Sinirle odasından çıkarak amfiye gittim ve en arka sıralardan birine oturarak çantamı boş sıranın kenarına attım. Beni sinirlendiren şey hiçbir şey olmamış gibi davranması değildi, evet o da bir etkendi fakat göz göre göre beni küçük düşürmüştü. Beni kapısında yatan kızlarla karıştırıyordu. Evet ona deli gibi aşıktım, ve cinsel olarak ondan etkileniyordum ama bu durum fazla bir şekilde canımı sıkmıştı.
"Ben de iki öpüşüp elleşelim de tüm kampüse, öpüşüp elleştiğimizi anlatayım diye bekliyordum ya zaten!" Kendi kendime sinirle mırıldanarak, ellerimle oynamaya başladığımda derin bir nefes alma ihtiyacı hissetmiştim. Gerçekten küçük düşürücü bir sözdü, söylerken bir o kadar tepkisiz olması canımı daha da sıkıyordu.
Sınıfa her zamanki donukluğuyla girdiğinde, elimi yumruk yaparak başımı eğdim ve gözlerimi devirerek defterimi açtım.
"Sinir bozucu şey." Aynı zamanda seksi, yakışıklı, uzun ve zevki güzel. Düşünce yapıma tekrardan bir göz devirdiğimde, aklımdaki sinir bozucu görsellere sinirle gülümsedim.
Tenim üzerinde gezinen uzun ince parmakları ve damarlı eli, sert ama otoriter dokunuşlar, vücuduma bıraktığı öpücükleri ve öpüşmesi...
"Tanrım, kendine gel!" En arka sırada kendi kendime garip bir şekilde davrandığımda, yanıma biri oturdu ve tüm bakışlarımı ona döndürmemi sağladı.
"Selam," dedi gülümseyerek, dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. elini uzattı.
"Ben Fatih." Uzattığı elini sıkarak gülümsemesine karşılık verdiğimde onu süzmekle meşguldüm. Kumral, yeşil gözlü ve oldukça yakışıklı bir çocuktu.
"Ben de Asil." Fatih sanki 'ben zaten biliyorum' gülümsemesiyle yüzümü incelediğinde çekingen bir tavırla yüzümü öne doğru eğdim.
Kim benim gibi hem azgınlığın verdiği özgüvene, hem de o özgüvenin verdiği çekingenliğe sahip olabilirdi ki? Türünün tek insanıydım.
"Seni ilk kez görüyorum." dedim, garip ortamı dağıtmak istercesine, ellerimle oynayarak. Cümleme alayla gülümseyip, garip bir ifadeyle gözlerimin içerisine baktı.
"Ama ben seni yıllardır görüyorum." Gözlerim şaşkınlıkla ona doğru döndüğünde, anlamlı bakışlarını deftere çevirerek zoraki bir şekilde gülümsemeye devam ediyordu.
Yutkunarak sustum.
Fatih göz temasını çektikten hemen sonra ufak bir bakışla gözlerimin içerisine baktı ve tekrardan dersi dinlemeye devam etti.
Dersin geri kalanında profesörün donuk bakışlarını; otoriter, baskın ve kadifemsi kalın sesini dinleyerek çirkin düşünceler aklıma getirmemeye çalışarak not tuttum. Dersin bitiminde profesör donuk bakışlarını bana çevirdi ve tekdüze bir sesle konuştu.
"Asil, eşyalarımı odama götür." Yüzümü iğrentiyle eğip göz devirdiğimde, verdiğim tepkime önce şaşırdı daha sonra gülümseyerek amfiden çıkmıştı.
"Aptal adam!" Diye sinirle inledikten sonra, Fatih kaşlarını çatarak bana baktı.
"Lisede değiliz Asil, ayakçılığını yapmak zorunda değilsin. Kendini ne zannediyor o?" Fatih sinirle ayağı kalktı ve uzun boyunun verdiği bir dezavantajla bana bakmak için başını eğmişti.
Derin bir iç çekerek, pes edercesine başımı salladım. "Boşversene." Dedim ılımlı bir sesle, "Görüşürüz, Fatih." Gülümsemeye çalışarak profesörün eşyalarını aldım ve odasına doğru ilerledim. Bu koca kampüste, profesör olarak bir tek onun odası vardı. Rektör oğluydu, ayrıcalıklar bir şekilde onu buluyordu. Ondan yaşça büyük, alanında sayısız başarılı işe imza atmış profesörler ondan hiç haz etmiyordu. Ona haz eden insanlar sadece cinsel olarak ondan etkilenen kadınlar, onunla takılarak belli bir derece terfi almaya çalışan adamlar ve salak bendim.
Alanında yaşına göre çok iyiydi Dersleri başarılı bir şekilde anlatsa da henüz 35 yaşında kampüste koca bir odayı, ve dekanlığı hak ettiğini düşünmüyordum.
Profesörün odasına girer girmez profesör kapıyı üzerimize kilitlediğinde, kaşlarımı çatarak yüzüne baktın.
"Senin derdin ne?" Profesör iki kolunu kapıya yaslayarak beni kapıya sıkıştırdı. "Hasta mısın nesin sen?" Önceki ders konuştuklarını sindiremeyerek bağırarak konuştuğumda, hiç ummadığım bir anda dudağımı sertçe öperek beni susturdu. Hızla geri çekilerek derin bir nefes verdim ve kızgın bir bakışla göğsünden sertçe ittirdim. Pek işe yaramasa da hiç değilse, ittirmeye çalışmıştım. Ne yaptığının farkında olarak geri çekildi ve yüzüme baktı.
"Bağırıyordun." Sesi garip bir tınıda çıkarken, sinirle yüzümü buruşturdum.
"Ee yani" dedim inanmazca gözlerinin içine bakarak.
"Bu da sana beni öpme hakkı mı verdi?" Evet her öpücüğü, dokunuşu hoşuma gidiyordu fakat bana o muammeleyle konuşması gerçekten iğrençti.
"Bak haklısın" dedi ellerini haklı olduğumu belirtir bir şekilde sallayarak.
"Bir ders önceki konuşmam sana saçma olabilir, ama böyle durumlarla çok karşılaştım." Kaşlarımı çatarak iğrenç bir mimikle yüzüne baktım.
"Evet, anladığım kadarıyla bu odayı çoğu öğrencini becermek için kullanıyorsun." Gözlerini ilk defa devirdiğini gördüğümde, kendimi gülmemek için zor tutmuştum.
"Asla öğrencimle sevişmem-" dalgınlıkla ne konuştuğunun farkına vardığında duraksadı ve dudağına arsızca bir sırıtış yayıldı
"İstisnalar hariç."
"İstisna diyerek adlandırdığın kaç kız var?" Diye ciddiyetle sorduğumda bu konuşma onu sıkmış gibi gözüküyordu kaşlarını çattı.
"Bak Asil, bana olan ilgini üniversiteye başlar başlamaz fark etmiştim. Sürekli benim için yolunu değiştirdiğini, benimle karşılaşmak için sürekli kütüphaneye geldiğini fark edecek kadar olgun bir adamdım. Sen ise anladığımı anlayamayacak kadar toy." Gülümseyerek elini çeneme yerleştirdiğinde kalbim hızla atmaya başlamıştı.
"İlginin diğer kızlardan farklı olduğunu başından beri anlamıştım, çünkü gözlerin sadece vücuduma karşı hayranlıkla bakmıyordu, direkt bana farklı bakıyordun." Beni bu kadar iyi analiz etmesi benim yutkunmamı sağlamıştı. Gerçekten aptal gibi bu kadar belli mi ediyordum? Baş parmağıyla yanağımı okşayarak derin bir nefes verdi.
"Ve itiraf etmem gerekirse, bana gösterdiğin ilgi hoşuma gitti ama gerçekten toydun. Her ne kadar reşit olsan da, sana karşı duruşumun yanlış olduğunu fark ederek yıllarca bana gösterdiğin ilgiyi içimde büyüttüm." Gözlerim bakışlarını bulduğunda, hemen başını olumsuz anlamda sallayarak geri çekildi.
"Hayır, hayır öyle bakma. Aşık değilim, sadece ilgin hoşuma gitti." Bu sefer ben göz devirdiğimde o gülümsemişti.
"Sen o mesajı attığında, senden bu tarz mesajlar beklemiyordum açıkçası." Duraksadı. Ve alt dudağının dişlerinin arasına aldı.
"Kırk yıl düşünsem, bana öyle mesajlar atacağını gerçekten düşünmezdim." Konuşması kızarmamı sağladığında utançla başımı yere doğru eğdim, ve gözlerimi kapattım. Keskin gülüşü kulaklarımda yankılandığında çenemi zarif bir hareketle kavrayarak yukarı kaldırdı, bakışları gözlerimi bulmuştu.
"Sonra bana attığın fotoğrafta dövmeni görüp tereddüt ettim. O gün sınıfa geç girdiğinde ise, etek giymen aklımdaki soru işaretlerimin tamamını silmişti." Lafı çok uzattığını fark ederek sinirle alnını ovuşturdu.
"Artık, son sınıfsın."
"Ee yani?" Dediğimde, üzerime doğru eğildi ve baş parmağını sertçe dudağıma sürerek göz temasını kesmedi.
Yutkunarak gözlerinin içine bakmaya devam ettiğimde göz bebeklerime kadar titriyordum. Dokunuşu beni o kadar kendimden geçiriyordu ki ayakta duracak gücü bulamadım kendimde.
"Hoşuna gidiyor," dedi boynuma nefesini bırakarak usulca şah damarımın olduğu noktayı ötüğünde, ağzımdan hâkim olamadığım bir inleme düşmüştü odaya.
İnlemem ona zevk vermişti ve sertçe bedenimi bedenine bastırarak elini vücudumda gezdirmeye başlamıştı. Gözlerimi kapatarak başımı geriye doğru yatırdığımda dokunduğu her zerrem tekrardan yanmaya başlamıştı.
"Hayır-" dedim inkâr etmeye çalışır bir şekilde fakat, elini tekrardan eteğimin altına sokarak kasıklarımı sıktığında inlemem söylediğim kelimeyi bastırmıştı.
"Ştt." Dedi gülümseyerek başını tekrar boynuma gömerek emmeye başladığında rotası değişmişti. Sertçe kulak mememi ısırarak boşta kalan elini badimin altından soktup göğüslerimi sıktığında olduğum yerde kıvranıyordum.
"Uslu kız ol," elimle ağzımı tutarak inlememeye çalıştığımda, beğenmiş bir yüz ifadesiyle kaşlarını kaldırdı. "Aferin."
Önümde diz çöktü, meraklı bir ifadeyle onu izlediğimde, bakışlarımı fark ederek başını kaldırdı ve kendini beğenmiş bir ifadeyle eteğimi kaldırdı, ama vulvama bakmayarak tekrardan bakışlarını bana doğru çevirdi.
"İzin veriyor musun?" Sorusuna şaşırsam da hızla ona onay verircesine başımı salladım. Gözlerini benden alarak genital bölgeme çevirdiğinde,
"Siktir" dedi vulvama bakarak, boğazından hırıltılı bir ses duyulmuştu. Şaşkınlıkla küfretmişti fakat, gözleri hayranlıkla bakıyordu.
Utangaçlıkla, azgınlık arasındaki sınırdaydım. Kasıklarıma yakın üst bacaklarımı sertçe karayarak sıkıp bıraktığında, yüzünü vajinama yaklaştırıp dilini profesyonelce klistorim üzerinde gezdirdiğinde inlememi tutamamıştım.
Aniden ayaklandı ve beni kucaklayarak, deri koltuğuna sertçe oturttu. Bedenimi tamamiyle koltuğa yaslamıştı ama kendisi ayaktaydı. Üzerime doğru eğilerek muzip bir tavırla gülümsedi, dudağıma hızla bir öpücük kondurdu ve tekrardan dizlerinin üzerine çökerek dudaklarına dilini bastırarak ıslattı.
İki bacağımı ansızın omuzlarına alarak dudaklarıyla sertçe vajinamı vakumlayıp, klistorisimin üzerinde dilini gezdirip sistematik hareketlerle g noktama basınç uyguladığında kalçamı sıkarak, kalçamdan güç aldım ve vajinamı biraz daha ağzına doğru ittirerek başımı tamamiyle geriye doğru yaslayarak, koltuk üzerinde serbest bırakmıştım. Dili profesyonel bir şekilde genital bölgemi yalarken, elimi profesörün boynuna tamamiyle sardım ve ufak çaplı çığlık boyutundaki inlemelerimi tırnağımı ensesine bastırarak dindirmeye çalışıyordum.
"Ah-" kafasını sola yatırarak, vajinal çizgimi hizaladı ve dudaklarını klistorisime boylamasına yaslayarak hızlı dil darbeleriyle başıyla bana gel-git yaptığında orgazm olmama az kalmıştı.
"Efendim-ah" inlemem kapı çalınmasıyla içime kaçtığında, profesör hızlıca benden geri çekildi ve küfrederek kolundaki saate baktı. Dersine gecikmişti. Ve ben dersime girmemiştim. Elini alnına koyarak derin bir nefes verdiğinde, ben hâlâ bana olan dokunuşlarının etkisindeydim.
"Profesör, neden derse girmediniz? Kapıyı açın lütfen."
"Başlayacağım profesörüne" profesör sessizce konuştuğunda, odada volta atmaya başlamıştım.
"Ne yapacağız?" Diye fısıldayarak sorduğumda, bana 'ben ne yapacağımızı biliyor olsaydım çoktan yapardım.' der gibi baktığında susarak, derin bir iç çektim.
"Profesör, kapıyı kırmak zorunda kalacağım. İçerdeyseniz, son ikâzım. Ses verin."