Kanın ve Karın Üzerinde
Konağın kalın duvarları, bir hafta boyunca, Asmira’nın üzerine titrek bir korku ve sarsılmaz bir kararlılık gölgesi düşürdü. Ağabeyi Baran’ın o geceki sorgulayıcı bakışı, bir bıçak gibi sırtına saplanmış, kaçış planını hızlandırmasını işaret etmişti. Ama Berdel’in ilanı, beklediğinden daha hızlı ve daha acımasız geldi.
⛓️ Mühürlenen Kader: Berdel Kararı
O öğleden sonra, konağın büyük salonunda toplanan aşiret büyükleri, soğuk ve resmi bir hava estiriyordu. Asmira, masanın en ucunda, annesinin titrek elini tutarak oturuyordu. Dedesi, kanun ve törenin sesi, masanın sert ahşabına vurarak sessizliği bozdu.
“Kararımız verilmiştir. Kan davasını kapatmak, toprakların dengesini sağlamak zorundayız. Asmira, Karasu aşiretinin oğlu Rıza’ya verilecektir. Berdel, üç gün sonra gerçekleşecektir.”
Sözler, Asmira'nın kulaklarında bir bomba gibi patladı. Üç gün. Geriye sayım başlamıştı. Rıza. Adını bile duymaktan nefret ettiği, ruhsuz, kibirli bir aşiret oğlu. Onun gözünde Asmira sadece bir ticaret malı, bir savaş ganimeti olacaktı.
Asmira’nın annesi hıçkırdı, ama Asmira’nın gözlerinden tek bir damla yaş akmadı. Boyun eğmenin getirdiği o derin, sarsılmaz hüzün yerine, gözlerinde yakıcı, keskin bir isyan ateşi parladı.
O an, Asmira, artık kaçışın bir seçenek değil, bir zorunluluk olduğunu anladı.
💣 Gözyaşlarının Değil, Kanın Sesi
Konak, Berdel telaşıyla kaynarken, avludan gelen ani ve tiz bir siren sesi, herkesi şaşkınlığa uğrattı. Bu, konağın duvarlarının çok nadiren duyduğu bir sestir: Devletin sesi, acının sesi.
Asmira, pencereye koştu. Uzaktan, vadiden gelen toz ve karın arasında, telaşla geri dönen askeri araçları gördü. Köy halkının korku dolu fısıltıları, konağın içine kadar sızdı.
“Patlama olmuş…”
“Astsubay’ın ekibindenmiş…”
“Mayın patlamış, yaralılar varmış…”
Asmira’nın kalbi göğüs kafesinde bir kuş gibi çırpındı. Aklı anında Mert’e gitti. O vadi. Babasının sırlarının ve Mert’in görevinin kesişim noktası. “Tehlike, gördüğünüzden daha yakınınızda,” diye fısıldamıştı Mert'e. Acaba ona ulaşamamış mıydı?
Hizmetçilerin panik içinde konuşmasından, gerçeğin en acı hali kulağına çalındı: Mert, patlamada ağır yaralanmıştı. Bacağı ciddi şekilde hasar görmüştü.
Bu haber, Asmira’nın içindeki iki savaşı birleştirdi. Berdel, onun bireysel özgürlüğünün sonu demekti. Mert’in yaralanması ise, ona yardım eden dış dünyanın, temiz kanunun ve adaletin de tehlikede olduğu anlamına geliyordu. O gece ona ekmek ve elma veren eli, şimdi hareket etmeliydi.
🗡️ Final Yemini: Kanın Üzerindeki İşaret
Gecenin en karanlık anıydı. Konak uyuyordu, ama Asmira’nın ruhu uyanıktı. Giysilerini, paslanmaz bıçağını ve birkaç günlük azığını hazırladı. Asi’yi sessizce eyerleyecekti.
Ancak tam kapıdan çıkmak üzereyken, aklına bir fikir geldi. Kaçış, sadece bedensel bir eylem olamazdı. Ruhunun bir beyanı olmalıydı.
Salona geri döndü. Ay ışığının soluk aydınlattığı büyük salona, mühürlenen kaderinin sahnesine. Berdel kararının alındığı o lanetli ahşap masaya yaklaştı.
Asmira, çizmesinden çocukluğundan beri taşıdığı, özgürlük yeminini temsil eden o küçük, keskin bıçağı çıkardı.
Titrek bir el, ama kararlı bir ruhla, bıçağın ucunu masanın sert yüzeyine bastırdı.
Bir aşiret liderinin gücünü, törenin sarsılmazlığını temsil eden o masanın tam ortasına, Asmira, büyük, kaba bir işaret kazıdı: Çarpı işareti (X).
Bu işaret, sadece Berdel kararının bir reddi değil, aynı zamanda "Bu kuralı ve bu kararı geçersiz kılıyorum" anlamına gelen bir meydan okumaydı. Ağanın otoritesine, törenin sertliğine atılmış ilk ve en açık tokattı. Kan akmadı, ama ahşabın lifleri kesildi; bu, bir kan davası başlangıcı kadar tehlikeli bir eylemdi.
Bıçağı kılıfına geri soktu. Artık geri dönüş yoktu. Bu işaret, uyandıklarında tüm konağın göreceği, Asmira’nın sessizce bıraktığı bir isyan manifestosuydu.
Kapıdan çıkarken, yüzünde artık korku yoktu. Sadece Mert’e ulaşma ve o zincirleri kırma hırsı vardı. Asmira, o gece sadece evden kaçmıyordu; o, iki kaderin kesiştiği yeni bir direniş hikayesini başlatmak için, kanın ve karın üzerinde ilk adımı atıyordu.