9. Bölüm

2662 Kelimeler
Hayatın kendisi için ne getireceğini bilmeden yürüyordu düşünceli bir şekilde. Gözlerinin arkasında ki yaşı saklayabilmek için yüzüne takındığı sahte gülümseme içini daha çok yakıyordu. Herkesi kandırabilirdi ama bir kişi hariç. O kişi bile şaşırıyordu karşısında ki siluetin bu denli kırılgan olabildiğine. Gözlerini genç kızın üzerinden bir türlü alamıyordu. Yüzünde yapmacık olabilecek tek bir ifade yakalasa içinin rahat edeceğine emindi ama yoktu. Kahretsin ki o kadar doğal gözüküyordu ki genç adam ne yapacağına bir türlü karar veremiyordu. "Oğlum otursana," diyen Yıldız hanımın sesi ile düşüncelerinden çıkmıştı. Başını iki yana sallayan Melih gözlerini yataktaki Mehmet Beye çevirerek onun da kendisine baktığını görmüştü. "Benim gitmem gerekiyor. Ameliyat en erken üç gün içinde olacak. Sana kalbini verecek olan hastanın henüz fişi çekilmedi." Melih'in sözleri odada bir sessizliğe neden olmuştu. Asya genç adamın soğuk bir şekilde ölümden bahsetmesi genç kızı ürpertmişti. Mehmet Bey de kızı kadar şaşkındı. "Kalp ölü birinden alınmayacak mı?" Melih adamın sorusu karşısında gayet sakin bir şekilde cevap vermişti. "Verici olan kişinin beyin ölümü gerçekleşti, sadece sizin ilaçlara vereceğiniz tepkiler yüzünden makineye bağlı tutuluyor." Adam anlamış bir şekilde başını sallarken Asya öfkeli bakışlarını Melih'e dikmişti. Karşısında ki adamın bu kadar duygusuz olması onu delirtiyordu. "Neyse benim gitmem gerekiyor, yarın sabah şehir dışına çıkmam gerek. Ama ameliyat günü burada olurum." "Sen zahmet etme, gerisini biz hallederiz," Asya araya girerek genç adamı istemediğini belli etmişti. Yıldız hanım kızını dürterken Asya omzunu silkeleyerek "Ne oldu anne, haklı değil miyim? Melih Beyin işleri bizim işlerimiz yüzünden aksadı zaten." "Önemli değil, ne de olsa ailedensin..." Asya genç adamın alaylı sözleri karşısında dişlerini sıkmıştı. İki genç birbirine öfkeli bir şekilde bakarken Mehmet Bey öksürerek araya girmişti. "Sen işine bak oğlum, biz başımızın çaresine bakarız." "Geleceğimi söylediysem gelirim, bu arada Yıldız teyze bu akşam Mehmet beyin yanına Asya Hanım kalsın, sende biraz dinlen." Asya Melih'in sözleri karşısında alaycı bir şekilde ona bakarken içinden de 'Hanımmış' diye söylenirken annesine dönerek "Anne, Melih bey haklı bu akşam babamın yanında ben kalayım." Yıldız hanım kızına gülümserken başını iki yana sallayarak "Olmaz, babanla ben kalacağım, sen Melih oğlumla git," dediğinde Asya yüzünü asarak "Bende kalmak istiyorum ama sizinle. Eve falan gitmek istemiyorum..." "Benim çıkmam gerek, Alex seni eve bırakır." "Duymuyorsun galiba, eve gitmek istemiyorum ben..." "Sen bilirsin o zaman sokakta kal." İkilinin atışmasına şaşkınlıkla bakan çift ne diyeceğini bilmiyordu. Melih Asya'nın anne ve babasına dönerek vedalaşıp odadan çıkarken Asya sinirden yerinde tepinmemek için kendisini zor tutmuştu. "Kızım neden böyle davranıyorsun, adam bize yardım etmeye çalışıyor." "Ondan hoşlanmıyorum, her şeye burnunu sokan koca burunlunun teki." Kızının sözleri ile şaşkına dönen Yıldız Hanım kocasının kahkaha atmasıyla bakışlarını ona çevirmişti. "Yıldız, sence de bizim kız beş yaşında ki hali gibi davranmıyor mu?" Yıldız hanım kocasına çıkışırken Asya utanarak babasının odasından dışarıya çıkmıştı. Az ilerde Alex denen adama bir şeyler söyleyen Melih'i görünce gözleri yeniden ateş saçmaya başlamıştı. Melih arkasına bakmadan oradan uzaklaşırken Alex kendisine doğru yöneldi. Birkaç adımdan sonra önünde duran adam "Melih beyin işi çıktı sizi eve ben bırakacağım. Hazırsanız gidelim," dediğinde Asya az önce çıktığı odaya yeniden girerek ailesine eve gideceğini söylemişti. Havanın kararmasıyla aydınlanan koca şehrin ışıkları arabanın camına ışık oyunları oynatıyordu. Elini kaldırarak ışıkları yakalamaya çalışan çocuklar gibi parmaklarını camda gezdirirken Alex dikiz aynasından genç kıza bakmıştı. "Melih bey markete gidebileceğimizi söyledi, evde eksikler varmış." Düşüncelerinden çıkan genç kız bakışlarını arabayı kullanan adama çevirmişti. "Melih'in evine mi gideceğiz?" "Böylesi daha iyi olacak sizin için. Melih bey iş için yarın ayrılıyor, sizin için hazırlatılan evde yalnız kalmanız doğru olmaz." "Onun evinde de yalnız kalacağım ama..." "Melih beyin evi oldukça güvenli bir sitede, ayrıca benim dairem de o binada... Herhangi bir durumda size yardımcı olabilirim." "Bakıcıya ihtiyacım yok benim." Alex yüzünü asarken bir süre daha ilerledikten sonra arabayı bir marketin önüne durdurmuştu. Asya evde ihtiyacı olabilecek eşyaları alırken Alex'te onu takip ediyordu. Sonunda peşinde kuyruk gibi dolanan adamda sıkılan genç kız ters bir şekilde ona bakıp "Peşimi bırakır mısın artık, alacaklarımı aldıktan sonra kapıda buluşuruz." Alex başını sallayarak "Sizden ayrılamam Melih beyin emri." "Oldu olacak tasma tak deseydi bari..." Genç kız Türkçe söylenmeye başladığında Alex kaşlarını çatarak ona bakmaya başladı. "Sizi anlayamıyorum." "Bir şeyi de anlamayı ver. Patronun olacak adamı aramanı istiyorum," diye çıkıştığında bir adım geri giden genç adam cebinden telefonunu çıkararak Melih'i aramıştı. toplantıda olan Melih birkaç çalıştan sonra telefonunu açmıştı. "Sorun ne Alex, Asya hanıma bir şey mi oldu?" Kısa süren sessizlik sonrası Asya dişlerini sıkarak konuşmaya başlamıştı. "Evet, peşine taktığın çoban köpeğini öldürmek üzere şuanda..." Melih karşıdan gelen sesle rahat bir nefes almıştı. "Ne oldu Asya, yine şikayetin ne?" "Yine mi? Sen benimle dalga mı geçiyorsun. Adam dibimden ayrılmıyor. Marketteyiz ve ben almak istediğim hiçbir şeyi alamıyorum." "Neden paran mı yok?" Melih'in alaycı sesi karşısında Asya çıldırmak üzereydi. "İstersen boynuma bir tasma taksın." "Yok o kadarına gerek olduğunu sanmıyorum." "Beni delirtme, inan bunu senin yanına bırakmam. Ailemi kendi tarafına çekmiş olabilirsin ama benim ters tarafımla daha karşılaşmadın. Şimdi ya adamını geri çekersin ya da onu atlatırım. İnan bunu yaparım." "Ne istiyorsun Asya, adam yanından ayrılmayacak." "Anlamayacak kadar düşüncesiz olabileceğini biliyordum ama bu kadarını tahmin edememiştim. Sizde hiç mi özel kelimesi yok. Adamını yanımdan çek. Kapıda beklesin." Melih kısa bir duraksamadan sonra homurdanarak konuşmuştu. "Telefonu Alex'e ver." Telefonu yanında ki adama uzatan genç kız onu beklemeyerek alışverişine devam etmişti. Birkaç özel ihtiyacını aldıktan sonra kasaya giden genç kız parasını ödedikten sonra Alex'in yanına gitti. Arabaya tekrar bindiklerinde genç adamı yüzü iyice asılmıştı. "Sorun ne, patronun seni azarladı mı?" "Melih bey beni azarlamaz, sadece uyarır. Ama lütfen beni uğraştırmayın. İşimden olmak istemiyorum, yıllardır buralara gelebilmek için çok çalıştım." Asya başını sallayarak arabanı camından dışarıya bakmıştı. Sonunda binanın önüne geldiklerinde garajın kapısı açılmış ve araba garajın içine girmişti. Alex alışveriş poşetlerini alırken Asya özel asansöre doğru yürüyordu. Bir günde alışmıştı bu binaya. Garip bir his vardı içinde. Bu akşam Melih geç gelecekti ve yarın kendisi evde tek başına kalacaktı. Huzursuzluğun nedenini tam olarak anlayamıyordu. Evin kapısına geldiklerinde Alex elindeki anahtarla kapıyı açıp kenara çekilmişti. Eve girer girmez kafasına konan papağanla Asya donup kalırken Alex "Merhaba benekli," diye papağanı selamlamıştı. Asya kafasında ki kuşu oradan indirmek için elini havaya kaldırdığında birden uçan kuş genç kızın ürkmesine neden olmuştu. "Merak etmeyin zararsızdır." "Şişşt fıstık..." benekli ıslık çalarak Asya'ya laf atıyordu. "Sahip geldi, sahip geldi..." Asya etrafına bakarken Melih'i aramaya başlamıştı. Onun genç adama sahip dediğini biliyordu. "Sahip yok gelmedi..." etrafta uçuşan kuş genç kızın hayranlıkla onu izlemesine neden olmuştu. Alex elindekileri bıraktıktan sonra telefonu göstererek kendi numarasının kayıtlı olduğu tuşu göstermişti. İstediği zaman arayabileceğini söyledikten sonra genç kızı evde papağanla bırakarak evden ayrıldı. Asya derin bir iç çekerek dün akşam kaldığı odaya giderken üzerini değiştirip daha rahat kıyafetler giyerek mutfağa gitmişti. "Acıktın mı benekli?" kuş kanat çırparak mutfağın üst kısmına konmuştu. Asya gülerek onu izlerken evin sessiz oluşu sıkılmasına neden oldu. Salona geçerek müzik çaların yanına gitmişti. Etrafına bakınarak çalabileceği bir cd ararken gözüne ilişen şeyle şaşırmıştı. Yabancı müziğe razı gelirken karşısında nostalji rüzgarı duruyordu. Eline aldığı CD'yi evirip çevirirken şaşkınlığını gideremiyordu. Bu albümün Cd'si olmadığına emindi ama elindeki kopya cidden genç kızı şaşkına uğratmıştı. Gülümseyerek CD'yi takarken sesini iyice açıp şarkıyı dinlemeye başlamıştı. Kendisi bu şarkılarla büyümüştü. Belki o doğmadan önce çıkmıştı bu albümler ama babası ve annesi sayesinde aşina olduğu bu şarkıcıları dinlemekten büyük keyif alırdı. Özellikle Rüya Çağlar'ın şarkılarını dinlemekten... "Hadi benekli biraz coşalım, nasılsa sahibim geç gelecek." Benekli çalan şarkı ile etrafta uçmaya başlayarak "Yine başladı, yine başladı..." diye konuşurken Asya kendisini tutamayarak kahkaha atmıştı. Bir yandan şarkı söyleyip bir yandan da yemek yapmaya başlayan genç kız yerinde duramıyordu. Aynı şarkının birkaç versiyonu üst üste çalarken en hareketlisinde eline kepçeyi alarak şarkıyı söylemeye başlamıştı. Üstelik seyircisi olduğunu bilmeden. 'Duydum evleniyormuşsun bana nispet yaparak, Unutacak mısın sanki bir tek imza atarak... "Gel bu sevdadan vazgeç, kendini yakacaksın... Hala beni severken düğün mü yapacaksın..." Asya her bir sözde kendinden geçerken beneklinin "İmdat..." diye bağırmasına kahkaha atmaya başlamıştı. Tam arkasını döndüğünde ise kendisine bakan iki çift gözle çığlık atarak geri adım atmış ve olanlar olmuştu.  **** ****** Genç kız beneklinin yardım çağıran sesini duyunca arkasını dönmüş ve karşısında ki iki çift gözü görünce korkarak geri adım atmış dengesini sağlayamayarak yere kapaklanmıştı. "Ah, buna inanamıyorum..." Genç kız söylenirken aniden başına biten kişiyi görünce dişlerini sıkmıştı. "İyi misin?" Asya yaşadığı utancı saklamaya çalışmak için öfkesinin arkasına saklanmaya karar vererek genç adamın gözlerine ateş saçan gözlerini dikerek "Senden kurtuluş yok mu hiç?" diye sorunca Melih derin bir iç çekmişti. "Sanırım iyisin, dilin hala çalıştığına göre..." Arkalarından gelen gür kahkaha sesi ile ikili dikkatini kahkaha atan adama yönetirken adamın "Bu gerçekten çok iyiydi, çalışanlarının seninle bu kadar rahat konuşabilmesi cidden çok hoş." Melih kaşlarını çatarak adama bakmıştı. "Bir yanlış anlaşılma oldu sanırım, Asya hanım benim çalışanım değil..." Asya onun doğruyu söyleyeceğini hissederek hızla konuşmasını kesmişti. "Ben onun kısa süreli misafiri olacağım," dedi. Melih kaşlarını çatarak Asya'ya bakarken hala çalmakta olan yüksek sesli müziği kapatması gerektiğini düşünerek Asya'nın da kendisi ile birlikte ayağa kalkmasını sağlamıştı. Müziği kapatan Melih beneklinin uçarak omzuna konmasını gülümseyerek izlemişti. "Nasılsın dostum, anlaşılan işkenceye maruz kaldın..." Benekli gagasını genç adamın yüzüne doğru sürterken kendilerini izleyenlere aldırış etmeyen Melih onu elinin üzerine çağırarak "Acıktın mı benekli?" diye sordu. Adam şaşkınlıkla onu izlerken Asya yüzündeki gülümseme ile ikiliye bakıyordu. Kendisi gülümsediğinin farkında bile değildi ama yabancı adam ona bakışlarını çevirince yeniden kaşlarını çatmıştı. "Bizi tanıştırmadılar sanırım, benim adım Sanchez, siz?" Asya adamın elini havada bırakarak yeniden ocağın başına dönerek "Yemek yiyecek misiniz yoksa dışarı mı çıkacaksınız?" diye sordu. Soru Melih'e sorulmuştu. Adam kendisine aldırış etmeyen genç kızı dikkatle izlerken Melih onun bakışlarını yakalayarak dişlerini sıkmaya başlamıştı. "Yemek yapmak zorunda değildin, bu gün çok yoruldun." "Ben acıktım ve her zaman kendi yemeğimi kendim yaparım," dediğinde ikisi de Türkçe konuştuğu için adam onların ne hakkında konuştuklarını anlamamıştı. Ocaktan gelen değişik kokular dikkatini çekerken farkında olmadan Asya'nın omzunun üzerinden tencerede karıştırdığı yemeğe bakmaya çalışıyordu. Melih onu görünce sesindeki tona önem vermeyerek "Biz salona geçelim, dosyaları yeniden kontrol etmemiz gerekiyor." Adam başını sallayarak genç adama cevap verirken Asya onları umursamayarak işine devam etmişti. Salona geçen ikili beneklinin uçuşması ile duraksamıştı. Melih papağanını kafesine koyarken kafesi uzun zaman sonra ilk kez yerinden kaldırarak mutfağa Asya'nın yanına götürmüştü. Asya onun mutfağa girdiğini görünce kısa bir duraksama yaşadıktan sonra "Sabah kaçta gideceksin?" diye sordu. Melih genç kıza bakarken tek kaşını kaldırarak "Bunu umursadığını sanmıyorum," dedi. "Umursadığımı söyleyemem ama annemi tanıyorsam sen gelene kadar başımın etini yiyecektir." "Yıldız anneyi ararım, seni de rahatsız etmez..." "Bunu neden yapıyorsun? Bize karşı hiçbir sorumluluğun yok..." Melih onun sözleri karşısında kaşlarını çatarak ona bakmıştı. "Belki de memleket insanı olduğu içindir." "Saçma, kimse memleketini özledi diye senin yaptığını yapmaz. Çok özlediyse Türkiye'ye dönüş yap." Melih onun sözlerinden sonra hafif gülümsemişti. "Henüz dönemem, bir süre daha buradayım. Belki birlikte dönüş yaparız." Genç kız şaşkınlıkla ona bakarken Melih çarpık bir gülümseme takınarak mutfaktan çıkmıştı. Salonda otura Sanchez kendisine imalı bir şekilde bakarken Melih kaşlarını çatarak ona bakmıştı. "Aklında ne varsa hemen sil, ona yaklaşmana izin vermem." Sanchez iki elini de havaya kaldırarak "Tamam dostum, senin olsun." Melih başını iki yana sallayarak yıllardır hem arkadaşı hem de bazı işlerde birlikte çalıştığı Sanchez'in meraklı bakışlarını geçiştirmişti. Ona Asya'nın kim olduğunu söyleyemezdi. En azından şimdilik. Yaklaşık yarım saat sonra Asya elinde beneklinin kafesi ile salona girmişti. "Hey dostum..." Benekli konuşmaya başlayınca Melih kaşlarını çatarak Asya'ya bakmıştı. "Burada çalışıyoruz, onu neden getirdin?" "Buna da kafa derler, çok konuşuyor bu kuş..." "Şişşt fıstık, yavrum..." "Benekli..." Melih papağanının Asya'ya laf atması karşısında uyarıcı bir tonda adını söylese de hayvanın dinleyeceği yoktu. "Yavrum... Sahip geldi, yemek..." Benekli öğrendiği bütün kelimeleri o anda sayacak gibi konuşmasına devam ederken Melih yerinden kalkarak kafesi yanına gitmişti. "Sahibi gibi sapık yetişiyor bu kuş." Melih şaşkınlıkla kendisine laf sokan kıza bakarken Sanchez kahkahasını bastırmak için elini ağzına kapatmıştı. Güçlükle kendisine hakim olurken Asya onları salonda bırakarak yeniden mutfağa geçmişti. Kendisine bir tepsi hazırlayarak odasına geçerken Melih'e "Masa hazır yemeğinizi yersiniz," demeyi de ihmal etmemişti. Kaşları çatılı bir şekilde odaya çekilen kızın arkasından bakarken Sanchez yerinden kalkarak Melih'in omzuna elini vurmuştu. "Bu kız ile çok işin var, yol yakınken dön..." "Sen bunu dert etme, başa çıkamayacağım bir şey değil." "Sen öyle söylüyorsan.." Sanchez ile birlikte mutfağa geçtiklerinde masa tamamen Türk yemekleriyle hazırlanmıştı. Sanchez merakla yemeklere bakarken Melih gülümseyerek masaya geçmişti. "Bu kızı işe alabilirim." "Senin uşağın yok burada, içimizden geldi pişman etme..." Asya unuttuğu tuzu almak için mutfağa döndüğünde Sanchez'in sözlerini duyunca kaşlarını çatmıştı. Sözlerine ise Türkçe olarak devam etti. "Cebiniz biraz para görsün her şeyin sahibi gibi davranın." Melih kaşlarını çatarak ona bakarken Sanchez genç adama bakarak "Bana küfür mü etti?" diye sorunca Asya kısa çaplı bir şok yaşamıştı. "Ben küfretmem, sadece laf çatarım." "Anlamadım?" "O yetersiz dilinle anlamazsın tabi..." "Asya yeter bu kadar, odana git." "Peki patron, başka emrin var mı?" "Asya beni kızdırmaya başlıyorsun, odana git ve bir daha çıkma. En azından Sanchez gidene kadar." İkili Türkçe atışırken Sanchez pinpon izler gibi onları izliyordu. Gözleri sağa sola kayarak yorulduğu sırada ikili atışmayı bırakmıştı. Yemekler yendikten sonra Sanchez ilk kez yediği yemekler hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Sonunda işleri saat on iki gibi bittiğinde ise evden ayrılmıştı. Melih odasına giderek çantasını hazırlarken Asya'nın odasından ses geldiğini duydu. Merakla onun yanına giderken Asya odasında söylene söylene dolanıyordu. Saat farkını hesap ederek geriye bıraktığı dostunu aramıştı. "Çiğdem delirmek üzereyim, her şeye karışıyor... "..." "Biliyorum ama ne yapacağım konusunda daha karar vermedim." "...." "Sana söyledim, bir yıllık eğitim için burada kalamam. Ailem ne olacak?" "..." "Onlar olmadan olmaz, onların benimle kalmasına burada sürünmelerine izin veremem. Hem o ukalaya daha fazla borçlanmak istemiyorum." "..." "O mu? Yarın gidiyor, o kadar rahatladım ki anlatamam. Diken üstünde yaşıyorum. Her sözüm adama batıyor sanki." "Merak etme senin sözlerine aldırış edecek kadar sığ bir adam değilim." Asya duyduğu sesle hızla arkasını dönerken karşısında ki adam karşısında yutkunmadan edemedi. Sahi ne zamandır oradaydı? Ne kadarını duymuştu? Telefonu yeniden kulağına dayayarak "Hayatım ben seni sonra ararım," diyerek kapattı. Melih kaşları çatılı bir şekilde genç kıza bakarken onu sözlerinden rahatsız olduğunu belli ediyordu. "Senin benim odam da ne işin var?" "Senin odan, bu ev bana ait ve bu evde senin bir odan yok. Unuttun mu misafirsin?" "Misafir olduğum için bu oda bana ait. Şimdi dışarı çıkmanızı istiyorum." "Beni tehdit mi ediyorsun?" "Nasıl anladıysan..." "Neyse sana gitmeden bir şey söylemek istemiştim. Geldiğimde Mete ile bir görüşme ayarlayacağım. Şu boşanma için anlaşma imzalamanı istiyorum. Mete de olacak tabi." "Ne istiyorsun benden? Sana hiç bir şey yapmadım." Melih yine aynı konuya geldik der gibi başını sallarken elini havaya kaldırarak onu susturmuştu. "Döndüğümde konuşacağız. Ayrıca haftaya bir kokteyl var ona katılacağız." "Ben neden katılıyorum ki?" "Sen bu ailenin bir parçasısın..." "Boşanacağız biz, anlamadığın nedir bu cümlede?" "Bana öğretmen öğrenci ilişkisi gibi davranma. Ne ben senin öğrencinim, ne de sen benim öğretmenim." "Orası kesin... Benim öğrencim olsaydın bir bayanın odasına destursuz girilmeyeceğini öğretmiş olurdum sana." Melih gülerek genç kıza yaklaşmaya başlamıştı. Asya boğazını temizlemek için yutkunurken yerinden kıpırdamadı. Ondan korkmadığını belli etmeye çalışıyordu. Kesinlikle Melih'ten korkmuyordu. Gerçeği fark ettiğinde ise eskisinden daha fazla cesaretle dolmuştu. Kaşlarıı çatarak "Bana çok yaklaşma istersen, senin için iyi olmaz." "Neye güveniyorsun? Hiç kullanmadığın siyah kuşağa mı?" Asya şaşkınlıkla ona bakarken genç adam sırıtarak geri dönüp odanın kapısına varmıştı. "Birkaç gün sonra görüşürüz. Sen uyanmadan ben gitmiş olurum. Ayrıca ihtiyacın olan her şeyi Alex'ten isteyebilirsin." Asya odadan çıkıp giden adamın arkasından şaşkınlıkla bakmıştı. Onun sabah erkenden çıkacak olması genç kızın içini sıkmıştı. Melih odasına girdiğinde telefonunu eline alarak saatin geç olmasına aldırmayarak kardeşini aramıştı. Oyun başlasın artık! "Mete seninle konuşmam gerek. Şu boşanma işini bir daha düşündüm. Şartlarımı kabul edersen boşanmana izin vereceğim." Melih karşıdan gelen sesi dinledikten sonra başını sallayarak karşı tarafın söylediklerini dinliyordu. Anlaşılan Mete o kadınla evlenebilmek için her şeyi kabul edecekti. Keyfi bilirdi biraz daha burnunun sürtmesine göz yumabilirdi nasıl olsa. Oysaki son dönemlerde Mete'nin akıllandığını düşünüyordu. Üstelik işi de epey kavramış, hatta kendisi de çalışmaktan keyif almaya başlamıştı. Kardeşini dikkatli izleyen genç adam bunun farkındaydı. Şimdi iş görüşmesini yapıp geri gelmeli ve bu boşanma işini halletmeliydi. Valizini hazırladıktan sonra yatağına uzanan genç adam gözlerini kapadığında Asya'nin şarkı söyleyerek dans eden görüntüsü belirince hızla gözlerini açmıştı. "Saçmalama oğlum, unut o görüntüyü..." içini çekerken düşüncelerinde Asya'nın göründüğünden daha fazlası olduğu geçiyordu. O kızın içinde patlamaya fırsat kollayan bir volkan vardı ve Melih ister istemez onu merak ediyordu. Ah ne de güzel söylüyordu... , *****
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE