5. Bölüm

1323 Kelimeler
Odasından içeriye nefes nefese girdikten sonra kapıyı kilitledi. Elini kalbinin üzerine götürdüğünde deli gibi attığını hissetti. Neler olmuştu az önce? Arda daha önce hiç olmadığı kadar çok yaklaşmıştı Hayal’e. Onun kokusu hâlâ burnundaydı. Biraz sakinleşmeyi beklerken, düşünmeye çalıştı… Yapamazdı... Arda'yla çalışmak demek, kendi mezarını kazmak demekti Hayal için… Arda’nın yanında mantığı çalışmaz hale geliyor, kontrolünü kaybetmemek için kendiyle mücadele etmek zorunda kalıyordu her seferinde. O, bu kadar yakınındayken ve elini uzatsa ona dokunabilecekken onunla çalışamazdı. Kendini küçük düşürmesi çok muhtemeldi. Ona karşı ne zaman bu kadar savunmasız hale gelmişti? Her zaman iradesiyle övünen o değildi sanki. Arda'ya karşı duyduğu bu aşk onu gün geçtikçe daha zayıf biri haline çeviriyordu. Bu durumun böyle devam edemeyeceğini elbette biliyordu. Arda'yı unutmayı başarmalıydı... Ona karşı duyduğu aşkı bitirmeliydi. Yakında Giray'ın eşi olacakken, onun kardeşini sevemezdi. Bu Giray'a çok büyük bir haksızlık olurdu. Onun her ne kadar hükmedici bir yapısı olsa da, iyi biriydi. Kendisi yüzünden üzülmeyi ve aldatılmayı hak etmiyordu. Evet, belki fiziksel anlamda aldatmıyordu ama başkasına aşık olmak, onun yerine başkasını düşlemek de aldatmak sayılmaz mıydı? Arda'yla kesinlikle bir arada çalışamazdı. Eline hemen telefonu alarak sekreterinin numarasını tuşladı. "Giray Bey müsait mi öğren Canan, müsaitse onunla acilen görüşmek istediğimi bildir." "Peki Hayal Hanım." Giray'ın kendisini beklediğini öğrendiğinde koşar adımlarla çıktı odasından. Arda'yla bir arada çalışmak istemediğini söyleyecekti Giray’a. Evet, bu hiç profesyonelce değildi belki ama buna mecburdu. Ateşle barut gibiydiler bir aradayken… Bir ufak yakınlaşma dönüşü zor olaylara yol açabilirdi. Giray'ın odası oldukça geniş ve modern döşenmişti…Tamamıyla Giray'ın zevkini yansıtıyordu. Odaya girdikten sonra ilk dikkatini çeken Giray'ın masasının arkasında değil de önünde durmakta oluşu olmuştu. Elinde bir bardak içkiyle ayakta dikiliyordu ve gözlerini Hayal’in yüzünde sabitlemişti. "Bu saatte içki mi içiyorsun sen?" Giray, Hayal’in sorusunu omuz silkerek cevapladı ve bakışlarını onun üzerinde odaklamaya devam etti. Hayal sakin kalmaya özen göstererek ona doğru birkaç adım daha attı. Ama nedense ürküyordu Giray'dan. Arda'ya ne kadar kendini yakın hissetmişse, Giraya da bir o kadar uzak hissetmişti her zaman kendisini. "Sen de ister misin?" "Ben gündüz vakti içmem. İçmediğimi de biliyorsun üstelik." "Evet biliyorum… Ne oldu Hayal? Sen benim odama fazla gelmezsin. Bir sorun mu var?" Aslında lafı dolandırmadan konuya girmiş olduğu için rahatlamıştı Hayal. Hemen derdini söyleyip çıkacaktı o odadan… Ellerini birbirine kenetleyerek baktı Giray'a. Ceketini çıkarmış, kravatını da gevşetmişti. "Ben Arda'yla birlikte çalışmak istemiyorum." Hiç uzatmadan direkt konuya girmişti. İsteklerini açık bir şekilde dile getirmeye alışmıştı. Giray ise Hayal’in sözlerinden sonra tek kaşını kaldırarak, "Sebep?" diye sordu. "Arda'yı bilmiyormuş gibi sorma sebebini. O bu işe destek değil köstek olur ancak." "Ona bir şans vermezsek kendini nasıl ispatlayabilir sence Hayal?" "Elbette ona bir şans verme demiyorum. Ama hemen böyle büyük bir işi ona vermek ne kadar doğru bu tartışılır işte." "Bu işin altından kalkamaz diyorsun yani?" "Kalkamamakla kalmaz bizim de ayağımıza bağ olur." Giray şaşkınlığını gizlemeye çalışarak baktı Hayal’e. Bu konuşma tarzı Hayal’e hiç uymuyordu. Onun o güzel ağzından hiçbir zaman böyle sözler duymamıştı daha önce… Bu nedenle şimdi neden böyle konuştuğunu anlayamamıştı. Evet Arda bu zamana kadar çok sorumsuz davranmış olabilirdi, ama konu iş hayatına gelince Arda'nın da durulduğunu biliyordu Giray. Bu nedenle fikrinden vazgeçmeyecekti. Bunu çok sevdiği nişanlısı istese bile yapmayacaktı. "Ben son sözümü söyledim Hayal. Bu iş seninle Arda'nın. Ona doğru yolu göstereceğine eminim." Hayal, hayal kırıklığını saklamaya gerek görmeden baktı Girayı'n kararlı gözlerine. Bu adam sinir ediyordu kendisini. Dediğim dedik hallerinden nefret ediyordu. "Beni dinlemediğin için çok pişman olabilirsin." Hayal ağzından çıkan bu sözlere kendide inanamıyordu, ama içinden geçenlerdi bunlar… İçinden bir ses bu işin sonunun iyi bitmeyeceğini söylüyordu. "Ne demek istiyorsun? Yoksa benim bilmediğim başka bir şey mi var?" "Evet var... Arda'ya aşık olduğum gerçeği mesela." diye geçirdi içinden… Ama bunu kelimelere dökemezdi… "Hayır ama hissediyorum. Neden bir kere olsun benim istediğimi yapmıyorsun?" Giray elindeki bardağı bırakarak Hayal’e doğru iyice yaklaştı ve onun uzaklaşmasına izin vermeden onu kollarının arasında hapsetti. Hayal'in yüzünün aldığı şekli zevkle izledi. Sevgili nişanlısı bu sefer çok hazırlıksız yakalanmıştı… "Benden ne istedin de yapmadım şimdiye kadar?" diye sordu boğuk bir sesle. Hayal’e yakın olmak tüm duyularını harekete geçiriyordu. "Benim... Gitmem lazım..." Çok güç çıkmıştı kelimeler dudaklarından. Giray'ın kollarında kendini hiç iyi hissetmiyordu. Korkuyordu ondan nedense. Ona yakın olmaya dayanamıyordu. Özellikle burnuna gelen alkol kokusu nedeniyle midesi bile bulanmaya başlamıştı. "Neden? Bugün başka bir görüşmen olmadığını çok iyi biliyorum." Giray, Hayal’e şaşırma fırsatı vermeden onun dudaklarını kendi dudaklarıyla kapatmıştı bile. Hayal'in kurtulmak için çırpınması daha çok tetikliyordu Giray'ın ona karşı olan arzusunu. Bunca zaman onun o güzel dudaklarının tadına bakmadan nasıl yaşayabildiğine hayret ediyordu o anda. Elinin birini belinden çekerek, kızın saçlarının arasına daldırdı. Ne kadar da güzeldi saçları... Yumuşacık, ipek gibi… Diliyle Hayal'in dudaklarını aralamaya çalıştı ısrarla. Ama Hayal'in bir anda kaskatı kesilmesinden sonra şaşkınca durdu. Hayal bu defa ne kurtulmaya çalışıyordu, ne de karşılık veriyordu. Hiçbir tepki yoktu… Yavaşça dudaklarını onun dudaklarından ayırıp, gözlerini açtığındaysa Hayal'in o içler acısı halini gördü. Gözyaşları yanaklarından süzülürken, sessizce ağlıyordu. Bu sebeple de makyajı akmış, çok perişan görünüyordu…Yapmış olduğu hareketten pişman değildi Giray… Hayal onun nişanlısıydı ve elini tutmaktan başka bir davranışta bulunmamıştı bunca sene… Ama artık dayanamıyordu onun özlemine. Sadece ondan hak ettiğini almıştı. Bunun için özür dilemeyecekti ondan. Ama onun ağlamasına da dayanamazdı... "Hayal…" "Bırak beni… Yalvarırım bırak." Onun titreyen sesini duyduktan sonra bırakmıştı Hayal’i. Serbest kalır kalmaz odadan kaçarcasına çıktı genç kadın. Nasıl göründüğünü fark edecek halde değildi. Giray'ın sekreterinin şaşkın bakışlarını görmeyerek tuvalete attı kendisini. Ancak o zaman dağılmış halinin farkına varabildi. Ama bu halini görmek ağlamasının şiddetini daha çok arttırmıştı. Nefret ediyordu Giray'dan… Onun kendisini zorla öpmüş olduğuna hâlâ inanamıyordu. Musluğu açarak yüzünü yıkadı ve en çokta dudaklarından onun dudaklarının izini silmek için uğraştı… Onun kendisini öpmesine bile dayanamazken onunla evlenemezdi. Bir şekilde kurtulacaktı ondan. Bir şekilde son verecekti bu deliliğe. Aynada gördüğü yansımasındaki kararlı bakışlar onu bile korkuttu bu sefer. Bu sefer kararlıydı…Yapacaktı bunu… Ne verdiği söz, ne de aile dostlukları umrundaydı. Başkaları için kendini kurban etömeyecekti… Giray'ın gerektiğinde ne kadar ileri gidebildiğine şahit olmuşken, devam edemezdi… Etmemeliydi… *** Arda odasında ne yapacağını bilmeyerek dolanıyordu. Şirket işleri düşündüğünden de sıkıcıydı… Ve yapacak bir işinin olmaması çok çok daha sıkıcıydı. Koltuğuna oturduktan sonra ayaklarını masaya uzattı. Ellerini de kafasının altına koyarak düşünmeye başladı. Toplantı odasında nasıl o kadar delirebildiğine şaşırıyordu… Hayal’in kokusunu daha çok duyabilmek adına çok fazla yaklaşmıştı ona. Hem de çok tehlikeli bir şekilde... Eğer Hayal kafasını çevirip kendisine baksaydı, ne yapabileceğini düşününce yüzü hoşnutsuzlukla buruştu… Az kalsın ağabeyinin nişanlısını öpecekti! Kesinlikle delirmiş olmalıydı… Ne kadar kötü bir kardeş olursa olsun bu kadar adi bir adam değildi. Böyle bir yakınlık bir daha asla olmayacaktı! Daha fazla bu şekilde devam edemeyeceğine karar vererek kalktı oturduğu yerden. Biraz hava alsa çok iyi olacaktı. Odasından çıktıktan sonra asansörlerin bulunduğu bölüme doğru ilerledi.Tam o sırada karşıdan kendisine yaklaşmakta olan Hayal'de takılı kaldı gözleri. Hayal saçlarını toplamış, yüzü şiş bir şekilde yürüyordu. Gözleri de yerdeydi üstelik. Çok kötü görünüyordu. İçindeki telaşa engel olamayarak onun yanına doğru ilerledi. "Hayal… Ne oldu sana? Iyi misin sen?" Hayal duyduğu sesle birlikte irkilerek kaldırdı başını yerden. Arda kendisine şefkatle bakıyordu… "İy-iyiyim," diye kekeledi. "Hiç iyi görünmüyorsun ama… Ne oldu sana?" "Bir şey olmadı… Beni merak ettiğin için teşekkür ederim ama işlerim var… izninle..." Yanından geçip uzaklaşmak isteyen Hayal'i kolundan çok hafif bir şekilde tutarak durdurdu. "Ben de dışarı çıkıyordum biraz hava almak için. Sen de benimle gelmek ister misin? Hem birer kahve içeriz bir yerlerde." Hayal doğru duyup duymadığından emin olamadı önce. Sonra Arda'nın yüzündeki tatlı gülümsemeyi görünce onun sözlerinde samimi olduğunu anladı. Aslında ne cevap vermesi gerektiğini bilememişti. Daha az önce ondan uzak durmak için Giray'la konuşmamış mıydı? "Hadi ama… Bana öyle bakma. Biz seninle eskiden çok fazla zaman geçirirdik unuttun mu? Bir kahveden ne çıkar ki?" Nasıl unutabilirdi ki onunla yaşadıklarını... O günleri düşünmek bile gülümsetmeye yetmişti Hayal’i ve aynı zamanda kararını vermişti. Birkaç saat mutlu olmak onunda hakkıydı. Gülümseyerek, "Nereye gidiyoruz peki?" diye sordu. Arda da ona aynı şekilde gülümseyerek cevap verdi. "Her zamanki yerimize…Deniz kenarındaki küçük çay bahçemize." Birlikte asansöre doğru ilerlerken hâlâ gülümsüyorlardı birbirlerine. Ve belki de ilk defa bu küçük kaçamağın nelere sebep olacağını düşünmeden baktılar birbirlerinin gözlerinin içine.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE