"Kahven soğudu."
Bakışlarını önündeki mavilikten çekerek karşısında oturan adama çevirdi. "Ne işim var benim burada? Niye bunu yapıyorum kendime?" diye geçirdi aklından. Oysa bir saat önce nasılda küçük bir kız çocuğu gibi sevinmişti onunla tekrar eski günlerde olduğu gibi bu çay bahçesinde vakit geçirecek olmalarına. Şimdiyse önündeki denize bakarak, kendi kendine içinde bulundukları durumu hatırlattı. "Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz... Ne ben o eski Hayal’im, ne de karşındaki adam senin çocukluğundan beri aşık olduğun adam. Ben Giray’la nişanlıyım, onun ağabeyiyle... Bu durumda nasıl eskisi gibi olabilirki her şey?"
"Hayal?"
Çay bahçesine adımlarını attıktan bu yana Hayal bir ruhtan farksızdı adeta. Bunu Arda da fark etmiş, ne kadar konuşmak için çaba göstermiş olsa da Hayal’in aklının başka bir yerde olduğu açıktı. Acaba Giray’la kavga mı etmişlerdi? Bu yüzden mi o kadar perişandı? Nedenini bilmediği bir öfke sardı tüm benliğini. Ağabeyinden nefret ediyordu... Herkesin hayatını cehenneme çevirmeyi bir şekilde başarıyordu işte… Ama Hayal’den ne istemişti? O, o kadar masum ve narindi ki... Insan o incinecek diye çok korkardı… Onu kırmayı kimse göze bile alamazdı. Sonunda derin bir nefes alıp verdi Arda… Nelerde düşünüyordu böyle. Bu kadar ince düşünceli biri olduğunu hiç bilmezdi doğrusu. Nedense söz konusu Hayal olduğunda, birçok şeyin yeni yeni farkına varıyordu…
Hayal soğumuş olan kahvesinden bir yudum aldı ve tekrar bakışlarını Arda’nın yüzüne çevirdi…Ona itiraz etmek yerine peşine takılmıştı Hayal. Şimdiyse hata yaptığını biliyordu. Arda’yla bir arada olmak ona hiç iyi gelmiyordu… Giray’a ilgi duymak için kendisini zorlaması gerekirken, o ateşe körükle gidiyordu resmen. Arda’nın hayatına daha fazla dahil olmasına izin vermemeliydi.
"Teşekkür ederim."
Arda şaşkın şaşkın baktı Hayal’in gözlerinin içine. Neden teşekkür etmişti şimdi bu kız durup dururken?
"Neden?" diyerek arkasına yaslandı.
"Buraya gelmek iyi geldi…Gelmeyeli uzun zaman olmuştu."
"Yaklaşık iki sene."
Arda’nın en son ne zaman buraya geldiklerini hatırlaması şaşırtmıştı Hayal’i. Onun böyle ayrıntılara dikkat etmediğini sanırdı oysaki…
"Evet... Hafızan kuvvetliymiş doğrusu," derken dudakları alayla kıvrıldı...
Arda’nın yaşadığı her şeyi beynine kazıma gibi bir özelliği vardı anlaşılan. Acaba her çıktığı kızı da hatırlayabiliyor muydu? Onu hâlâ kıskandığı için nefret etti kendisinden. Oysa aşmış olması gerekiyordu bunları. Arda yine aynı Arda idi işte. Değişen hiçbir şey yoktu…Arda'nın gözlerinin içine dikkatle baktı bu sefer. Bir şeyler başka mıydı yoksa? Eskisi gibi sıkılıyomuş gibi bir ifade yoktu Arda’nın yüzünde… Ayrıca masaya oturduklarından beri gözlerini bir dakika bile ayırmamıştı Hayal’den. "Tuhaf," dedi içinden… Arda çok başka görünüyordu sanki. "Saçmalama Hayal…Nasıl başka olabilir ki? Aynı umursamaz adam işte," diye uyardı onu içindeki ses…
"Eee anlatmayacak mısın?"
"Neyi?"
"Seni neyin veya kimin bu kadar üzdüğünü."
Hayal bakışlarını kaçırarak kahvesinden bir yudum daha aldı. Arda'nın ne kadar dikkatli bir adam olduğunu unutmuştu açıkçası… Merak ettiklerini öğrenene kadar da rahat edemeyecekti, biliyordu. Ama bu yine de ona her şeyi anlatacak olduğunu göstermezdi.
"Kimse üzmedi beni. Bunu da nerden çıkarıyorsun?"
Arda, 'Boşuna uğraşma,' dercesine baktı Hayal'in gözlerinin içine. Bu kızı çocukluğundan beri tanıyordu… Ne zaman doğru ve ne zaman yalan söylediğini çok kolay anlayabiliyordu bu nedenle…
"Hayal… Ben seni tanıyorum ve şirketteyken ağlamış olduğun her halinden belliydi. Neden ağladın? Aslında kim ağlattı diye sormam gerekiyordu belki önce, ama bunu yapsa yapsa anca abim yapar, ondan dolayı boşuna zamanımızı harcamamıza gerek yok…Direkt konuya girelim bence…"
Arda’nın bu kendini beğenmiş hallerine sinir oluyordu Hayal. Ona neydi ki? Ağlamışsa ağlamıştı. O artık küçük bir kız çocuğu değildi ki birine gidip Giray'ı şikayet etsin. Hem şikayet edecek olsa bile, bu kişi asla Arda olmazdı!
"Giray'la tartıştık. Sorun yok yani… Her çiftin arasında olabilecek şeyler."
"Haklısın... Her çiftin arasında olabilecek şey bunlar. Ama sorun şu ki, siz asla normal bir çift olmayı başaramadınız. Bu nedenle bu sebep çok saçma geliyor bana."
Hayal sinirle kıstı gözlerini…Bu adam kendini ne sanıyordu böyle? Neden kendi işleriyle ilgilenmiyordu?
"Bizim ilişkimiz hakkında yorum yapacak en son kişi sensin sanırım."
"Neden? Ben ikinizi de çok iyi tanıyorum… Ve senin Giray'la mutlu olamayacağını görüyorum."
"Kim demiş mutlu olamam diye?"
-"Hayal... Sen abimi idare edemezsin. Giray her zaman istediklerini almaya alışkın biri olmuştur. Günün birinde sana emirler yağdırmaya başlayacak… ikimizde senin asi bir ruha sahip olduğunu biliyoruz. Emir almaktan hoşlanmayacaksın ve sürekli kavga edeceksiniz. Böyle bir evlilikte nasıl mutlu olabilirsin?"
"Bu saçmalıkları daha fazla dinleyecek değilim. Artık kalksak iyi olur. İşler beklemez ne de olsa," diyerek ayaklandı Hayal.
Hayal’in yine kendini sakladığını biliyordu Arda. İstese onu sıkıştırmaya devam eder, istediği her şeyi öğrenebilirdi ondan. Ama yapmayacaktı bunu... Onun içindekileri tıpkı eski zamanlarda olduğu gibi zorunlu olmadan kendisine dökeceği anı bekleyecekti…
"Haklısın… Senden öğrenecek daha çok şeyim var gibi görünüyor."
***
O günden sonraki günlerde birbirlerini daha önce hiç olmadıkları kadar çok görür olmuşlardı. Üzerinde çalıştıkları proje olmasaydı, bir araya doğru dürüst gelemeyeceklerinin ikisi de farkındaydı. Bunun haricinde Arda'daki başarı hırsını görmek Hayal’i şaşkınlığa uğratmış, ama aynı zamanda onun işini ciddiye alması da sevindirmişti. Arda bu sefer gerçekten de kendisi için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bunu kim olursa olsun kolaylıkla fark edebilirdi…
"Bugünlük işimiz bitti. Gidebilirsin istersen."
Arda diz üstü bilgisayarını çantasına yerleştirirken, göz ucuyla da Hayal’in tüm hareketlerini inceliyordu. Onunla bir haftadır birlikte çalışıyorlardı ve bu 1 haftada oldukça resmilerdi birbirlerine karşı.
"Seni evine bırakabilirim istersen."
Hayal'in cevap vermesine bile gerek kalmadan, arkasından gelen sesle birlikte yüzü asılmıştı Arda'nın…
"Onu ben bırakırım, sen zahmet etme," diyerek odaya adımını attı Giray.
Hayal'in bakışları Arda ve Giray arasında gidip geldi. Sonunda Giray'ın yüzünde sabitledi.
"Gerek yok… ben kendi arabamla geldim bugün."
"Seninle konuşmamız gerekiyor hayatım."
Arda o an abisinin üzerindeki bakışlarını fark etti… Anlaşılan konuşacakları çok özel şeylerdi ve Arda'nın gitmesini bekliyordu.
"Ben de gidiyordum zaten."
Odadan çıkmadan önce son kez Hayal’in yüzüne baktı…Nedense huzursuz görünüyordu…
"Yarın görüşürüz… İyi akşamlar."
"Sana da."
Hayal, Arda odadan çıktıktan sonra bakışlarını tereddütle Giray'ın gözlerinin içine çevirdi. O günden sonra hiç başbaşa kalmamış ve birbirleriyle konuşmamışlardı. Şimdi bu yüzden biraz huzursuzdu açıkçası… Bir an Arda'ya 'Gitme burada kal,' demek bile geçmişti içinden. Gizlemek anlamsızdı. Giray'dan çok ürküyordu..
"İş ile ilgili bir problem mi var?"
Giray başını sallayarak, "Hayır," dedi. Sonra bakışlarıyla Hayal'i baştan ayağa süzdü… Onun bu inceleyici bakışlarından rahatsızlık duyarak yanındaki sandalyeye oturdu genç kadın.
"Eee… Ne konuşacaksın benimle?"
Giray, Hayal’e gülümserken vereceği bu haberi nasıl karşılayacağının hayalini kuruyordu kafasında. İlk kez kimseye danışmadan bir karar almıştı.
"3 hafta sonra nereye gitmek istersin? İspanya mı yoksa Fransa mı?"
Hayal duyduklarına bir anlam verememişti. 3 hafta sonra neden bir yere gitmesi gerekiyordu ki? Hem iş sebebiyle gidiyorsa neden kendisi seçecekti yerini?
"Anlamadım?"
"Aaa tabi… Henüz hiçbir şey bilmediğini düşünürsek bir anlam veremedin sen benim bu soruma."
Hayal hâlâ çok şaşkındı. Nedense içinden bir ses Giray'ın onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığını söylüyordu…
"Açık konuş benimle Giray. İnan bana aklımı senin kelime oyunlarına veremeyeceğim, çünkü çok yorgunum… Bir an önce eve gidip uyumak istiyorum."
"Haklısın… Uzatmanın bir anlamı yok. Hem eminim bu haberi alınca çok sevineceksin."
Hayal, "Hadi söyle artık," dercesine dikmişti gözlerini Giray'ın yüzüne.
"3 hafta sonra, Cumartesine nikâh günü aldım," dedi sonunda.
Hayal'in ağzı açık kalmıştı bu haber karşısında. Doğru duyup duymadığını anlamak istercesine baktı Giray'ın yüzüne.
"Ne dedin sen?"
"3 hafta sonra evleniyoruz dedim. Karım oluyorsun. Balayımızı nerede yapmak istersin sevgilim? Seçimi sana bırakıyorum. Gerçi bana kalırsa Fransa ideal ama ispanya da…"
Giray'ın sözlerini duymuyordu artık… Tek bir şeye odaklanmıştı Hayal, o da 3 hafta sonra ömrünün sonuna kadar bir ölüden farkının kalmayacağına…