Hikayesi Nevsena
author-avatar

Nevsena

HAKKINDAquote
38 yaşında 3 çocuklu bir anne. Ayrıca kalemine aşık ❤️
bc
ASYA
Güncellenme zamanı Dec 6, 2025, 08:27
Asya annesi ölmüş, iki kardeşine annelik yapmaya çalışan bir kızdır. Karadeniz'in zorlu şartlarında, derelerin geçit vermediği bir köyde tecrübesizce çocuk büyütmek daha da zordur. Babasının ölümü de bu zorluğa eklenince büyük bir çaresizliğe düşer. Köyündeki ne kadar ağa bozması erkeği varsa Asya'dan faydalanmak ister. Asya deli dolu haliyle hepsini uzaklaştırır ama bir çıkmaza düşer. Tek çaresi hapisten yeni çıkmış, sülalenin dışladığı amcaoğlu Mahir'dir.
like
bc
GRİ
Güncellenme zamanı Jul 29, 2025, 16:46
GRİ Gözyaşlarımı elimin tersiyle bastırarak hızlıca sildim, boğazımda oluşan düğümü zorlukla yutkundum. Gözlerimi gözlerine hapsettim. Göz bebekleriyle okşadı yüzümü, onun yüzünde ise ızdırabın ortaya serdiği geçmişi, geleceği, kalbinin yaraları, ruhunun ezikliği okunuyordu. Yaklaştım, ona doğru uzattım elimi. ''Mirza, anla artık duygularımı. Deli gibi seviyorum seni. Açılan yaralarımı seninle sardım, yaşamımdaki bütün boşluğu seninle doldurdum. Rüyalarımı, hayallerimi seninle süsledim. Yapmam dediğim her şeyi senin için yaptım." Avuçlarımın içine zor sığdırdığım kocaman elini kalbime yerleştirdim ve parmaklarımla sıkıca kavradım. Titriyor, heybetli bedeni rüzgarda kopmaya hazır koca bir ağaç dalı gibi ayakta savruluyordu. Yürüyüşüyle etrafta kasırgalar estiren, gözleriyle ateş saçan, sesinin gürlüğü en uzak yerden duyulan kaba, hoyrat adam değişmiş çocuksu masumiyete bürünmüştü. Diğer elimi de yanaklarına sürerek sevgimi her halimle haykırdım. ''Mirza, burası sadece senin için atıyor. Gönlümü gönlüne mühürledim, ne olur bu yüreği ezip geçme, ona bir şans ver.'' Elini kalbimden sert bir şekilde uzaklaştırıp yüzünde bulunan elimi tutarak indirdi ve boşluğa bıraktı. Yanlara savrulan ellerim tekrar kalkmaya cesaret edemedi. Ruhumun en derin yerine nemli gözlerle bakarak titrek sesiyle konuşacakken: ''Sus.'' dedim ve devam ettim. ''Eğer kırıp dökeceksen konuşma. İki kelime yeter buradan gitmem için. Yüzüme bak ve beni sevmediğini söyle; ama bunu hissederek kalbinden de, öyle dilinin ucuyla değil. Gözlerinde yaş olmasın mesela, sesin de asla titremesin.'' Yine sustu, dudakları titriyor, gözlerinin içi yaşlarla doluyordu. Ben de onun bu haline bakıyor, gözümden pınarları durmadan akıtıyordum. ''Sen de beni seviyorsun; ama neden uzak duruyorsun?'' Gözyaşlarımı yavaşça parmaklarıyla yanağımı okşayarak sildi ve içimde derin yaralar açacak sözleri savurdu. ''Aybala, ben siyahım. Ardım siyah, önüm siyah, kaderim siyah. Hayatının bembeyaz sayfasında yalnızca kapkara bir leke olurum.'' ''Tamam işte! Benimle bembeyaz sayfalar açarsın hayatına; güzel, aydınlık yarınlar bizimle olur. '' Kafasını olumsuz bir şekilde salladı ve arkasına döndü. Yaptığı hareketle içimden öfke yığını boşaldı. Sesimi yükselterek: ''Bana arkanı dönme Mirza! Bir daha arkanı dönme bana!'' Yanına yaklaşıp göğsüne bütün gücümle vurdum: ''Bana arkanı bir daha dönme sakın! Siyahsan siyahsın, sen benim kaderimsin!'' daha da bağırdım, vurabildiğim kadar vurdum kalbine. Gücüm tükendiğinde yere doğru yığılırken güçlü kollarıyla tutup kaldırdı: ''Ben siyahım, sen ise beyaz. Siyaha ne kadar beyaz koysan da sonunda ne olur biliyor musun Aybala? Sadece GRİ... Seni ne kadar sevsem de bizim olurumuz yok. Şimdi git buradan.''
like
bc
MÜHÜR
Güncellenme zamanı Jul 15, 2025, 13:04
Karalara bürünmüş saçlarında dolunay Ben bu kadar zulme layık mıyım Rüveyda                                                                                                                               Nurullah Genç      Hazırlanmış masaya son bir kez baktı. Üzerini çekiştirerek düzeltti ve aynadaki yansımasını izledi. Hazırdı. Titreşimdeki telefonunun çaldığını fark etti. Masanın kendine ayırdığı köşesine oturdu ve nihayet telefonu açtı. "Kargo teslim edildi efendim." Hiçbir şey demeden telefonu kapattı. Yüzünde tebessüme gömülen bir matem vardı. Dudağında acı gülümseme ile masadaki pastanın üzerindeki mumları yaktı. Sandalyesine geçti, eriyen mumu uzun uzun izledi. Gözlerinden dökülen bir damlaya hakim olamadı, salıverdi. Yanan mumu parmaklarının ucu ile söndürdü. Eli yansa da farkında değildi. Boğazında oluşan düğümü nihayet çözdü. Zorlukla birkaç kelime fısıldadı: "Mutlu yıllar sevgilim." Terasa bakan odasında, İstanbul'un etrafını saran kara aldırmadan bütün kapıları açtı. Çalan müziğe eşlik ederek karşısında olmasını hayal ettiği kadını dansa kaldırdı. "Dans edelim mi?" Dişlerini gösterecek kadar gülümsemesini arttırdı. Kucağına koca bir boşluğu yükledi. Hayali bir ince beli kollarıyla kavradı. Yumuşacık bir boyuna yüzünü gömdü. Şarkının ortasına kadar dans etti. Karın getirdiği soğuk vücudunu üşütse de içi sıcacıktı. Gözlerinin önüne gelen yüzü avuçlarının arasına aldı. "Umarım hediyemi beğendin sevgilim. Biraz senden biraz benden bir şey olsun istedim." Hayali bir öpücük kondurdu boşluktaki dudaklara. "Beğenmene çok sevindim." Karşısında beliren yüzün gülüşüyle mest olurken dudakları büzüldü, gözyaşları gözlerine sığamadı, taştı. Sonra da akan damlalara hıçkırıklar eşlik etti. Aynaya bakarak yalnızlığı ile yüzleşti. Çaresiz hâli gayet acınasıydı. Ayaklarına takılan karları ittirerek terasın korkuluklarına geldi. Şehrin ışıklarının altında ezildiğini anladı ve kardan döşeğe çöktü. Korkuluklara asılan kolları güçsüz kaldı. Ağladı, ağladı. Çığlıklarıyla şehri boğarcasına ağladı. **** Bir saat önce Kargocunun kapısını çalacağı evdeki kalabalık dışarda biriken ayakkabılardan belliydi. Genç adam kardan ıslanan eldiveniyle kapının zilini çaldı. İçerdeki seslerden zilin tam duyulmadığına kanaat getirerek bir daha bastı. Yoğun muhabbete dalmış arkadaş grubu içerisindeki ev sahibi duyduğu zille acaba kim eksik diye düşünerek kalabalığa baktı. "Beklediğin başka biri var mıydı?" Rüveyda kucağındaki çocuğu adama uzattı.  "Yoktu. Kim ki gelen bu saatte?" Adam ayaklandı, kapıya doğru yöneldiğinde Rüveyda omzundan tuttu: "Sen misafirlerle ilgilen, ben bakarım." Gecenin bu vaktinde karşısında kargocuyu gören kadın şaşırdı. "Rüveyda Akın?" "Benim." "Buyurun efendim." diye eline iliştirilen pakete bakakaldı. "Kimden?" Sorduğu soruya cevap alamadan kargocu çoktan uzaklaşmıştı. Eteklerine tutunarak ayağa kalkan miniğini kucağına aldı. Boşta kalan diğer eliyle kızının müdahalesine rağmen paketi açtı. Kürenin içinde gezinen kar tanelerine  dalmışken arkadan gelen sesle irkildi. "Gelen kim?" Apar topar elindeki hediye çantasına poşetleri ittirdi. "Boş ver. Önemli bir şey değil." Kızını yere bırakarak arka odaya ilerledi ve tekrar küreyi eline aldı. Küçük de olsa bir not aradı. Kürenin altına minicik yazılmış yazıyı görünce ince ince inen gözyaşlarına hakim olamadı. "Mutlu yıllar" *******
like
bc
Destina
Güncellenme zamanı Jun 3, 2025, 05:36
Destina'nın günlüğünden bir sayfa... İçini döktüğü tek nokta... Yalnızlık... Her gün söylediğim aynı şarkı... Dilime yapışmış, çıkmıyor. Bir derdim var içimde; o kadar büyük, o kadar kor, anlatsam insanlara dinleyenin içini yakacak cinsten. Uyusam azıcık geçiyor, uyanınca kor daha fazla küreklenerek alevleniyor. Neyim ben, kimim? Neyin vebali boynumu büken? Beni bu köşkte yalnızlığa mahkum eden? Geçmişte işlenen kaç günah gelecekte yaşayacak masumları etkiledi kim bilir? İnsanların korkunç öyküleri kaç çocuğun uykusunu kaçırdı? Biliyor musun Destina, on sekiz senenin kaç gecesinde aynı öyküleri dinleyip, düşünüp, gözlerimi kapattım? Güneş yeniden doğsa da kapkara gündüzlere gözlerimi açtım. Günümü şenlendirmek için çiçekler büyüttüm, bitkiler yetiştirdim. Mutfağa girdim, bütün tarifleri denedim. Hayvanlar besledim insandan daha masum. Ezgiler söyledim, dinledim, sessizliği yutkundum. Okudum, sürekli okudum işime yarayanı da yaramayanı da. Ama o korkunç öyküleri unutamadım Destina. Kaderin önüme sereceği geleceği, bir gün bir fanusun içi gibi saklı tutulduğum bu köşke girecek Truva Atı'nı bekledim. Destina , farklı günün aynı eylemlerini yapmaya hazırlanayım. Ayşe yengeme kalçamdan aşağı inen saçlarımı taratayım, Saliha Teyzenin diktiği elbiselerden giyeyim. Zehra ile kahvaltıyı hazırlayıp amcama ''Günaydın'' diyeyim. Babaanneme kahvaltısını yaptırırken Ahmet Ağabeyimi selamlayayım. Kahvaltı tabaklarını farklı renklerde reçellerle şenlendirerek 'Eline sağlık' kelamının güzelliğine 'Afiyet olsun' tacını takayım. Çiçeklerime, bitkilerime suyunu verip, hayvanlarımı yemleyeyim. Köşkün ta uzağından görünen denize bakarak az da olsa temiz havayı genzime doldurayım. 'Yalnızım.' diyordum ya bu kişiler de kim diyeceksiniz? Hayatımda doğdum doğalı gördüğüm tek insan türleri ; tabi arada gelen öğretmenleri ve ayda bir sefer amcamın kurşun geçirmez arabasıyla çıktığım şehir merkezinde gördüğüm insan silüetlerini saymazsak. Hı!... Ben kim miyim? Ben doğduktan bir yıl sonra ölen anne ve babamın çocuğu olmayan amcam ve yengeme yadigarıyım. Bir günahın vebalinin üzerinden çıkarılması bekleyen kurbanlığım. Ben DESTİNAYIM...
like