* * * * * ŞU AN * * * * *
Acıyı tüm uzuvlarımda hissederken bilincimin yerinde olması her bir şeyi hissetmeme sebep oluyordu. Sesler duyuyordum kulağımdaki şiddetli çınlamaya rağmen. Tenimi delip geçen metalin soğukluğunu hissediyordum. Kaburgalarımdaki kırıklar nefes almamı engelliyordu her bir hırıltılı nefesi içime çekmeye çalışırken.
Vücudumun birçok yerinde kırık vardı, bundan emindim. Gözlerimi açamasam da sol bacağımın üstünden girip baldırımdan çıkan demir ve sağ kolumun omzumdan kırıldığını bedenimin duruş şeklinden tahmin edebiliyordum. Sağ kolum geriye doğru kırılmıştı, omzum dönmüş olmalıydı. Bedenim havada sallanıyordu. Bacağımdaki demir ve sağ kolumun kırılmasına sebep olan artık her ne ise beni havada tutuyordu.
Acı içinde yanıyordum. Kavruluyordum. Ruhumun bedenimden ayrılmak için çırpınışı bedenimdeki hasarın ne kadar büyük olduğunu göremesem de gayet iyi açıklıyordu. Ölmek istiyordum. Acı o kadar şiddetliydi ki! Her bir hücremin infilak ettiğini, atomlarımın parçalandığını hissediyordum. Kaslarım, liflerim birbirinden ayrılıyordu. Etimi kemiğimden ayırıyorlardı sanki. Bilincimin yerinde olması...
Ah! Keşke bu kadar acıyı hissetmek yerine ölseydim. Bilinçsizliğin derin, kara kuyusunda sonsuz bir uykuya dalabilseydim. Nefeslerim hırıltılı ve her nefes almaya çalıştığımda bu süreç işkence gibiydi. Burnum kırılmış ve şişmiş olmalıydı çünkü burnumdan başıma yayılan ağrının bundan başka sebebi olamazdı.
Ciğerlerime çekmeye çalıştığım her nefes içimde bir şeylerin yanmasına, ciğerlerimin kavrulmasına sebep oluyordu. Ölüm yakın olmalıydı; şu an tek isteğim buydu. Bacağımdan, kulaklarımdan, vücudumun birçok yerinden kan kaybediyordum. Kulaklarımdan çeneme kadar kalın bir çizgi gibi olan rahatsız edici bir katman vardı. Kandan başka ne olabilirdi ki? Kanamam olmasının tek bir iyi yanı vardı bana göre. Üşümem başladığında ölümün çok yakın olmasıydı.
Her nasıl olduysa birden gözlerimi açtım. Gözlerimi açmamla kapatmam bir olurken bilinçsizliğin insanı sarhoş eden karanlığına davet edildim. Her şeyi, acıları, hatıraları yitirmeden önce gördüğüm son şey bir halüsinasyon olmalıydı.
* * * * *
Acıyla attığım çığlık, hırıltılarım ve öksürüğümle kesilirken tenimde hissettiğim yanma beynimi patlatacak kadar şiddetliydi. Ciğerlerimde hissettiğim batmayla; öğürerek kustuğum metalimsi ve saframsı tat geçtiği yerleri yakıyor ve ağzımdan burnumdan fışkırıyormuş gibi bir his yaratıyordu.
Sol bacağımda ve sağ kolumda hissettiğim yanma gözlerimden yaşların boşalmasına sebep olurken ölümü düşlemeye ve ölmek için dualar etmeye başladım. Kan kaybından şimdiye kadar ölmüş olmam gerekmez miydi? Haykırarak ağlamak istesem de aldığım nefesler gitgide zorlaşıyor ve vücudumu acının esiri yapıyordu. Sinir uçlarım birer birer yok olurken hissizlik sarıyordu her yanımı. Beynime acı sinyalleri gelmemeye başlarken tekrar bilinçsizliğin kollarına sarıldım.
* * * * *
Bedenimi hissetmezken tüm algılarım açılmıştı. Vücudumun durumundan herhangi bir haberim yoktu. Kim bilir, belki de ölmüştüm? Burnuma çürümüş bir şeylerin kokusu net bir şekilde gelirken ve duyduğum çınlama dışındaki hırıltılı nefesler -ki benim olmadığımdan emin olduğum nefesler- kulaklarımı istila ederken yaşıyor olma ihtimalimi arttırıyordu.
Acıyı artık hissetmezken büyük bir minnetle bu durumun sonsuza kadar sürmesini diliyordum. Sonsuz bir hissizlik... Ölümün kıyısındaydım galiba; acıyı hissetmememin başka bir açıklaması olamazdı bana göre. Kulağıma dolan fısıltılar, hırıltılar azalmaya yüz tutarken koku da azalmaya başlamıştı. Demek ki ölüm yakındı.
Gülümsemek için herhangi bir çabada bulunmasam da yüzümde bir kıvrım oluşmuş olmalıydı tüm hissizliğime rağmen. Bilincimi kaçıncı kez kaybettiğime emin olamayarak ve bunun geri dönüşü olmamasını umarak kayboldum karanlıkta.
* * * * *
'' Canın yanacak ama başka çarem yok. '' Kulağıma dolan sesle birlikte bilincim uyku mahmurluğundan uyanırken omzumda hissettiğim keskin acıyla haykırmak için nefes almaya çalıştığımda; kırık kaburgalarım ciğerlerime batıp daha şiddetli bir acının esiri yaparken bedenimi ve ruhumu, bilinçsizliğe tekrar yuvarlandım.
* * * * *
'' İç hadi. Bir yudum daha. Biraz daha. '' Ağzımdan boğazıma doğru yol alan yoğun ve soğuk sıvıyla içimi saran ateşi bir miktar soğutma umuduyla daha fazla içmeye çalışıyordum. Kaburgalarım buna izin vermiyor zaten az olarak aldığım nefesimi tamamen kesiyordu. Birkaç yudumdan sonra nefessizlikten akmaya başlayan gözyaşlarım kaynağını lavlardan almış gibi geçtiği yerleri yakıyordu.
Sıvı dudaklarımdan çekildiğince içimindeki yangının sönmek yerine artmasıyla nefessiz kaldım. Midemde başlayan yangın kısa sürede tüm vücuduma yayılırken acı katlanılmaz bir hal almaya başladı. Özellikle vücudumda hasarlı olan yerler çok daha şiddetli bir yangının esiri oluyor bu bedenimin neredeyse tamamının yandığı anlamına geliyordu.
Gözyaşlarım akmaz olurken acımı ifade edememenin verdiği ıstırap ruhumun da yanmasına sebep oluyordu. ' Yardım edin! Beni öldürün de bu acı bitsin artık. ' demek istiyordum ama acı dışında hiçbir şey hissetmiyordum. Acı gitgide büyüyor, düşüncelerimi bertaraf ediyor ve tümüyle ruhumu öldürüyordu.
Ölümü düşlüyor, ölümü arzuluyordum. Hayatımda bir şeyi bu kadar istediğimi hatırlamıyordum. Tüm anılarımı, tüm yaşamımı acının ateşiyle yitiriyordum. Acıdan başka herhangi bir insani duygu kalmayana kadar yandım. İçten infilak ederken hücrelerim, tüm organlarım ufalıp yok oluyordu.
Bedenime hükmümü geçiremiyor, yardım için hiçbir harekette bulunamıyordum. Kaynamış suyu sürekli bir noktaya boşaltıyorlar, derimi soyup yarama tuz döküyorlardı. Bedenimi alevlere atmışlardı. Bir fırında; ısısı sürekli yükselen bir fırında ölümü bekliyordum.
'' Birazdan kendini daha iyi hissedeceksin. Uyumaya çalış. '' Sözler kulağıma gelirken ket vurulmuş düşüncelerim zihnimi istila etmeye başladı. Midemdeki yanma azalırken; tüm vücudumda ateş nasıl yavaşça yayıldıysa bu sefer yine aynı o şekilde, yavaşça sönüyordu. Vücudumdaki acı azalırken bedenimdeki ve zihnimdeki yorgunluğa katlanamayıp uykuya daldım.
* * * * *
Gözlerimi her açmaya çalıştığımda hüsrana uğruyordum. Göz kapaklarımın üstüne tonlarca yük koymuşlar, kirpiklerimin her birine ağırlık asmışlar gibi hissediyordum. Ağzımda iğrenç bir tat vardı, sanki bozulmuş süt içmişim gibi bir tattı bu. Tüm vücudumda bir sızı hakimdi ve vücudum sanki yataktan düşmüşüm gibi ağrıyordu. Başımdaki ağrı sanki günlerce uyumamışım gibi şiddetliydi.
Susuzluktan boğazım acıyordu ve ben, sürekli dudaklarımı yalayıp daha fazla tükürük üretmeye çalışıyordum. Kulaklarımda hafif bir çınlama sürekli devam ediyordu. Burnuma gelen koku tarif edilemeyecek kadar karışıktı. Güzel de değildi çirkin de değildi. Tenime değen rüzgarı hissediyordum ve bu beni üşütmek yerine ısıtıyordu.
Gözlerimi açamayacağımı anladığımda bedenimde süregelen yorgunluk ve ağrılarla rahatsız bir uykuya teslim oldum.
* * * * *
Uykuyla uyanıklık arasındaki o rahatsız edici, bulanık boyutta dudaklarımın aralanıp; benim daha rahat ve dinlendirici bir uykuya sahip olmamı sağlayan sıvıyı yudumladım.