8. Bölüm

3535 Kelimeler
Tüm hayatı çalışmakla geçen adam kendi dünyasında yapayalnızdı. İçine dolan ağlama isteğine anlam veremezken birden genç adama kollarını dolayınca Melih şok olmuş bir şekilde yerine çakılı kalmıştı. Asya ise henüz yaptığı davranışı kavramaya başlarken bu işin içinden nasıl çıkacağını düşünmeye çoktan başlamıştı. İçinden ise "Ben ne yapıyorum böyle?" diyerek kendisine kızarken... Geri çekilmek istiyor ama Melih'in yüzüne bakamayacağını düşünerek geri çekilemiyordu. O anda aklına gelen ilk şeyi yapmıştı. Asya kendinden beklenmeyecek bir şekilde ağlama krizine girerken genç adamın ne denli etkileyeceğinden habersizdi. Sadece bir kadının en etkili silahını kullanmayı seçerek olaydan kurtulmaya çalışıyordu. "Hey sakin ol, neden ağlıyorsun şimdi?" Asya onun bu ağlama olayına inandığını anlayarak derin bir iç çekerken Melih onun içlenmesini yanlış anlamıştı. Göğsünde saklanmaya çalışan yüze bakmak için kendisini geri çekmeye çalışsa da Asya genç adama zamk gibi yapışmış bırakmıyordu. "Hepsi senin suçun, Mete ile boşanmama izin verseydin bunları duymak zorunda kalmayacaktım. Senin suçun. Bak şimdi masum bir bebek babasız büyüyecek." Asya ağzından çıkan kelimelere kendisi bile inanamazken kolları arasında ki bedenin kasıldığını hissetmişti. Melih sonunda genç kızın kollarından çıkmayı başarırken genç kıza inanmaz gözlerle bakıyordu. "Bir bebek babasız mı kalacak? Sence buna izin verecek kadar kötü birimiyim? Ne kadar da safsın böyle? Anlaşılan ailen seni pamuklar içinde sarmalayıp dışarıda ki kötülüklerden koruyarak büyütmüş. O kadının yalan söylediğini anlayamayacak kadar masumsun. Aç gözlerini de etrafına iyice bak. Mete'nin çocuğunu taşıdığını söyleyen ilk kadın Almira değil. Sonuncu da olmayacağını sana garanti edebilirim." "Ve sen beni bu adamla evli kalmaya zorluyorsun..." "Bir süre dayanmanı istiyorum." "Peki ben ne olacağım. Benim hayatım, duygularım ne olacak." Melih genç kızın son sözleri ile birden duraksamıştı. Asya'ya dikkatle bakarken dudaklarının arasından "Birini mi seviyorsun?" diye sordu. Asya gelen soru karşısında şaşırsa da bunu belli etmemeye çalışmıştı. "Olamaz mı? Bu o kadar zor mu?" "Neyse seviyorsan da bir süre bekleyeceksin." "Seni bencil herif, sadece sen ve paran değil mi?" "O küçümsediğin paranın her kuruşunda alın terim var benim. Gece gündüz çalışarak kazanıldı." "Aferin sana, hayatını para uğruna harca. Benim paranın peşinde olmadığımı nereden biliyorsun?" Melih genç kızı sözlerine gülümserken elini kaldırıp Asya'nın başının üzerine koymuştu. Başını iki yana sallarken şefkatle saçlarını okşadı. "Küçüğüm o kadar masumsun ki hala neyin ne olduğunu anlayacak durumda değilsin. Biraz büyü artık..." Asya sinirlen başında ki eli itelerken öfkeli gözlerini genç adamın gözlerine dikmişti. "Ben küçük değilim, bana çocuk muamelesi yapmayı kes artık." "Sende çocuk gibi davranma o zaman. Bu kadar yeter, bu konuyla ben ilgileneceğim. Şimdi içeriye girelim ailen merak etmiştir." Nefesi boğazından dışarıya çıkarken yakıcı bir etki oluşturuyordu. Gözleri yaşarmaya başlaya genç kız bu kez gerçekten ağlayacaktı. Ağlayacağını anlayan Melih parmağını sallayarak "Sakın ağlayayım deme küçük hanım, yutmaya hiç niyetim yok." Asya duyduklarıyla gözleri deyim yerindeyse fal taşı gibi açılmıştı. Onun şaşkın parlak gözleri karşısında genç adam gülümseyerek arkasını dönüp hastaneye doğru giderken parmaklarıyla burnunu ovalayarak inanmaz şekilde başını iki yana sallamıştı. Asya'nın rol yaptığını anladığında kahkaha atarak gülmek istemişti ama o kadar şaşkın görünüyordu ki onu utandırmak istememişti. Şimdi ise şok olmuş ifadesi genç adamın hoşuna gitmişti. Hastaneye girdiğinde hala yüzündeki gülümseme yerini koruyordu. "Efendim!" Alex genç adama doğru yaklaşarak önünde durmuştu. Melih yüzünde ki sırıtmayı silmeden adamına bakıyordu. Bu durum Alex'in de dikkatini çekmişti. "Bir şey mi oldu Alex?" Melih'in sorusu ile genç adam kendisini toparlarken hemen konuşmuştu. "Doktor bey sizinle konuşmak istiyor." Alex başını sallayarak doktorun yanına giderken Asya da onun peşinden gidiyordu. Doktor genç adamı ayakta karşılayarak selam verirken Melih bu sıcak karşılaşmaya gülümseyerek karşılık vermişti. "Nasılsın Hakan?" Hakan yıllardır Melih ile arkadaştı ve hastanedeki görevini Melih sayesinde almıştı. Sonrasında alanında kendisini ilerleterek en iyi kardiyologlardan biri oldu. "Haberler nasıl Hakan, Mehmet beyin durumu sence düzelecek mi?" "Biliyorsun ki bu ameliyat oldukça tehlikeli ama ümit var. Önemli olan hastanın ne istediği ve iyileşmesi için moralinin nasıl olacağı." "O konuda merak etme..." "Birde biliyorsun bu ameliyat oldukça pahalı. Kalbi verecek aileye de yardım yapmamız gerekiyor. Durumları pekiyi değil..." Melih anlayışla başını sallarken Asya aralık kapıdan duydukları karşısında duraksamıştı. "Paranın sorun olmayacağını biliyorsun, sadece elinden geleni yap." "Ailenin senin akraban olduğu doğru mu?" Melih başını sallayarak onu onaylayınca Hakan devam etmişti. "Bildiğim kadarıyla senin tek akraban Mete, yanılıyor muyum?" "Onun bu güne kadar yaptığı tek mantıklı davranış bu aileyi aramıza katmak oldu sanırım." Hakan anlayışla ona gülümserken yıllardır tanıdığı adamın kardeşiyle nasıl baş etmeye çalıştığını biliyordu. "Neyse başka bir sorun yoksa benim şirkete gitmem gerek. Bir sorun olduğunda bana özel numaramdan ulaşabilirsin. Ayrıca ameliyat için hazırlıkları yaparsan sevinirim Hakan. Parayı düşünme son teknoloji kullanmanı istiyorum." "Bunu biliyorum, ve Melih, kendine dikkat et." Hakan onun ne denli işlere girdiğinin farkında olan biri olarak uyarıda bulunmaktan çekinmemişti. Genç adam başını sallayarak ayağa kalktığında "Suzy'e söyle şu yaptığı pastadan yeniden tatmak istiyorum, çok güzeldi en son yediğim." Suzy Hakan'ın eşiydi ve bazen yaptığı yemeklerden Melih'e gönderiyordu. Nitekim Hakan ile tanışmasına vesile olduğu ve evliliklerinde yardımcı olduğu için her zaman minnet duyduğunu söylemekten çekinmiyordu. Asya genç adamın ayağa kalktığını görünce hızla kapıdan ayrılmıştı. Bakışları boş bir şekilde koridordan ilerlerken aklında masrafları Melih'in karşılamaması için ne yapabileceği vardı. Belki de bu evlilik oyununa bir süre daha devam etmesi genç adamın az da olsa sıkıntısını giderirdi. Derin bir iç çekerken birden yerinde sendelemişti. Çarptığı bedene ağır bir şekilde bakışlarını kaldırırken Alex merakla genç kıza bakıyordu. "Siz iyi misiniz?" Asya başını sallarken Alex hala onun iyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. "Ne oluyor burada?" Melih ikiliyi görünce onlara doğru hızlanmıştı. Asya hiçbir şey söylemeden babasının odasına doğru ilerlerken Alex genç adama "Küçük bir çarpışma efendim, Asya hanım çok dalgındı," dediğinde Melih kaşlarını çatarak genç kızın peşinden gitmeye başlamıştı. İlaç kokusunun sardığı odanın kapısından içeriye girerken annesi ile babasını el ele bir şekilde birbiriyle konuşurken görmüştü. İçinden 'İşte istediğim böyle bir evlilikti...' diye geçirmeden edemedi. Çok mu şey istiyordu. Yüzündeki ifadeyi değiştirerek babasının yanına vardığında babasının yaşlı gözlerle kendisine bakması içini acıtmıştı. "Asya'm?" genç kız gülümseyerek babasına bakıyordu. "Merak etme babacım, iyi olacaksın." "O nerede?" Asya Melih'in doktorla olan konuşmasını hatırlarken odanın kapısı tıklatılıp içeriye etkileyici görüntüsüyle Melih girmişti. Sanki adamla sert konuşmayı yapmamış gibi konuşmaya başladı. "Nasılsınız Mehmet Bey? Ameliyat için en yakın zamanı ayarlayacaklar. İlaçlarla sizi hazırlamaya bugün başlarlar sanırım. Benim şirkete gitmem gerek Alex burada olacak istediğiniz bir şey olursa, ya da ihtiyacınız ondan istemeye çekinmeyin." Mehmet Bey hafif gülümseyerek genç adama bakıyordu. Melih odadan çıkmadan önce Yıldız Hanım'ın elini öperek odadan çıkmıştı. "Allah kötülüklerden sakınsın. Nasıl da mahzun bakıyor." Asya şaşkın bir şekilde annesine bakarken Melih ve mahzun kelimelerini yan yana koymaya çalışıyordu. Ama bu görüntüyü kesinlikle gözünün önüne getirememişti. İçinden gülmek geldi. Melih oldukça güçlü bir karaktere sahipti. Yeri geldiğinde diktatör kılığına girse de onun iyi yürekli olduğunu anlamak zor olmamıştı. Özellikle Asya ona bakınca açık bir sayfa gibi genç adamı okuyabiliyordu. "Kızım ne düşünüyorsun?" Asya düşüncelerinden babasının sesiyle çıkmıştı. "Hiç baba, sen nasılsın? Ağrın var mı?" adam kızına gülümserken iyi olduğunu belirtmişti. Alex odaya girmeden önce annesi ile göz göze gelen genç kız hemen bakışlarını kaçırmıştı. Bakışları Alex ile karşılaşınca tek kaşını havaya kaldırarak "Bir sorun mu var Alex?" dedi. Alex başını iki yana sallayarak "Bu gün eğitiminiz için kayıt yaptıracaktık. Melih bey ayarlamaları yaptı siz sadece mülakata gireceksiniz." Asya kaşlarını çatarken annesi atılarak "Melih oğlum söylemişse vardır bir bildiği..." dediğinde Asya inanmaz bir şekilde annesine bakmıştı. "Anne!" Yıldız Hanım kızına omzunu silkelerken Alex şaşkınlıkla kadına bakmıştı. Annesinin dürtüklemesi üzere odadan çıkarak Alex ile hastaneden ayrılmıştı. Genç kız dikkatle etrafına bakınırken Alex'te onu izliyordu. Patronunun bu kıza değer verdiği kesindi. Üstelik bu gün patronunu sırıtırken görünce hala şaşırıyordu. Bunca yıldır Melih'in yanında çalışıyor ama onu bu şekilde sırıtırken ilk kez görüyordu. "Nereye gidiyoruz?" "Chicoga Rehberlikte eğitim alacaksınız..." Genç kız duyduğu isimle yutkunmadan edememişti. Oldukça pahalı olan eğitim kursunu karşılamasına imkan yoktu. "Ama orası..." "Melih bey öyle uygun gördü." "Melih beyin ne uygun gördüğü beni ilgilendirmez. Ben yüksek lisans için başvuru yapmıştım." "Bu eğitim sizin lisansınızdan daha kapsamlı olacak." "Kaç ay?" Asya merakla genç adama aynadan bakarken Alex gayet rahat bir şekilde, "Eğitim programınız yaklaşık bir yıl sürecek." "Bir yıl mı?" Asya'nın sesi tiz çıkarken Alex aynadan arkada koltukta şok olmuş bir şekilde oturan genç kıza bakmıştı. "Bu imkânsız, bir yıl çok fazla." "Bu eğitim en az süresi bu, normalde üç yıl sürüyor." "Ama..." Asya sakinleşmek için derin iç çekerken araba durunca etrafına bakınmaya başlamıştı. Geldikleri bina dışarıdan bakınca bile ne kadar elit bir yer olduğunu gösteriyordu. Bunu yapamazdı. Arabanın kapısı açılınca Alex genç kıza inmesi için eliyle işaret ederken Asya sıkıntıyla onun isteğine uymuştu. Hayatında ilk kez böyle titriyordu. Endişeli ve oldukça heyecanlıydı. İçinden 'umarım beni kabul etmezler,' diye geçirirken bu seçeneğin ne kadar zayıf olduğunun da farkındaydı. Bir yıl burada kalmak istemiyordu. Hayatının koskoca bir yılını Amerika da geçirmek ve Melih ile aynı yerde olmak nedense Asya'yı tedirgin etmeye yetiyordu. Mete'yi hayatının hiçbir köşesinde istemezken Melih ile sık sık bir araya geleceklerinin de farkındaydı. Onda ki bir şeyler Asya'yı tedirgin etmeye başlamıştı. Ağır adımlarla Alex'in peşinden büyük binaya girerken terleyen ellerini pantolonuna silmişti. Üzerine baktığında mülakat için hiçte uygun giyinmediğine karar verdi. Ama bunu umursayacak ruh halinde olmadığından önemsemedi. **** Bakışları karşısındaki adama çevrilirken istem dışı yüz hatları sertleşmeye başladı. "Sizi hangi rüzgar attı buraya?" Melih rakip firmanın adamlarının kendi ofisinde olma nedenlerini elbette ki biliyordu. Adamlar sakin gözükseler de gözlerindeki tedirginlik genç adama keyif veriyordu. "Sizinle ihale hakkında konuşmaya geldik. Bu ihaleden çekilmenizi istiyorum." Melih sakin bir şekilde adamları dinlerken son sözleri karşısında hafif gülümsemişti. "Bu ihaleden çekilmek gibi bir niyetim yok, bunu patronunuza söyleyin." "Bakın Melih bey, sizinle arkadaşça konuşmak için geldik buraya. Biliyorsunuz ki bu ihaleden çekilseniz de sizin için pek bir önem teşkil etmez. Ama patronumuzun bu ihaleye ihtiyacı var." "O zaman sıkı hazırlansın, neden bana geldiniz." "Buraya kendimiz geldik, o da sıkı hazırlanıp adil bir şekilde sizinle karşılaşmak istiyor..." "Ama siz onun kazanamayacağını biliyorsunuz..." Melih adamların sözünü keserken, adamlar başını sallayarak genç adamı onaylamıştı. "Sizin adınız bile ihaleyi almanıza yetecektir. Bu durumda adil bir yarışı nasıl beklersiniz?" Melih adamların doğru söylediğini biliyordu. Birden bir hareketlilik hissedince koltuğunda geriledi. Adamlardan biri genç adamın önüne büyük bir dosya koyarken Melih dikkatle onları izliyordu. "Bakın bu ihale için hazırlanan projeler." Melih kaşlarını çatarak iki adama bakarken dişlerinin arasından "Bunu bana göstermenizin doğru olmadığını biliyor olmalısınız. Ne de olsa size rakip firmayım." "Biliyoruz ama Cenk beyi de düşünmek zorundayız." Melih'in düşüncelerinde sadece Cenk adı dolaşıyordu. Adına bakılırsa Türk kökenli olmalıydı. "Bu Cenk beyi tanımıyorum, neden size yardım edeyim?" onun sorusu iki adamı da gülümsetmişti. "Çünkü sizde kendi başınıza buralara kadar çalışarak geldiniz. Firmamıza sadece bir şans tanımanızı istiyoruz. Bu ihaleden sonra eminim firmamız daha tanınmış olacak." Melih başını sallarken önüne koyulan dosyaya bakıp bakmamakla alakalı tereddütte kalmıştı. Sonunda adamların yüzlerine bakarak merakla kendisini izlediklerini görünce "Bakmamda sakınca olmadığına emin misiniz? Cenk bey bunu duyarsa işinizden olacaksınız biliyorsunuz." "Önemli değil, onun bu işe ihtiyacı olacak." Melih projeye bakarken birkaç yerde duraksamıştı. Gerçekten iyi hazırlanmış bir proje vardı karşısında ama kendi projesi ile yarışabilecek kadar iyi değildi. Derin bir iç çekerek dosyayı kapatıp adamlara uzatmıştı. "Buraya gediğinizi unutun, bende unutacağım. Şimdi dosyayı alıp gidebilirsiniz." İki adam da şaşkın bir şekilde Melih'e bakıyordu. Projeyi görmüştü ve bu durum onları daha da zayıf bir duruma düşürmüştü. Kendilerini aptal gibi hisseden adamlar sıkıntı ile kapıya yöneldikleri sırada Melih "Mimarınıza söyleyin ölçülendirmede bariz hatalar var. Ayrıca birçok ayrıntıyı da belirtmemiş. Ben çekilsem bile bu projeyle kazanmasına olanak yok." Adamlar şaşkın bir şekilde Melih'e dönerken genç adam eliyle işaret ederek onların çıkmasını istemişti. Adamlar aynı şaşkınlıkla ofisten çıkarken genç adam koltuğuna iyice yaslanarak gözlerini kapatmıştı. O sırada çalan telefon sesiyle gelen aramaya bakarken sıkıntıyla yüzünü ovalamıştı. "Ne oldu Alex, gittiniz mi mülakata?" karşıdan gelen sözler karşısında genç adam dişlerini sıkmıştı. "Ne yaptı dedin?" Asya mülakatta oldukça ukalaca davranmaya karar vererek adamların sorularına sürekli dik başlılıkla karşılık vermişti. Bu durum yetkililerin hoşuna gitmediği için kararlarını yeniden gözden geçireceklerini söylediler. Melih elini sertçe masaya vurarak "O kadını hemen şirkete getir!" diye kükremişti adeta. Telefonu kapattığında sıkıntıyla yerinden kalktı. Odasının kapısı tıklatıldığında aynı sıkıntı bu kez öfkeye dönüşmüştü. "Gir." "Bu ne sinir Melih bey?" "Nerisa burada ne işin var?" "Biliyorum aramam gerekiyordu ama sende beni anla, buraya geleceğimi söyleseydim bana izin vermezdin." "Ne istiyorsun, bir sorun mu var?" genç kadın Melih'in her zamanki düşünceli haline mutlu oluyordu. Belki gerçekten sevgili olmayı başaramamıştı ama Mellih'in yanında ki kadınlara nasıl sahip çıktığına en yakın tanıktı. Kendisi ile görünmesinin nedeni sadece iş yemekleri ve kokteyllerde kendisine uygun kavalye olması yüzündendi. Bu şekilde kendi işleri için Melih'in adını kullanabiliyordu. Seçkin bir iş adamının desteklediği biri olarak zengin kesimlere iş yapabiliyordu. Ama onun istediği bir süre sonra değişmişti. Melih ile birlikte olabilmek için her şeyi verebilecek duruma gelmişti. Nitekim genç adamın böyle bir düşüncesi yoktu. En azından onun henüz evlenmek gibi bir niyeti olmadığını biliyordu. "Aslında benimle bir yemek davetine katılmanı isteyecektim." "Bu sıralar çok yoğunum Nerisa." "Lütfen, senden başka kimseyle gidemem. Bu yemek benim için çok önemli." "Ne zaman yemek?" Melih hala sıkıntılıydı ve Nerisa'nın isteğini geçiştirmek için onu dinleyerek bir an önce gitmesini istiyordu. "Cuma akşamı olacak, şu ünlü otelde." "Tamam randevulara bakınca sana haber veririm." Bu bile Nerisa'nın mutlu olmasına neden olmuştu. Genç kadın mutlulukla "Çok teşekkür ederim, bunun için sana minnettarım." Melih bir şey değil gibi elini sallarken dudaklarından "Biz arkadaşız bunu biliyorsun Nerisa, farklı şeyler düşünmeni istemiyorum. Geçen gün yaptığın gibi gereksiz kıskançlıklar istemiyorum. Nerisa başını sallarken yüzündeki gülümsene solmuştu. "O kadını farklı kılan ne? Onunla neden bu kadar ilgilisin?" "Bu seni ilgilendirmez Nerisa, sadece boş hayallere kapılıp üzülmeni istemiyorum. Büyük ihtimalle Asya burada olduğu sürece davetlere onu götürürüm." Nerisa şaşkınlıkla genç adama bakarken Melih onun sormak istediği soruyu keserek konuşmasına devam etti. "Ne de olsa aileden biri, onunla gitmem daha doğru olur." Nerisa hüzünle genç adama bakarken Melih dayanamayarak ona sarılmıştı. "Bu şekilde bana bakma, biliyorsun sana hep saygı duydum." Genç kadın kollarını Melih'e dolarken arkalarından gelen boğaz temizleme sesi ile bakışları kapıya yönelmişti. Melih kendisine öfkeyle bakan bir çift gözle karşılaşırken Nerisa hiçbir şey olmamış gibi çantasını alarak ofisten ayrılmıştı. "Rahatsız ettim galiba?" Asya ters bir şekilde odadan çıkan kadının arkasından bakarken Melih tek kaşını kaldırarak onun bu davranışıyla alay ediyordu. "Bizi rahatsız edecek konumda değilsin..."Asya ateş saçan gözlerini genç adama dikerken Melih gayet rahat bir şekilde masasının arkasına geçerek koltuğuna oturmuştu. Asya sonun bu rahat davranışı karşısında daha da sinirlenerek masanın önüne gelmiş ve elini masaya vurarak "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı. "Ne yapıyor muşum?" "Bir yıllık eğitim de ne demek? Babamın ameliyatından sonra buradan ayrılacağım." "Oraya girmek ne kadar zor sen biliyor musun?" "Ahh lütfetmiş paşa hazretleri..." "Alay edebildiğine göre içten içe hoşuna gitmiş olmalı." Asya şaşkınlıkla Melih'e bakmıştı. Ne diyordu bu adam böyle? Hoşuna gittiğini nasıl söylerdi? Melih onun duraksamasıyla çarpık bir şekilde gülümsedi. Anlaşılan onu alt ettiğini düşünüyordu. "Bir gün sizden tamamıyla kurtulacağım. Hayatımda tek hata yaptım o da en büyüğüydü." "İyi ya işte bundan sonra daha dikkatli olursu." Melih'te onun sözlerine sinirlenmeye başlamıştı. Genç kız arkasını dönerek kapıya doğru ilerlerken Melih kaşlarını çatarak "Nereye gittiğini sanıyorsun?" dedi. Asya ona aldırış etmeyerek kapıyı açınca daha fazla dayanamayan Melih öfkeyle yerinden kalkmıştı. Asya odadan çıkıp asansöre doğru ilerlerken Melih hızlı adımlarla ona yetişmiş ve kolunu sert bir şekilde tutarak az önce çıktıkları ofise yeniden girmişlerdi. "Sen ne yaptığını sanıyorsun, ben senin kölen değilim?" "Ben veya adamlarım olmadan tek başına dolaşamazsın." "Yeter artık, benden ne istiyorsun? Bırak artık peşimi..." Genç kızın sesi sonlara doğru kısılmıştı. Ağlamamak için yanağının içini dişlerinin arasına sıkıştıran Asya Melih'e bakmamaya çalışıyordu. "Lütfen beni serbest bıkar, boşanmama izin ver." Onun sesindeki ağlamaklı ton hoşuna gitmemişti. Melih yumruk olan ellerini ceplerine sokarken bir adım geri gitmişti. "Seninle bir anlaşma yapalım, sonra istediğini vereceğim. İstediğin an seni serbest bırakacağım." Asya heyecanla genç adama bakışlarını çevirirken gözlerinde ki parlaklık genç adamı gafil avlamıştı. Yutkunan genç adam farkında olamadan "Demek bu yüzden dikkatini çektin!" dedi. Asya onun neden bahsettiğini anlamasa da Melih hala aynı şeyi düşünüyordu. Karşısında ki genç kızın gözlerindeki ifadeyi daha önce kimsede görmemişti. Gözbebeklerinde canlı parıltılar dolaşırken masumluk elle tutulur nitelikteydi. Karşısında ki kız çok saftı ama aynı zamanda değildi. Sadece sevgiye açtı. Melih kendi düşünceleri ile şaşkına dönmüştü. Asya'nın sevgiye aç olmasına imkan yoktu. Onun için her şeyi yapabilecek anne babası vardı. Nasıl sevgiye muhtaç olabilirdi ki? Asya dikkatle genç adama bakarken onun çelişkili bir şekilde düşündüğünü görünce onu incelemeye başlamıştı. Tek kaşı yukarıya kalkmış gözleri daha bir kararmıştı. Düşündüğü şey ciddi olmalıydı. Yüzünün ifadesi her ne düşünüyorsa sürekli değişmesine neden oluyordu. Sonunda sessizliğe daha fazla dayanamayan genç kız "Ne anlaşmasından bahsediyorsun sen?" diye sordu. Melih onun sesi ile düşüncelerinden çıkarken masasına yaklaşarak yaslanmıştı. Asya dikkatle onu izliyordu. Benim için bir anlaşma imzalamanı istiyorum. Böylelikle bir hafta içinde boşanmanı sağları." Asya şüpheli bir şekilde ona bakıyordu. Melih'in yine bir şeyler çevirdiğini hissediyordu. Ama boşanacaksa ne olursa olsun anlaşmaya hazırdı. "Ne anlaşması imzalamam gerekiyor? Söyle hemen yapalım şu anlaşmayı. Senden ve Mete'den hiçbir şey istemiyorum." Genç adam onun bu çıkışına gülmeden edemedi. "Hakkında yanıldığımı düşünmeye başladım." Asya ona boş bir şekilde bakarken Melih elini sağa sola sallayarak gülmesine devam etti. "Başta senin sakin, ağır başlı olduğunu düşünüyordum. Ama görüyorum ki senin de pençelerin varmış. Kedi gibi tırmalamak için her daim hazırsın." "Kadınları çok iyi tanıyorsun değil mi?" Melih tek kaşını yukarıya kaldırarak "En azından hayatıma girenleri iyi tanıyorum," dedi. Asya ona alaycı bir bakış atarak "Hiç sanmıyorum. Sessiz sakin oluşumuz seni yanıltmasın. Damarına bastığında, canını yaktığında kadıların neler yapacağını tahmin bile edemezsin. Kendini çok akıllı sanma." Melih onun sözleri karşısında yüzünde ki gülümsemeyi daha da yayarak ona bakmıştı. "Öğrenmek için bu kadar acele etme, en azından ben anlaşmayı hazırlayana kadar." Asya omzunu silkeleyerek genç adama arkasını dönmüştü. "Alex'e söyle beni hastaneye götürsün." "Emredersiniz, başka isteğiniz?" "Aslında varda senin yapmayacağın kesin..." Melih onun odadan çıkışını sırıtarak izlemişti. Genç kızın peşinden giderken sekreteri ona şaşkınlıkla bakıyordu. Melih'in yüzünde hala bir gülümseme vardı ve sekreteri daha önce patronunun bu şekilde gülümsediğini görmemişti. Hayranlıkla ona bakarken Asya gözlerini kısarak karşısında ki kızın neye salyası akarak baktığını anlamaya çalışıyordu. Arkasını döndüğünde bıkkınlıkla Melih'e bakarken yeniden asansöre yürümüştü. "Alex, Asya Hanım'ı hastaneye götür ve yanından ayrılma." Patronunun sözleri ile Asya'nın peşinden asansöre binen genç adam garajın katına basmıştı. Birkaç saniyelik süren asansör yolculuğundan sonra arabanın olduğu tarafa genç kızı yönlendirmişti. Asya itiraz etmeden genç adamı takip ederken aklında hala Melih'in anlaşma sözleri vardı. "Aman canım ne olacak ki? Kesin para istememesini isteyecekti. Hiç sorun değil." Alex şaşkınlıkla kendi kendine konuşan kıza bakıyordu. Arabanın arka kapısını açmış genç kızın binmesini bekliyordu. Sonuna Asya arabaya bindiğinde hastaneye doğru yol almışlardı. **** "Yeter artık Almira, başımı döndürdün." Genç kadın öfkeyle karşısında kanepede uzanan genç adama dönmüştü. "Sen neden bu kadar rahatsın? Abin olacak adam seni gözünden çıkardı ama senin umurunda değil." "Sakinleş artık, ben kendime, bize bakabilecek kadar kazanıyorum zaten." Mete kendi sözleri karşısında şaşkına dönmüştü. İlk kez bu şekilde davranıyordu ve bu genç adamın garip bir şekilde hoşuna gidiyordu. İlk kez ağabeyine bağımlı olmadığını fark ediyordu ve bu durum Mete'yi gerçekten mutlu etmişti. İşi güzeldi ve yeterince kazanıyordu. Eski lüks yaşantısı ise geride kalmıştı. Şu üç yıl boyunca bocalaya bocalaya istediği, zevk aldığı bir iş edinmişti. Bunun için içinden Asya'ya dua ettiğini fark edince ise ikinci kez şaşkına dönmüştü. Her şey onunla evlendiğinde başlamıştı. Ağabeyi artık onun çalışması gerektiğiniz zorla da ona göstermişti. Melih olmasaydı bu güne kadar yaşayamayacağını farkındaydı. En azında şu üç yılda ilk kez kendisini işe arar hissediyordu. Şirkette başlarda yaptığı hatalara rağmen Melih onu işten çıkarmamış, sabırla doğru yapmasını beklemişti. Onun bu huyunu sevdiğini düşündü. Düşünceli oluşu ve kendisine olan tutumu yüzünden ona saygı duyuyordu. Üstelik babasının tüm sevgisini kendi üzerine yoğunlaşmasına rağmen Melih onu tek bırakmamıştı. Aynı anneden olmasalar da Melih onu bırakmamıştı. Babasından kalan parayı nasıl da bitirebilmişti. Şimdi ise aptallığını fark ediyor ve davranışlarını az da olsa düzeltmeye çalışıyordu. "Sana söylüyorum beni dinlemiyor musun? Abin DNA testi istedi..." "Sende yaptır o zaman, nasılsa çocuk benden değil mi?" Almira öfkeyle eline gelen ilk şeyi duvara fırlatarak sesini yükseltmişti. "Yaptırayım mı? Sen ne saçmalıyorsun? Bu bana hakarettir." Mete onun bu ani çıkışına karşılık oldukça sakindi. "Sen bilirsin ama abim o testi görmeden boşamama izin vermez." "Sen nasıl bir adamsın? Karını boşamak için abinden izin mi alman gerekiyor?" "Asya onun himayesinde ve onunla gizlice boşanamam ya..." "Neden olmasın, sen belgeleri imzala bana ver, ben hallederim." Mete kaşlarını çatarak genç kadına bakmıştı. "Bunu yapamam. Hem melih bunu öğrenirse sadece mirasta değil, şimdiki işimden de olurum. Bunu kesinlikle yapmam." "İş mi? Sen o yaptığın şeye iş mi diyorsun? Etrafına bak, kümes kadar bir evde kalıyorsun." Mete bu kez cidden sinirlenmeye başlamıştı. Bu ev onun ilk eviydi. Kendi parasıyla aldığı ilk ev ve evini seviyordu. Her köşesini kendisi düzenlemişti. "Evimi beğenmiyorsan gidebilirsin Almira, sanırım bu günlük azarlaman yetti." Almira onun sesinin sertliği karşısında geri adım atmaya karar verdi. Sonuçta Mete'yi elinden kaçıramazdı. "Beni yanlış anlıyorsun canım, sen istemez miydin daha büyük bir evde oturmayı? Hem bebeğimiz olunca bu eve sığmayız ki biz..." Mete bebek sözünü duyunca az da olsa yumuşamıştı. Yine de evini seviyordu ve kimsenin evini küçümsemesine izin vermezdi. Ama çocuk olunca bu evde kalamayacaklarının da farkındaydı. Müstakil ev oldukça sevimliydi ve etrafta olan komşuların hepsi elit kesimdendi. Güvenli bir semt olması ise Mete'nin rahat bir şekilde bu evde kalmasını sağlıyordu. O da biliyordu Melih'in tehdit edildiğini... Üstelik kendisi üzerinden tehdit edilmesi genç adama komik geliyordu. Koca adamı korumak için ağabeyi peşine adam takmıştı. Sırf Melih'in içi rahat edecek diye onları görmezden geliyordu. Ne kadar çok şey değişmişti düşüncelerinde. Arkadaşları çağırınca bir bahane bulup onları ektiğine ise hala inanamıyordu. Eğer çocuk olmasaydı abisini ikna edip Asya ile yeniden deneyebilirdi. Ama bunun imkansız olduğunun da farkındaydı. O düşüncelere dalarken yanında ki kadının da kendine ait farklı düşünceleri vardı. ************** ***
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE