6.BÖLÜM

2023 Kelimeler
Sevgili yatağımdan zar zor kıçımı kaldırıp, kapıya doğru ayaklarımı sürüye sürüye yürüdüm. Gerçekten nefret ediyordum, yatağımdan ayrılmaktan. Hele üstüne üstlük bugün ki kadar olaylı bir günü hayatım boyunca geçirmemiştim. Yetmezmiş gibi üşütmüştüm. Her ne kadar ağustosun sıcağında da olsak boru değildi. Bir ton ıslak kalmıştım. İki de bir yavru kediler gibi hapşurup duruyordum. Bizimkilerin yanına indiğimde annem ve abim etleri sosluyordu. Babam ise salatayı yapıyordu. Her ne kadar burada bana ihtiyaç yokmuş diyip odama koşmak istesem de annemin saçlarımı tek tek elime vereceğini bildiğim için sustum "Ooo Sevda hanım erken teşrif etmişsiniz sarayınıza." Sitemli sitemli benimle konuşan abimin suratına bir tane çakmamak için zor tuttum kendimi. Adama ultra ultra gıcık oluyordum bugün. Yine de bizimkilerin yanında bir şey çaktırmayıp, sustum. "Oğlum dokunma kızıma, ne olmuş kırk yılın başında bir gezmek istediyse hoş o da nasip olmamış ama. " Gerçekten aşıktım babama, sevgilim her durumda gayet güzel savunabiliyordu beni. Anlamıyordum nasıl böyle pamuk yürekli bir adamdan abim gibi vicdansız gönül almayı bilmeyen, kalp kıran bir çocuk olabilmişti. " Aman baba sende laf ettirme 'prensesine' tamam bir şey demedik." İmalı imalı prenses demesi aslında o bir yer fıstığı, demekti. Kendine göre ezikliyordu beni beyinsiz. İnsanın abisini seçememesi çok kötüydü gerçekten. Gerçi direk istemiyorum tuşu olsaydı keşke ve abim puf diye buhar olup atmosfere karışsaydı. Kendi kendime adamı gömüp duruyordum. Vicdanımın sızlamasıyla tövbe yarabbim dedim içimden. Allah ailemin acısını gostermesin. Terazi burcu olduğumu anladınız değil mi ? "Anne sofrayı nereye kurayım. Bahçeye mi salona mı?" Elinde ki eti bırakarak biraz düşündü. "Bahçeye kur kızım. Eve mangal kokusu gelmesin." Haklıydı kadın. Yedi yirmi dört psikopatlar gibi elinde bezle dolaşıyordu. Her şeyin bir yeri vardı. Ve asla annemin düzeni bozulmamalıydı. Biz küçükken dolapların içini açıp dağıtmayalım diye, hepsini kulplarından bağlarmış. Hele temizlik yaptığı günler kanepelerin üstünden kalkmak yasaktı. Afedersiniz çişimiz gelse dahi kucağın da bizi lavaboya getirip götürürdü. Temizlik hastası psikopat bir annem vardı anlayacağınız. Laf aramız da başkasının evine giderken ayağına beyaz çorap giyip eve geldiğin de temiz olup olmadıklarını çoraplarından anlardı. Şükürler olsun ergenlik yıllarımda beyaz çorap giymeyi kesmiştim. Süt beyazı, beyaz çoraplarımız. Ölümlerden ölüm beğenin anlayacağınız. Uflayarak merdivenlerden indim. Önce bahçeyi süpürüp temizlemem gerekiyordu. Elime çalı süpürgesini alıp baştan aşağı güzelce süpürdüm. Daha sonra binamızın girişin de ki masa ve sandalyeleri taşıdım. Ev de üç erkek varken bu işleri benim yapmam normalmiydi acaba? Daha sonra tekrar yukarı çıkarak masa örtüsünü ve bardakları indirdim. " Kerem, tabakları, ve çatal bıçakları aşşağı getirir misin?" Arkamdan oflayıp poflayan kardeşimi umursamadan tekrar bahçeye çıktım. Neymiş efendim bir bırakmamışız beyimiz kitap okusunmuş. Ben bu yorgunlukla yaptığım işleri söylemiyordum. Tabi ki paşa paşa getirecekti o tabakları. Getirmeyince çirkefleşeceğimi bildiği için. Arkamdan gelen hışırtıyla " Aferin adam olucaksın da gözlerim görecek mi bilmiyorum?" Kerem'in ses ve tepki vermemesiyle arkamı döndüm. " Huzeyfe kapı pervazına yaşlanmış beni izliyordu. Her ne kadar ayı mı oynuyor ne bakıyorsun demek istesem de, adamın bugün yaptığı onca şeyden sonra direk terslemek istemiyordum. Gece uzundu sonuçta tersleyecek bolca vaktim olacaktı. "Sen miydin? Ben kerem zannettim de ondan öyle konuştum kusura bakma. Abim yukarı da iner ama birazdan geç otur istersen." Diyerek elimle plastik sandalyeleri işaret ettim. Kafa sallayarak sandalye ye doğru yürüdü. " Yardım edilecek bir şey var mı?" He var diyip eline bardakları tutuşturmak istiyordum da. Birazdan annemin inip söyleneceğini bildiğim için hayır anlamında kafa salladım. O ise sandalyeyi es geçip köşeye doğru yürüdü. Cebinden sigarasını çıkartıp yaktı. Bu adamı her gördüğüm de sigara içiyordu. Aklım da Huzeyfe, sigarası ve gıcıklıkları olarak kalacaktı. İç sesim inşallah diye geçirse de hemen susturdum onu. Şuan hiç sırası değil di. " Ya abla sen benim başıma bela mısın? Ne güzel sen üniversitedeyken evimiz çok huzurluydu. Alt tarafı iki tabak indireceksin aşşağı onu da bana yaptırıyorsun. " Arkamdan Kerem'in öküz gibi anırmasıyla gözlerimi devirip ofladım. Çocuğun ben yokken fabrika ayarları bozulmuştu. Annemin topuklu terlikleriyle dayağı bir güzel haketmişti artık. İçeri girdiğin de Huzeyfe'yi fark edip susmuştu. Elinde ki tepsiyi masanın üstüne bırakınca, kafasına şaplağı hafiften geçirdim. " Ne biçim konuşuyorsun sen ablanla köpek herif, o yüzden mi beni her gün arayıp abla abim beni her gün dövüyor, gel tek başıma baş edemiyorum. Diyip ağlıyordun." Eliyle vurduğum yeri ovalayıp "Abla ne vuruyorsun ya acıdı. " Diyince kıyamayıp bende ovaladım başını. Huzeyfe ise dayanamayıp kahkaha atmıştı. Çok güzel güldüğünü söylemiştim değil mi? "Huzeyfe abi hoş geldin. " Elinde ki izmariti yere atıp, ayakkabısıyla basıp söndürdü. Benim az önce özene bözene süpürdüğüm yere yapmıştı hem de bunu. İçimden ya sabır sus Sevda adam misafirimiz ayıp olur desem de gözüm seğirmişti bir kere. La havle diyerek Kerem'in getirdiği tabakları dizmeye başladım. "Hoş bulduk Aslanım nasıl gidiyor." İkisi sohbete dalıp benim varlığımı unutmuşlardı. "Selamın aleyküm ahali!" Diyerek içeri dalan Cihangir'e baktım. Kim davet etmişti bu öküzü şimdi. Selamına cevap vermeden işlerimi bitirip tepsiyi elime aldım. Yukarı çıkıp salatayı ve mezeleri getirmem gerekiyordu. Huzeyfe ve Kerem'le selamlaşıp bana doğru yürümeye başladı. "Ne bu surat kız? Hem aradım niye açmıyorsun? " Ciddi ciddi bu soruyu soruyor mu diye yüzüne baktım. Küstüm arkadaş trip atıyorum anlamak bu kadar zor mu? Ağzımın içinden görmemişim diye geveleyip omuz silktim. Umrum da değilsin defol git başımdan demek oluyordu bu. " Tabi bu tepkiyle karşılaşacağımı bildigim için hazırlıklı geldim." Koşa koşa dışarı çıkınca çevremde hiç normal insan olmadığını bir kere daha fark ettim. Huzeyfe ve Kerem'in de dikkatini çekmişti aramızda ki saçma diyalog. Cihangir ise elinde çelenkle içeri girince, biri mi öldü diye endişelendim önce, çelengin üstünde affet beni yazısını görünce dayanamayıp kahkaha atmıştım. Ciddi ciddi adam çelenkle evime gelmişti. "Kızlara sordum çiçek al dediler. Bende Sevda'ma küçük buketleri almayacağıma göre en büyüğünden yaptırayım, dedim. Nasıl affettin mi beni kız?" Önce yüzüne baktım. Ciddi mi diye ciddi olduğunu görünce dayanamayıp dizlerime vurarak gülmeye başladım. Gözümden yaş gelene kadar karnımdan tutup güldüm. Kerem de benim gibi kahkaha atarak gülüyordu. Tabi saçma sapan Cihangir'e tokat ve yumruk atarak. Çocuk seviyordu yakın teması. "Cihangir abi sen ciddi misin ya. Gerçekten gidip ablama seni affetsin diye çelenk mi aldın. Hahahahaha abi yanlız bunu biz normal insanlar ahahahaahah cenazeler de kullanıyoruz." Kerem'in gülmekten zar zor anlatabildiği şeyde daha çok komiğime giderken daha fazla dayanamayıp dizlerimin üstüne çöküp gülmeye devam ettim. Tamam Huzeyfe'nin yanında hayvan gibi anırmak istemiyordum ama kendime engel olamıyordum. " Sevda ne kişniyorsun kızım sesin en üst kattan duyuluyor." Diyip elinde etle içeri giren abim"oha bu ne lan Cihangir hayvan mısın olum sen?" Elinde ki etleri masanın üstüne bırakarak yaşadığı anın gercek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. "Lan bacım seni affetsin diye çelenk mi yaptırdın olum? Hayvan ben bile çelengin bir kıza verilmeyeceğini biliyorum." Diyerek kahkaha attı. Cihangir sağolsun gecemiz daha başından çok eğlenceli başlamıştı. "Lan bir dakika sen ne yaptın da, Sevda seni affediyor. Hayırdır olum neler dönüyor lan sizin aranız da." "Lan ne bileyim ben? Gösterişli olsun, Sevda beni affetsin diye en büyüğünden yaptırayım dedim. Olum sizde düşmüş eşşek arıyorsunuz binmek için. Boku yedim, daha kırk yıl susmazsınız. Hop lan hop ne olacak sabah çocuklardan dolayı Sevda trip atıyordu bana, gönlünü alayım dedim." Allah'tan deniz konusunu söylememişti. Yoksa ömür boyu abimin çenesi çeker dururduk. Tabi abime bacını bugün denize attım deseydi. Abim mangal da kendisini cızbız ederdi. O sırada Huzeyfe ile göz göze geldiğimiz de, hayatınız yalan bakışı atmıştı resmen. Tabi yalan parayla olsa kredi çekip söyleyebilirdim. Elimi Cihangir'e uzatıp beni yerden kaldırmasını bekledim. Çekip kaldırdığın da ise, kollarımı açıp sarıldım. "Teşekkür ederim. Dünya gözüyle böyle bir hediyeyi bana layık gördüğün için." Diyip, tekrar kahkaha attığım da etrafında bir tur döndürdü beni, kahkalarımın arasın da. Abimle Kerem de deli bunlar bakışlarını atıp işlerine geri döndü. "Huzeyfe kardeşim hoş geldin. Kusura bakma bu dingillerin yüzünden fark edemedim seni." Anlamıyordum ki neden adama sanki kutsal topraklardan gelmiş gibi davranıyorlar dı. Alt tarafı karşı binadan gelmişti. Huzeyfe ise kaşları çatık bir şekilde beni ve Cihangir'i izliyordu. Abimle mevzudan gelmiş gibi tokalaşıp kafa vurmuşlardı. Etrafım gün geçmiyordu ki yeni bir kıroyla dolsun. Biraz sohbet ettikten sonra ikisi mangalın başın da sohbet etmeye başladılar. Biz de Cihangir'e masaya oturup Şeyma hakkın da konuşmaya başladık. Bugün olanları anlattığım da ise iki kez abimi dövmek için kalktı. Tabi ikisin de de elini kolunu zar zor tutup oturttum. Gerçekten bıraksam hiç düşünmeden kalkıp abime kafa göz dalabilirdi. Yarım saat kadar daha durum değerlendirmesi yaptık. Evirip çevirip lafı aynı yere getiriyordu. 'Senin bu abin adam olmaz kızım.' ' Bırak ta kalkıp kafasını gözünü dağıtayım şunun. ' 'Sevda valla bak bunu dövmezsem uykum gelmez bugün. ' 'Uyamam diyorum yavrum. Anlamıyor musun?' Annemlerin amcamların ve Sevim teyzenin gelmesiyle, herkes sofraya oturdu. Gözlerim amcamı ve babamı gördükten sonra Huzeyfe'nin babasını aradı. Piknikte de görmemiştim. Mahallede de hiç karşılaşmamıştık. Bu eksikliği anneme soracağımı aklıma not ettikten sonra. Herkesten sonra içeri giren Şeyma'ya takıldı gözlerim. Sabah yanım da hüngür hüngür ağladığını görmesem inanmazdım şuan ki halini gördükten sonra. Şort ve askılı büstiyerle inmişti. Tabi ki istediğini giyebilirdi. Karışmak hiç birimizin haddine değildi ama, Şeyma da benim gibi rahatına düşkündü. İkimiz de erkek gibi oturup kalktığımızdan şort ve etek gibi şeyler de pek fazla rahat edemezdik. Bu durumu fazla kurcalamayarak yanına gidip sarıldım. Sanki en yakın arkadaşım askerden gelmiş gibi hissediyordum. İçeri giren herkes önce çelengin şokuna girip sonra da kahkaha tufanına kapılıyordu. Huzeyfe ise neye gülüyor bu gerizekalılar bu kadar bakışı atıyordu bize. Abim dışın da pek fazla kimseyle muhattap olmuyor masadan biri soru sormadıkça konuşmuyordu. Haspam pek fazla keyif alamıyordu, demekki. Güle oynaya yemek faslını bitirdiğimiz de. Şeyma'yla yukarı çay demleye çıktık. Türkiye'nin en çok çay tüketen ailesi olarak tarihe geçebilirdik. Resmen günde on defa çay demliyorduk. Çayı ocağa koyduktan sonra Şeyma'yla benim odama çıktık. Terasta sigara içecektik. Terasa çıkıp yerde ki minderlere oturduk. Şeyma'yı bildim bileli paket taşımamış. Her zaman dudak tiryakisi bir insan olmuştu. Bazen bu duruma özeniyerdum. Ben bir saat sigara içmesem baş ağrısından kerem'i dövüyordum. Tabi şimdi eşşek kadar adam olmuştu artık gücümün yetip yetmeyeceği de muammaydı. Şeyma'ya bakarak gülümsedim. "Nasılsın?" Omuz silkti. " Nasıl olayım bildiğin gibi "dediğin de gözlerimi kırparak gülümsedim. Her zaman yanındayım demekti bu. Kuzenim de ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştı. Sol gözünden akan tek damla yaşı hızlıca silip gülümsedi. Çok zordu bu duygu. İçin yanarken hiç bir şey olmamış gibi davranıp gülümsemek zorunda kalmak. En acısı da insanlara hiç bir şey belli etmemeye çalışmak. Yemek boyu gözüm abimin üstündeydi. Bir kaç defa Şeyma'nın her eğildiğin de açılan göğüs dekoltesine tip tip baktığını görsem de pek fazla bir şey anlayamamıştım doğrusu. "Hatta bir ara ne bakıyon kızım" dediğin de, annem köpek gibi dalaşmayın diyerek susturmuştu ikimizi de. Yoksa önümde ki kemikleri uzağa fırlatıp, git öte de ye yemeğini dememek için çok zor tuttum kendimi. Öyle bir şey yapsaydım büyük ihtimalle bir smak dovn maçı bizi bekliyor oluyordu. Abim di bu herşey beklenirdi. "Artık onun için hiç bir şey yapmıcam. Sevda uzaktan sevmeye devam etmicem. Hatta karşıma biri çıkarsa geri tepmicem asla. Değerlendirmeye Alıcam. Onun için boşu boşuna göz yaşı dökerek geçireceğim bir dakikam bile kalmadı artık." Yine ve yeniden Şeyma'nın haklılığıyla bünyem sarsıldı. "Hakkınız da hayırlısı olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimden ve bu durum gerçekten beni çok üzüyor. Ama önemli olan senin mutluluğun içinden nasıl geliyorsa öyle davranmalısın. " "Teşekkür ederim beni bir an bile yanlız bırakmayıp, desteğini esirgemediğin için." "Saçmalama kızım bu benim yapmam gereken şey asla fazlası değil." Gerçekten Şeyma'nın yerinde ben olsaydım. Ben de ondan aynı desteği beklerdim. Böyle kötü günler de insan dostunu düşmanı nı tanıyordu. Biraz daha sohbet edip ben çayı Şeyma ise çay bardaklarını aşağı indirdi. Çayları doldurup tepsiye dizdim. Herkese dağıtmıştım. Bir tek maç sohbeti yapan abim ve Huzeyfe kalmıştı. İki hanzonun bir araya gelipte başka bir konudan konuşmasını düşünmek aptallık olurdu zaten. Her ikisi de koyu galatasaraylıy dı . Abimin zaten tuttuğu takımı biliyordum. Ama Huzeyfe'nin Galatasaray'dan bahsederken gözlerinin içi parlıyordu resmen. Benim geldiğimi görünce, abimden gözlerini çekip bana baktı. Şeytan elin de ki çay tepsisini üstüne dök diyordu ama abimin bakışları altın da yapamazdım. Önce Huzeyfe'ye daha sonra da abime verdim. Göz göze gelmemeye çalışarak hızlıca uzaklaştım. Göz göze gelmiş olsaydık. Bu sefer gerçekten adamı yakabilirdim. Çay tepsinini masanın üstüne bırakıp, gelen hapşırık yüzünden kedi gibi mırıldanıp hapşırdım. "Tabi kızım üstünde ki kılıkla kıyafetle dikkat etmeyip denize düşersen olacağı bu." Annemin ağzından kaçırdığı cümleyle Sevim teyze'nin ve abimin gözü üstüm de kalmıştı. Kadın bir oğluna bir bana bakıp duruyordu. Denize düşecek aynı günümü buldunuz der gibiydi gözleri. Tabi ana yüreği kadının içine mi doğmuştu biricik oğlunu denize düşürdüğüm?
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE