Lokanta

896 Kelimeler
Adam lokantaya girerken tereddüt etti, gerçekten yerdeki boşlukların genişliği yere düşecekmiş gibi hissetmesine sebep oluyordu. Ayağının ucu ile kendini zorlayıp içeri girerek Daniel’e önceden arayarak ayırttığı lokantanın konseptine uygun olarak ahşaptan yapılmış şık yuvarlak masaya kadar eşlik etti. Ethan’ın her zaman oturduğu masanın tam çaprazında kalıyordu, lokantanın en kalabalık saatleri gece saatleri olduğundan 17 insan sayabiliyordu lokantanın içinde. Böyle küçük bir lokanta için büyük bir sayıydı. Kapının zillerinin çalması ile Ethan ile sevgili Rose içeri girdi, Ethan’ın yüzü düşük zorlukla yürüyordu. Uzamış sakallarına bakım yapmadığından hepsi birbirine girmiş asık suratının daha da çirkin gözükmesine sebep oluyordu, jöle ile zorla tutturulmuş saçından bir tel bağımsızlığını ilan ediyormuş gibi sallanıyordu, koluna girmiş olan sevgilisi onun aksine çok neşeli bir şarkı mırıldanarak Ethan’ı çekiştiriyordu, ipek gibi duran saçlarını arkadan bağlamış tüm vücut hatlarını gösteren dar bir pantolon ve ceket ve nispet yapar gibi diğer müşterilere bakan yeşil gözleri ile lokantada resmen parlıyordu. “Kendine gel artık sevgilim biliyorsun senin suçun değildi!” Neşeli ses tonu ile bağırarak sevgilisinin neşesini yerine getirmeye çalışıyordu, Ethan’a bunu ilk söyleyişi değildi. “Bunu daha da önce konuştuk hayatım, bir şekilde yanlış hissettiriyor. O kadına vuran benim, cezamı çekmem lazımdı.” Diğer müşterilerin duymasından çekindiği için sessizce mırıldanmıştı, bu konuyu kalabalık ortamlarda konuşmayı kesinlikle istemiyordu. Rose günlerdir mızıkçılık yaparak evden çıkmadığı için sinirliydi, yanaklarını şişirip Ethan’ı dürttü. “O orospunun ölmesinin nedeni sen benimle ilgilenirken birden arabanın önüne atlamasıydı! Hiç bir suçun olmamasına rağmen beni değil de suçlu olduğunu söyleyen piçleri dinlemen sinirimi bozmaya başladı.” Ethan’ı yerine oturtup kolunu sallayarak garsonu çağırdı, Ethan masayı dikkatsizce gözledi. Babasına onun kıçını kurtarmasını söylememişti, korktuğu için inkar da edememişti, içindeki pişmanlık hissine engel olamıyordu. “Ben hep seninle olacağım Ethan, biraz zamana ihtiyacın olduğunu biliyorum.” Ethan’ın elini sıkarak gelen garsona siparişini verdi, Ethan elini tutan sevgilisinin elinin üstüne diğer elini koyarak dudağını ısırdı. Eğer sevgilisi yanında olmasaydı çoktan vicdanına dayanamayıp teslim olurdu, neyse ki sevgilisi suçlu olan kendisinin suçunu önemsemeden onunla durarak kalbinde duyduğu korkunç acıyı yüklüyordu. —---------------------------------------------------------------------------------------- Daniel sandalyesine oturduğunda huzurla etrafına bakındı, kasabanın gürültüsünden uzak ferah ve sıcak bir lokanta. Hava soğuk olduğu için eski tip elektrikli soba kullanıyorlardı, arada elektriklerin ışığı güçsüzleşip geri eski hallerine dönüyordu, tüm elektiriği sobalar kullandığı için televizyon ve klimalar kapalıydı. “Ah ah… Ne iyi ettikte geldik ha! Temiz hava, güzel yemek kokusu, karını öldüren adamın hemen… çaprazında oturuyoruz.” Sesi gittikçe içine kaçmıştı, malını tanıyan deneyimli bir esnaf gibi kafasını salladı. “Biliyordum…” Garip bir gülümseme ile Adam’a baktı, Adam halinden memmundu. Daniel’in dediğini görmezden gelerek Ethan’ın girişini ve konuşmalarını dinlemişti. Giydiği kalın kıyafetler ve beresi sayesinde yüzüne dikkatlice bakmadığı sürece onu tanıyamazdı ve o modda gibi durmuyordu. Adam gülümseyerek Daniel’e baktı. “En son buraya ne zaman geldiğimizi hatırlıyor musun?” Adam nostajik bir bakışla siparişi hazırlanırken servis edilen sarımsaklı ekmeğine uzanmıştı. Daniel garipsediğini belli eden bir bakışla suratını astı. “Daha önce seninle hiç buraya gelmedim ki?” Adam kendini tutamayıp gülmeye başladı, karısı ile olan anılarını bir kenara atıp eğlenmesine bakıyordu. “Tabi ki gelmedik gerizekalı! Seninle buraya neden geleyim ki?” Daniel suyunu tükürdü, lise zamanlarındaki gibi davranmaya başlayan Adam’ın değişik tavırlarını görünce o da gülmeye başladı. “O zaman şimdi neden geldik? Karının boşluğunu benimle doldurmaya çalışmıyorsun değil mi? Adam aramız hiç öyle olmadı haberin olsun, arkadaşım olarak görüyorum seni. Yakın bir arkadaşım olarak.” Adam gülerken bir anda karnını tutarak ayağa kalktı. Yüzünde acının ince tebessümü vardı, zor zamanlar yaşadığı her halinden belliydi.. “Üzgünüm! Böyle bir muhabbeti midem kaldırmadı galiba! Hemen tuvalete gidiyorum.” Koşarak tuvalete gitti, tuvalete girdikten kısa bir süre sonra tüm lokanta zifiri karanlığa boğuldu. Lokantayı aydınlatan tek ışıklar masaların üzerindeki küçük mumların zayıf parlamalarıydı, ışık yapması için değil ortamın havasını değiştirmesi için yapılmıştı mumlar. Masanın üzerinden fazlasını aydınlatamıyordu, Daniel kötü bir hisle ayaklandı. “Adam!” Karanlığın içinde Adam’ın sesini duymaya çalışsa da onlarca müşterinin telaşlı konuşmaları kulak çınlatacak seviyedeydi. Küçük bir elektrik kesintisini bu kadar abartmalarına sinirlenen Daniel daha da yüksek sesle bağırdı. “Dani- Ah!” Daniel bir cam sesi ve Adam’ın acı çığlığını duydu, yere yığılma sesinin ardından insanlar panik olmaya başladı. Rose’un Ethan’a sarılarak “Sakin ol sakin ol..” diye sayıkladığını duyabiliyordu. Daniel sesin olduğu yere koşarken düşmüşken bu sefer arkasında yüksek bir ses duydu. “Siktir siktir siktir aaah!” Ethan’ın korku dolu cırtlak çığlığının ardından lokantanın aydınlandığını ve Rose’un yere yığıldığını gördü. Lokantayı aydınlatan şey Ethan’ın masasının altındaki çok zayıf yanan bir ateşti, hızlıca ayaklanarak koşup büyümesine izin vermeden ateşi ceketi ile söndürdü. Tiz bir çığlık duyduktan sonra içeriye görevlilerden birisi girdi. Üzerindeki beyaz fosforlu şef kıyafeti ile elektrik kesintisine hazırlıklı olduklarını belli ediyordu, ellerini birbirine vurarak dikkat çekip azalan seslere doğru bağırdı. “Sakin olun elektrikler hemen gelecek! Şebekeye aşırı yüklendiğinden kablo yanmış, bir kaç dakika sürmeyecek.” Herkes susmasına rağmen Ethan karanlığın içinde titreyerek korku ile yere attığı sevgilisinin hareketsiz bedenine bakıyordu. Kafasını bir yere çarpıp bayılmasına sebep olmasından korkuyordu. Ölüm sessizliğinde saatler gibi geçen birkaç dakika sonra ışıklar yandığında müşterilerden birisi çığlık attı. “Kadın’ın ağzından kan akıyor!” Başka bir müşteri kalın sesi ile kükrercesine bağırdı. “Burada bir adam’ın kafası yarılmış!” Daniel önce yerde kafasında cam kesiği ile yatan Adam sonra ağzından kanlar akarken sönmüş gözlerle tavana bakan Rose’u gördü. “Biliyordum!” Ellerini kaldırarak kimliğini çıkardı, bile bile lades olmuştu. Buraya geldiğinde öylece lokantadan çıkamayacağından bir şekilde emindi. Haksız da çıkmamıştı. “Kimse kıpırdamasın! Olay mahallindeki hiçbir eşyaya dokunmayın!’
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE