Bölüm 3

2838 Kelimeler
Ela Öztürk Ömer’in sorduğu soruyu algılamakta zorlanırken birkaç dakika boş boş yüzüne baktım. Ben doğru duydum dimi? Beni yemeğe davet etti. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken; “A-anlamadım.” Demeyi başardım. Benden cevap beklercesine yüzümü tarayan maviler dikkatle gözlerime kenetlenirken dudakları ufak bir tebessümle kıvrıldı. “Zor bir şey sormadım Ela. Benimle yemek yer misin?” Beynim ilk duyduğunda inkar etse de yanlış değildi. Ömer benimle yemeğe çıkmak istiyordu. Bedenim gerilirken bakışlarımı kaçırdım. “Üzgünüm Ömer Bey ama bu pek mümkün değil.” Aramıza mesafe koymak için birkaç adım geri çekildim. Zorla karşımdaki adamın yüzüne baktığımda kaşlarını çattığını gördüm. “Neden?” Bu soruya nasıl bir cevap vereceğimi bilemediğim için bakışlarımı odamda gezdirdim. Aniden çalan telefon kurtarıcım olurken hızla cevapladım. “Efendim.” “Ela kumaş tedarikçileriyle yaptığımız son görüşmenin dökümanını çıkartıp gelir misin?” “Hemen Alp Bey.” Telefonu kapatıp hızla sandalyeme oturdum. Bilgisayarımda açık duran mailden istediği çıktıyı alırken Ömer bıraktığım yerde duruyordu. “Ela bir şey demeyecek misin?” Bu adam konuşmak zorunda mı? Ben varlığını unutmaya çalışırken neden inatla kendini belli ediyor ki? “Ömer Bey acil işim var. Size kapıya kadar eşlik edemeyeceğim. Lütfen kusuruma bakmayın.” Ona bakmadan kurduğum cümleden sonra yazıcıdan çıkan kağıtları aldım. Doğru olduklarından emin olduktan sonra hızla ayaklandım. Ömer hala olduğu yerde dururken ona bakmadan; “İyi günler.” Deyip odadan kaçtım. Hızlı adımlarla toplantı odasına giderken arkamda bıraktığım adamı düşünmemek için tüm irademi zorlamaya başladım. *** Saat öğleden sonra beşe gelirken sonunda krizi çözmeyi başardık. Kumaşları tedarik eden firma aldığımız onay kağıtlarını unuttukları için gümrükten geçememişlerdi. Alp bu duruma sinirlense de çözebileceğimiz bir problemdi. Kapım açıldığında uğraştığım kağıtlardan başımı kaldırdım. Alp ve Rüya odadan içeri girip masanın önündeki koltuklara kendilerini atarken ayaklanıp Alp ve bana kahve yaptım. Rüya için dün evde hazırlayıp getirdiğim meyve suyundan doldurup servis ettim. “Ama bu haksızlık! Siz kahve içerken ben neden meyve suyu içiyorum?” Rüya isyan ederek konuşurken Alp ile ona baktık. Rüya bakışlarımız altında meyve suyundan bir yudum alırken gülmeye başladım. “Ela iki saat sonra uçağım var.” Alp’in dediğini başımla onayladım. “Biliyorum hani rezervasyonu ben yaptırmıştım.” Sıkıntıyla nefesini verdiğinde şakalaşma gününde olmadığını fark ettim. “Bir sorun mu var?” “Rüya’yı bırakmak istemiyorum ama doktorla görüşmeden uçağa da bindiremiyorum.” Alp’in sözleri ile gülümsedim. Alp çok iyi kalpli bir adamdı. Arkadaşıma hak ettiği mutluluğu ve sevgiyi fazlasıyla veriyordu. “Hayatım bu kadar endişelenme ben iyiyim.” Rüya, Alp’i rahatlatmak için konuşurken sessiz kaldım. Alp, Rüya’ya karşı çok korumacı olduğu için onu bu konularda ikna etmek kolay değildi. Şimdi bir de bebekleri söz konusu olunca Alp’i anlayabiliyorum. “Güzelim yüksek ihtimalle sabaha kadar orada olmam gerekecek. Gece yalnız kalmandan hoşlanmıyorum.” Alp’in derdini anladığım gülümsedim. “Siz dert etmeyin Alp Bey. Ben akşam arkadaşımla kalırım.” Dediğimde sırıtarak bana döndü. “İşte baldız gibi baldız.” Ben kızgın gözlerle ona bakarken o gülmeye başladı. Şirkette ona çemkiremeyeceğimi bildiği için beni devamlı sinirlendiriyordu. “Gece sana Rüya’nın fotoğraflarını atıp nispet yaparken de gülebilecek misin bakalım?” Alp’in gülen yüzü asılırken Rüya ile gülmeye başladık. Kahvelerini için çift odadan çıkarken bende kalan işlerimi toparlamaya başladım. Toplantıdaki notları bilgisayara geçtikten sonra evrakları klasörlere yerleştirdim. Masamı düzeltirken gözüme çarpan not kağıdını aldım. Tam kimin yazdığını düşünecekken gördüğüm düzgün el yazısı ve kelimelerde ellerim titredi. Ben inatçı bir adamım Ela. Er ya da geç sorumun cevabını alacağım… Kağıdı öfkeyle buruşturup çöp kovasına baktım. “Adama bak ya! Hayır bu ne özgüven? Cevap falan vermiyorum! Zorla mı?” Deli gibi kendi kendime konuşurken bakışlarım birkaç saat önce Ömer’in durduğu yere kaydı. Bana yaklaştığında tedirgin olsam da inkar edemeyeceğim bir şey daha olmuştu. Yıllar sana ilk kez kalbim hızla atmıştı. O kadar uzun zamandır tek düze bir ritmi vardı ki neredeyse varlığını unutmuştum. Ömer bana kalbimin varlığını anımsatmıştı. Bu da ondan olabildiğince uzak durmam için yeterli bir sebepti! *** Kalan son bulaşıkları da makineye yerleştirdikten sonra tezgahı güzelce sildim. İş çıkışında önce evime gidip kendime kıyafet almış sonra da Rüya’ların evine gelmiştim. Bu sayede de Rüya’lara kalan baş başa zamanlarını değerlendirmeleri için vakit tanımıştım. Ben geldiğimde Alp gitmek için evden çıkıyordu. Onu yolcu ettikten sonra Rüya’nın yaptığı yemekleri ısıtıp güzel bir sofra kurmuş ve karnımızı doyurmuştuk. Sonrasında Rüya’yı zorla içeri göndermiş ve sofrayı toplamaya başlamıştım. İşim bittiği için ikimize de birer kahve yaptım. Günde bir kahve Rüya’ya zararlı olmayacağı için içim rahattı. Kupaları alıp içeri geçtiğimde Rüya koltuğa kurulmuştu. “Al bakalım güzel anne.” Rüya’nın gözleri ışıldarken; “Ben anneyim dimi?” Diye sordu. Onun bu tatlığı gülümsememe sebep olurken usulca başımı salladım. “Evet canım annesin. Hem de çok güzel bir anne.” Rüya gülümseyerek karnını okşadığında huzurla onu izledim. Allah’ım Rüya miniğini sağlıkla alsın kucağına. “Şimdi anlat bakalım Ela.” “Neyi?” Derken tedirgince arkadaşıma baktım. Rüya’yı biraz tanıyorsam geçen günün peşine bırakmayacaktı. “Neden cumartesi günü geldiğimizde evin çamaşır suyu üretiyormuşsun gibi kokuyordu?” Gözlerimi devirirken koltukta daha rahat bir hal aldım. “Abartma rüyalar alemim sadece temizlik yapıyordum.” Sözlerim ile Rüya ters ters bana baktı. “Bebeğim senin bu teyzen beni salak yerine mi koyuyor?” Rüya karnına bakarak konuştuğunda kıkırdadım. “Asla ne haddime!” “Eloş bak ben hamileyim beni yorma kuzum. Hadi dökül bakalım. Ne oldu?” Sorusunu cevaplamadan bırakmayacağını bildiğim için kaderime razı geldim. “Aklıma Kemal ile ilgili bir anı geldi. Bende temizlik yaptım.” Umursamazca omzumu silkerken uzanıp kahvemden bir yudum aldım. Rüya öfke parıltılarını taşıdığı gözleriyle beni izlerken bir süre sessiz kaldı. “Hala mı Ela? Bitmedi mi?” Sorusu içimdeki boşlukta yankılanırken sessiz kaldım. Bitmiş miydi? “Bitti en azından artık eskisi gibi değil ama arada oluyor işte.” Umursamazca konuşurken Rüya oturduğu yerden kalkıp dibime geldi. “Ela, güzelim. Kemal de olanlarda geçmişte kaldı biliyorsun dimi? O günler çok geride kaldı.” Sözleri içimdeki bir yerleri acıtırken başımı salladım. “Biliyorum hepsi geride kaldı.” “O zaman neden hala kırgın bakıyorsun Ela? Koskoca dört yıl oldu. Ben o eski Ela’yı görmek istiyorum. Hep ışıldayan, benimle her deliliği yapan lise arkadaşımı görmek istiyorum.” Rüya’nın sözleri ile kısa bir an gözlerimi kapattım. Ağlamayacağım! Zayıflık göstermeyeceğim! “O Ela kaybolalı çok oldu Rüya bunu sende çok iyi biliyorsun. Artık onu aramaktan vazgeç. Ben geçeli çok oldu.” “Ela…” Rüya devam edemeden doğruldum. “Şimdi bırak benim melankoli hallerimi de anlat bakalım anne olmak nasıl bir his?” Rüya uzun uzun gözlerime baksa da konuyu değiştirme çabama saygı duyup yerine geçti. “Bilmiyorum ki. Açıkçası bu kadar çabuk beklemiyordum o yüzden doktor hamilesin deyince baya bir şaşırdım.” “Nasip bu işler demek ki zamanı bu zamanmış.” Rüya kafasını sallarken elini karnına koydu. “Şu an onu hissedemediğim için tam olarak anlayamıyorum ama orada Alp’ten ve benden bir parça olduğunu bilmek içimin kıpır kıpır olmasına sebep oluyor.” Gülümseyerek onu izledim. Rüya ve Alp’in ilk tanıştıkları günü düşünürken şimdi bu halde olmaları çok güzeldi. Alp ilk günden kendinden emin bir şekilde Rüya’nın karşısına dikilse de Rüya tedirgindi. Alp’in Ankara’da yaşaması ve ondan 4 yaş büyük olması onu korkutmuştu. Alp iş hayatına atılmış kendi ayakları üzerinde duran ve ne istediğini bilen bir adamdı. Rüya ise daha okulunu bitirmemiş ve o aralar hoşlandığı çocuk olan bir üniversite öğrencisiydi. Rüya, Alp’i çok uğraştırmış bir aya yakın peşinde koşmasına sebep olmuştu. Sonunda ise araya benim girmemle Alp’e daha ilk görüşten bir şeyler hissettiğini kabullenmişti. Sonrası ise çorap söküğü gibi gelmişti. Şimdi ise mutlu olan evliliklerini bir bebekle taçlandırıyorlardı. İkisi içinde gerçekten mutlu oluyorum. “Rüya sana bir şey diyeceğim ama o konuda bana ısrarcı olmayacaksın?” Arkadaşım kaşlarını çatıp tüm dikkatini bana verirken devam edip etmeme konusunda kararsızdım. Rüya’ya bugün olanları anlatmak istiyorum ama peşini bırakmayacağını bildiğim için de tedirgin oluyorum. “Eloş söylesene amacın beni çatlatmak mı?” Sitemli hali beni güldürürken derin bir nefes aldım. “Bugün Ömer beni yemeğe davet etti.” Tek nefeste söylediklerim üzerine Rüya donup kaldı. Boş boş yüzüme bakarken tırsmaya başladım. Eğer Rüya’ya inme inerse Alp’in elinden kurtulamazdım. “Rüya kendine gel beni Alp ile uğraştırma.” Hala boş boş bana bakmaya devam edince uzanıp omuzunu dürttüm. “Kuzu kendine gel!” “H-hangi Ömer?” Kocaman açtığı gözleriyle konuşunca rahat bir nefes aldım. En azından tepki vermişti. “Kaç Ömer tanıyoruz?” “Oha!” Rüya yerinden fırlarken; “Kızım yavaş olsana!” Diye bağırdım. Şaşkın arkadaşımın jetonu düşmüş olacak ki sakince yerine oturdu. “Nasıl oldu? Ne dedi? Ömer’i ne zaman gördün? Hepsinin cevabını istiyorum.” Eski Rüya geri gelirken gözlerimi devirdim. Neden söyledim ki? “Bugün Alp’i görmek için geldi o toplantıda olduğu için ben misafir ettim. Sonra da yoğun olduğumuz için gitmeye karar verdi. Gitmeden öncede yemeğe davet etti.” Rüya çığlık atarken kulaklarımı kapattım. Az önce zavallı kulaklarıma tecavüz etti! “Sen ne dedin peki?” “Sence Rüya.” Dememle bir kez daha çığlık attı. “Ya cırlayıp durmasana be! Zavallı kulaklarım.” Rüya beni takmadan ayaklarını poposunun altına topladı. “Sen şimdi Ömer’i red mi ettin? Salak!” Yorumuna gözlerimi devirirken omzumu silktim. “Neden Ömer’in ayrıcalığı mı var?” “Ömer farklıdır Eloş?” Rüya ciddileşince merakım arttı. “Nasıl farklı?” “Tam olarak anlatamam çünkü çok zaman geçirmedim ama Alp’ten dinlediğim ve gördüğüm kadarıyla cidden farklı. 32 yaşında olmasına rağmen bir kere bile yanında kadın görmedim ve çok beyefendi bir adam.” “Belki de gaydir.” Rüya ciddi misin der gibi suratıma bakarken kahkahayı bastım. O da bana eşlik ederken deli gibi gülmeye başladık. Gülme krizimiz sakinleştiğinde Rüya yeniden arkasına yaslanıp ayaklarını bana uzattı. “Eloş o adam gay falan değil hem olsa neden sana çıkma teklif etsin?” “Çıkma ne be? Lisede miyiz?” Ben yüzümü buruşturarak konuşurken Rüya kahkaha attı. “Valla ben bilmem neredesiniz ama senden etkilendiği kesin. Daha önce Alp’ten hiçbir kadınla olduğunu duymadım.” Rüya’nın dedikleri sessizliğe gömülmeme sebep oldu. 32 yaşında bir adamın hayatına kimsenin girmemiş olması saçma. Belki de gizli yaşamayı seviyordur. Tercihleri farklı olsa benimle konuşmazdı. Sen ne garip gir adamsın Ömer! “Huu orada mısın?” Rüya kulağıma bir kere daha tecavüz ederken homurdandım. “Kızım sen kocan olmadan hiç çekilmiyorsun!” “Ay bence de. Ben kocamı özledim.” Rüya baygın gözleriyle düşüncelere dalarken gülmeden edemedim. Rüya ve Alp cidden garip bir çiftti. Ben onlar kadar birbirini tamamlayan ve bu kadar birbirine düşkün olan başka bir çift görmemiştim. Çalan telefonla masaya uzandım. “Rüyalar alemi kocan arıyor.” Rüya hızla telefonu alıp; “Kocacığım.” Diyerek cevapladı. Cilveli hallerini eğlenerek izlerken Rüya ayağa kalkıp üst kata çıkmaya başladı. Salonda yalnız kalınca arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. Rüya’nın sözleri aklıma geldiğinde kendime engel olamadan telefonumu elime aldım. Arama motoruna Ömer Kılıç yazıp arattım. Önüme çıkan sonuçlardan ilkine tıkladım. Karşıma çıkan siteyi incelemeye başladım. Ritim Gemicilik oldukça büyük bir firmaydı. Başarılarına şöyle bir göz atınca ağzım açık kaldı. Yaklaşık 20 yıl önce Bekir Kılıç tarafından kurulan firma zaman içerisinde başarılarını yukarı taşımış ve gemicilik sektörünün en tepesine oturmuş. Şu an Osman Kılıç ve Ömer Kılıç tarafından yönetilen firma yurt dışında büyük başarılara imza atmaya devam ediyormuş. Ömer’in ve ona çok benzeyen bir adamın resmini yan yana gördüğümde bir süre resmi inceledim. Yanındaki adam da Ömer boylarında tıpkı onun gibi koyu renk saçlı ve mavi gözlüydü. Tek fark yanındaki adam ona göre biraz daha olgun duruyordu. Başka bir resimde yanlarında tıpkı onlara benzeyen ama daha küçük duran bir adam daha vardı. Sanırım Ömer’in kardeşleri vardı. Siteden çıkıp görsellere girdiğimde Ömer’in boy boy resimleri önüme dizildi. Birçok yerde çekilmiş fotoğrafı vardı ama hepsinde yalnızdı. Rüya’nın dedikleri bir kez daha aklıma gelirken sinirle telefonu kapattım. Sana ne Ela! Neden adamı araştırıyorsun ki? Rüya merdivenlerden inerken kendimi toparladım. Eğer Rüya adamın dikkatimi çektiğini fark ederse yakamı bırakmazdı. “Varmış mı Alp?” “Evet direkt gümrüğe geçiyor.” Dediğinde saate baktım. “Bu saatten sonra pek bir şey yapabileceğini sanmıyorum.” “Bende sanmıyorum ama o yine de şansını zorlayacak. Benden uzak durmak hoşuna gitmiyor.” Dediğinde aklıma gelen anıyla gülmeye başladım. “Yine ne geldi aklına?” “Alp’in yurdu bastığı gün geldi.” Dediğimde Rüya da gülmeye başladı. Sevgililiklerinin ilk zamanında kavga etmişlerdi ve Rüya telefonunu kapatmıştı. Bende sessize alıp ders çalıştığım için Alp ikimize de ulaşamamıştı. Gece yarısı saat 3’de alacaklı gibi çalınan kapıyı açıp karşımızda Alp’i gördüğümüzde şok olmuştuk. “Zavallı kocam bana ulaşamayınca delirmişti. O değil benim yüzümden güvenliği de hırpalamıştı.” Rüya’nın dedikleri ile daha çok güldük. Yurdun girişinde duran erkek güvenlik görevlisini içeri girmek için hırpalamış, binanın girişinde duran bayan güvenlikle de büyük bir kavga etmişti. “Sonunda karakolda hesap verirken hala sana kendini affettirmeye çalışıyordu.” Kahkahalarımız artarken geçmişin güzelliği ile çevrelendik. Rüya ile beraber büyümek, Alp ile ilişkilerinde ilk günden beri yanlarında olmak çok güzeldi. İkisinin de her şeyini biliyordum tıpkı onlarında benimkileri bildiği gibi. “Güzel günlerdi.” Rüya iç çekerek konuşurken çalan kapı ile sessizleştik. “Biri mi gelecekti?” Birlikte ayağa kalktık. “Hayır.” Rüya kapıya giderken bende peşinden gittim. Kapıyı açtığında gördüğüm adamla donup kaldım. Ömer gülümseyerek kapıda duruyordu. Allah aşkına neden bu adamla hep yolum kesişiyor? “Ömer hoş geldin.” Rüya şaşkınlıkla konuşurken Ömer gülümsedi. “Alp ile konuştuk aklı sende kalmış bende kontrol etmeye geldim. İçi rahat etsin.” Açıklaması ile Rüya gözlerini devirdi. “Abartmasa olmuyor. Hadi içeri gel bir kahvemizi iç.” Ömer ayakkabılarını çıkarıp içeri girerken; “Hoş geldin.” Dedim. Keskin bakışları beni bulurken; “Hoş buldum.” Deyip doğruldu. Topuklu ayakkabılarım olmadan yanında daha küçük kaldığım için sinir oldum. Adam resmen dev gibiydi. Hep beraber içeri girerken Rüya imalı bakışlarıyla bizi süzüyordu. Ona kötü kötü baktığımda bana öpücük atıp; “Siz oturun bende kahve yapayım.” Dedi. “Ben yapardım.” “Yok ya ben yaparım.” Koşar adımlarla mutfağa geçerken mecburen Ömer ile salona girdim. O boş koltuklardan birine otururken ona en uzak köşeden birine geçtim. “Beni sap gibi bırakıp gittiğinden beri nasılsın?” Konuştuğunda mecburen ona baktım. Gözlerini üzerimden ayırmazken dudaklarında eğlendiğini belli eden bir gülümseme vardı. “Sen gelene kadar gayet iyi idim.” Cevabım ile gülümsemesi genişledi. “En azından sizden sana terfi ettim. Bu da bir şeydir.” Verecek bir cevap bulamadığım için sessiz kaldım. Yalnız geçirdiğim dört senede benimle flört etmek isteyen birçok erkek olmuştu ama ilk kez Ömer kadar direkt bunu yapan biri oluyordu. Böyle bir şey beklemediğim için afallasam da ona belli etmeden bakışlarımı kapalı olan televizyona çevirdim. “Ne zaman bana cevap vereceksin Ela?” “Demek cevap istiyorsun.” Usulca başını sallarken en soğuk bakışlarımı atıp; “Hayır!” Dedim. “Ama neden?” Demesiyle güldüm. “Çünkü keyfim ve kahyası öyle istiyor.” Ömer cevabım ile bozulurken Rüya içeri girdi. İkimize kahve verirken kendine havuç suyu almıştı. Çocukluğundan beri havuç suyunu çok sever. Bu yüzden de her zaman evde bulundurur. “Nasılsın Ömer?” Rüya’nın sorusu ile onlar sohbet ederken ben sessiz kaldım. Ömer’in işlerinden ve bugün bizim yaşadığımız sıkıntıdan konuşurlarken beni de dahil etmeye çalışsalar da ustaca ataklarını geri çevirdim. Bir anda sessizleşip rengi atan Rüya ile endişelendim. “Rüya iyi misin?” “Midem.” Rüya cümlesine devam edemeden hızla yerinden kalkıp lavaboya koşmaya başladı. Ömer endişeyle ayaklanırken bende kalktım. “Ne oldu birdenbire? Hastaneye gidelim mi?” Telaşla bir bana bir de giden Rüya’ya bakarken gülümsedim. “Hamileliğin ilk aylarında olur merak etme. Sen otur ben Rüya’ya nane limon kaynatayım midesine iyi gelir.” Ömer kararsız gözlerle ayakta dikilirken onu boş verip mutfağa geçtim. Elime cezveyi alıp hızla nane limonu hazırladım. Fincana boşalttıktan sonra salona döndüm. Ömer hala ayakta dikiliyordu. Fincanı orta sehpaya bırakıp Rüya’nın peşinden gittim. Kapalı kapıyı tıklayıp; “Rüya iyi misin canım?” Seslendim. “İyiyim. Geliyorum şimdi.” Onu rahat bırakıp salona geri döndüm. “İyi merak etme. Otur hadi.” Derken bende yerime oturdum. Çok geçmeden Rüya salona geldiğinde rengi hala düzelmemişti. “Kuzum gel otur sana nane limon kaynattım. Midene iyi gelir.” Rüya yorgun bir şekilde otururken fincanı alıp ona verdim. “Sıcak dikkat et.” Üfleyerek bir yudum aldı. “İyi misin Rüya? Hastaneye gidelim mi?” Ömer telaşla konuşurken Rüya ona döndü. “İyiyim Ömer endişelenme. Bunlar normal şeyler. Lütfen Alp’e de söyleme evde olmadığı için panik yapar.” “Tamam sen nasıl istersen.” İkisi de sessizleştiğinde bir süre kimseden ses çıkmadı. Rüya bardağını bitirip kenara koyduğunda; “Biraz daha iyi misin?” Diye sordum. “İyiyim canım karışım iyi geldi teşekkür ederim.” Derken sadece gülümsedim. “Ben kalkayım sende dinlen. Eğer bir şey olursa saat kaç olursa olsun arayın hemen gelirim.” Ömer kararsız kaldığını belli ederek yerinden kalktı. “Tamam Ömer merak etme sen. Uğradığın için teşekkürler.” Rüya kalkacakken onu durdurup ben kalktım. “Sen otur kuzum ben yolcu ederim.” Rüya koltukta daha rahat bir pozisyon alırken ben salondan çıkan Ömer’in peşinden gittim. Askıdan montunu alıp giyindikten sonra bana döndü. Tıpkı sabah olduğu gibi dibime kadar girdiğinde kafamı kaldırıp sorarcasına gözlerine baktım. “Eğer sana bıraktığım notu okuduysan ne kadar inatçı olduğumu biliyorsundur. Keyfine ve kahyasına söyle hayırı cevap olarak kabul etmiyorum.” Tam cevap verecekken hiç beklemediğim bir şey oldu. Ömer elini kaldırıp yüzüme düşen perçemimi usulca kenara çekti. Sonra da beni donmuş bir şekilde arkasında bırakarak çekip gitti.                 Hatalarım varsa affola. *Bayan ATABAŞ*              
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE