1
05*********: Niiiiiillllllll!
05*********: Nilsuuuuu
05*********: Nilcaaaan
Hayatımın en yanlış heyecanı ile en yakın arkadaşım Nil'e yazmaya koyuldum.
05*********: Annem sana kaç defa daha diyeceğim okulun spor salonuna gel diye
Görüldü✔✔
05*********: Görüldü atma bana!
Görüldü✔✔
05*********: Kime diyorum ben!
Görüldü✔✔
05*********: Neyse sen bilirsin
05*********: Dedikoduları kaçırıyorsun ama
Keşke ben de kaçırmış olsaydım.
05*********: Kapalı spor salonunu bir kere de biz kapatalım dedik kızlarla
05*********: Al ha ver ha gıybet..
05*********: Tabii sen testlerden başını kaldırmıyorsundur
05*********: O yüzden buradan anlatayım
Tam anlamıyla burada durmam gerektiğini bilmiyordum.
05*********: Şuan ki konumuz Mete
05*********: Hani şu Anadolu Efes'in altyapısında oynayan çocuk var ya
05*********: Hoşlaştığım çocuğun en yakın arkadaşı^^
Görüldü✔✔
|Çevrimiçi|
05*********: Ha şöyle çevrimiçilere gel
Gelmemesi benim için daha güvenli olurdu.
05*********: İşte o çocuğun gay olup olmadığı hakkında konuşuyoruz
05*********: Bana sorarsan kesin gay derim
05*********: Son sınıf olduğu halde şimdiye kadar herhangi bir kıza baktığını gördün mü? Yok.
05*********: Benim bile görünce dibimin düşeceği, Ufuk'a rağmen kendimi sorgulamama sebep olan kızları nasıl elinin tersiyle iteliyor, sen de görüyorsun.
Ufuk'u karıştırarak kendimi ifşa etme riskim tam burada başlıyordu.
05*********: Bak, sessizliğiyle de durumunu saklıyor bence
05*********: Toplum içinde hiç konuştuğunu da duymadım çünkü
05*********: Değil mi şekerparem?
05*********: Sen ne düşünüyorsun?
Görüldü✔✔
Bu görülmenin ardından sürdürdüğüm monolog, daha sonra keşkelerle anacağım bir diyaloga dönüştü.
Mete: Ne düşündüğümü mü soruyorsun?
Mete: Okul çıkışında bahçe kapısının önünde bekle.
Mete: Sana ne düşündüğümü ayrıntılarıyla açıklayacağım.
Görüldü✔✔
05*********: wat the fug
Okulumuzun çıkış zili çaldığında sıramın üzerinde son kalan kitaplarımı çantama düzgünce yerleştiriyordum. Voleybol antrenmanım tam bir saat sonra başlıyordu ve yetişebilmem için oyalanmadan ikindi namazımı kılıp ardından en yakın durağa gelen otobüsü kaçırmamam gerekiyordu. Bu maraton rutinim haline gelmişti.
Evet, maneviyata oldukça önem veren biriydim ve hayatımı inançlarıma göre şekillendirip yaşamayı huy haline getirmiştim. Bu benim en büyük terapimdi.
Ve evet, Vakıfbank SK'nün altyapısında, kadınlar genç takımında voleybol oynuyordum ve okulum bittikten sonra kariyerime başarılı bir voleybolcu olarak devam etmek istiyordum.
Bu yılki tek hedefim, okulumu güzel bir şekilde bitirebilip voleybol kariyerime odaklanmak ve sakin bir hayat sürebilmekti.
Son kitabımı da yerleştirip sakince çantamı tek omzuma astım. Çıkmaya hazırlanıyordum ki koridorlardan yankılanan ismimi duyarak duraksadım.
Bu Yasemin'in sesiydi.
Yine bir işler karıştırıyor olmalıydı.
Sakinlik mi demiştim ben?
Merakla yerimde durdum ve beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra Yasemin sınıf kapısının önünde görünmüştü. Beni görünce bir süre olduğu yerde durdu ve nefesini düzene sokmaya çalıştı. Yanına temkinli adımlarla ilerledim. Az sonra duyacağım şeylerden korkmaya başlamıştım.
Yasemin benim bu okuldaki ve bu hayattaki tek yakın arkadaşımdı. Ailelerimizin dostluğu sebebiyle aklım yetmeye başladığından beri birbirimizi tanıyorduk. Ve yine aklım yetmeye başladığından beri Yasemin bir şeyleri bozar, bana arkasını toplamak düşerdi. Bu yüzden oldukça fazla kavga ederdik. O bir daha yapmayacağının sözünü verirken ben de bir daha arkasını düzenlemeyeceğime dair sözler savururdum fakat ikimiz de hiçbir zaman sözlerimizi tutamazdık. Yine de günün sonunda kendimizi kucak kucağa birbirimize sarılı halde bulurduk.
"Nil, bir şey oldu."
Soluk soluğa konuşurken gözlerimi devirmeme engel olamadım. Sakince sordum. "Onu tahmin edebiliyorum. Ne oldu Yasemin?"
"Bak vallahi benim bir suçum günahım yok. Her şey yanlışlıkla--"
Vaktim olmadığı için sözünü kestim. "Yasemin ne oldu?"
Bana kirpiklerinin altından masumca bakmaya başlarken işin sandığımdan daha ciddi olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Telefonunun ekranını açıp üzerinde bir şeyler yaptıktan sonra korka korka bana uzattı. Ekrandaki yazışmaları okudukça gözlerim ve ağzım aynı oranda açılıyordu. Son kısmını gördüğümde şokla Yasemin'in yüzüne baktım. Onun da durumu benden halliceydi.
"Nil..." ağlak bir halde mırıldandı. "Ne yapacağız biz?"
Yaşadığım şoktan çıkamazken sitemle mırıldandım. "Yasemin bilmiyor musun benim dedikodudan hoşlanmadığımı?" Ellerimle şakaklarımı ovmaya başladım. "Hem nasıl ya..." Şoktan konuşamıyordum. "Nasıl mesajı tam kişisine denk getirebilirsin?" İstemsizce sesimi yükseltmiştim.
Kollarını yanlamasına uzatıp 'bilmiyorum' dercesine başını salladı. "Rehberden senin numaranı bulmaya çalışıyordum fakat o senin hemen üstünde olduğu için yanlışlıkla ona tık--"
Sabrım taşmak üzereyken tek elimle onu durdurdum. "Ah Yasemin ah..." Baş ve işaret parmaklarımla çenemi sıktım. "Şimdi ne yapmalıyız, onu düşünelim." Sesssizce başını sallayarak onaylarken ellerimi çenemden çekip ona döndüm. "Yanına gidip özür dilemelisin."
Başını hızlıca 'olmaz' anlamında sallarken konuştu. "Hayır ben gidemem. Mesajlarda Ufuk'a aşkımı da belli etmiş oldum. Adımı belli etmediğim halde yanına gidersem o kişinin ben olduğunu anlar."
Bıkkınca gözlerimi kapadım. Yasemin bu senenin başından beri Ufuk'tan hoşlanıyordu. Hislerini bir türlü ona itiraf edemezken aklından da bir türlü çıkaramıyordu Onu son senemiz olduğu için çok kez dersleri hakkında uyarmıştım fakat 'aşkıma söz geçiremiyorum' gibi türlü bahaneler sunup önüme koyuyordu.
"Ne yapacağız o zaman Yasemin?"
Gözlerinin içi birden parlamaya başladığında aklından yine cin fikirlerin geçtiğini anlamıştım. "Aslında bakarsak senin adını söylemiş bulundum." Ona anlamsızca bakarken gözlerime beklentiyle bakıyordu. "Eğer benim yerime sen giders-- Dur, çatma kaşlarını hemen! Sen gidersen kızamayacaktır da. Sonuçta senin bir kabahatin yok."
Dengemi tek ayağımın üzerine verirken diğer ayağımı hızla sallıyor, bir yandan da göğsümde kavuşturduğum kollarımla ona kızgınlıkla bakıyordum. Kızgınlığım ona değil, kendimeydi. Çünkü eninde sonunda ona karşı gelemeyip oraya benim gideceğimi biliyordum.
Sonunda yüksek şiddetli bakışlarının etkisinden kurtulup durumu kabullenerek pes ettim ve kendimi gevşeterek derin bir nefes verdim. "Antrenmana geç kalıyorum. Yarın uğrarım."
Yasemin büyük bir mutlulukla üzerime atılırken bir yandan ondan kurtulmaya çalışıyor, diğer yandan da otobüsün durağa geleceği vakti düşünüp namazdan sonra kaç dakika koşmam gerektiğini hesaplıyordum.
Yarın olacakları yarına bırakmıştım.