"Aşk Saadeti"
"Bunları ciddi ciddi açmak zorunda mıyız yavrum?"
"Evet." Dedim sakince. "Ciddi ciddi açmak zorundasın Boran." Sıkıntılı bir nefes vererek yüzünü sıvazladı sertçe.
"Yavrum düğüm bunlar ve bir tanesi bile açılmaz taşak mı geçiyorsun sen benimle?" Başımı iki yana salladım masumca. Düğü kolum kadar uzundu ve gerçekten bu kızlar nasıl bağlamıştı bu kadar düğümü.
"Kessek?"
"Olmaz!"
"Yırtsam?"
"Yine olmaz Boran!"
"Ben sonra tamir ettiririm yemin ederim."
"Boran! Açacaksın işte hepsini banane ya!" Diyerek ayağımı sertçe yere vurunca başını tavana kaldırdı sabır dileyerek sonra ağırca bana indirince dudaklarında hin bir gülüş belirdi. Aklına ne gelmişti ki şimdi.
"Siktir etsene sen gelinliği onu sonrada açarız biz işimize bakalım." Dedi ve bir anda belimden tuttuğu gibi duvara yasladı bedenimi, eliyle gelinliğimin eteklerini toplayıp elini bacaklarıma sokarak tuttu ve kendi beline yaslayarak bacaklarımın arasına girdi. Mavi gözlerim irice açılmış ona şokla bakarken dudaklarıma kapandı bir anda. Saskınlıktan karşılık veremezken ellerimi omuzlarına yerlestirerek itmeye çalıştım sonunda geri cekilince dudakları boynuma gömüldü bu sırada elleri durmuyordu asla.
"Gelinliğin beni tutabileceğini mi sandın cidden? Siktir etsene çok özledim seni ben yavrum." Boynumu emişini ve dediklerini sindirmeye kendimi bırakmamak için zorlukla dayanırken parmakları kalçama ulaşmış sıkarak okşamaya başlamıştı bile. Lan bu adam bizi gelinlikle götürüyordu!
Son bir güçle onu sertçe iterken bağırdım, "Boran!" Diye. Nefes nefese bir hâlde aç gözlerle bakıyordu beni hiçte takmayarak. "İki tane düğüm açacaktın sadece ama yapmamak için kaçıyorsun resmen, bu kadar bile mi önemsemiyorsun beni? Gidiyorum ben başka odada yatacağım ne halin varsa gör!" Gelinliğimin eteklerini tutup kaldırdım, ona bakmadan arkamı döndüm ama sert soluklarının arasından bir anda kolunu karnıma sararak durdurmasını beklemiyordum. Tamam bekliyordum ama yüz üstü duvara yaslamasını beklemiyordum.
"Burada bekle sakın kıpırdama!" Diye sertçe konuşup odadan çıkınca kaldım. Tuhaf şekilde geri çekilip de kıpırdamadım da, öylece duvarla bakışırken Boran'ın gelmesini bekledim. Beş dakika olmadan geri gelince elindeki mille kaşlarımı çattım. Muhtemelen Lalezar annemin oya çantasından araklamıştı.
"Tıpta çare tükenmez." Dedi göz kırparak. "Buna da bir şey demezsin herhalde, kesmeyeceğim ve koparmayacağım sadece yardım alacağım o düğümleri çözecek tırnak yok bende, şimdi buraya gel." Kolumdan tutarak çekiştirdi ve yatağa oturtup arkamı dönmemi sağladı. Sanırım ne yapacağını anlamıştım.
Milin ucu ince olduğundan düğümün ortasına sokup çekince çözülürdü ve benim zeki kocam bununla tam beş dakika kırk düğümü de tek tek açtı. Gevşeyen gelinlikle hızla döndüm ona. Gururlu bir gülümseme vardı suratında, "İnanamıyorum Boran." Dedim mutlulukla. "Kızlar asla çözemez koparır atar demişti ama sen..." Gözlerimin dolmasını bende beklemiyordum ama olmuştu ve kocamın da kaşları huzursuzca çatılmıştı. "Sen mükemmel bir adamsın!" Heyecan ve yoğun mutlukla boynuna atılıp sıkıca sarıldım. "Aşkım benim biricik kocam, seni çok çok çok seviyorum." Boynundan sertçe öperek oh çektim kokusuyla.
"Bende seni." Dedi şaşkınlık dolu bir sesle. Galiba coşkum biraz beklenmedikti onun için dünyayı kurtarmış gibi davranmıştım galiba. Ben yengeme çok mu laf edip kınadım acaba başka türlü hormonlarım bu kadar kısa sürede devreye giremezdi. Ya da benim normal halimdi bu, şimdi her haltı minik bir bebeğe de atamazdım. Gelinlikten kurtulmak için geri çekildim ve ayağa kalktım. Gevşeyen gelinliği tek seferde kalçalarımdan indirerek çıkardım ve gelinliğin içinden çıkarak özgürlüğe kavuşan göğüslerimi kapadım kollarımla. Boran anında ayağa kalkmıştı koyulaşan gözleriyle. Üzerimde dar bir tayt şort vardı beyaz renkte üstümde ise hiçbir şey yoktu çünkü gelinliğin üstü açıktı.
"Ben gidip duş alacağım kısa bir, şu saçlarımı açmam lazım sende gelinliği kapının arkasına as ben onu yarın toplar hurca koyarım tamam mı." Diyerek gardıroba yöneldim ve açarak gecelik takımımı çıkarıp aldım kucağıma göğüslerimi kapatarak. Arkamı döndüğüm an ise Boran'ı dibimde görünce korkuyla geriye doğru sıçradım.
"Boran napıyorsun ya çocuğu düşürecektim korkudan!" Damağımı kaldırdım ona öfkeyle bakarken. Gözleri ise hipnoz olmuş gibi kapatmaya çalıştığım göğüslerimdeydi. "Banyoya gerek yok gel hadi." Diyerek yatağa çekmek isteyince elimi yüzüne yapıştırarak gözlerinin odağını kesmeye çalıştım. İki memeye de böyle devreleri yakmazdı ama insan, hayır birde ilk defa da görmüyordu ki, sanırsın hiç dokunmamış.
"Boran kendine gel!" Diyerek çıkıştım elleri göğsümde ki kolumu açmaya çalışınca. "On dakikaya geri dönerim zaten delirtme beni adam!" Sesim iyice yükselince homurdanarak geri çekildi. Rahat bir nefes aldım, "Azdın mı anlamıyorum ki?!" Diye söylendim yere düşen geceliğimi alarak.
"Evet, azdım amına koyim azdım!" Diye çıkışınca ağzım açık kaldı sonra ise cık cıkladım. "Terbiyesiz." Dedim onaylamazca. Tersçe baktı bana. "Yavrum yürü git ne halt yiyeceksen ye gel kafayı yiyeceğim yoksa!"
"Aa gerçekten normal değilsin."
"Lan!" Bana doğru atıldığı an kaçtım korkuyla. Odadan nasıl çıktım bilmiyorum ama bağırdım kapıya doğru, "Gün görmemiş azgın mağara kaçkını!" Diyince bir şeylerin devrilme sesi geldi sonra kapı bir anda açıldı, gözlerim şok ve korkuyla açılınca banyoya nasıl girdim kapıyı nasıl kilitledim bilmiyorum. Sırtımı kapıya yasladım nefes nefese, adrenalin patlaması yaşıyordum herhalde ancak kapıya sertçe vurulunca da irkildim. "Sana mağara kaçkınını tepemde çevire çevire sikerken gösterirdim de karnındaki bebeğimize dua et sen!"
Ağzım öyle bir açıldıki çenem yere düşecek sandım. Topladım hemen sinirle kendimi. "Bir kaç gün boş bırakınca senin terbiye ayarların bozulmuş belli ki Boran ama ben düzeltirim merak etme!" Gülüşünü duydum.
"Düzeltsene bir nasıl yapacaksın çok merak ediyorum." Alay dolu sesi beni daha delirtirken sanki ona bakıyormuşum gibi kapıya çatık kaşlarla bakıyordum.
"Düzeltirim!"
"Tamam işte aç kapıyı göster hadi nasıl yapacağını."
"Düzeltirim işte!"
"Yavrum kapının ardından biraz zor olmaz mı sence de?"
"Ya bi' siktir git!"
"Bana küfrederek mi terbiye dersi vereceksin cidden?" Gülüyordu şerefsiz.
"Sen odaya git toparla orayı ben gelince göstereceğim, hadi."
"Merakla bekliyor olacağım seni karıcığım." Sırıtarak gittiğini resmen hissettim.
Gösterecektim ama, ben sana konuşmayı bile unutturayım da gör bakalım kiminle alay ediyorsun sen. Başımdaki tacı ve takılarımın hepsini çıkarıp çamaşır makinesinin üzerine bıraktıktan sonra soyunup duşa girdim. Saçlarımı ilaçlardan arındırmak zor olsada tertemiz bir şekilde çıktım kabinden. Odamızda banyo olmadığından kattaki ortak banyodaydım ve evde kimsenin olmaması çok iyi olmuştu. Saçlarımın ıslaklığını alarak nemli halde bıraktım, dantelli siyah iç çamaşırımı giydikten sonra kalçamı zor örten sırtı nerdeyse tamamiyle açık olan geceliğimi de giydim. Askılarını düzeltip göğüslerimi örtüm iyice, hem sırt hem göğüs dekoltesi vardı, maşallah adam çıkarmakla uğraşmazdı bile.
Dövmem iki göğsümün arasında göz kırparken saçlarımı son kez düzeltip çıplak ayaklarla çıktım banyodan. Banyodan çıkınca sol tarafımda geniş salon sol tarafımda da aşağı inen merdivenler kalıyordu. Dümdüz ilerleyip sıralı odalardan kendi odamıza girdim ağırca. İçeri girdim ancak Boran'ı göremedim. Gelinliğimi kapının arkasına asmıştı dediğim gibi ama şimdi neredeydi ki? Perdeleri de çekmişti iyice. Çıkıp aramak istedim, ancak kapıya adımı atmamla açılması bir oldu. Saçını kurulayarak girmişti içeriye ve beni görünce kapının önünde adımları sekteye uğradı. Gözleriyle yedi bitirdi iki saniyede.
Ama ben. Ben kendim bitmiştim. Sert göğsündeki su damlacıkları ağırca kaydı ve belindeki havluda yok oldu. Islak saçları, belindeki havlu duş aldığını gösteriyordu. Yutkunurak süzdüm kocamı, tek bir havluyla duruyordu karısının karşında. Geniş omuzları sert göğsü, karın kasları adonisinin belirgin çizgisiyle bir şaheser gibiydi. O havluyu tutup indirince daha büyük bir Boran'la da karsılaşacaktım.
Kehribarları yoğun bir açlıkla harmanlanırken vahşi parıltılar vardı göz bebeklerinde. Kapıyı yavaşça kapatıp kilitledi, evde kimse olmamasına rağmen. Saç havlusunu yere atarak bana doğru gelmeye başlayınca aramızdaki yoğun çekimi hissedebiliyorum. Tam dibimde durunca başımı kaldırmak zorunda kaldım gözlerinden kopmamak için ama o üzerime eğilerek başını boynuma sokunca gözlerimi kapattım istemsizce. Burnunu boynuma sürtünce binlerce kelebek uçuştu bedenimde. Kollarına tutundum ihtiyaçla. "Mis gibi kokuyorsun, bebek gibi." Boğuk sesi aklımı başımdan alıyordu.
Derin bir bir öpücükle geri çekilince yüzümü avuçlarının arasına aldı, alınlarımızı birleştirdi. "Artık hiçbir şeyin aramıza girmesine izin vermek yok."
"Yok." Dedim kısıkça.
Yumuşakça öptü dudaklarımdan. Tatlı baskısı hafifçe geri çekilince dudaklarımı yaladım. Gözlerinde haylaz parıltılar vardı yine. "Biraz araştırma yaptım ve hamile kadınların sırt üstü veya yüzüstü iliskiye girmeleri tehlikeliymiş yani artık bir yedi ay dikkat etmeliyiz bebeğim."
"O zaman nasıl yapacağız?" Dedim bir anda telaşla. Gülüşü büyüdü. "Yavrum ilişkiye girmenin bir sürü yolu var, dilersen yan yatarak, dilersen ayakta, dilersen duvarda, dilersen kucağımda yaparız hiç korkma ben her türlü yeterim sana." Yine alay ettiğini hissedince gözlerimi kıstım. Verilmesi gereken bir ders vardı öyle değil mi?
"Her neyse." Dedim geçiştirerek. Ellerimi hafif ıslak göğsüne yasladım, bedeni anında gerildi. "Bizim vermemiz gerek bir terbiye dersi vardı onu halledelim en iyisi."
(Bu kısımdan sonrası +18 Sahnelerle doludur dikkatinize!)
"Ver bakalım nasıl veriyorsun." Diye alay edince gülümsedim kendimden emin bir tavırla. Parmaklarımı ağırca kaydırdım bedeninden, havlusuna gelince ise hiç beklemeden açarak bıraktım yere. Gözleri daha da koyulaşırken üç parmağımı da gözlerinin içine bakarak ağzıma sokarak ıslattım ve erekte olmuş erkekliğini sardım parmaklarımla, kaskatı kesilirken sertçe yutkundu. Aletini aşağıdan yukarı sıvazlamamla gözlerini yumdu kendine gelmek istercesine. Diğer elimle ensesini kavrayıp kendime çekerek eğilmesini sağladım, "Bu daha hicbir şey." Diye fısıldadım. Yutkundu sertçe.
Parmaklarımı ensesinden çekip dudaklarına dokundum, dudaklarını okşadım yavaşça ve ardından iki parmağımı ağırca ağzına itince gözleri beni her an yırtacakmış gibi bakıyordu. Bir elimle onu çekerken diğer elimin iki parmağını ağzına sokmuştum. Önce gözlerime baka baka emdi ve bu yaptığı titretti bedenimi. Dilini iki parmağımın arasında geçirince kasıklarım sızım sızım sızladı. Arzu dolu bakışlar altında diliyle parmaklarımın her yerini emdi, dilini tekrar iki parmağımın arasına sokup fiske atar gibi vurmaya başlayınca aslında kadınlığımı hayal edip orama diliyle vurduğunu, bunu düşlediğini anladım. Bedenim cayır cayır yanmaya başlamıştı bile, parmaklarımı hızla çektim ağzından. Tok bir ses yayıldı ağzından parmağımı çekmemle ve o yaptığıma gülmüştü.
Biraz daha devam etseydi ondan önce infilak olabilirdim ve bunu istemiyordum şu an. Zor olsa da tutmalıydım kendimi.
"Buraya gel de seni zevkten bayıltana kadar içeyim." Belimden tuttuğu gibi kendine yapıştırınca hızla elimi aramıza koyarak ona engel oldum. Parmaklarım hâlâ erkekliğindeyken, "Dur." Dedim. "Önce ben istediğimi yapacağım sonra sen Boran. Ders bir; dayanmayı öğrenmelisin." Göz kırparak hafifçe geri çekilip gözlerinin içine baka baka önünde diz çökünce kehribarları arzu ve dehsetle açıldı.
"Siktir!" Dedi. Kollarımı tutarak kaldırmak isteyince izin vermedim. "Miden bulanabilir hamilesin bebeğim kalk."
"Midem bulanmaz Boran bulanırsa da geri çekilirim büyütme." Erkekliğini tutarak sıvazladığımda tıslar gibi bir nefes döküldü dudaklarından. Taş gibi olmuştu. "Bana izin ver Boran söz veriyorum midem bulandığında yapmak istemediğimde çekilirim." Deli gibi istiyordu ama hamile olduğum için kötüleşmemi de istemiyordu, söz verdiğim için bana güvenerek izin verdiğinde ise vakit kaybetmeden gözlerinin içine baka baka yaladım aletinin başını, dilimi etrafında gezdirip gövdesine indiğim an elini nereye atacağını şaşırmış derecede etrafına baktı. Elini tutarak başıma koyunca saçlarımı kavradı anında. Aletinin başını zorlayarak ağzıma aldığım an saçımdaki elleri sıkılaştı, sesli solukları duyulmaya başladı ateş gibi yanan odamızda.
Elimle oksayıp sıvazlarken ağzıma alıp çıkarmaya gel git yapmaya başlamıştım, tüm damarlarını dilimin etrafında hissederken, eliyle hız katmak ister gibi başıma baskı uygulayınca bacağına tutunarak uydum onu. Ağzıma hızla girip çıkmaya başladı. Gözlerinin akında bile damarları belirginleşmeye başlarken şehvetli bakışları bedenimden eksilmedi.
"Ahh sikeyim sikeyim çok iyi! Adamı delirtirsin amına koyayım." Derinden gelen o inlemeleri deli gibi ıslanmama neden oluyordu. Mırıldanışlarım ağzıma giriş çıkışında olusan o ıslak ses onu daha da çıldırtıyor gibi başımı hızlandırıyor boğazıma kadar zorlamasına sebep oluyordu. Boğuluyor gibi ses çıkarmamla yavaşlasada aynı şeyi yapmaya devam ediyordu, kendi tükürüğüm çeneme kadar inerken bundan zerre kadar mide bulantısı hissetmiyordum, hissetmiyorduk. Zevkin dünyasına bir kere adım atınca normalde neyi onaylamazsan onu yaparken bulurdun kendini hele de bu aşık olduğun adamsa.
Dakikalar sonra alev ateş gibi tükenirken Boran sona gelmiş gibi hızla kendini çıkardı ağzımdan ve kolumu tuttuğu gibi kaldırıp arkamızda kalan yatağa oturttu beni, dizlerim titriyorken en iyisi buydu. "Çıkar şunu." Dedi nefes nefese. Bana diyip kendi askılarımı tutup indirdi ve çenemi tutup sertçe kaldırdı, bu durumlarda sert hareketleri beni delirtiyordu. Eğildi ve alenen alt dudağımı acıtacak derecede ısırarak çekildi. Neye uğradığımı şaşırırken kasıklarım nabız gibi atmaya başladı dahası kendini kaybetmiş gibi dönen gözleri göğüslerime inince sırıttı ve dizleri üzerinde yatağa çıktı. Göğüslerimin önündeki aletini tutarak göğüslerimin arasına yerleştirerek dövmeme sürtününce zevkle titredim.
"Benim aşkım." Dedi soluyarak. "Memelerini sıkıştır hadi, boşalmak üzereyim." Diyince kendimden beklenmeyecek bir tavırla dediğini yaparak aletini göğüslerimin arasında sıkıştırdım. "Ders iki; bir daha karına karşı terviyesizlik yapmayacaksın!" Dediğimde dudaklarını yalamıştı.
"Yapanın amına koysunlar!" Diyince bakakaldım öylece. Terbiyesizlik yapıp küfürmü etmişti kendisine? Yanağımı ve omzumdan tutarak kendini ittirince kaydı göğüslerimin arasında. Bir kez daha küfretti zevk dolu bir sesle, kendini hafifçe geri çekip tekrar ittirdi. Boran, bu dünyadan başka dünyalara yolculuk yapmaya başlamış gibi memelerimle sıkıştırdığım aletini hareket ettirip sürtünmeye başladıktan sadece iki dakika sonra infilak etmişti. Boynuma, oradan göğüslerime doğru akmıştı tamamen. Nefes nefese kendini biraz daha ileri geri sürttükten sonra, "Sikeyim." Dedi tuhaf bir tınıyla. "Bu çok iyiydi!"
Kehribarları bacaklarının arasındaki bende oyalandıkça gözlerindeki hayranlık daha da büyüdü. "Kirlettin beni." Dedim kaşlarımı çatarak o ise sırıttı sonra çenemi kavrayarak yüzüme eğildi birden, "Daha çok kirleteceğim seni yavrum. Şimdi sıra sende." Dedi, ardından dilini ağzıma iterek iki dudağımıda aç bir hayvan gibi ağzıyla kapatarak emdi. Ensesini kavrayarak kendime çekerken aynı ihtirasla karşılık verdim ona. Dili dilime dolanıyor dudakları dudaklarımı vakumluyordu adeta, o her zaman böyleydi ilişkilerimizde ama bugün sanki daha yoğundu her şey ya da sürekli bir öncekinden daha iyi oluyordu.
Hararetli ve birbirimizin dudaklarını iyice tükettiğimiz dakikalardan sonra ıslak bir sesle ayrıldık birbirimizden. Benden uzaklaşıp aynalı makyaj masasının üzerinden peçete alıp yanıma dönünce yumuşakça temizledi kirlettiği yerlerimi.
Yanağıma minik bir öpücük geri çekildi ve kollarını bacaklarımın altından geçirerek çekince yatağın ucunda durdum. Önümde diz çökünce bacağımın birini omzuna koydum,
"Bakalım burada neler varmış." Dedi muzip parıltılarla bacaklarımın arasına göz atarak. Utançla inledim, "Boran!" Dedim sitemle.
"Söyle kurban olduğum." Derken geceliğimin eteklerini tutarak karnıma doğru sıyırdı ve siyah dantelli iç çamaşırımla bakıştı.
"Ne yapacaksan yap artık." Tahammülsüzdüm çünkü cayır cayır yanıyordum. Güldü, nefesi de kasıklarımın içine çarptı. Dirseklerimi yatağa bastırıp geriye doğru hafifçe uzandım. İç çamaşırımın üzerinden kadınlığıma dokunarak okşadığı an inlememi zorlukla bastırdım. "Islanmışsın." Dedi keyifli bir sesle. Dudaklarını yaladı yine iştahla. "Susuz günlerce dayanırım da seni içmeden mümkünatı yok dayanamam bunu şu geçen günlerde daha iyi anladım."
Ah, tam bir pislikti ve bu hoşuma gidiyordu. Utançtan yanaklarım kıpkırmızı kesilirken o iç çamaşırımı dikkatla çıkardı kalçalarımdan. Onun için açılan çıplak kadınlığıma bakarken ıslıkvari bir ses dudaklarından kaçtı ardından ise bacaklarımın arasına girerek önce öptü sonra ise diliyle en derinlerime kadar nüfuz etti. Ateş gibi yanan kadınlığımda dokunmadığı yer kalmadı ve öyle iştahlıydı ki çıkardığı sesler daha beter ulaşıyordum zirveye.
Bacaklarımla kıstırdığım başını daha da gömerken elleri rahat durmaksızın göğüslerimi okşayıp sıkıyordu. Ben onun kadar uzun süremezdim bu sebeple kısa sürede zirveye ulaşmam zaman almadı, defalarca kez haykırdım adını ve en sonunda çok istediğini yapıp son damlasına kadar tüketti bedenimi. Geriye doğru yatağa bıraktım kendimi, parmaklarımı saçlarından koparırken. Göğsüm hızla kalkıp inerken tavanla bakıştım, bu odaya bir avize almak lazımdı fazla sadeydi. Bulutların tepesinde dolanıyor gibi yumuşacık ve fazla rahatken karnımda dolaşan ufak öpücüklerini hissettim. Sanki özellikle bebeğine hissettirmek gibi defalarca kez öptü göbeğimi ve dudakları tenimden kopmadan yukarı doğru tırmandı. Tavanla arama giren Boran oldu. Dudaklarıma yumuşak bir öpücük bırakarak yana devrildi. Ona doğru dönerek başımı omzuna yaslayarak sıkıca sarılınca başımın altındaki kolu başımı sararak kendine iyice yaslayarak omuzlarıma tutundu.
Saçımı okşadı ilgiyle yüzüme bakarken. "Nasıl hissediyorsun bebeğim?"
Sırıttım genişçe, göğsünde ufak daireler çizerken, "Kuş gibiyim." Diyince güldü. "Yani... Kuşlardan pek bir farkın yok zaten."
"O ne demek şimdi?" Diye sorunca o da bana doğru döndü biraz. "Kuş gibi ufak ve fazlasıyla hafifsin ele avuca da sığmıyorsun asla. Bıraksam uçup gidecek bir daha da dönmeyecek gibi." Derin bir nefes aldı gözlerimin içine bakarken. "Seni asla bırakmam ama öyle bir şey olursa sen sakın bırakma beni olur mu."
Başımı göğsünden kaldırdım hafifçe, "Niye böyle şeyler söylüyorsun ki şimdi?" Sinirlendiriyordu böyle yaparak. Derin bir iç çekti, saçlarımı geri iterek yanağımı okşadı parmakları. Az önce sehvetten yanan gözleri şimdi yoğun bir şefkatle bakıyordu, kıyamıyormuş gibi. E zaten öyleydi de.
"Sadece hayat. Öyle içimden geldi ama boşver sen beni, seni konuşalım biz yavrum." Geçiştirmeye çalıştığını anladım. O aklından neler geçiyor bilmiyordum ama konu sabahki olayla ilgili olmalıydı. O pislik adam bana hiçbir halt yapamazdı ama Boran'dı bu korkuları eksilmezdi asla. Elbette kimseyi küçümsemiyordum ve o adamın tehlikeli bir pislik olduğunun farkındaydım, ben sadece Boran'a güveniyordum o varsa korku yoktu bana.
Göğüslerim göğüsüne yaslandı hafifçe üzerine doğru yatınca. "Benim neyimi konuşalım mesela?" Diye sordum cilveyle. Çenemi okşadı, elinin tersiyle sevdi yüzümü, derin bir iç çekti. "Güzelliğini konuşabiliriz mesela ya da güzelim sesini de konuşabiliriz, karakterin ya da huylarında olabilir. Öyle çoksun ki günlerce konuşabiliriz seni yavrum." Utançla eğdim yüzümü, göğsüne gömünce güldü iç gıdıklayıcı gırtlaktan bir sesle.
"Gel biz senin su utanmandan başlayalım en iyisi." Diyince beyimize malzeme çıkmış oldu. "Sırf terbiye etmek için gelip beni ağzına alırken utanma yok ama iki lafa gelince kıpkırmızı oluyor benim karım? Ben buna gülerim işte." Dedi ve güldü.
Göğsüne vurdum sinirle, "Zevkten deliriyordun ama!" Diye çıkışınca daha da yükseldi ve kahkahaya dönüştü gülüşü. Yüzünü eğip yüzüme bakmaya çalışınca kaçınmaya çalıştım ama gülerken çenemi tutarak kaldırdı. "Bak orası çok doğru ama sadece o an değil ben sana her an her saniye deliyorum bebeğim." İşte kurduğu tek cümle de beni alt edebilirdi bakışları yetmiyormuş gibi. Kalçamın altından bacağımı kavrayarak öteki tarafına atarak kucağına aldı beni. Doğrulunca kucağında ata biner gibi oldum. Her şeyini hissederken kıpırdandım dudaklarımı ısırarak.
"Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun değil mi?" Diye sorunca dudaklarımı ısırarak başımı salladım usulca. Kucağında olduğum için yüksek duruyordum ve hemen dudaklarının önünde boynum duruyordu. Yaklaştı yavaşça ve diliyle çenemin altından yalayarak yukarı çıkınca çenemi dişlerine alarak ısırdı hafifçe. Kasıklarımı öne doğru hareket ettirdim refleksle. Dudaklarıyla çenemi hafifçe emerek geri çekince koyulaşan kehribarları daha fazlasını haykırıyordu.
"Kucak dansımı istiyorum yavrum." Kıpırdandım huysuzca. Gözlerimi gözlerinden kaçırdım. "Onu yapmasak olmuyor mu şimdi?"
"Olmaz, ben istiyorum dansımı söz verdin o kadar cayamazsın."
Ben adama şimdi ben ne anlarım kucak dansından nasıl diyecektim. O kadar kendimi yüceltip yaparım ederim dedikten sonra düşüremezdim kendimi. Hareket etmeyip durunca burnunu yanağıma sürterek dudaklarımızı birbirine değdirdi, gözlerine bakmamı istiyordu ama itinayla yapmıyordum.
"Bilmiyorsun değil mi?" Diye sordu eğlenen bir sesle. Gözlerine bakmazken salladım başımı onaylarcasına. Kısık bir gülüş kaçtı dudaklarından. "Utanmana gerek yok yavrum, bilinmeyecek bir şeyde yok bu işte ileri geri hareket edeceksin beni tahrik edeceksin hareketlerinle o kadar bir taktiği yok yani."
Gözlerimi ağırca gözlerine çıkardım sorgularcasına, "Sen nasıl bilebilirsin ki bunu?" Güldü yine kollarımı hafif hafif okşayarak. "Bilmeme gerek yok ki bebeğim kucak dansı dediğin başka nasıl olacak şahsen benim aklımda beliren ilk şey bunlar." Mırıldandım onaylar gibi.
"Şimdi senin tahrik olmaya ihtiyacın var mı?" Diye sorunca, "Yoo nefes alsan yeter benim tahrik olmama." Sırıtmamak için zor tuttum dudaklarımı. Ensesini oksayarak hafifçe sürttüm dudaklarımı dudaklarına ardından konuştum kısık ve tahrik edici bir tonla. "O zaman dansa gerek yok bizim bedenlerimiz zaten birleşince kendi danslarını tutturmuyor mu?" Yutkundu göz bebekleri titreşirken.
"Yo- yok evet haklısın." Sersemlemişti, altımdaki aleti demir kadar sertti şimdi. "Madem bedenlerimiz birlesince kendi danslarını türetiyor o halde kaldır kalçalarını da sıcak kuytuma gireyim... Bedeninin her yeri eşsiz ve güzel ancak içine girmek paha biçilemez." Kadınliğım sözleriyle daha da kasıldı, bedenim tekrar titredi elektrik akimına kapılmiş gibi kalbim ise boğazımda atıyordu. Dudaklarını kulağıma yaklaştırınca omuzlarına geçirdim tırnaklarımı istemsizce.
"Gönül ister ki sabaha kadar hırpalaya hırpalaya becereyim seni, sonra sabaha yürüyemeyecek hâle getireyim ama affet ya da dua at bebeğimize." Nefes alışverişim hızlanırken karnımı okşadı. "Bebeğimiz doğana kadar elimden geldiğince yumuşak davranacağım sana yavrum."
Allah razı olsun Boran senden diyecektim de son anda ısırdım dilimi. Devrelerim iyice yanmıştı.
Belimi sararak kendine yasladı ve kalçamı hafifçe kaldırmamı belirtince yükseldim kucağında, erkekliğini tutarak girişime sürttü yukarı ve aşağı, sonra ise hafifçe içine itmeye başlayınca derince yutkundum.
Parmaklarını parmaklarımdan geçirerek destek olunca ikimizde istediğimizi almak istiyorduk. Dudaklarımı ıslatarak gözlerinin içine baka baka ağır ağır oturdum kucağına ve içime aldım onu tamamen.
"Ahh, Boran." Diye inledim dayanamayarak. Ellerini bırakmazken usulca kalkıp inmeye başladım kucağında. Kehribarları büyüleyici bir şekilde bakarken nefes almayı unutmuş gibi bir anda derince nefes aldı. "Alışamıyorum." Diye konuştu genzinden yükselen bir tınıda. "Sana alışamıyorum her defasında daha da beter büyülüyorsun beni. Köpek gibi aşık etmeye devam ediyorsun durmak ne bilmiyorsun." Ne diyebilirdim ki onda yarattıklarıma müdahele edemezdim hiçbir şeyi bile isteye yapmıyordum ve tüm bunlar işime geliyordu. Beni daha çok sevsin daha da aşık olsun istiyordum değilmiş gibi, ben arsızdım o da zaten doymuyordu.
Dudaklarımı dudaklarına bastırdım ve üstünde hareket ederken öpmeye başladım. Yoğun duygular içinde karşılık vermesi uzun sürmedi.
"Off çok iyisin!" Dedi nefes nefese, dili boynuma değdi ve hemen sonra hırsla emerken kalçama geçirdiği parmaklarıyla üstüne oturup kalkmama yardım etti. Hem icimde oluşu hem tenimdeki eli ve ağzı tüm hücrelerimi sarsıyordu. Sonra elinde bayılıp kalınca soruyordu ne oldu diye. Daha ne olabilirdi ki.
Tırnaklarımı omuzlarına batırırken ritmik harketlerime bir anda yönmek vermek ister gibi kalçamı sertçe kucağına oturtunca, "Boran!" Diye haykırdım. Duvarlarımda iri varlığının her bir damarını hissederken bu hamlesi bir tık yakmıştı canımı ama zevki de yoğun vermişti. Terleyen sırtımda gezindi yatıştırmak ister gibi beni.
"Özür dilerim yavrum ama hızlan gözünü seveyim!" Terlemiş bedeni ışığın altında parlarken kendini fena hâlde sıktığını görüyordum. Hızlandım yavaşça kollarımı ensesine sararak.
Tenlerimiz birbirinden kopmadı, terlerimiz birbirine bulandı ve biz dakikalarca birlikte olduk. Sonrasında ne oldu bilmiyordum tek bildiğim zirvenin doruklarına çıkıp birlikte düştükten sonra yorgunluktan kucağında ve evet içimdeyken uyuya kalmamdı.
(+18 Bitmiştir)
🔗🗝️🔗
Gözlerim kapalı olsa da uykudan yavaşça sıyrılmış bilincim açılmaya başlamıştı. Kıpırdandım hafifçe, yan bir şekilde yattığımı başımın yastıkta olduğunu biliyordum ama hemen dibimde de sıcak bir bedeninin varlığının farkındaydım. Sıcak kokusu dört bir yanımdaydı. Sırtımdaki eli çıplak tenimde hafifçe dolanıyor okşuyordu ağır ağır. "Boran." Diye mırıldandım uykulu sesimle.
"Bebeğim." Diye karşılık vermişti.
Göz kapaklarımı zorlukla ayırmaya başladığımda uyanık olduğunu farkettim. Dirseğini yastığıma koymuş ve başını eline yaslayarak seyrediyordu beni. Üzerimdeki örtüyü başıma kadar çektim bir anda, "Sabah sabah berbat görünürken nasıl izlersin Boran." Yakınmam onu güldürdü. Sabah sabahta hani gülünmezdi, kalbimize kastımı vardı bu adamın.
Başımdaki örtüyü çekiştirmeye çalıştı, "Aç şunu bebeğim, senin çirkin bir anına asla denk gelmedim çünkü imkansız." Beni kandırmaya çalışıyordu çünkü sabahları kimse prenses gibi uyanmazdı! Gözlerimde çapak vardı ağzım kupkuruydu ve uykudan şiştiğini bile biliyordum yüzümün, neresi güzeldi be bunun. Galiba Boran'ın gözlerinde sıkıntı vardı acaba hangi filtrede görüyordu beni?
"Sabahları beni izlemeyi kesmelisin ayıp Boran ayıp, nerede mahremiyete saygı?" Gülmedi kahkaha attı bu sefer.
"Bunu şu anda kollarımda anadan üryan yatan karım mı söylüyor? Bahse girerim annen bile seni benim kadar çıplak görmemiştir." Örtünün altından vurdum karnına sertçe. İnledi ama onu da gülerek yaptı.
"Aç şunu hadi yavrum sabah sabah bunu mu tartışacağız seninle."
Başımdaki örtüyü ağırca açarak göğüslerimin üzerinden koltuk altlarıma sıkıştırdım. Kehribarları ışıl ışıl parlıyordu halime bakarken, sabah sabah uğraştığıma bak Allah'ım. Bu adam niye bu kadar iyi görünüyordu ki şimdi.
"Günaydın yavrum."
"Günaydın." Dedim yarım ağız. "Saat kaç?"
"Öğleni geçiyordu bir saat önce." Gözlerim şaşkınlıkla irileşti ama sonra düzeldi normaldi canım saat o kadar yorgunluktan sonra akşama kadar yatmadığıma dua etmeliydim. Kollarımı başımın üzerinde açarak esnedim hafifçe sonra yatağa iyice yerleşerek Boran'a döndüm çocuk gibi. "Yataktan kalkacak halim yok." Dudaklarımı büzdüm. "Su getirir misin bana?" Yataktan hemen kalktı ve çıktı odadan, bu kadar çabuk getireceğini düşünmemiştim.
İki dakika içinde sürahi ve bardakla girince içeri tam cennetlik bu adam dedim, namazı yerinde kuran okuyor karıya hizmette on numara e daha ne bu devirde birini bile bulmak zor.
Yatakta doğruldum yavaşça, örtüyü göğüslerimde tutarken, "Al yavrum." Dedi. Uzattığı bardağı alıp soğuk suyu kana kana içtim ve bir tane daha isteyince doldurdu bardağı, onu da içtikten sonra rahatlayarak uzattım bardağı. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp bağdaş kurdum.
"Acıkmadın mı hâlâ ben kızımızla konuştum o bile acıkmış ama annesi hâlâ yatakta tembellik yapma peşinde." Dedi yanıma otururken. Ellerimle karnımı sardım mutlulukla itiraf ediyorum bazen hamile olduğumu unutuyordum gerçi öğreneli daha bir hafta olmuştu ama olsun sonuç olarak arada bir unuttuğum ama hemen sonra hatırlıyordum bence bu normaldi. Normaldi değil mi?
Karnımı daha sıkı sararken, "Ne ara konuştun onunla?" Dedim ancak topladım kendimi. "Ne diyorum ben ya beni de kendine benzettin Boran, lütfen kızım kızım diyip durma ayrıca ya erkek olursa hiç mi düşünmüyorsun sen?"
"Düşünüyorum tabiki de."
"Ee."
"E kızım olacak işte." Diyince göz devirdim. "Ben hissediyorum neden anlamıyorsun kız olacak."
"Bebek benim karnımda büyüyor ama sen mi hissediyorsun Boran? Ben bile emin değilim üstelik cinsiyetinden."
"Senin karnında büyüyebilir ama içindeki de benim parçam ben onun babasıyım ayrıca, tabiki de bileceğim cinsiyetini." Sabır diledim. "Yani umarım doğumda zort olmazsın Boran." Kaşlarını çattı. "Zort ne yavrum anlayacağım şekilde konuş." Gülmemek için zor tuttum kendimi kötü hissettirmek istemezdim.
"Gel buraya gel." Dedi kollarımı açarak, anında kollarımın arasına koca bedeniyle girip başını göğüslerime yasladı ve onu yapmadan önce örtüyü de indirdi göğüslerimden. "Allah'ım sabır ver bana." Güldü, ardından göğsümü okşayarak öptü üstünü bir kaç kere.
Saçlarından geçirdim parmaklarımı ve okşadım yavaş yavaş. "Zort olmak senin anlayacağın şekilde bozulman anlamına geliyor kocacığım."
Omuz silkti. "Bozulmayacağım ben haklı çıkacağım göreceksin." Çocuk gibiydi bazen bu adam. "Bir süreliğine ikizlerimi kiralayacağım belki ama yine de bir şey olmaz dayanabilirim sanırım buna." Sıkıp bıraktığı göğsümle ima ettiğini anlamıştım ve hayretle duraksamıştım. "Kiralayacağım derken ne demek istedin?"
Başını kaldırdı ve elinin tersiyle okşadı göğüslerimi. "Kiralayacağım işte." Omuz silkti. "Sütten kesilene kadar bir kaç ay tahammül edebilirim buna ve bebeklerimizde bunun karşılığında sağlıklı olsunlar yeter ben istediğimi senden alırım zaten. Anlarsın ya bir kaç teselli öpücüğü falan fena olmaz hani-" Omzuna vurarak ittirdim sinirle. "Beden benim bedenim ama doğmamış bebeklerimizle bebekte değil bebeklerimizle anlaşma içine girmişsin bile, sana inanamıyorum."
"İyi de benim ne suçum var ki." Üste çıkmaya çalışacaktı şimdide. "O memeleri sen neden kullanıyorsun senin ne işine yarıyor söylesene?" Kaşlarımı çattım anında. "Bebeklerimiz büyümek için kullanacaklar, bende," diyince durdu.
"Bende ne devam et hadi." Tehditkar bakışlarımı aldırmadı bile aksine sırıttı. "Beni boşver ben bir sürü şey için kullanıyorum." Arsız arsız sırıtması yok muydu Allah'ım deli ediyordu adamı ama güzel şekilde. Ona kızmadım aksine güldüm onaylamazca bakarken.
"Duş aldın mı sen?" Diye sordum konuyu değiştirmek için. "Aldım sabah namazı için sonra uyudum, bir saat önce kalktım uyuyamadım seni de uyandıramadım." Yanağımı okşadı şefkatle. "Sen gidip yıkan şimdi bende kahvaltı hazırlayayım bize, doyuralım hamile karımızı." Gelde şimdi şımarma işte, imkansızdı.
🔗🗝️🔗
"Aç ağzını." Dudaklarımı aralayınca lokmayı ağzıma soktu, sonra bal dudaklarıma bulaşınca parmağının tersiyle benim yalamama izin vermeden alıp emiyordu. Ağzımdaki lokmayı yutarken çayımı içtim, "Ben kendim yerim bırak beni." Desemde dinlemedi.
"Kuş kadar yiyorsun Gece neyini bırakayım sana, anca böyle ağzına tıkacağız ki yiyeceksin." Ciddi manada çocuk muamelesi görüyordum burada. Mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı ve yok yoktu. Harikaydı sofra iştahla yememek imkansızdı. Ekmeğe bu defa o kadar çeşitin arasından ben farketmeden muhtemelen o da farkında olmadan çikolata sürüp dudaklarıma uzatınca son an da farkederek tuttum elini. "Boran ne yapıyorsun?" Dedim sitemle. Ciddi manada tiksiniyordum çikolata ve türevlerinden. Zihnime üşüşen silik görüntüler ve düşünceler bir anda mideme vurdu.
Boran mahçupça lokmayı tabağının kenarına koydu ama çok geçti ne kadar bastırsamda midem ağzıma gelince küfrettim kendime. Buna midemin bulanması çok saçmaydı. Masadan nasıl kalkıpta koştum lavaboya nasıl yetiştim bilmiyorum ama alaturka tuvaletin içine bildiğin bodoslama olarak içimdeki her şeyi öğüre öğüre boşalttım. Boran ne yedirdiyse misliyle aldı benden resmen ama onu suçlayamazdım çünkü bilinçli olarak yaptığı bir şey değildi.
Saçlarımı topladığım için kendime aferin derken sırtımda yatıştırıcı oksayışlarını hissediyordum. Sonunda içimde bir şey kalmayınca doğruldum ama başım dönünce anında tutarak sardı beni Boran. Lavaboya eğilip ağzımı çalkalamaya başlayınca benden uzaklaşıp eğildi ve musluğu açtı. Ardından musluğa takılı olan muslukla tuvaleti temizledi hızla. İşi biter bitmez ise bana döndü, o sırada yüzümü kuruluyordum havluyla.
"Özür dilerim." Sesi mahçubiyet doluydu. Yüzümü avuçları arasına aldı, "İsteyerek yapmadım yemin ederim." Diyince ellerini tuttum okşayarak. "Boran, yemin etmene gerek yok biliyorum isteyrek olmadı, uzatmayalım lütfen hatırladıkça midem kalkıyor." Suçlu gibi salladı başını tamam dercesine.
"Ben sofradan kaldırırım o şeyi sen gel hadi karnını doyuralım." Elimi tutarak mutfağa çekmek istedi ama izin vermedim. "Midem ağrıyor, şimdilik bir şey yemesem daha iyi olur sonra yerim." Zorlamadı ama yüzü iyice düştü. Ben salona geçerken o mutfağı toplayacağım diyerek gitti.
Midem ve boğazım çok zorladığım için gerçekten ağrıyordu. Bir yandan kendime kızıyordum neden tutamadım diye ama elimde değildi midem ciddi anlamda hassaslaşmıştı. Kusmaktan nefret ederken reva mıydı bu bana.
Koltuğa iyice yayılırken ayaklarımı sehpaya uzattım. Üzerimde pijama ve uzun kollu lacivert bir penye vardı, karnımı okşadım ağır ağır, henüz büyümemişti karnım ancak bir kaç ay sonra şişeceğini düşünmek nabzımı hızlandırmıştı. Çok merak ediyordum kız mı olacaktı yoksa erkek mi? Bana farketmezdi sağlıklı olsun yeterdi ama merak işte.
Karnımı okşarken girdi Boran odaya. Elinde bir meyve tabağı birde su vardı. İlla bir şeyler yedirecekti yoksa asla rahat edemezdi. Tabağı ve bardağı sehpaya bırakarak yanıma oturdu, "Miden düzelirse yersin diye getirdim." Allah'ım birde suçlu suçlu kısık sesle konuşmuyor muydu delirecektim. Yanaklarını ısırasım geliyordu. "Gel buraya." Dedim bacaklarımı göstererek öte yandan kolunu da tutarak çekince sesini çıkarmadan başını dizime koyup karnıma doğru çevirdi başını. Elleri belimi sararken yüzünü karnıma gömdü resmen.
"Eğer düzeleceksen kendimi daha iyi hissediyorum Boran. Bazı şeyleri abrttığının farkında mısın? Hamileliğim boyunca kusmalarım çok olacak ve kendini suçlamayı bırakmalısın artık." Parmaklarımı saçlarından geçirerek geriye doğru taradım. Mırıldandı anlamadığım şekilde hemen sonra yüzünü karnımdan çekip bana çevirdi alttan alttan. "Benim yerimde değilsen abartıyorsun deme!" dedi tersçe.
Siyah tutamlarını severek okşadım tel tel. "Senin yerinde değilim ama en az senin beni düşündüğün kadar düşünüyorum seni." Bir elim saçındayken diğer elimi yüzünde gezdirdim. Sakallı yanağını sevdim, göz altlarını okşadım. "Canın en ufak sıkılsa benim ruhum daralıyor sanki. Senin gibi sürekli gösteremiyorum belki ama seni canımdan çok seviyorum Boran." Büyülenmiş gibi bakakalırken gözlerime, hafifçe gülümsedim. "Bazen seni kırabiliyorum, bazen düşüncesizce hareket edip seni değersizde hissettirmiş olabilirim ya da fazla şımarıkta olabilirim bu yüzden özür dilerim. Yanlış hareketlerde bulunsamda seni çok ama çok seviyorum Boran içimden geçen hep bu oluyor." Yüzüne doğru eğildim ve, "Sana sırılsıklam aşığım." Diye fısıldadım dudaklarına. Ensemden tutarak doğrulmama izin vermeden dudaklarıma kapandı yattığı yerden.
Yumuşak, duygu yüklü bir öpüşmeydi. Islak bir öpücük sesi ile ayrılınca doğrularak bir kaç saç tutamımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Sen ne yaparsan yap başım gözüm üstüne yavrum kendini asla kısıtlama bana olduğun gibi gel yeter ben senin içini zaten biliyorum. Benim için onca kişiyi bombalarla çevirip ölüme giden bir kadının aşkından süphe edenin amına koysunlar!"
Dudaklarına vurdum hafifçe. "Seni uyardıkça daha da azıtıyorsun." Güldü keyifle. Modu yerine gelmiş taşmıştı hatta. Penyemin eteklerini tutup kaldırınca çıplak karnıma burnunu sürttü ardından öptü bir kaç defa ve bu tüm tüylerimi diken diken ediyordu. "Senden bir bebeğimin olacak olması beni delirtiyor Gece'm." Başını karnıma gömdüğü için boğuktu sesi. "Düşünsene minik elleri ve ayakları olan kucağımızda ufacık kalan bir bebeğimiz olacak." Sesli bir nefes aldı tekrar öpmeden önce. "Seni ısırasım geliyor yeminle." dedi ve ufacıkta olsa ısırdı gercekten karnımı.
Güldüm haline, saçlarını okşarken içimdeki huzurun tarifi yoktu. "Boran Asparşah baba olacak." Dedim yumuşakça. "Aşık olduğum adamı baba yapmak öyle güzel ki."