"Yavaş git biraz, yoksa yüzüklerin takıldığını bile göremeden hakkın rahmetine kavuşacaksın."
Kadehinin üstünden en yakın arkadaşı Murat'a ters bir bakış yolladı Arda...Bugün herkes ondan ne istiyordu? Sanki günü kötü geçsin diye herkes büyük bir çaba içerisindeydi. Bu saçma olayın içinde bulunması yetmiyormuş gibi, birde gelen gidenle muhabbet etmek zorundaydı. Sanki nişanlanan kişi kendisiydi! Bu sayede aslında evliliğin asla kendisine göre olmadığından da emin olmuştu. Bir an önce oradan kaçıp gitmeyi ve geceyi bir güzelin koynunda noktalamayı düşlemeye bile başlamıştı...
"Bir an önce bitse şu komedi."
Murat gün geçtikçe tanımakta zorlandığı arkadaşına baktı endişeli gözlerle. Ne olmuştu bu çocuğa birdenbire?
"Bugün abin nişanlanıyor, Arda. Biraz mutlu olmayı denesen?"
"Umrumda mı sanıyorsun? Aslında Hayal'e çok acıyorum ben. Öyle biriyle bir ömür geçirmek çok zor olacak onun için."
"Hayal'in bir şikayeti yok gibi..."
Arda dudaklarındaki çarpık gülümsemesiyle baktı Murat'ın yüzüne.
"Bu evlilik sayesinde iyice birbirine bağlanacak bu iki aile. Yani anlayacağın şikayet etmesi için bir sebep yok ortada."
Murat, Arda'nın ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı. Ama yanılıyordu Arda. Murat, Hayal ile tanışmış ve onun gözlerindeki hüznü çok açık bir şekilde fark etmişti. Her ne kadar Hayal etraftakilere her şey yolunda mesajı vermeye çalışsa da, aslında bu evliliği istemediği ortadaydı. Ama bu gerçeği kendine saklamayı tecih etti o an. Tabi zamanın neler göstereceğini kimse bilemezdi...
"Giray nerede?"
"Terastaydı en son. Yanında da iş yaptığı adamlar vardı. Tam bir işkoliktir kendisi. Baksana nişanında bile iş düşünüyor."
"Bu arada sana da hayırlı olsun, şirkette işe başlamışsın."
Arda kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Sonunda çabaları ve tehditleri bir işe yaramıştı. Giray ona istediği imkanları çok geçmeden sağlamıştı.
"Evet öyle oldu. Sağ ol."
***
"Ay Hayal, çok güzel oldun."
Hayal, Meriç'in yüzüne baktı gülümseyerek. Çok sevgili görümcesi her şeyiyle ilgilenmişti sağ olsun...
"Benim arkadaşım zaten güzeldi ama bu gece bir başka parlıyor, çok haklısın Meriç."
Hayal, Yasemin'in elini sıktı minnettarca. Can arkadaşı nişan için yurtdışındaki tüm işlerini ertelemişti. Yasemin ve Hayal, lisede tanışmışlar ama ondan sonrasında da birbirlerinden hiç kopmamışlardı. Hayal'in Giray'a değil de Arda'ya âşık olduğunu bilen tek kişiydi üstelik.
"Kızlar çok teşekkür ederim size. Şimdi kızmazsanız bir süreliğine yalnız kalabilir miyim?"
İkisi de gülümseyerek "Tamam" dedikten sonra çıktılar odadan. Hayal onlar gittikten sonra uzunca bir süre düşündü. Bugün evliliğe doğru ilk adımı atıyordu. "Ne tuhaf," diye geçirdi içinden. "Hiç de evlenecekmiş gibi hissetmiyorum."
Aynadaki görüntüsüne baktı derin bir iç çekerek...
Evet, çok güzel olmuştu, ama güzel olan sadece dış görüntüsüydü.
İçi... İçi ne haldeydi kimsenin bir haberi yoktu.
Gözyaşları hâlâ akmak için göz pınarlarını zorlarken, nasıl sahte bir gülümseme takınacaktı yüzüne? Böyle bir şeyin olduğuna inanamıyordu... Üzerindeki krem rengi, oldukça pahalı elbiseyi elleriyle parçalamamak icin kendini zor tutuyordu genç kadın.
O anda oda kapısının tıklatılmasıyla, arkasına doğru döndü. Işte oradaydı... Çocukluğundan beri tüm hayallerini süsleyen adam, tam karşısındaydı...
"Abim sana bakmamı rica etti benden. Aşağıya inmenin zamanı geldi."
Işte o an, hayal ettiklerinin ömür boyu hayal olarak kalacağından bir kez daha emin oldu, çünkü birazdan nişanlanacaktı.
Sevdiği adamın ağabeyiyle nişanlanıyordu...
Derin bir nefes aldı ve elbisesinin eteklerinden tutarak Arda'ya doğru yürümeye başladı. Ne kadar da yakışıklı görünüyordu takımının içerisinde...
"Koluma girmez misin yengeciğim?"
Hayal duyduğu "Yenge" kelimesiyle birlikte gözlerini acı içerisinde yumdu. Evet, bundan sonra "Yengesi" olacaktı Arda'nın. Hayat ne kadar da acımasızdı böyle. Ellerinin titrediği anlaşılmasın diye içinden dua ederek Arda'nın koluna girdi. Aşağıya indiklerinde Arda Hayal'i Giray'a teslim etti.
"Çook güzel olmuşsun."
Hayal, Giray'a gülümsedikten sonra bakışlarını salonda gezdirdi. Tanıdığı ve tanımadığı birçok davetli vardı. Kalbi sıkıştı o an. "Keşke o gece söyleseydim Giray'a başkasını sevdiğimi," diye geçirdi içinden.
"Neden beni sevmeyesin? Yoksa başka biri mi var? Başka birini mi seviyorsun sen?" diye sormuştu Giray.
O an ona gerçeği söyleyememişti. Giray'ın öfkesinden korkmuştu.
"Hayır yok," diye cevap vermişti gözlerini ondan kaçırarak.
"Demek ki evlenmemiz için de hiçbir engel yok."
O gece ona gerçeği söylemediği için ölesiye pişmandı Hayal. Ama artık çok geçti her şey için. Bu geceden sonra geri adım atması imkânsızdı.
Giray'ın ve Hayal'in aileleri de gururla izliyorlardı onları. Her iki aile de yıllarca hayalini kurdukları şeyin gerçekleşmesinden dolayı mutlulardı. "Bu gece mutsuz olan tek kişi benim herhâlde," diye düşündü Hayal.
Yüzükler takıldıktan sonra, Giray'ın kolunda ilk danslarını etmek için piste doğru yöneldi. O an bakışları bir saniyeliğine de olsa Arda'nın bakışlarıyla buluşmuştu. Onun kendisine gülümseyip kadehini kaldırmasını izledi çaresizlikle. Kendini Giray'ın kollarına bıraktığındaysa olmak istediği yerin onun kollarının arası olmadığını biliyordu. Şu an Arda'nın kollarında olmak için neler vermezdi ki...
Arda ise arkadaşı Murat'ın yanında dururken pistte dans eden ağabeyini ve çok sevgili yengesini izliyordu. Bir şeyler vardı onun canını sıkan, ama ne olduğunu bir türlü bulamıyordu. Hayal ve Giray hiç yakışmıyorlardı birbirlerine, ama tabi ki söz konusu servetlerine servet katmaksa bu ayrıntı çok önemsizdi.
"Yeter artık Arda. Böyle giderse seni birkaç kişi anca taşıyarak çıkaracağız buradan."
"Rahat bırak beni Murat."
"Derdin ne senin? Niye bu kadar çok içiyorsun bugün?"
"Sadece kafamı dağıtmaya çalışıyorum. Burası boğuyor beni."
"Etrafta bir sürü güzel kız var. Git onlardan birini dansa kaldır. Hepsinin de gözü senin üzerinde, sana hayır diyeceklerini sanmıyorum."
Evet, Arda da sanmıyordu reddedileceğini ama o gece onlardan biriyle değil, tam tersine tek bir kişiyle dans etmek istiyordu. O kişi de şuan ağabeyinin kollarının arasındaydı. Hayal ile nasıl dans edebileceğini düşünürken, arkadaşlarının yanında oturan Meriç'e kaydı gözleri. Çok sevgili kardeşi yardım edebilirdi ona. Elindeki kadehi masaya bıraktıktan sonra, emin adımlarla ilerledi Meriç'in oturduğu tarafa doğru.
Meriç başını kaldırıp karşısında ağabeyini görünce gülümsedi. Arda, Meriç'in elini dudaklarına götürdükten sonra, göz kırparak, "Prensesim, benimle dans eder misiniz?" diye sordu.
Meriç bir süre bakışlarını tavana dikerek düşünüyormuş gibi yaptı, ardından gülümseyerek Arda'ya çevirdi yüzünü.
"Olabilir," diyerek ayağa kalktı.
Hayal ise bakışlarını Arda'nın üzerinden çekememişti. Onun tanımadığı bir kız yerine Meriç'le dansa kalkması, garip bir şekilde mutlu etmişti onu.
"Mutlu olduğunu görmek ne güzel."
Hayal, Giray'ın sesiyle birlikte onun yüzüne doğru çevirdi bakışlarını.
"Gülümsemek sana çok yakışıyor Hayal."
"Teşekkür ederim."
Giray, Hayal'i belinden tutarak daha çok çekti kendine doğru ve kulağına, "Bana teşekkür etmekten vazgeç..." diye fısıldadı. Bu yakınlıktan oldukça rahatsız olmuştu Hayal ve elini Giray'ın göğsüne koyarak biraz uzaklaştı ondan. O sırada Arda'nın sesini duymasıyla şaşırdı.
"Gelin hanım ile dans edebilir miyim abicim? Hem bak burada damat bey ile dans etmek için can atan biri var."
Meriç ve Hayal şaşkınca bakıyorlardı Arda'nın yüzüne. Giray ise gülümseyerek, "Tamam" dedi.
Olan bitenden dolayı duyduğu şaşkınlık, Arda'nın onu kollarının arasına almasıyla heyecana dönüşmüştü birden. Onun elini belinde hissetmek çok farklı duygular yaşatıyordu Hayal'e. Sanki dokunduğu her yeri yakıyordu o eller... Yanaklarınında yandığını hissettiğinde bakışlarını kaçırdı onun gözlerinden.
"Mutlu musun?"
Arda'nın bu sorusu şaşırtmıştı Hayal'i. Bakışlarını kaldırıp, onun gözlerinin ta içine baktığında hazırlıksız yakalanmıştı bir an. Arda öfkeli gözlerle bakıyordu kendisine...
"E-evet," dedi kekeleyerek..
Oldu olası yalan söyleyemezdi zaten. Şimdi de becerememişti. Arda da fark etmişti elbette bunu.
"Yalan söylüyorsun. Dilin başka, gözlerin başka söylüyor."
-"Neden yalan söyleyeyim? Mutlu olmamam için ne sebep var?"
"Onu ben değil sen bileceksin çok sevgili yengeciğim."
"Bana böyle hitap etmenden hoşlanmıyorum."
"Neden?"
"Kendimi yaşlı hissetiriyorsun bana."
Arda içten bir şekilde güldükten sonra, Hayal'i daha çok çekti kendine doğru. Bu kadarı çok fazlaydı Hayal için. Aptalca bir şey yapmaması adına, biraz geri çekti kendini.
"Hem çok içmişsin sen."
"Sadece birkaç kadeh. Yoksa bu komediye nasıl dayanabilirdim ki?"
Hayal Arda'nın aklından geçenleri anlamak istercesine baktı onun yüzüne. Bugün bir gariplik vardı onda. Sanki bir derdi varmışta, kimseye söyleyemiyormuş gibi...
"Bir sorun mu var," diye sordu ilgiyle.
Bir an, sadece bir an için Arda'nın kendisine sevgiyle baktığına yemin edebilirdi Hayal. Ama onun gözlerine yerleşen o öfke kıvılcımlarını görünce çok fazla hayal gücüne sahip olduğuna inandırdı kendini.
"Hayır, hiçbir sorun yok. Bunu da nerden çıkardın yengeciğim?"
-"Kes şunu! Artık otursak iyi olacak sanırım."
Arda'ysa tam tersine daha çok sahiplendi genç kadının belini. Bu dansı hemen bitirmeye hiç niyeti yoktu. Neden böyle hissettiğini kendisi de bilmiyordu, ama çok öfkeliydi Hayal'e. Giray'la sırf para için evlendiği gerçeğini hazmedemiyordu bir türlü. Onun kendisini değil de Giray'ı seçmiş olmasını hazmedemiyordu. Bir an düşündüklerinin hangi yöne doğru kaydığını fark ettiğinde başını salladı. Çok saçmaydı bu düşündükleri. Hayal yengesiydi onun... Onunla ilgili hayaller kurmayı bırakalı çok olmuştu. Hem ona karşı her zaman bir beğeniden fazlasını hissetmemişti ki...
"Ben oturmak istemiyorum," dedi kararlı bir ses tonuyla.
"Arda... Derdin ne bilmiyorum ama böyle yaparak hiçbir şeyi çözemezsin."
"Çözemeyeceğimi biliyorum zaten."
Hayal dayanamıyordu artık onun bu tavırlarına. Giray'la evlenmek zorunda kalması yetmiyormuş gibi, birde Arda'nın alaycı sözlerine katlanmak zorundaydı. Ömrü boyunca bu böyle mi olacaktı?
Bir süre sonra şarkı bitmiş, Arda da mecburen serbest bırakmıştı Hayal'i. Hayal o andan sonra kendini bir boşluğun içinde bulmuştu sanki. Gözyaşlarını kimse görmesin diye seri adımlarla tuvalete attı kendini. Aynadaki yüzüne baktı kendinden iğrenircesine. Evleneceği adamın kardeşinin kollarında olmaktan mutluluk duyduğu için iğrendi kendisinden. Artık kendini tutmaktan yorulmuş bir şekilde ağlıyordu.
"Hayal... Hayal aç canım kapıyı."
Yasemin'di bu... Ama bu halde onun bile karşısına çıkacak cesareti yoktu o an.
"Git Yasemin... Birazdan geliyorum ben de," dedi gözyaşlarını elinin tersiyle silerek.
Yukarı çıkıp makyajını tazelemesi gerekiyordu. Ama bu halde kimseye görünmeden yukarı nasıl çıkacağını bilemiyordu.
"Açmazsan şuradan şuraya gitmem."
Yasemin'in dediğini yapacağını biliyordu. Çaresizce kilidi çevirdi ve Yasemin'i içeri aldı.
"Canım benim... Ne bu halin?" diyerek sevgiyle kucakladı arkadaşını.
"Nefret ediyorum kendimden Yasemin. Nefret ediyorum..."
"Şşşt böyle konuşma. Senin hiçbir suçun yok."
"Evleneceğim adamın kardeşinin kollarında resmen eridim. Daha ne olsun? Neden Giray'layken böyle hissetmiyorum ben, neden? Arda'ya değil de ona âşık olmak için neler vermezdim, ama olmuyor Allah kahretsin. Unutamıyorum onu..."
-"Aşk söz konusuysa her şey istediğimiz gibi gitmeyebiliyor maalesef.. Hayal, bak güzelim, eğer hiç olmuyorsa zorlama, hemen yarın bitir bu işi. Sen sevmiyorsun Giray'ı. Onunla evlenerek sadece kendine değil, ona da acı çektirirsin."
"Giray buna razı. Evlenmekte kararlı."
"O zaman daha kararlı bir şekilde çıkmalısın karşısına."
"Olmaz Yasemin. Evlenmek zorundayım."
"O deftere imzanı attıktan sonra, kendi sonunu belirlemiş olacaksın. Sevmediğin biriyle her gün aynı yatağa girmek seni gün gectikçe yavaş yavaş öldürecek."
"Bunları düşünmedim mi sanıyorsun? Umrumda bile değil artık. Evlenmezsem beni rahat bırakırlar mı? Bu ortaklık benim yüzümden biterse babam yaşar mı sanıyorsun? Hayır Yasemin... Babam yerine ben ölmeye razıyım."
"Seni ikna etmenin hiçbir yolu yok öyle değil mi?"
Hayal başını, "Yok" anlamında salladı.
***
Yasemin'in de yardımıyla makyajını tazeledikten sonra davetlilerin yanına geri döndü. O sırada kendisini gören Meriç, gülümseyerek yanına yaklaşmıştı.
"Neredesin, merak ettik seni."
"Az hava almak istedim."
"Arda abimde çok bekledi seni. Ama sen gelmeyince gitti. Acil bir işi çıktığını söylememi istedi. Kusura bakmasın dedi."
Hayal alayla gülümsedi. "Gecenin bu yarısı nasıl acil bir işse artık," diye aklından geçirmeden edemedi.
"Önemli değil canım. Bu zamana kadar kalmış olması bile bir mucize aslında."
Meriç de Hayal'e hak verircesine gülümsedi, ardından onu Yasemin'le yalnız bırakarak arkadaşlarının olduğu bölüme doğru ilerledi.
***
Barmenin önüne bıraktığı içkiyi alarak arkasına yaslandı. Murat'ın da dediği gibi bugün çok fazla içmişti, ama nedense hâlâ aklı yerindeydi. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu hem de. Hayal'i, onun kokusunu ve kolları arasındaki o narin bedenini. Başını bu tehlikeli düşüncelerden kurtulmak istercesine, iki yana salladı. İyice saçmalamaya başlamıştı.
Bakışlarını kadehinden kaldırarak yanındaki kadının yüzüne çevirdi. Bu gece ona iyi gelecek kişi işte o'ydu. Bir an önce Hayal'le olan bu hayallerden kurtulması gerekiyordu. İçkisini tek yudumda bitirdikten sonra, hesabı ödeyerek kalktı. Kızın kulağına eğilerek, "Hadi gidelim artık..." diye fısıldadı. Kadın bunu duyar duymaz gülümsedi. Anlaşılan bu gece yine harika geçecekti...