.Ama görüyorum ki bu konudaki fikrini çabuk değiştirmişsin.Sebebi nedir?" James Vincent ın ne dediğini gayet net duysa da,sorduğu sorunun cevabını kendisi de bilmiyordu.Gözleri bir boşluğa dalmıştı.Kendini sorgulamaya başladı.Belki de çingene kızına hala kızgındı ve öfkesini alamamıştı.Ya da onun karşısına tekrar çıkarak onu sinirlendirmek istiyordu. "Harika dansını bir daha izlemek istiyorum kimbilir?"diye cevap verdi James alaycı bir ses tonuyla." Vincent bu cevap karşısında gülümsedi. "Bu kez parasını ödeyeceksen bence mahsuru yok kuzen.Ama yine aynı şeyi yaparsan hiç gitme derim.Olacakları düşünmek dahi istemiyorum." James pencerenin oradan yavaş adımlarla kapıya doğru yöneldi.Çingeneleri izlemeye gittiğinde başına ne geleceği umrunda değildi.Kapıdan çıkmadan önce kuzenine, "Benim bir kaç çingeneden korktuğumu sanıyorsan yanılıyorsun Vincent.Hatta çok eğlendiğimi söyleyebilirim.Bakalım bizim çingene bu kez nasıl bir gösteri sunacak."dedi James. "Nereye gidiyorsun James?"diye bağırdı Vincent kuzeninin arkasından merakla.Ama James bu sorusunun cevabını vermeden kapıdan çıktı. James atının bulunduğu ahıra doğru ilerledi.Uzun süredir gelmediği kalenin topraklarında küçük bir gezinti yapmaya karar verdi.Ve büyükbabası Braylan in mezarını ziyaret etmeye... Seyis atını hazırlarken bir süre oyalandı.Adamın işi bittiğinde James zaten sabah binici kıyafetlerini giydiği için hazırdı.Dar siyah pantolunu,uzun çizmeleri yakası açık beyaz gömleği ile oldukça şıktı.Londra daki giyim tarzı Fransız modasını yansıtırken,burada o kadar özenmeye gerek duymadı. Atını bahçenin dışına doğru sürdü.Bahar havasına çok güven olmasa da,yağmur yağmayacağını düşündüğü için üzerine bir şey almaya gerek görmedi.Yol boyunca ilerledi.Kaleye yakın kasabaya girince etrafı incelemeye koyuldu.Taşlı yollar ve kaldırımlar,eskiye nazaran artan insan sayısı dikkatini çekti.İngiltere nin her yeri modernleşmeye başlamıştı.At arabalarının sayısı artmış,bir sürü dükkan açılmıştı.Çocukluğunda bir köy olarak hatırladığı yer kocaman bir kasabaya dönmüştü.Geniş caddenin kenarında ilerlerken onu fark eden genç kızların bakışlarına hedef oldu.Yakışıklı bir erkeğe duyulan beğeni ile izlenirken,James zaten alışkın olduğu bu tabloya aldırış etmedi. Kasabanın meydanında tam bir şenlik havası vardı.Kurulan tezgahlar,pazarcılar ve onlardan alışveriş yapan neşeli insanlar... Bir süre olan biteni izledi.Meydandan çıkmak üzereyken biraz ilerisinde bulunan çadırlar dikkatini çekti.Çingeneler kendilerine ayrılan alana yerleşmişlerdi.O tarafa çok yaklaşmadan uzak bir noktadan çadırın etrafında koşuşturan çingeneleri izlemeye başladı.Bu insanların yaşantısı ona göre çok garipti.Hayatlarını göçebe olarak geçirmeleri,yerleşik bir düzenlerinin olmaması ilginç geldi. James atını büyükbabasının mezarının bulunduğu tepeye sürecekken,bir anda çadırdan çıkan çingene kızı Mira yı gördü.Genç kız oldukça neşeli hali ve gülümsemesiyle yanında bulunan insanlarla sohbet ediyordu.Üzerindeki elbise yine dikkat çekiciydi.Pembe renkli kat kat eteği yerleri süpürürken,göğüslerinin altında uçlarını bağladığı aynı renk gömleği ile çok güzel görünüyordu.İncecik beli ve açıkta bulunan göbeği vücudunun güzelliğini belli ediyor,siyah saçları beline kadar inmiş dalga dalgaydı. James genç kızdan gözlerini alamadı.Daha önce bir çok çingene kafilesi ile karşılaşmış olmasına rağmen Mira kadar güzelini görmediğine karar verdi.Onun bambaşka bir havası, ilgi çeken güzelliği ve henüz anlamlandıramadığı yarı asil tarzı kafasının karışmasına sebep oldu.Hiç öyle eğitimsiz ve görgüsüz olmadığı belliydi.Belki de çocukluğun da belirli bir eğitimden geçmişti. Orada öylece durup Mira hakkında kendince yorumlar yaptığını fark edince,saçmaladığını düşünerek yola koyuldu.Bu akşam olacak eğlenceye kesinlikle gelmeye karar verdi.Çünkü güzel çingene Mira yı izlemek için tuhaf bir şekilde sabırsızlanıyordu. Mira çadırın önünde kurulmuş ziyafet masasından bir şeyler atıştırdıktan sonra Jadel le akşam çalınacak müziklere karar verdiler.Onları izlemeye gelecek olan halka unutamayacakları bir eğlence sunmayı hedeflediler.Ve bol bahşiş almayı. Mira bu güne kadar toplanan hiç bir paradan kendine pay almadı.Cebine giren her metali çocuklara dağıtmak ve onları neşelendirmek en güzel mutluluktu.Babası ihtiyacı olan herşeyi zaten önüne sermiş,yokluk çekmemişti.Sarayda kaldığı zamanlarda gözden uzak olmaya çalıştığı için kendisine dikilen birbirinden güzel elbiseleri giymeye çok fırsat bulamadı.Aslında Prenses Daniera olarak asillerin arasına girmeyeli çok uzun zaman olmuştu.Hatta kendisi hakkında yapılan dedikoduları duysa bile çok da ilgilenmedi.İnsanların Prenses Daniera yı çok çirkin bir kız olarak nitelendirmesi umrunda değildi.Mira olarak devam ettiği hayatında tanınmak ve ailesini utandırmak istemiyordu.Sonuçta yaptığı işi sevese de İngiltere kralının kızının çingeneler arasında yaşayan bir dansçı olması hiç hoş karşılanmazdı.En büyük hedefi Londra nın büyük tiyatrosunda güzel bir müzikalde oynamak olsa da,bunun için biraz daha tecrübeye ihtiyacı olduğunu saraydaki dans öğretmeninden duymuştu. İngiltere sosyetesinde yirmi bir yaşını bitirmiş bir genç kız zaten evde kalmış sayılıyordu.Daniera olarak evde kaldığına göre Mira olarak hayatının aşkını bulmak daha kolay olacaktı.Kimbilir? James büyükbabasının mezarına ulaşınca onu meşgul eden düşüncelerden tamamiyle arındı.Adını her defasında saygı ile andığı büyükbaba Braylan Cromweell hakkında ailesinden o kadar çok anı duymuştu ki,öldüğü halde sanki hala aralarında var olduğunu hissediyordu.Büyükbabasının cesur bir savaşçı olduğunu,toprakları ve aşkı için kılıcını kullanmaktan çekinmediğini anlatılanlardan öğrenmişti. İngiltere savaş dolu yılları çoktan atlatmıştı.Artık ülkeler sorunlarını kan dökerek değil,bir masa etrafında toplanıp anlaşmalar imzalayarak çözüyordu. James büyükannesini ile büyükbabasının aşkını halaları Beatrice ve Adriana dan dinlemiş,hatta bazı anlatılanların abartıldığını bile düşünmeden edememişti. Genç adam mezarın başında durdu.Braylan Cromweell uzun bir hikayenin başlangıcı gibiydi.Onun çocukları ve torunları kendi hikayelerinin kahramanları olurken,James kendi hikayesinin ne olacağını düşündü. "Selam büyükbaba ben James."dedi genç adam mezara doğru bakıp gülümseyerek."Torunun James Braylan Cromweell...Seni yakından tanımak için fırsatım olmadı ama hakkında o kadar çok şey duydum ki,bazen birbirimize benzediğimizi düşünüyorum." James mezarın bulunduğu tepeden inerken hava kararmak üzereydi.Kaleye giden yolu kısaltmak için ormana daldı.Kasabadan geçmedi.Akşam için büyükannesine sözü vardı.Onu çingeneleri izlemeye götürecekti... Kaleye çok kısa sürede ulaştı.Akşam yemeği sonrası Annelisa yaşlı bir kadına yakışır kahve tonlarında elbisesini giymiş,beyaz saçlarını topuz yapmış salonda iki yakışıklı torununu bekliyordu. Vincent kahverengi bir pantolon ve beyaz gömlek tercih etti.Uzun kesim ceketini yanına almayı ihmal etmedi.Omuzlarına değen uçları kıvırcık siyah saçlarını tarayıp serbest bıraktı.Bu arada moda olan keçi sakalları yeni uzuyordu. James açık mavi tonlarında bir gömlek giydi.Yakasının üst kısmı açıktı.Kollarını direklerinin üst kısmına kadar sıvadı.Gömlek bol olmasına rağmen güçlü kol ve göğüs kaslarını epey belli ediyordu.Altına giydiği siyah renkli dar pantolon ve çizmelerle gayet iyi görünüyordu. Leydi Annelisa at arabasına binerken,iki adam kasabaya kendi atları ile gitmek için ahıra yöneldiler.Nisan sonuna göre gayet sıcak bir bahar akşamıydı.Yola çıktıklarında kasabadan gelen şenlik ve müzik sesleri duyulmaya başladı.İngilizler her yıl gelenek olan bahar bayramını şenlikler yaparak kutluyor,yazın gelişini neşeyle karşılıyorlardı.Kasabanın girişinden itibaren yolları aydınlatan meşaleler,rengarenk süsler,her köşede dans eden çocuklar,gayda çalan iskoçtan gelen müzisyenler muhteşemdi. Kasabasının içine girince çingenelerin bulunduğu alana doğru ilerlediler.Meydan oldukça kalabalıktı.James ve Vincent atlarını buldukları bir direğe bağladılar.Büyükanne nin arabası biraz ötelerinde zor da olsa bir yer buldu.İki adam yaşlı kadını ortalarına alıp,kalabalık insanların arasından gösterilerin olduğu alana yürümeye başladılar.Annelisa gülümseyen bir yüzle etrafı izlerken uzun süredir kalenin dışına çıkmadığını fark etti.Kocası öldüğünden bu yana böyle eğlencelere katılmamıştı.Kendini inanılmaz bir yalnızlığa mahkum etmişti.Gerçi ara sıra nükseden bacak ağrıları yüzünden günlerini yatağa bağlı geçirmek zorunda kalıyordu.Aklına hastalığı yüzünden geçen yıl ölen en büyük torunu,Daniel in karısının cenaze törenine katılamadığı geldi.Zavallı kız karnında bebeği ile bir türlü anlaşılamayan bir sebepten dolayı ölmüştü.Daniel ise karısının ve çocuğunun acısını bir türlü atlatamamış adeta hayata küsmüştü.Daniel kızı Beatrice in tek çocuğuydu.Yaş olarak Vincent ve James tan epey büyüktü.Annelisa tam yaşını bilmese de,otuz ortalarında olduğunu tahmin etti.Yanında bulunan torunlarına gözucuyla baktı.Daniel de dahil ailenin erkeklerinin yakışıklı ve birer centilmen olmalarından dolayı gurur duydu.Ve çocuklarını çok özlediğini fark etti.Ömrünün gittikçe kısalmaya başladığını düşününce,belki de son bir kez onları bir arada görmek istiyordu.Bunun için en kısa zamanda birşeyler yapmayı planladı. Çingeneler meydanda çalgılarını çalarken dans eden çingene kızları oldukça hoştu.Kalabalığın arasında kendilerine önlerden bir yer bulmayı başardılar.James ın gözleri ister istemez Mira yı aradı ama genç kız ortalıklarda görünmüyordu. "Çok güzel bir akşam."dedi büyükanne oldukça neşeli tavrıyla." Vincent büyükannesine katılırken, "Bence de öyle büyükanne"diye cevap verdi Vincent ve bakışları kuzenine kaydı.İmalı bir sesle"Umarım başımıza bir şey gelmeden güzel bir şekilde de biter." James kuzeninin ne demek istediğini anlayıp gülümsedi. "Başını belaya sokmamaya çalış Vincent."dedi alaycı bir sesle. Büyükanne torunlarının arasında geçen konuşmayı çok anlamasa da güldü. "Daha önce çingene gösterilerini hiç izlemedim.Ne kadar neşeli insanlar."diye cevap verdi Annelisa dans eden kızları hayranlıkla izlerken. "Biz izledik büyükanne.Buraya gelmeden önce küçük bir kasabada onlarla karşılaştık."dedi Vincent."Hatta tanışma fırsatımız bile oldu.Mira adında genç bir çingene dansları ile James ı çok etkiledi diyebilirim." Büyükanne torununun sesindeki alaycı ifadeyi anlayıp James a doğru döndü. "James...kim bu Mira?"dedi gülümseyerek."Demek ondan çok etkilendin?" James kuzenine sert bir bakış atarken,çenesini tutamadığı için sinirlendi.Ve o an güzel bir çalgı sesi meydanı inletti.Kırmızılar içinde bir kız dans ederek alana girdi. "O..."dedi James usulca.Mira muhteşem güzelliği ile tam karşısındaydı. Büyükanne torununun gösterdiği kızı görünce ağzı açık kaldı. "Etkilenmeyecek gibi değil seni zampara."dedi gülerek Annelisa."Gerçekten çok güzelmiş." Mira kırmızı gömleğini göğüslerinin altında bağlamıştı.Kıvrak göbeği ve parlayan teni muhteşemdi.Uzun eteğinin bir ucunu beline sıkıştırmış düzgün ve uzun bacaklarını gözler önüne sermişti.Bilekleklerini süsleyen rengarenk bilezikler ve boynundan aşağı sarkan kolyeler ışıl ışıl parlarken,siyah dalgalı saçlarını omuzlarının üzerinden dağıtmıştı. Halkın hayranlık dolu bakışları altında müziğin ritmi ile uyumlu dansını yapan çingene güzeli Mira yüzünde son derece güzel gülümsemesi ile çoşkuya renk katarken kıvrak beli ve kalçası ile onu izleyen erkekleri resmen büyüledi.Kadınların ise bu güzel ve ateşli çingeneyi kıskandıkları bakışlarından net belli oluyordu. Jadel kavalı ile Mira nın tam yanında ona eşlik ederken,müziğin ritmi çalan bir viole ile daha çok arttı.Ve sonra Mira ya erkek bir çingene eşlik etti.Mira genç adamın kollarında dansına devam ederken James ın kaşları çatıldı.Kalabalığın aksine genç adam Mira yı sert ve kesin bakışları ile izlerken,vücudunun güzelliğini böyle rahat sergilemesine nedensizce öfkelendi. James etrafta bulunan erkeklerin onu yatağa atmak için deli olduklarından fazlasıyla emindi.Gerçi bu durumun umrunda olmaması gerekirken genç kızın rahat tavırlarına bakınca kendisinin de hoşnut olduğuna karar verdi.Ona ne oluyordu ki?Mira kiminle isterse onunla yatardı. Mira müziğin ritmine kendini kaptırmış dans ederken gözleri kalabalığın arasında onu izleyen bir çift göze takıldı.Genç adamın bakışları ile bir an donup kaldı.Yüzündeki gülümseyen ifadenin yerini şaşkınlık ve kızgınlık alırken,bir kaç saniye James la birbirlerinin gözlerine daldılar. Mira onu görmenin şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışarak,dansına devam etti.Ve James a bakmamaya,onunla göz göze gelmemeye çalıştı.Bu arada aklından onu tekrar gördüğü için lanet okuyordu... Mira bitmek üzere olan şarkının son ritminde inanılmaz bir kıvraklıkla yere eğilip selam verdi.Bu arada alkış sesleri ortalığı inletti.Müzik susunca Mira yavaşça doğrulup Jadel e doğru seslendi. "Vals!"dedi genç kız neşeli bir sesle gülerek. Ve ardından aslında balo salonlarının vazgeçilmez müziği vals çalmaya başladı.Vals aşkın ve tutkunun dansıydı... Mira hoş gülümsemesi ile yanına gelen genç bir adama ellerini uzattı.Az önceki çingene kız gitmiş,sanki sarayda dans eden kibar bir Leydi gelmişti. Büyükanne Mira nın genç adamla yapmaya başladığı Vals i izlerken çok şaşkındı. "Bu kızın çingene olduğuna emin misiniz?"dedi yaşlı kadın torunlarına bakarak."Sanki yıllardır vals yapan bir Leydi gibi...Muhteşem...Söyleyecek söz bulamıyorum..." Aslında James da aynı fikirdeydi.Mira onu fazlasıyla şaşırtırken,etkilemeyi de başarmıştı.Meydana vals yapmak için çiftler inmeye başladı.Vincent büyükannesine elini uzatırken,yaşlı kadın dans teklifini seve seve kabul etti.Bu arada torunu James ın çingene kıza olan bakışlarını görmezden gelemedi.Çünkü James Mira dışında kimseyi görmüyor gibi,gözlerini genç kızdan bir saniye bile ayırmıyordu.Ancak yüzündeki öfkeli ifadeyi bir türlü çözemedi. Vincent büyükannesi ile dans ederken yaşlı kadının yavaş ritmine ayak uydurdu.Yaptıkları dans valsa benzemese de,çok eğlendikleri kahkahalarından belli oluyordu. James onları izlerken,arkasında duran iki adamın konuşmasını duydu.Adamlardan biri diğerine "Bu gece bu kızı kollarıma alacağım Jack!"dedi kendinden emin ve gülerek."Kendisi istemezse de zorla yaparım.Kadın aklımı başımdan aldı dostum..O vücuda sahip olmak...oh tanrım çok güzel olacak." James öfkeli bakışları ve sıkılı yumrukları ile adamlara doğru döndü.Mira dan bahsettiklerinden adı gibi emindi. Ne var ki adamlar James ı fark etmediler. "Aynı şeyi bende düşünüyorum dostum."diye cevap verdi diğer adam."Gözlerimizi ondan ayırmayalım.Yalnız kaldığı anda yakalarız." James iki adama doğru hızlı bir adım attı.Sıkılı yumruklarını suratlarına indirmeye başlayınca etraftaki insanlar koşuşmaya başladı.İki adam neye uğradıklarını şaşırmış bir şekilde toparlanmaya çalışsalar da, James karabasan gibi üstlerine çöktü.Adamlardan biri yüzüne ve karnına yediği yumruklarla yerde kıvranırken,James diğerini yerle bir etti.Ve adamın üzerine doğru eğilip kulağına "O kıza dokunursanız İkinizi de öldürmekte tereddüt etmem."dedi James buz gibi bir sesle."Hangi deliğe girerseniz inanın bulurum.Benden kaçamazsınız!Hayalini bile kurmaya cesaret etmeyin!" Adam korku ile titrerken James ın şaka yapmadığını gözlerinden anladı.Ona cevap verirken sesi titriyordu. "Anladım dostum..Sakin ol.."dedi adam usulca."Buradaki tüm erkekler aynı şeyi düşünüyor.Hepsini mi öldüreceksin lanet olasıca?" James sinirli bakışları ile adamı süzerken yakasını sıkıca tuttuğu elini gevşetti.Pislik haklıydı.Mira etrafında ki tüm erkekleri güzelliği ile günaha çağırıyordu. Vincent olanları fark edince bir küfür savurup kuzenine doğru koştu.Bu kez ne gibi bir sebepten iki adama daldığını merak etti. Yanına ulaşınca James ı kendine doğru çekti. "Kahretsin James!Senin derdin ne?"diye bağırdı Vincent oldukça kızgın bir ses ve yüz ifadesi ile."Adamlardan ne istiyorsun?" James o an onu gerçekten duymuyordu.Biraz ilerisinde kavgayı merakla bir köşede izleyen Mira ya doğru baktı. Mira izleyenler arasında olan kavgayı fark etmiş ama çok umursamamıştı.Çünkü bu genellikle oluyordu.Ama adamları döven kişinin James olduğunu görünce dansını durdurup onu izlemeye başladı.Yüzündeki öfkenin sebebini merak etse de,kendisine olan bakışlarından rahatsız oldu.Jadel in yanına geldiğini sonradan fark etti. "Lanet herif!Burada da karşımıza çıktı!"dedi Jadel bağırarak."Gidip şuna haddini bildireyim.Gösterimizi mahfetti." Mira sinirlenen kardeşinin önüne geçti. "Jadel hayır!"diye cevap verdi."Adam bizimle kavga etmedi.Kimbilir o adamlara neden saldırdı.Belki de haklıdır.Lütfen bu olaya karışma." Jadel Mira nın sözleriyle durdu.Gerçekten sorununun ne olduğunu bilmiyordu.Ama onun buradan defolup gitmesini istiyordu. "Burayı terk etmesini söyleyeceğim Mira!" "Eminim birazdan gidecektir Jadel.Sakin ol ve bekle."dedi Mira ciddi bir sesle. James bir süre donup kaldı.Yanından koşarak uzaklaşan az önce dövdüğü adamlara sert bir bakış attı.Bu arada kendisine inanamadı.Bir çingene için iki adamı baya hırpalamıştı.Vincent ın ne dediğine aldırmadan meydanının dışına doğru yürümeye başladı. Büyükanne torununun neden böyle bir kavgaya karıştığını anlamazken çingene kızı Mira ya olan bakışlarını yakalamıştı.İçinde bir his bu kargaşanın sebebinin o kız olduğunu söylüyordu.Ve açıkçası Mira ile tanışmak için sabırsızlandığını fark etti. Gösteriler bitince ortalık sakinleşti.Büyükanne ateşin başında oturan insanlara bakarken gözleri James a aradı.Ama onu göremedi.Vincent sa bir kaç kasabalı kızla sohbete dalmıştı.Yaşlı kadın çingene çadırlarının o tarafa doğru yürümeye başladı.Aslında niyetinin ne olduğunu biliyordu.Torunu James ın aklını başından alan kızı ile tanışmak... Mira yı etrafta göremeyince yanından geçen bir çingeneye onu sordu.Çingene kaldığı çadırı gösterince o tarafa gitti.Çadırın kapısına gelince durdu.İçeriden iki kadının konuşma sesleri geliyordu.Ve dedikleri net duyuluyordu. Ester hanımının tam karşısına oturmuş gösteriyi anlatırken oldukça heyecanlıydı. "Mükemmeldiniz Leydim.."dedi kız neşeyle."O kadar güzel dans ettiniz ki,gözlerimi sizden alamadım." "Güzel miydi gerçekten?"diye cevap verdi Mira"Peki valsi nasıl buldun." Ester gülerek ayağa kalktı ve vals yapmaya başladı. "Tanrım...vals harika bir dans...Sizi daha önce vals yaparken hiç görmedim prensesim.Keşke gizlenmeyi bırakıp Prenses Daniera olarak saraydaki balolarda yakışıklı Lord larla vals yapsanız."dedi Ester heyecanlı ve neşeli bir sesle."Sizin çirkin bir prenses olduğunuzu söyleyen sosyetik Leydiler kıskançlıktan kesin ölürler." Mira Ester in haline ve acemi dansına gülümserken "Ben çingene olmaktan memnunum Ester.Eğer biraz daha bağırırsan birileri seni duyabilir.Ve küçük sırrımız ortaya çıkar."diye cevap verdi Mira onu uyayarak. Ama bunu söylemekte geç kalmıştı.Çadırın kapısında onunla tanışmak için gelen yaşlı kadın herşeyi duydu.Annelisa önce bir şaşkınlık yaşasa da,sonra gülümsedi.Torununun aklını başından alan çingene kızının Prens Daniera olması gerçekten çok ilginçti.Kadere inanmak gerek diye düşündü.Belki de James ın kaderi bu kızdı. Annelisa çadırdan geriye bir kaç adım atıp bekledi.Sesler kesilince çadıra ilerleyip "Kimse var mı?"diye sordu usulca. Mira dışarıdan gelen sesle ayağa kalkıp kapıya ilerledi.Karşısında duran yaşlı kadına merakla baktı. "Buyurun hanımefendi."dedi Mira gülümseyerek."Birini mi aradınız?" Annelisa bu kez çok yakından gördüğü harika güzellikteki kıza hayranlıkla baktı.James ın ondan neden bu kadar etkilendiğini gayet net görebildi.Prenses Daniera büyüleyici bir yüze sahipti. "İyi akşamlar."diye cevap verdi Annelisa son derece kibar bir sesle."Ben Leydi Annelisa Cromwell.Sizinle tanışmak için geldim sevgili kızım.Ve güzel gösteriniz için tebrik etmek için...Gerçekten harikaydı." Mira son derece hanımefendi ve samimi olan kadına "Teşekkür ederim Leydim."dedi."Beğenmenize sevindim..Yoksa siz şu kasabanın ilerisindeki kale de mi yaşıyorsunuz?" "Evet tatlım.." Mira nın gözleri parladı.Çünkü kasabaya gelirken orayı görmüş hayran kalmıştı. "Çok güzel bir kale...Orayı görünce bayıldım.Ve resmini yapmayı isterim.İ zin verirseniz." "Resim mi?" Annelisa genç kızın isteği karşısında çok şaşırdı.O sırada onları dinleyen Ester araya girme gereği duydu. "Mira çok güzel resim yapar Leydim.İnanın görseniz çok beğenirsiniz."dedi Ester Leydisi ni överek. Annelisa Mira ya doğru baktı.Duyduğu şey çok hoşuna gitti.Sanki aradığı fırsat ayağına gelmişti. "Aslında bu tam aradığım şey Mira..Ama kalenin değil benim resmimi yapmanı istesem."dedi rica eden bir sesle Annelisa."Çocuklarıma benden bir hatıra kalmasını istiyorum...Emeğinin karşılığını mutlaka veririm...Tabi istersen kaleminde resmini yapabilirsin sorun değil.Umarım bu yaşlı kadına hayır demezsin?" Mira hiç beklemediği bu teklife ne cevap vereceğini bilemedi.Yaşlı bir kadının çocuklarına hatırası...Nasıl hayır diyebilirdi ki?O kadar duygusuz olamazdı. "Daha önce hiç böyle bir teklif almamıştım"diye cevap verdi Mira usulca."Resminizi yapmak isterim fakat kısa bir süre sonra buradan gideceğiz..." Annelisa genç kızın elini tutup,son derece ciddi ama neşeli bir sesle. "O halde hemen yarın başlıyoruz Mira.Hiç vakit kaybetmeyelim.Seni ve arkadaşını kalemde ağırlamaktan mutluluk duyacağım..Resmim bitene kadar misafirim olacaksın.Anlaştık mı?" Mira yaşlı kadını tanımasa da,teklifini başıyla onayladı.Akşam boyunca onu hiç fark etmediğini düşündü.Ne olaca ki?nasıl olsa artık tanışmışlardı. Güzel bir kalede bir kaç gün aslında kötü bir fikir gibi gelmedi.Böylece resmini yapacağı kale hakkında oldukça geniş bir bilgi sahibi olurdu. Annelisa arabasına doğru ilerlerken iki torununun da onu beklediğini görünce neşelendi.James daha sakindi ve sessiz görünüyordu. "Sizi çok bekletmedim umarım."dedi Annelisa ."Ama önemli bir görüşmem vardı." Vincent büyükannesine takılmadan duramadı. "Önemli bir görüşme mi?"dedi Vincent imalı bir yüz ifadesi ile."Bak şimdi merak ettim bu önemli görüşmeyi ve kiminle görüştüğünü?Bize de anlatır mısın büyükanne?" Büyükannesi torununa küçük bir omuz atıp, "Kes saçmalamayı seni geveze."diye cevap verdi gülerek."Yakında öğreneceksin çok merak etme." Büyükanne arabasına yerleşirken,iki adam atlarına bindiler. James atını yola sürmeden önce bir kez daha çingenelerin bulunduğu meydana doğru baktı.Az önceki kalabalık tamamen dağılmış,elinde olmadan sözlerine öfke duyduğu ve yüzlerini darmadağın ettiği serseriler etrafta görünmüyordu.Birden Mira yı gördü.Meydanda bulunan ateşin orada öylece duruyordu.Ve yalnızdı. Vincent büyükannenin arabasının arkasından ilerlerken,James ı yanında göremeyince durdu.Nereye gittiğini merak edip etrafa bakındı.Sonra fark etti ki,James atını meydana doğru sürüyordu.Çingene kızı Mira nın yanına... Vincent manidar bir şekilde gülümseyip yola koyuldu. James Mira ya çok yakın bir mesafede durup atından indi.Yavaş adımlarla ateşi izleyen genç kadına yaklaştı.Mira üzerine aldığı uzun şalına sıkıca sarılmış ve baya dalmıştı.Yanına kadar gelen adamı son anda fark etti. James sessizce durup,Mira nın bir adım mesafesi yakınında ateşe doğru bakıyordu. "Senin burada ne işin var?"dedi Mira hem şaşkın hemde sert bir ifade ile."Bu kez paranı falan çalmadım.Şimdi benden ne istiyorsun bay her kimsen?" "James..."dedi genç adam gayet sakin bir sesle."Adım James...Ve doğrusunu istersen senden bir şey istemeye gelmedim."Mira ya doğru dönüp,gözlerinin içine baktı. "O halde bir şey mi söyleyeceksin bay James?"diye cevapladı Mira sakin olmaya çalışarak."Gerçi sizinle konuşacak bir şeyimiz olduğunu düşünmüyorum." James ateşin aydınlığında parlak bir ışık gibi görünen kadını izlerken,güzelliği konusunda bir kez daha emin oldu.Mira etkileyici hatta sarhoş edici bir yüze ve bakışlara sahipti.Kara gözleri öyle parlaktı ki,içine işledi.Bir kadının güzelliğinden daha önce böyle etkilendiğini hatırlamadı.Dudakları ateşli bir öpücük için yaratılmış gibiydi. Mira suskun bir şekilde kendisini izleyen adamın bakışlarından ve anlam veremediği tavrından rahatsız oldu.Çok yakışıklı bir yüzü ve can alıcı bakışları olsa da,bu adam kendini beğenmiş,ukala,insanları küçümseyen zengin serserinin tekiydi.Mira onunla orada biraz daha kalmak istemedi.Gitmek için arkasını dönüp bir adım atmıştı ki,genç adam onu kolundan yakalayıp kendine doğru çekti.Mira göğsünün adamın sert ve kaslı göğsüne yapıştığını fark etti.James onu öyle sıkı tutmuştu ki,geri bir adım dahi atamadı.Genç adam başını ona doğru eymiş,gözlerine bakıyordu.Mira biraz daha yaklaşsa tenlerinin birbirine temas edeceğini hissetti. "Bırak beni..."dedi Mira hızlı nefes alıp verirken ve sinirli bir ifade ile.Kollarını tutan parmakların gücünü hissetti.Genç adam onu bırakacağa benzemiyordu. "Hoşuna gitmiyor mu Mira?"dedi James buğulu ve sakin bir sesle."Etrafında seni delicesine isteyen erkeklerin olmasından hoşnut olduğunu düşünüyorum.Güzelliğini bunun için sergilemiyor musun?" Mira adamın sözlerine fazlasıyla öfkelendi.Onu gözünde nasıl gördüğü belli olmuştu.Basit bir kadın... "Ne saçmalıyorsun aptal!"diye cevap verdi genç adamı iterek.Ama elinden kurtulamadı."Sen beni ne sandın?Her önüne gelenle düşüp kalkan..." "Mira..Mira.."dedi James usulca."Hiç bir kadın ulaşılmaz değildir.Sen de değilsin çingene güzeli." "Yanılıyorsun ukala.Sandığından daha ulaşılmazım.Senin gibilerle asla işim olmaz."diye cevap verdi Mira ciddi bir sesle."Şimdi bırak kolumu!" James onun sözlerine aldırış etmeden öpmeyi çok arzuladığı dudaklarına doğru yöneldi.Mira onu resmen deli ediyor,tadını ve ateşini merak ettiği dudakları öpmemek için kendisi ile savaşıyordu.Tam istediği noktaya ulaşacakken genç kız başını yana çevirdi.Ona izin vermeye hiç niyeti yoktu. James dudaklarını saçlarında gezdirirken derin bir iç çekti. "Seni istiyorum Mira..."dedi genç adam buğulu ve erkeksi sesiyle."Ve bedeli neyse ödemeye hazırım.Emin olabilirsin." Mira kendisini para karşılığı pazarlayan bir kadın konumuna düşüren adamı elleri ile hızla ileri doğru itti.Elinde olmadan dolan gözlerini gizlemeye çalışarak. "Bedel mi?Hangi bedel?"dedi Mira buz gibi bir sesle."Senin paran ve gücün beni satın almaya yetmez.Şimdi defol git buradan!Ve sakın bir daha karşıma çıkma!" Genç kızın elleri titrerken,bakışlarını adamdan kaçırdı.Gerçekten ileri gitmişti.Yaptığı teklif onur kırıcı ve iğrençti.Kendini ne sanıyordu?Para ile herşeyi satın alabileceğini mi?Mira hızlı adımlarla adamın yanından uzaklaşırken James arkasından bir süre baktı. "İstersem sana sahip olurum Mira.."dedi kendi kendine emin bir sesle."Ve bunu gerçekten istiyorum.Bedelini ödeceyeceğim çingene...Elbet benim olacaksın.Sadece tek bir gece..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD