Kader aslında hem insanın seçtikleri, hemde ona seçilenin aynı defterde belki de aynı cümlede olmasıydı.Hem görünen, hemde görünmeyen gizlenen sırların aynı kelime de yer almasıydı.
Kulaklarımda çınlayıp duran cümleye anlam vermeye çalışıyordum.Aslında o kadar iyi anlamıştım ki belki de biraz daha fazla düşünürsem yanlış duyduğumu varsayar ve hayal dünyamdaki cümlelere inanmaya başlardım.
"Seni satın aldım!"
Başım zonkladı.Ağrısı git gide yükseldiğinde halâ daha birşeyler söylememi bekleyen adama bakmadan iki elimle başımı sıktım geçer umuduyla.Bu beden acısı değil, tanıdık bir acıydı esasında..Bu ruh acısıydı.
Korkusuz ruhum, başını her zaman dik tutan asla eğmeyen benliğim yavaş yavaş bedenimde yayılmaya başladığında gülümsedim.Asla gerçek olmayan bu gülümsemeyi en son çehremde yaydığımda hiç de hoş olmayan şeyler yapmıştım..
Yavaşça başımı kaldırdım.Ve benim korkusuz gözlerimin ancak gölgesi olabileceği acımasız harelere baktım.
"Ben kimsenin malı değilim."
Donuk ifadesinin altında neler gizliyordu bilmiyorum ama hiçte hayra alamet olmadığı kesindi.
"Seninle niye evleneyim?Kimsin sen?Niye benimle evlenmek istiyorsun?"
Aklımda dönüp duran sorular nihayet dilimden döküldüğünde çektiğim acılara artık yenilerini eklemeye tahammülü olmayan bedenim olduğu yerde titredi.
"Benden tam olarak ne istiyorsun?"
Sesim buz gibi çıkmıştı.O kadar ifadesizdiki, beş dakika sonra başına ne geliceği belli olmayan, 19 yaşındaki bir kızın olması gereken durum, belki de korkudan bağıra bağıra ağlamak olmalıydı.Ama ben hep içime akıtmıştım gözyaşlarımı.Ağlamak zayıflatırdı her zaman.Yada belki de bu düşünce yalnızca benim gibi ailesi olanlar için geçerliydi.
" Bak küçük kız!Emin ol seni eğleyecek bir adam değilim.Pek sabırlı olduğum da söylenemez.O yüzden hazırlan ve üzerindeki şu tezek kokusundan kurtul.Aşağıda bekliyorum seni."
Başka birşey demeden arkasını dönüp kapıya doğru adımladığında duraksadı.
Yavaşça arkasını döndüğünde harelerinde tehditkâr bir ifade yayıldı.
"Eğer 15 dakika içinde aşağıda olmazsan ben gelir seni banyoya sokarım.Ve hazırlanana kadar emin ol bu kadar anlayışlı olmam."
Kapanan kapının sesi sanki suratıma çarptığında öfkeyle komodinin üzerinden aldığım vazoyu kafasına fırlattığımı düşünüp kapıya fırlattım.Vazo parçalara ayrılırken çıkardığı ses odada büyük bir gürültü yayılmasına sebep oldu.Ama yine de hırsımı alamamış odada kırılıp dökülecek başka şeyler arıyordum.Gürültüyle açılan kapıyla duraksadım.Yavaşca arkamı döndüğüm de öfkeden hareleri siyaha çalan adamı gördüm.Ellerinin sıkmaktan damarları belirginleşmişti.
Hızlı adımlarla yanıma gelip sertçe kolumdan tuttu.Dibime kadar sokulup nefretle tısladı.
"Bir kez daha beni öfkelendirirsen.."
Arsız bakışlarla bedenimi süzdü.
"Senin için hiç iyi olmayacak."
Belki de normal kızların, can acısından ağlayarak bakacağı güçlü eline baktım buz gibi bakışlarla.
O kadar kanamıştım ki artık yeni yaraları ölünce hissederdim belki de.İfadesiz harelerinde saniyelik bir şaşkınlık oldu.Ama yanılsama gibiydi sanki.Birden kolumu bıraktığında kalın parmaklarının izi çıkan zayıf koluma baktı.Garip bakışlarla tekrar gözlerime..
Şaşkınlığına bakılırsa beni en son ipten aldığını unutmuşa benziyordu.
Bu hayatta en güçlü insanlar, kaybedecek birşeyi olmayanlardır.Kaybedecek sevdiği olmayanlar..
"Kaybedicek hiç birşeyim, acıyacak bir yerim yok benim!"
Sakin bir ifadeyle geriye çekilip, kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Şimdi bana niye burda olduğumu söyle."
Sinirini kontrol etmek istercesine derin bir nefes aldı.İnip kalkan heybetli göğsünde takılı kaldı arsız harelerim.
Ne güzel bir adamdı...
Kalbinin aksine..
"Korkmuyorsun."
En çokta benden korkmalısın diyordu sanki.
Evet korkuyordum aslında.Bir genç kız yabancı bir adamın evinde zorla tutulursa ilk ve en çok hissettiği şey muhakkak korkuydu.
Ama korkumu belli etmemeyi, en güvenebileceğim fakat yıllardır en çok güvenmediğim ailemin yanında öğrenmiştim ben.Şimdi o yüzden tecrübeli olduğu her hâlinden belli olan bu adam bile göremezdi gerçeği.
"Seni yaşlı bir adama vereceklerdi ailen.Büyük bir para karşılığında."cümleleri bir ok misali kalbime saplandı.Yeni acılar yer nasıl bulmuşlardı ki?Oysaki ben yer kalmadı sanıyordum.
"Benim de benimle en kısa zamanda evlenicek birine ihtiyacım vardı.Anlaşmalı bir evlilik yapıcak birine..".
Kafamda oturmayan şeylere rağmen devam et dercesine başımı salladım.
"Taner yani seni verdikleri adam babamın eski dostlarından biri.Tabi artık yeni düşmanlarından.Bende daha büyük bir meblağ teklif edip seni ailenden aldım.Bana tamda senin gibi biri lazımdı anlatabiliyor muyum?Arkasında ağlayacak, varlığı kimse için birşey ifade etmeyen biri.."
Sarsıldı ruhum, hıçkırdı kalbim.Kimsesizliğim hayatım boyunca yüzüme vurulmuş ama hiçbirinde bu kadar acıtmamıştı.
"Şimdi seçim senin.İstersen benimle evlenme ve dışarı çıktığın ilk an seni bulacak tamer şerefsiziyle bir ömür geçirmek zorunda kal."güldü acımasızca."Tabi dayanabilirsen."
Yavaşça yanıma yerleşti.Gözlerime belki de şimdiye kadar baktığı en sıcak bir şekilde baktı.
"Benimle evlenirsen seni korurum."
Yavaşça kolumu kaldırdı.Üzerinde ki derin izlere baktı.Aslında geçen ama geçemeyen izlere garip bir ifadeyle baktı..
"Kimse sana zarar veremez."
Sonra tekrar yüzüme tırmandı bakışları.
"Üniversiteye kayıt olur okuluna devam edersin."
Şaşkınlıkla büyüdü gözlerim.Nerden biliyordu bu adam?
"A-ama sen nerden biliyorsun?"
Alayla gülümsedi.O kadar ifadesiz ve sert yüz hatlarına sahipti ki sahte bir gülümseme bile emanet gibi durdu.
"Ben hiç bir zaman yaş tahtaya basmam ufaklık."beni araştırmıştı.Ailemden gizli gizli liseyi bitirip üniverste sınavını kazandığımı biliyordu.
Ne kadarda zordu benim için.Tavan arasında ki gizli yerimde, ağaç tepelerinde çalışarak İstanbul Teknik Üniversitesinde iç mimarlığı kazanmıştım.Yapamam diye düşündükleri için beni okutmadıklarını zannettiğim ailemin bir kez daha karanlık yüzüyle o gün yüzleşmiştim.Ve o gün ruhumu ve bedenimi son kez yaralayabilmişlerdi.
Kaybedicek hiçbirşeyi kalmayan ben, o evden kaçmak için her yolu denemiştim.Ama bir şekilde hiç tanımadığım adamlar benim kaçmama engel oluyor, o eve tekrar geri getiriyorlardı.Jilet gibi takım elbise giyen, kulaklarında kulaklık olan bu adamlar, sanki bir filmden fırlayan ajanlara benziyorlardı.
Babam gibi bir adamın böyle adamları tanıyor olma olasılığı..Gerçekten çok ilginçti.
Şimdi ise bu hiç tanımadığım, bakışları korku, kokusu güven veren adam ise yarım kalan herşeyi tamamlamayı vadediyordu.İyi de neden?
"Senin kazancın ne olucak bu durumdan?"
Duraksadı.Sanki beyninin içinde sakladığı gerçekler, gözünün önünden geçmiş gibi bir süre boşluğu seyretti.
"Fazla soru soruyorsun."
Başka birşey demeden kapıya yöneldiğinde son bir kez olduğum yere kısa bir bakış attı.
"Dediklerimi düşün ve değerlendir.Ben aşağıda olacağım.Kararın neyse gelir söylersin."
Kapının açılma sesi odada garip bir tını bıraktığında hızla atıldım.
"Bekle!"
Bir eli kapının kolunda yavaşça arkasını döndü.Mavi hareleri gözlerimle kesiştiginde tuhaf bir his kalbime çöreklendi.Sanki özgürlüğünü ilan edip birazdan alıp başını gidecek kadar hızlı çarpıyordu.
Onunda saniyelik bir zaman diliminde harelerindeki buz gibi ifade silindi.Yerine çok daha yoğun garip hisler veren bakışlar yerleşti..
Bu kasvetli odada güzel bir melodi çalıyordu.Sadece onun ve benim duyduğum bir şarkı..
İnsan hiç görmediği birini özlermiydi?Ben sanki yıllardır bu adamı özlemiştim..
Heyecandan titreyen ellerimi iki yanımda yumruk yaptım.
"Adın ne?"
Hiç tanımadığım ama niyeyse şuana kadar en çok güvendiğim adama aslında teklifini kabul ettiğimi belli etmiştim.
Yine gülümsedi.Ama bu sefer çok farklı..arkasını dönüp kapıdan çıkmak üzereyken fısıltıyla söylediği kelime boş odada yankı yaptı adeta..
"Karan."
Ve ben nerden bilebilirdim bir kelime, bir çok satırı içine alıcak...Bir kelime bir kitap olucak..
Nerden bilebilirdim son nefesimi vermekten beni kurtaran bu adam, benim en çok acılı nefesler almama sebep olucak..
Ve insan en çok güvendiği yerden yaralanır.
Bu öyle bir yaradır ki ne iyileşir nede öldürür..
Sadece derin bir acı verir..