Gözlerini açtığında hissettiği baş ağrısıyla yastığa daha çok gömüldü. "Ne vardı o kadar içecek," diye de söylenmeden edemedi kendi kendine. Murat’ı dinlemediği için deli gibi pişmandı şimdi.
"İyi misin?"
Duyduğu sese bir anlam veremedi önce. Hızla başını yastıktan kaldırarak karşısındaki esmer güzeline baktı sonra. Dün gece hakkında hayal meyal bir şeyler hatırlıyordu. Biraz daha düşündükten sonra kadını kendi evine getirdiğini hatırladı ve yüzü hoşnutsuzluğunu belli edecek bir şekil aldı. Birlikte olduğu kadınları asla evine getirmezdi. Bunu özel hayatına bir müdahale gibi görüyordu Arda. 'Of'layarak başını tekrar yastığa bıraktı. Dün gece hissettiklerine ve yaptıklarına hâlâ inanamıyordu. "Bu içki denen meret beni fena çarpmaya başladı.En kısa zamanda buna bir dur demeliyim," diye geçirdi aklından.
"Kahve yapmamı ister misin? Bana mutfağın yerini söylersen hemen hazırlarım."
Bakışlarını tekrar kadının yüzüne çevirdi. Yüzünden başlayarak gözlerini tüm bedeninde gezdirdi. Gecenin tüm izlerini taşıyordu üstünde. Hatta sabah kalkınca kendi kıyafetlerini giymek yerine Arda’nın gömleğini geçirmişti üstüne. Bu durum Arda’yı çıldırtmaya yetti. Hızla yataktan kalktı ve kadının yerdeki kıyafetlerini alarak, onun yüzüne doğru fırlattı.
"Evimdeki hiçbir şeye dokunmanı istemiyorum. Şimdi üstünü giyin ve evimden defol git, buraya geldiğini de unut."
Kadının yüzünün aldığı şekilden, böyle bir muameleyi beklemediğini anlamıştı Arda. Üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra hızla giysilerini üzerine geçirmeye başladı genç kadın. Odadan çıkmadan önce ise Arda’nın yüzüne bakıp sinsice gülümsedi.
"Sevgilinin seni neden terk ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Senin gibi kaba bir herifi kim çeker ki?"
Arda anlamamış bir şekilde baktı kadının gözlerine. Kadın çantasını omzuna taktıktan sonra, bunun bilincinde olmadan Arda’ya son darbeyi vurarak çıktı odadan.
"Hayal diye inledin tüm gece. Kıza ne yaptıysan senden uzaklaşmakla en doğrusunu yapmış."
Arda’yı hazırlıksız yakalamıştı bu sözler. Bu gerçek olamazdı. Tüm gece aslında o kadını Hayal’in yerine koyup, onunla sevişmiş olamazdı.. Hayır! Bu kesinlikle çok fazlaydı. Ağabeyinim nişanlısını arzulayacak kadar aşağlık değildi... Olamazdı!
***
Kahvesini yudumlarken binbir düşünce vardı aklını kurcalayan. O kadının söylediklerini her ne kadar kabullenmek istemese de, artık biliyordu. Dün gece Hayal’e doğru çekilmeye başladığının farkındaydı. Sırf bu sebepten ona benzeyen bir kadınla geçirmek istememiş miydi zaten dün geceyi? Her ne kadar itiraf etmesi zor olsa da, bunu yapmak zorundaydı. En azından bu çekime bir son verebilmesi adına bu gerekliydi. "Ama neden şimdi?" diye düşündü. Onunla çocukluğunu bir arada geçirmişken ve o dün gece ağabeyiyle nişanlanmışken, neden şimdi hisleri gün yüzüne çıkmıştı? Bunca yıl neden böyle hissetmişti? Kıskançlık mıydı bu şimdi? Bu sebeple mi farkına varmıştı hislerinin? "Hayır," dedi kendi kendine... Hayal’e karşı olan hisleri dün geceden sonra oluşmamıştı. Daha öncesi vardı bu işin... Hayal ve Giray evliliğinin gündemde olmadığı bir zamana dayanıyordu. Bundan birkaç yıl öncesine...
"Neden ama?" diye sorduktan sonra dudaklarını büzmüş bir halde baktı Arda’nın yüzüne Hayal.
"Meriç hadi neyse de, sen de mi Hayal ya? Sizin daha yaşınız kaçki bara gitmek istiyorsunuz?"
"Sadece bir ay sonra 18 olacağım. Ne varmış yaşımda?"
"Meriç daha 16 ama."
"Hadi ama Arda... Sen istersen bizi sokarsın o kapıdan içeriye."
"Olmazzz..."
Hayal sinirle baktı Arda’nın yüzüne. Arda’ysa onun sinirden kızarmış yüzüne baktı keyifle. Onu kızdırmak çok hoşuna gidiyordu nedense...
"Peki... O zaman ben de Melih’ten rica ederim."
Arda anlamamışçasına baktı Hayal’in gülümseyen yüzüne...
"Melih mi? Oda kim?"
Anında alarm çanları çalmaya başlamıştı kafasında. Bu Melih her kimse hiç hoşlanmamıştı ondan.
"Liseden bir arkadaşım. Ona söylersem bize yardım edeceğinden eminim."
Dişlerini sinirle sıktı. Duyduğu her söz daha çok sinirlenmesine ve kanının daha çok kaynamasından başka bir işe yaramıyordu.
"Laf aramızda kalsın ama bana karşı ilgisi var. Normalde bu ilgiyi kullanacak biri değilimdir, ama sen beni buna mecbur bırakıyorsun."
Arda sakinleşmeyi denedi... Sinirlenmesi için bir sebep yoktu sonuçta öyle değil mi? Evet, kesinlikle bir sebep yoktu bunun için.. Hem Hayal o lanet olasıca bara gitmeyi kafasına koymuştu bir kere. Madem onu engelleyemeyecekti o zaman onu yabancı bir herifle gönderecekte değildi...
"Bunun tehlikeli olduğunu biliyorsun. Polis baskını olsa ne olur hiç düşündün mü?"
"Öyle tanınmış bir yere kim baskın düzenler... Hem merak etme fazla kalmayız."
Arda pes etmişçesine ellerini havaya kaldırdı. Hayal ise umutlu gözlerle bakıyordu şimdi ona...
"Bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"
Arda gülümseyerek baktı Hayal’e. Bu kıza karşı koymak neden zordu acaba?
"Öyle oluyor küçükhanım."
Arda anıların arasında tıkılıp kalan biri olmamıştı hiç. Ama geçmişteki bu anı kanının yine aynı öfkeyle kaynamasını sağlamıştı. O zamanlar, bundan 6 – 7 sene öncesi nasılda kıskanmıştı Hayal'i. O zamanlar bunun farkına varamamıştı belki, ama şimdi bu hissettiklerinin adının kıskançlık olduğunu biliyordu.
Sıkıntıyla elini saçlarının arasından geçirdi. Aklı çok karışmıştı. Anne ve babasının, Giray ve Hayal'in evlenecekleri haberini verdikleri anı anımsadı...
"Hayal ve Giray mı?" diye sormuştu inanamayarak...
"Evet, yakında evlenecekler."
"Neden?"
"Yusuf’la daha henüz biz evlenmemişken söz vermiştik birbirimize. Ileride çocuklarımız olursa onları beşik kertmesi yapacaktık."
Arda duyduğu bu saçma şeye gülmek istedi bir an, ama babasının yüzünde gördüğü o ciddi ifade onu bundan alıkoymuştu.
"Peki abime ve Hayal’e sordunuz mu evlenmek istiyor musunuz diye?"
Muhsin Bey cevap vermek için ağzını açtığında, Billur hanım söze karıştı. Yüzünde oldukça mutlu bir ifade vardı.
"Giray yıllardır seviyor zaten Hayal'i. Bu durumdan memnun olduğu açıkça ortada."
"Peki ya Hayal?" diye sordu zoraki. "Oda istiyor mu bu evliliği?"
"Elbette istiyor. Hatta Meriç’e de söylemiş evlenmek istediğini."
O günü hatırlamak bile yakıyordu canını. Oysa kabullenmişti bu evliliği. Ama neden simdi her geçen gün daha çok yaklaşan evlilikleri canını sıkıyordu? "Aklımı kaçırıyor olmalıyım," diyerek kalktı oturduğu yerden ve elindeki fincanı oldukça sert bir şekilde sehpanın üstüne bıraktı... Hayal onun yengesiydi... Yengesi... Bu yüzden saçmalamanın alemi yoktu...
***
Elindeki dergiye görmeyen gözlerle bakıyordu Hayal. Meriç ise kulağının dibinde şen şakrak konuşup duruyordu.
"Hmmm, ay bu çok güzel, öyle değil mi Yasemin?"
Yasemin gözlerini zoraki Hayal'in üstünden çekerek Meriç'in gösterdiği resme baktı. Bir saattir Hayal için gelinlik beğenmeye çalışıyorlardı. Aslında Hayal’in gelinliklere doğru düzgün baktığı da yoktu. Sırf Meriç kırılmasın diye birkaç yorumda bulunuyordu ve şimdiye kadar tek bir gelinliğe bile ‘bu olur’ dememişti.
"Evet ama sanki Hayal’e olmaz gibi, baksana etekleri çok kabarık."
"Hmm... Evet haklısın. Hayal’in vücudunun tüm hatlarını ortaya çıkaracak bir gelinlik bulmalıyız ama aynı zamanda sade de olmalı."
Duyduğu sözlerle Hayal kafasını bakıyormuş gibi yaptığı dergiden kaldırıp, Meriç'e doğru çevirdi.
"Saçmalama Meriç. Sade olması yeterli, ben iddialı bir şey istemiyorum."
"Of cok sıkıcısın Hayal... İlk kez evleniyorsun. Hem düşünsene abimin seni öyle bir gelinliğin içinde gördüğünü," diyerek sırıttı. "Nutku tutulur eminim ve düğünün bir an önce bitmesi için dualar edecektir içinden."
Hayal'in içi gittikçe sıkılmaya başlamıştı. Gözlerini Yasemin'in gözlerine çevirerek, "Yardım et" diye yalvarıyordu adeta... Yasemin arkadaşının durumunu anlayarak, elindeki dergiyi sehpanın üzerine bıraktı.
"Ay yeter bu kadar baktığımız. Hem bence bir terziye gitsek daha iyi, o Hayal'e ne tür gelinlik yakışır daha iyi bilir."
"Haklısın... Bir saattir bakıyoruz Hayal Hanım hâlâ beğenemedi."
Hayal arkadaşına gülümseyerek ayağa kalktı.
-"Gülnur teyze taze portakal suyu sıkmıştı. Buz gibi iyi gelir. Ben gidip getireyim," diyerek onların yanından ayrıldı.
***
Pazartesi hiç içinden gelmemesine rağmen hazırlanarak şirkette gitti. Bugün bir toplantı vardı ve ona katılmak zorundaydı. Dün Meriç'ten öğrendiğine göre Arda da orada olacaktı. Artık şirket işlerine resmen burnunu sokmuştu. Aklına koyduğundan kolay kolay vazgeçmeyi bilmiyordu bir türlü.
Şirketten içeri girdiğinde herkes onu gülümseyerek selamlamış, nişan için de tebrik etmişlerdi. Kendi odasının önüne geldiğinde uzunca bir süredir tuttuğu nefesi verdi ve sekreteri Canan’ı selamlayarak odasına girdi. Bugün oldukça zor geçecekti anlaşılan.
Bir saat sonra toplantı odasına girdiğinde, ilk gördüğü yüz Giray'ınkiydi. Giray, Hayal'i görür görmez gülümsemiş, onu başıyla selamlamıştı. Ardından bakışlarını Giray'ın hemen yanında oturan Arda’ya çevirdi. Arda takım elbisesinin içerisinde oldukça ciddi görünüyordu. Normal zamanlarda takım elbise yerine spor giyinen biri için oldukça sinir bozucu bir şey olmalı diye düşündü.
Yerine geçip oturduğunda Arda ve Giray'ın gözleri de üzerindeydi. Giray bakışlarını Hayal’in üstünden çektikten sonra sözlerine başladı.
"Bugünkü toplantının amacı aldığımız yeni bir iş... Aker Holdingi tanımayanınız yoktur. O holding ile ileriye dönük yatırımlar yapma düşüncesindeyiz. Bu iş içinde iki kişiyi düşündüm. Ortak çalışarak Aker Holding'in bizden istediklerini gerçekleştireceklerine inandığım iki kişi."
Giray sözlerini bitirdikten sonra Arda'ya, ardından da Hayal’e çevirdi bakışlarını.
"Hayal, sen bu işte deneyimlisin. Bu yüzden sana verdim bu işi, Arda da sana yardım edecek. Eminim ona yardımcı olacaksın, ne de olsa yeni katıldı sayılır aramıza."
Hayal duyduklarının şokunu üstünden atamadan, Arda söze girmişti.
"Buna gerek olduğunu sanmıyorum. Ne de olsa ben bu işin eğitimini aldım."
Giray kendinden emin bir şekilde gülümsedi ve koltuğuna iyice yaslandı.
"Sen öyle sanıyorsun. Okulda öğrendiklerin burada öğreneceklerinin yanında hiçbir şey. Tecrübe okuyarak değil yaşanarak kazanılır. Bunu asla aklından çıkarma."
Gündemdeki birkaç konuyu da konuştuktan sonra toplantı bitmiş, Hayal ve Arda dışında herkes ayrılmıştı odadan.
"Evet yengecim... Artık bir de öğrencin oldum."
Hayal içinden her ne kadar "Sinirlenmeyeceğim," dese de, bu mümkün değildi. Giray’ın istekleri yüzünden cezalandırılmayı hak etmiyordu. Bu olay kendisi içinde hiç kolay değildi bunu neden göremiyordu ki Arda? Onu bu kadar çok severken nasıl onunla çalışabilirdi. Hem de bu kadar uzun bir süre...
"Bu benim de hoşuma gitmiyor ama ne yazık ki buna mecburuz."
Hayal, Arda’nın yüzüne baktı sinirle. Ama onun gözlerinde gördüğü o yumuşak ifadeyi yıllar sonra tekrar görmeyi hiç beklemiyordu... Bakışlarını hızla onun gözlerinden kaçırarak masanın üzerindeki dosyaları toplamaya çalıştı titreyen elleriyle. Tam o sırada Arda'nın elini elinin üstünde hissetmesiyle donakaldı...
"Yardım etmemi ister misin," diye fısıldadı kulağına.
Hayal ne diyeceğini bilemedi. Ona bu kadar yakın olmak dayanılması çok zordu. Hızla başını "Hayır," anlamında salladı ve eline aldığı dosyalarla kaçarcasına çıktı odadan, arkasında kendisi gibi karmakarışık bir adam bırakarak...