hiçbir yere ait olmayanlara....
hiçbir yere kendini ait hissetmeyenlere...
Yalnızlığın verdiği keder hayatımdaki tek şeydi...
Tüm yalnızlar bilir ki, zaman bizi 'haklı' çıkarmaz daha da 'yalnız' çıkarır.
Pazar günü ütülenmiş siyah gömleğimi giydim ve üzerine açık gri takım elbisemi giyerek sokağa çıktım. Biraz alış veriş yaptım. Sonra da birkaç aydır gitmeyi ihmal ettiğim sevgi evine gittim. Çocuklar beni görünce 'Kor' abi geldi diyerek etrafımı sardılar. Yuvaya yeni gelen çocuklar ise bana temkinli yaklaşıyorlardı. Onlara selam verip hallerini hatırlarını sordum. Sonra da onlara da hediyelerini verdim. Her zaman sirkülasyon olurdu. Bazıları yurttan kaçar, bazıları başka evlere nakil olurlar, veya başka evlerden nakiller gelirdi.
Hepsine tek tek sarıldım ve hepsinin benden özel olarak istediği hediyeleri bir bir verdim. İsimlerini söyleyerek hallerini hatırlarını sordum. Kızlarla voleybol ve seksek oynarken, erkeklerle de futbol oynadım. Hangi takımdaysam yenilmek bir kuraldı.
Taner'i sordum. Yoktu. Kaçtı abi dedi arkadaşlarından bir tanesi. Zehir gibi bir çocuktu. 3 ay olmuştur. Demek ki ben uzun zamandır uğramıyordum. Ara sıra kaçar sonra tekrar geri gelirdi. Fakat üç aydır ortadan kaybolduğunu bilmiyordum. Cemre de ortalarda görünmüyordu. Taner yoksa onunda kaybolması şaşıracak bir şey değildi.
Akşama kadar çocuklarla vakit geçirdim. Hepsiyle tek tek ilgilendim. Ruhumu tamir etmek için güzel bir aktiviteydi. Oradan ayrıldıktan sonra Taner'i aramaya çıktım. Aksaray'a doğru yola çıktım. Elimle koymuş gibi onu bir pavyondan bozma gece kulübünde bulmam bir oldu.
Beni görünce şaşırdı. Şaşkınlığı suratından belli oluyordu ve mahcubiyet duygusu.
"Ne işin var burada senin? Neden yuvada değilsin!"
"Abi zaten 18 oluyorum, onlar beni göndermeden..."
"Onlar seni gönderirse ben varım, burada ne işin var? Cemre nerede?"
"İçeride abi, içeride çalışıyor..."
"Sen kız arkadaşını, seviyorum evleneceğim dediğin kadını..." sözümü tamamlamadım, "Bekle beni burada, bir yere ayrılma." İşaret parmağımı salladım. Normal şartlarda onu bir güzel dövmem gerekiyordu. Fakat sevgisiz büyüyen birinin şiddetle iyileşmesinin imkanı yoktu.
"Abi sen yanlış anladın..."
Sözünün tamamlamasına bile izin vermeden içeriye daldım. İçerisi düşmüşlerin, kaybedenlerin, uğursuzların, lanetlilerin, Allah'ın rıskını kestiklerinin yeriydi. Burası bataklıktı. Bir çok vesikalı için, yolun sonu burasıydı.
Anadolu'nun her yerinden gelen 50 yaş üstü zamparaların paralarının soyulduğu, bir tane sulu biraya 30-40 euro para ödedikleri, bir gecede 3-4 bin Euro para bıraktıkları korkunç bir bataklıktı. Bazı kadınlar yalnızca konsa çıkar, bazıları ise hem konsomatrislik yapar hemde gece müşteri ile anlaşırsa altına yatarlardı.
Müşterilerin tamamı ailesine göstermediği ilgiyi sevgiyi, sakındığı parayı burada cömert bir şekilde göstermekten ve harcamaktan asla çekinmezlerdi.
Doksanlarda yıldızı parlamış ama sonra o şöhrete devam ettirememiş arabesk fantezi şarkıcılar da Cuma ve Cumartesi geceleri buralarda sahne alırlardı. Hafta içi ise şarkıcı olmak için evden kaçıp bu bataklığa saplananlar sahne alırlar sonrasında ise konsomatrislik yaparlar veya parayla müşterilerle aşk yaşarlardı.
Arz ve talep...
Konsomatrisler sürekli yer değiştirirlerdi. Bir yerden başka bir şehre üç ay arayla bir orada bir burada hayatlarını kazanmaya çalışırlardı. Buranın bir altı ise 'Kepçe' diye tabir ettiğimiz, yol kenarında travestilerin bekledikleri et pazarlıydı.
İçeriye girdiğimde Cemre'yi bir masada otururken gördüm. Yanına doğru yanaştım. Tam bir şeye güldüğü anda göz göze geldik. Beni gördüğünde elindeki sigarasını aceleyle attı.
"Kaan abi?"
"Kaan Abi ya... Yürü gidiyoruz." Diyerek kolundan tuttum.
Yanında oturan babasından bile daha büyük 55-60 yaşlarındaki adam;
"Hop ne oluyor," diyerek diklenmeye çalışsa da, benimle o ve diğer yanındakiler kavga etmeyi göze alamadılar. Zaten içlerinde hepsi evliyse böyle bir yerde asla olay çıkartamazlar, başta karılarına sonra da evlatlarına bunun hesabını veremezlerdi.
Cebimden çıkardığım bir miktar parayı garsona verdim ve "bu arkadaşların hesabından düşersin," dedim.
Cemre; "Abi eşyalarımı alayım, izin ver."
"Hadi çabuk ol!"
"Abi paramı alayım bari..."
"Ben veririm sana paranı hadi dedim, ne alacaksan al içeriden."
Kısa bir süre sonra geldi. Dışarıya doğru yürürken mekanın iç koruması eliyle göğsüme dokunup beni durdurdu.
"Sen gidebilirsin ama Mehtap gidemez!"
Mekanın iç korumasının parmaklarını tuttuğum gibi çevirdim. Bir anda eğidli. Sonra da bir yumruk atarak düşürdüm. Dışarıya çıktığımda Taner elindeki sigarayı hızla atıp yanımıza geldi. Dış kapı korumalarından bir tanesi de Taner di.
"Abi ..."
"Başlatma abine! Yürüyün!"
Aksaray'dan Laleliye doğru yürüdük ve otellerine geçtik. Otel değil sanki bir genelevdi.
"Beş dakika vaktiniz var toplanın."
Otelin kapısında beklerken önümde bir araba durdu. Mekanın koruması ve mekanın adamları arabadan indiler. Dertleri yeni düşmüş ve iyi bir sermaya olacak Cemre'den başkası değildi.
"Sen neyi oluyorsun?"
"Abisiyim! Siz utanmıyor musunuz 16 yaşında kızı çalıştırmakta. Sığıyor mu erkekliğe."
"Bize 22 yaşında olduğunu söyledi ve kimliğini gösterdi!"
"O kimlikler nerede yapılıyor siz iyi biliyorsunuz!"
Etrafımı sardılar... Kavga kaçınılmazdı... Ellerinde bıçak veya başka kesici delici alet olup olmadığını, yada birinin silahlı olup olmadığını bilmiyordum.
"O Taner piçi, bizden borç para aldı, karşılığında da kız arkadaşı ile beraber çalışmaya başladılar. O borç para ne olacak."
"Ne kadar aldı?"
"300 Bin Lira..."
Taner o sırada kapıya çıktı. "Abi..."
"Abi ya, abi, Ne kadar aldın bunlardan?"
"300 abi."
Taner sadece rakamı söyleyince meblağın küçüleceğini sanıyordu.
"Ne kadarı var şu an yanında?"
"On bin lira,"
"Ulan ne yaptın o kadar parayı?"
Cemre çıktı; "Balon patlatma sevdasına hepsini bitirdi."
İçlerinde büyük ihtimal mekanın müdürü yada sahibi olan tip;
"Birader bizim seninle bir sorunumuz yok, Kız da gidebilir, zorla çalıştırmıyoruz kimseyi, ama Taner ya paramızı geri verir, ya da..."
"Tamam ben ödeyeceğim parayı. Şu an üzerimde o kadar para yok. Yarın getirip bırakacağım. Yada mekanınıza gidelim banka kartımdan çekelim."
"Mekandaki post cihazından çekelim. %15'de komisyon keseceğiz. 345 bin lira ödeyeceksin. Bizde sana senetleri vereceğiz."
Kafamı salladım.
"Taner Cemre, siz alın evin anahtarını, eve doğru geçin ben geliyorum."
"Onlarda bizimle gelecek!" Benden yumruk yiyen iç koruma kükresede,
"Edepsizlik yapma! Gelip ödeyeceğim. Ödemeyecek adam hareketleri değil bu!"
Mekanın müdürü tamam dedi. Sonra da Mekanın müdürü ve iki adamı ile birlikte yürümeye başladık.
"Birader gerçekten de kardeşin mi?"
"Öz kardeşim değil ama kardeşim. Yetimhaneden tanıyorum."
"Neden başkasının borcunu ödüyorsun? Hemde böyle yüklü bir miktarda. O itin adam olacağı yok."
"Bir gün onu tüm kemikleri kırılmış şekilde hastane köşesinde, bir bataklıkta veya mezarı başında gördüğümde, elimden geleni yapmadım dememek için yapıyorum."
"Sen ne iş yapıyorsun?"
"Üniversite öğrencisiyim, aynı zamanda boks ile uğraşıyorum."
"Eğer işe filan..."
"Teşekkür ederim..."
Mekanın sahibi olduğunu öğrendiğim Hakan ile yol boyu konuştuk. Telefon numaramızı alıp verdik birbirimize. Lütfen bir daha para isterse önce haberim olsun dedim. O da elbette dedi.
Eve gittiğim de Taner ve Cemre mutfakta oturuyorlar, Cemre çay demlemiş ve yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Taner;
"Abi..."
"Başlatma abine geç içeri. Cemre sende geç otur."
İkisi birden karşıma aldım. Süt dökmüş kedi gibi duruyorlardı karşımda.
"Oğlum senin derdin ne? Amacın ne? Ne yapmaya çalışıyorsun? Ne istiyorsun sen? Geçen sefer kaçtın seni Beyoğlunda gay barda, Cemre'yi yan bardaki lezbiyen barından topladım. Şimdi ise sizi bulmak için aramadığım adam kalmadı."
"Abi... Merak etme, paranı..."
"Taner, tekrardan Cemre'yi sermaye edip, paramı geri mi vereceksin? Şimdi neresini düşünüyorsun? Onlyfans açmayı mı? Parasındamıyım oğlum ben. Oğlum bu özendiğin hayat, zenginlik ve bir sürü şey, gençken çok cazip gelir. Ama 35-40 yaşına geldiğinde artık bir değeriniz kalmaz."
Cemre'nin gözlerinin içine baktım.
"Sen ne istiyorsun Cemre? Ne yapmak istiyorsun? Okul mu okumak istiyorsun, bir işe mi girmek istiyorsun ne yapmak istiyorsun?"
"Sen neyi uygun görürsen abi..."
"Abicim benim neyi uygun görüp görmediğim meselesi değil bu mesele, senin ne istediğin. Sarhoşların mezesi mi olacaksın? Konsomatris Cemre olarak mı anılacaksın? Pardon Mehtap."
"Ya sen Taner, Konsomatris Mehtap'ın dostu olarak mı kariyer yapacaksın."
"Abi zaten beni artık kovdular. Yurdumu değiştirme işlemim başlatılmıştı. Birbirimizi seviyoruz ve ayrılmak istemiyoruz. O yüzden bu yolu denedik."
"Balon patlatmayı da mı bu yüzden deneyip 300 binlik senet imzaladın."
Buna verecek cevabı yoktu. Kafasını öne eğdi.
"Kovarlar abim, sürekli kaçarsan kovarlar."
"Abi zaten üç aya 18 oluyorum. Zaten kapı dışarı edecekler."
"Oğlum ol önce 18 sonrasına bakarız, memur olma imkanın var, en kötü memur olursun. Siz şimdilik kolay ama hayatınızın geri kalanında çok zor olacak bir hayatı seçmenin peşindesiniz. Kolay mı sanıyorsunuz bu işleri. Şimdi yalnızca konsa çıkar, yarın mekan derki altına da yatacak milletin. Sonra da başlar fahişelik yapmaya, sonrasında cinsel değeri düşer, çünkü arkadan gelen binlerce kız var. Sonra ne mi olur? Kepçeye çıkar."
"Sana ne olur biliyor musun? Başta konsomatris dersin. Bir şey olmuyor. En fazla iki elliyorlar. Sonrasında milletin altına yatar ve sende çaresizlikten kabul edersin. Uyuşturucuya başlarsın tüm bu olanları unutmak için, sürekli beynini uyuşturur kendinden kaçarsın. Aynada suratına bakmaya, Cemre'nin suratına bakmaya, Cemre senin suratına bakmaya utanır."
"Birbirinizden utanırsınız oğlum. Gözlerinizin önünde solarsınız birbirinize faydanız olmaz. Birbirinize dokunamazsınız bile."
"Abi sende yaşamış gibi konuşuyorsun."
"Kes sesini Taner! Kes Sesini. Kendi bataklığına Cemre'yi bir daha sürüklediğini göreyim, artık söz bitti. Tüm kemiklerini kıracağım senin. Sabah erkenden kalkıp yurda gidiyorsunuz. Müdürden özür diliyorsunuz. Bir daha kaçmayacağınızı temin ediyorsunuz. Madem ben nasıl uygun görüyorum o zaman Cemre memurluk sınavlarına çalış. Sende Taner sende..."
"Şimdi yatın zıbarın. Sabah arayacağım müdürü, eğer Taner gitmediğini duyarsam..."
"Tamam abi, gideceğim."
Kendi odama gittim... Saat oldukça geç olmuştu. Çocuklara boşuna yüklendiğimin farkındaydım. Farkındaydım farkında olmasına ama neyse kendime yüklenmeyeceğim.
Çocuklara fırça atarken, yalnızlığıma karşı biraz mahcubiyet duygusu yarattı bende. Aslında Taner ve Cemre'ye karşı çok fazla sert konuşmuştum fakat bu birazda kötü ruhsal durumumdan kaynaklıydı. Hafta sonu gider Taner'in ve Cemre'nin nasıl olsa gönlünü alırdım.
Tüm yalnızlar, yalnızlıklarından kurtulmak için hatalar yaparlar. Kimseye 'hayır' diyememiz bu yüzdendir. Herkesin bizi sevmesini istememiz, takdirini almak için çalışmamız bu yüzdendir. O yüzden aldanırız insanların sahte gülüşlerine... Yalnız büyüyenler onları insanların fark etmesi için, her şeyi yaparlar... İstemedikleri her şeyi bile yaparlar. Yalnız kalmaktan korkan insan, istemediği ilişkiler, istemediği bir aileye ve istemediği bir hayatı yaşamaya mahkumdur...
Tıpkı bu satırları yazan ben gibi... Tıpkı Taner ve Cemre gibi... Tıpkı Taner'in hayattan alacağını kısa yoldan zengin olarak almaya çalışması gibi. Tıpkı Cemre'nin Taner'in her dediğini sorgusuz sualsiz kabul etmesi gibi...
5. Bölüm Part 2
22 Kasım Cuma... Saat 21:00
Seks aşk değil, Flört aşk değil, Haftanın yedi günü 24 saat sürekli aynı kişiyle konuşmak aşk değil, biri için bütün gece uyumamak aşk değil, Aşk senin yaralarını görüp ve hala seni sevmeyi seçen kişidir. Yapamadığın, adım atacak gücün kalmadığı zaman, senin için elinden geleni yapan biridir aşk... Gözyaşları yüzünden aşağı aktığında senin yanında durup, seni ayağa kaldırmak için elinden geleni yapan biridir aşk. Acılarını, zaaflarını sana karşı kullanmayandır aşk... Her gece ve gündüz seni düşünen biridir aşk... Ömrünü sana adamış olandır aşk...
Aşk konsun yollarınıza...
Seni üzmeye çalışanlar, seni yok sayanlar, seni görmezden gelenler, karşılığını görmeli. Kimse karşısında zafiyet gösterme, için kan ağlasa bile gülümse... Hadi gülümse!
Bölümü beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum yaparsanız mutlu olurum. Kendine çok dikkat et. Önümüzdeki hafta görüşürüz...