Sınır Ötesi Aşk (+21)Güncellenme zamanı Dec 17, 2025, 20:00
#2025TR-AşkNöbeti🩷Irmak, daha adını ilk öğrendiğinde bile mavi tonlarının içinde bir sır taşıdığını hissederdi. Belki de annesi Mavi’nin ona bıraktığı en büyük miras buydu: gökyüzü kadar geniş düşler, deniz kadar derin bir kalp. Onun hikâyesi sıradan bir çocukluğun çok ötesinde, gölgelerle ışığın arasında örülmüştü.
Çocukken oyuncak bebeklerle değil, babasının masasında duran kablolarla, lehim makineleriyle, küçük devrelerle oynardı. Onur’un gözünde bu, basit bir merak değildi. Çünkü Onur sıradan bir baba değildi. O, yeteneğiyle devletin radarına girmiş, zamanla kendini bir hacker değil, bir ajan olarak bulmuştu.
Mavi ise bambaşka bir denizdi. Güçlü, kararlı, biraz da asi ruhuyla Onur’un yanında yer almış, kısa sürede o da ajanlık dünyasına adım atmıştı. Çoğu zaman Irmak’ı korumak için sahadan uzak durmuş, ama gerektiğinde görevlerde Onur’un en büyük desteği olmuştu. Çocuklarının güvenliği için ne kadar mücadele ettiklerini yalnızca birbirleri bilirdi.
Irmak, onların sırlarla örülü hayatını fark ettiğinde henüz on yaşındaydı. Arkadaşları çizgi film izlerken o, babasının öğrettiği küçük kodlarla bilgisayara kendi oyunlarını yüklemeyi öğrenmişti.
Genç kızlığında yeteneği hızla fark edildi. Henüz 16 yaşında, uluslararası bir yarışmada Türkiye adına aldığı ödülle dikkatleri üzerine çekmişti. Ama onun için asıl gurur, ödülün sahne ışıklarında değil, babasının gururla parlayan gözlerinde saklıydı. Onur ve Mavi için Irmak, yalnızca kızları değil, aynı zamanda yol arkadaşı, geleceğin bir parçasıydı.
18 yaşına geldiğinde çoktan kendi projelerini yapar, devlet kurumlarına danışmanlık eder hale gelmişti. Öyle ki, aldığı ödüllerin sayısı raflara sığmaz olmuştu. Ama Irmak, bütün başarılarına rağmen hâlâ saf bir genç kızdı; içinde taşıdığı çocuk ruhunu, ailesine olan sevgisini hiç kaybetmemişti. Babasının ona verdiği eğitim ağırdı, kimi zaman sertti, ama asla sevgisiz değildi. Onur, kızını bir hacker’dan çok bir savaşçı gibi yetiştiriyordu. Çünkü biliyordu ki, bilgi de en az silah kadar güçlüydü. 18 yaşında başlamıştı ajanlığa. Sanki ajan olarak doğmuştu.
25 yaşına geldiğinde Irmak artık sadece Onur’un öğrencisi değil, ortağı olmuştu. Üniversiteden mezun olduğunda, hem diplomalı bir mühendis hem de sahada kendini kanıtlamış bir ajandı. Genç yaşına rağmen devletin en güvendiği isimlerden biri haline gelmiş, birçok kritik operasyonda iz bırakmadan görevini tamamlamıştı.
Ama hayat hiçbir zaman sadece başarıdan ibaret olmazdı. Bir gün ansızın gelen telefon, bütün dengeleri değiştirdi. Telefonun ucunda, yıllardır babasının yanında görev almış eski bir dost vardı: Komutan İbrahim.
“Onur, seni sınır hattında göreve çağırıyoruz. Durum ciddi. Dağdaki operasyon için güçlü bir hacker’a ihtiyacımız var. Senden iyisini tanımıyoruz.”
Onur için vatan görevinden geri durmak mümkün değildi. Ama talihsiz bir kaza, bütün planları alt üst etti. Spor salonunda kaldırdığı ağırlık, ayağının üzerine düşmüş, ayağı kırılmıştı. Hastane odasında sargılı ayağına bakarken, yüzündeki acıdan çok gözlerinde beliren öfke okunuyordu. Çünkü ülkesinin ona ihtiyacı vardı, ama o gidemezdi.
İbrahim Komutan, dostunu dinledikten sonra derin bir sessizliğe gömüldü. Ardından kararlı bir sesle, “O zaman kızını gönder,” dedi.
Onur’un kalbine saplanan bir hançer gibiydi bu söz. “Olmaz,” diye haykırdı. “O daha genç, hem orası savaş alanı! 150 askerle dağa çıkılacak, bir kız çocuğunu o ortamın içine nasıl sokarım?”
Ama İbrahim pes etmedi. “Onur, bu yalnızca bir görev değil. Devletin bekası söz konusu. Irmak senin yetiştirdiğin bir dahi. O görev için senden sonra en uygun kişi o. Onu erkek kılığına sokarız, gerçek kimliğini yalnızca ben bilirim. Onun yanında ben olacağım. Sana yemin ederim, gözüm gibi korurum. Ama bu göreve gelmesi şart.”
Onur, bir yanda vatanına olan sadakati, diğer yanda baba kalbinin isyanı arasında sıkışıp kalmıştı. Mavi’nin gözleri ise gözyaşlarıyla doluydu. Sessizce kocasının elini tuttu, “Irmak güçlüdür. Bizim kızımız. Korkma, Onur,” dedi.
Sonunda karar verildi. Irmak, istemese de bu göreve gitmek zorundaydı. Vatan için, ailesi için… Belki de kendi kaderi için.
Ama kimse, bu yolculuğun sadece bir görev olmadığını bilmiyordu. Onun hayatını alt üst edecek, kalbinin sınırlarını zorlayacak bir aşka da adım attığını o an kimse tahmin edemezdi.