Bazı başlangıçlar ilginç tesadüflerle kavrulabiliyor. Ve bu tesadüfler insanın hayatında ilginç şekilde belirebiliyor. 1 ay önceki düşünce tarzımla şimdiki düşünce tarzımı karşılaştırsam ara farkla şuan ki düşünme tarzım galip olur.
✴✴✴✴✴✴✴✴
Gözlerim gördüğü kişinin gerçek olup olmadığını zihnime sorsa da, zihnim "Aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." modunda olduğu için şaşkınlığımı bir türlü üzerimden atamıyordum.
Rodos bana doğru bir adım atınca bende onun aksi yönüne bir adım attım. "Esmer?" dedi yine kalbimin ıssız çölüne yağmur yağdırırmışçasına. Demesin! Bana Esmer demesin! Kantinin çıkışına doğru koşmak için adım atsam da kolum Rodos tarafından tutulunca kalakaldım. "Ne var?" dedim olabildiğince soğuk bir sesle. Kaşları havalandı. Tek adımında kulağıma eğildi. "Biraz konuşmamız gerekiyor sanırım." dedi fısıltıyla. Kolumu onun baskısından kurtarırken bende fısıldadım; "Hiç sanmıyorum." Dudakları alaycı bir gülümsemeyle aralansa da üzerimde en ufak bir etki yaratmadı. Zorla kurtardığım kolumu tekrar tuttu ve beni sürüklemeye başladı. "Lan manyak!" Gülmemek için kendini zor tutuyor gibi görünse de ben gülecek halde değildim.Zira ortada gülünecek bir şey göremiyordum. "Bıraksana bee!!" Cırlamama yüzünü buruşturarak tepki verirken beni dışarıya kadar sürüklemişti bile.Kantindeki şaşkın yüzleri ve şaşırma nidalarını çok kolay görmezden gelmişti ama ben, o beni dışarıya sürükleyene kadar mosmor olmuştum bile.Ben pes edip adımlarına uymaya henüz karar vermiştim ki okulun arkasında, henüz tamir aşamasında olan yangın merdivenine getirmişti bile.Beni sakince merdivenlerin olduğu tarafta tutarken etrafta kimsenin olup olmadığına göz gezdirdi.En sonunda kimsenin olmadığına kanaat getirince bana baktı. Baktı.Bakmaya devam ediyor.Hala bakıyor.Gözlerini kaçırma Sehrin! Bakmasana be salak! Argh! "Eee " dedim en sonunda dayanamayarak.
Hala yüzüme bakıyordu ve yüzünde mimik oynamıyordu.Neler olabileceğini tartıyordu sanırım zihninde. Aynı benim gibi..ben bir sonuca ulaşamamıştım, o da ulaşamamış olmalıydı ki üzerime yürüdü. Ben korkuyla geri çekilmeye çalışsam da elleri buna izin vermedi.Ben yangın merdiveninin ilk basamağına bodoslama dalacakken yine elleri elleri beni kurtarma çabasındaydı. Neden kurtarıyorsa? Belki de daha kötü duruma getirebilmek için kurtarıyordur, kim bilir? Sağ eli belimi kavramıştı.Tutuşu sertti ama onun bunu farkında olduğunu sanmıyordum.Zira o benim düşündüğüm şeyleri düşünmüyor, benim gördüğüm şeyleri görmüyordu.Kaşları çatık bir şekilde dudaklarıma bakıyordu.Benim gözlerimde korkunun olduğuna ne kadar eminsem onun gözlerinde de şehvet gördüğüme o kadar eminim. "Rodos?" dedim kendisine gelmesini umarak. Gözlerini sıkıca kapattı, açtığında ise beni düşmekten kurtardığı merdivene bu sefer kendisi itti.
Ben söylemiştim işte, her şey karşılıklı bu hayatta.
Yalpalayarak düşmemi hafifletsem de kollarımın dirseklerinde iz kalacaktı.Sinirle çatılan kaşlarını düzeltme gereği duymadan öfkeli bakışları yüzümde geziniyordu.
"Bu bir oyun." Ben kendimde yerden kalkacak takaati bulamadan sözleri zihnime vurdu.Ne oyunundan bahsediyordu?
"Ne?" dedim hiçbir şey anlamayarak.
Öfkeli bakışlarına zıt olacak kadar sakin bir sesle tekrarladı. "Bu bir oyun." Merdivenin yanındaki korkuluğa tutunup kalkarken aynı zamanda mırıldandım; "Ne oyunu?" Üzerime bulaşan tozları silkelerken kolumu mengene gibi sıkan bir el duraksamama neden oldu.
"Söylesene neden bu okuldasın Esmer?" Gözlerimi kaçırdım. "Bana öyle deme." Karşılığında kolumu daha da çok sıkınca ona döndüm. "İsteyerek gelmedim." Ruhsuz bir şekilde güldü."Siz ikiniz, bana oyun oynuyorsunuz değil mi?" Kolumu çekmeye çalıştım.Daha diğer morluklar gitmemişken bir yenisi daha ekleniyordu bedenime. Harika!
"Canımı acıtıyorsun." dedim kolumu bırakmaya niyeti olmadığını görünce. "Ah!" Kolumu biraz daha sıkınca artık kolumu hissedemez olmuştum.
Öfkeli gözler bir süre yüzümde oyalandıktan sonra kolumu bıraktı.Yine sakin bir sesle "Anlat." dedi. Kolumu sıvazladım, kesinlikle bugünden hatıra bir morluk oluşacaktı.
"Ne anlatmamı istersin?" dedim.Sesim hayattan bıkmışım gibi çıkmıştı.
"Nasıl geldiğini. Neden geldiğini.Hepsini." Yanımdan geçip merdivene otururken söylemişti bunları.
Ellerini önünde birleştirdi ve bana alttan alttan bakmaya başladı.Merdiven korkuluğuna yasladım sırtımı ve önüme döndüm.
"Tam olarak ne bilmek istiyorsun?" dedim ona doğru dönerek.Tek kaşını kaldırdı ve hafifçe gülümsedi. "En basiti.Neden buradasın?" Düşündüm biraz.Tam olarak neden buradaydım? Gecehan beni burada olmaya zorladığı için. En son hatırladığım kadarıyla Gecehan ve Rodos düşman gibi bir şeylerdi. Gecehan'ı araya katmalı mıydım? Derin bir nefes aldım ve olayı yalansız anlatmaya başladım. "Eski sınıf arkadaşım Gecehan ve ben aynı anda okuldan ayrılınca bir şeylerden şüphelenmiş. Gecehan'ın dediğine göre yani.Gecehan da benim kaydımı bu okula aldırmaya karar vermiş.Bende bu yüzdem buradayım işte.Yani sana hazırlanan bir oyun falan yok." Sonlara doğru sesim suçlar gibi çıkmıştı. Ona baktığımda düşündüğünü gördüm. Sanırım doğruluğunu teyit etmeye çalışıyordu. Ama bilemiyorum fok balıklarının neden yalnız olduğunu da düşünüyor olabilir. Tam olarak emin değilim.
"Gecehan neden seni benim görev yaptığım yere getirsin ki? Biliyor olmalı. Ve sanırım bilmediğim bir oyun dönüyor." Ayağa kalktığında üzerine sinen tozları silkeleme gereği duymadı. Yavaşça benim yanıma gelip korkuluğa o da yaslandı.Kafamı onun olduğu tarafa, yani sağa çevirdim. Yine tek kaşını kaldırmıştı ama bakışlarının odağı ben değildim.Boşluğa bakıyordu, yine düşünüyordu.
"Artık gidebilir miyim?" Söylediğim şeyle bana döndü. Kafasıyla 'git' işareti yapınca yavaştan uzamaya başladım.Ama yine kolumu tuttu.Bu sefer ki tutuş sert değildi, aksine nazik bile sayılabilirdi."Yine ne var Rodos?" dedim bıkkın bir sesle. Kolunu omzuma attı ve okula doğru yürümeye başladı.Haliyle arkasında benide sürüklüyordu yine. "Okuldakiler için şuan popüler sınıfına girdin bile, Esmer." Ani bir korkuyla durunca o da durdu. "Ne demek istiyorsun?" Yandan bir gülüş gönderdi bana. "Bu okulda görev yaptığımı söylemiştim. Ve görevimi ancak popüler olursam işe yarayabilirdi, ki zaten yeterince yakışıklı olduğum için çok kısa sürdü." Elini omzumdan itti. "Görevin umurumda bile değil. Beni rahat bırakın artık!" Ani çıkışıma şaşırmış gibiydi. Elini tekrar omzuma attı ve sürüklemeye başladı. "Görevimi bozamazsın." Kolunu omzumdan itmeye çalıştıysam da ağırlığını komple üzerime verdiği için itemiyordum. "Görevini bozmak niyetinde değilim! Sadece beni rahat bırak. Popüler olmak falan istemiyorum." Bu sefer o durdu. "Sırf bizimle konuşabilmek için bile bir sürü kız sıraya giriyor, çünkü bizimle konuşmak bile popüler sınıfına girmek için yeterli." Bana tuhaf tuhaf baktı. "Sense bu adımları komple atladın.Çünkü grubun lideri olarak ben; senin peşinden koşmuş gibi oldum." Ağzım açık ona bakakaldım. Elimi saçlarımdan geçirip off'ladım. "Ne yapacağım ben?" Kendi kendime konuşmamı bölen yine Rodos oldu. "Popüler olman kaçınılmaz.Ayrıca buradaki kızların gazabından kurtulabilmen için biraz bizim tayfayla takılman gerekiyor." Gözlerimi dikip suratına boş boş baktım. Ne demek Rodos'la takılmak?
"Hiç sanmıyorum." Yanından geçip gittim. Bu sefer durdurmadı beni. Yanından geçip giderken orada öylece durdu. Okul kapısından içeri girdikten sonra ne yapacağımı düşünmek için bile zamanım olmadı. Adımımı atar atmaz tüm bakışlar üzerime toplandı.Ve eğer siz utangaç biriyseniz bu berbat bir hisse dönüşebiliyor.
Kafamı yere eğip sınıfıma yürümeye başlamıştım ki biri yine kolumu tutunca kolumu kessem ne kadar yaşarım acaba mantığına girecektim neredeyse.Zaten sol kolumu fazla kullanmıyordum.Bu gidişle biri kolumu tutayım derken komple yerinden sökecekti ya, hadi neyse.
Kolumu tutan kişiye baktım. Rodos değildi, ama eksikliğini hissettirmemek istiyordu sanırım.Gelen kantinde sıramı alan şu kızıl manyaktı.Kolumu çekmeye çalışsam da izin vermedi. Beni birden çekince "Ay!" diye cırlamama engel olamadım. "Noluyor be?!" Kızıl manyak yine beni süzdü. "Bir sus be.Ne çok konuşuyorsun sen." Kolumu çekiştirmeme rağmen ısrarla bırakmıyordu. "Ben mi çok konuşuyorum? Ben?" Burun kemerini sıktı ve sürükleme işlemine geri döndü. "Ya bıraksana arkadaşım!" Gecehan beni bilerek mi bu okula getirmişti? Anlayamıyorum cidden.Hayatım Supernatural olaylarından daha heyecanlı bir hale gelmişti be.Bezdim artık.
"Psikopat mısın sen? Napıyorsun, amaç ne kardeşim?" En sonunda imana gelip beni bıraktığını düşünmüştüm ki bu sefer elimi tuttu. "Kolunu çok seviyorsan elini tutarım, şimdi yürü. Rodos bekletilmeyi sevmez." Okulda maskara olmadığım eksikti o da oldu, tam oldu yani. "Bende oradan oraya sürüklenmeyi sevmiyorum ama sürüklüyorsunuz. Hayatta hep istediklerimiz olmuyormuş değil mi?" Hayır yani eğer biri çağırıyorsa insan gibi gel söyle, geleyim bende. Ama yok! Sürükleyelim biz bu kızı. Manyağız biz çünkü. Kızıl manyak bana cevap vermeye tenezzül etmedi. Elimi çektim sertçe. Dalgaya alıyor olmam elimi tutabileceği anlamına gelmezdi, öyle değil mi? "Tamam bırak artık geliyorum işte." Omuz silkip yanında yürümeye başladım. Bir üst katın merdivenlerini çıkmaya başlayınca adımlarına uymak zorlaştı. Merdivenleri 3-5 Allah ne verdiyse çıkıyordu yani. Sonunda bir sınıfın önünde durdu, sırtını duvara yaslayarak kollarını önünde birleştirdi. 12/A sınıfının önünde durmuştu. Bana gözüyle "gir" işareti yapınca gözlerimi devirdim. Sınıfın kapısını yavaşça açtım ve içeri girdim. Sınıf tek bir kişi haricinde boştu. Rodos. En arkadaydı, oturduğu yerden ayaklarını okul masanın üzerine uzatmıştı. Elinde bir sigara vardı. Cidden. Sınıfın içinde sigara mı içiyordu? Onun olduğu çevrede halelenmiş sigara dumanı görülebiliyordu. Ortama gri bir sis gibi çöken duman onu görmemi engelleyemiyordu.
"Neyim ben? Oradan oraya sürükleyeceğin bir valiz mi?" Karşısındaki sıraya ilerlerken dumanın arasından görünen gülümsediğini görmüştüm. "Henüz o kadar güzel bir valizim olmadı." Yanaklarımın kızarması tamamen fiziksel bir kusurdu. "Benimle dalga geçmeyi bırakmalısınız. Çevrenizde manken gibi kızların olduğunu biliyorken bunu yüzüme vurmanız pek adil değil."
Dudaklarına aldığı sigarayı uzun süre ağzında tuttu. Sonra derin bir nefes çekip tekrar üfledi. Karşısındaki sıraya oturup, ayaklarımı sırtımı yasladığımız kısmın aşağısındaki boşluktan uzattım. Yanaklarımı şişirip beyefendinin beni neden emrettiğini öğrenmek isteyen tarafımı susturmaya çalıştım. O konuşmadan konuşmayacaktım. O ise pencereden dışarıyı izliyor, arada bir de sigarasını dudaklarına götürüyordu. Sigarasını bitirip paketten yenisini alırken bana baktı. Bense o sırada kaç derse girmediğimi, bu sınıfın neden boş olduğunu falan düşünüyordum. Yani karşımda suratımı ayrıntılarıyla inceleyen Rodos'u her türlü görmezden gelmeye çalışıyor oluşumun başka bir açıklamasıydı bu.
"Bırakmalısınız? 'Bırakmalısın' değil; 'Bırakmalısınız' dedin." Aniden konuşunca irkilmiştim. Onu yok saymaya alışmıştım oysa ki. "İnsanlık hali, olabilir böyle şeyler." Tamamen toparlama amacındaydım. Çünkü araya Gecehanı da katmıştım. Bana "güzelim" diyordu. Boğazımda bir şeyler düğümlenmişti. İsmini bile anmak bu kadar acı veriyorken, kim bilir gözlerini görsem ne yapardım? Aniden gözlerimin önüne bir çift siyah göz gelince ne yapacağımı şaşırdım. Hayal ürünü olmak için fazla gerçek değil miydi yahu? Siyah camdan yapılma gibiydi gözleri. Turmalin diye değerli bir taş vardı, gözleri kızgınken aynı öyle parlıyordu. İsmine uygundu Gecehan, karanlığı barındırıyordu gözleri. Aslında gece gibiydi tabiri onun için çok uygundu. Bir görünüp bir kayboluyordu. O gece oluyorsa ben gündüz müydüm şimdi?
Bir el tam gözlerimin önünde parmaklarını şıklatınca kendime gelmeyi başarabilmiştim. "Daldın gittin Esmer."
Tam nokta atışı yapmış gibi kalbimin üzerine bir ağrı çöktü. "Deme. Bana Esmer deme." Sinirle gerilen yüzümün bembeyaz olduğuna emindim. "Neden? Sana bir tek Gecehan mı Esmer diyebilir?" Ayaklarımı çekip gitmeye yeltenmiştim ki ayaklarını ayaklarımın üzerine bastırdı. Şok olmuş gibi yüzüne baktım. Ne yapıyordu yine bu manyak? Ayaklarımı çekmeye çalışsam da mübarek fil de bile böyle büyük ayak olamaz herhalde çekmeme izin vermiyordu. "Hayır. Bana kimse Esmer demesin. Ben esmer değil, kumralım. Demeyin. Anlatabildim mi?" Soluduğum nefes bile nefret kokarken bana hala nasıl sırıtarak bakabiliyordu ki? Cidden, Gecehan beni deliler hastanesine götürseydi bu kadar aksiyon yaşamazdım herhalde. Gerçi hala emin değildim, bu bir oyun muydu benim haberimin olmadığı?
"Sehrin mi deme mi istersin? Cidden annen ve baban bu ismi çok aramışlar mı?" Gözlerimi devirip ayağımı yine çekmeye çalıştım. "Bana diyene bak. Rodos ne be?" Ayaklarımın üzerinde 10 numara büyük ayaklar hala gitmemekte ısrarcı olunca bende ellerimi yanaklarıma bastırıp öylece ona baktım. "Rodos bir şehrin içindeki adanın ismi. Ama Sehrin? Bir anlamı var mı ki?" Harbiden bak bunu hiç düşünmemiştim. Ona öylece bakmam cevabını vermiş gibi yeni bir sigara yaktı. "Artık beni neden çağırdığını söyleyecek misin yoksa burada benim ciğerlerimin zehirlenmesine yardımcı olmaya devam mı edeceksin?" Gözlerini gözlerime dikince yine gerildim. "Seni neden çağırdım? Bir düşünelim."
Gözlerini kısıp yüzüme baktı. "Belkide sadece seni görmek istemişimdir." dedi sigarasından bir yudum daha çektiğinde.
Gözlerimi devirdim. "Sebebini söyle, tehdidini et ve artık beni rahat bırak." Tek nefeste söylediğim şeyler ilgisini çekmiş gibi sigarasını pencereden dışarı attı. "Çok vahşisin. Bunu sevdim." Bir kez daha gözlerimi devirdiğimde sırasının önünden bana doğru eğildi birden. Aniden üzerime eğilişine nasıl bir mantıksızlıksa sağ kolumun dirseğini sıraya vurmama sebep oldu. "Ay!"
Acaba ben lanetlenmiş miydim yahu?
"Hem vahşi hem sakar." Ben sol elimle sağ kolumun dirseğine basınç uygulamaya çalışıp ağrısını dindirmeye çalışırken yine konuştu. " Dur da bir bakayım." Sırasından çıkıp kolumu tuttu. Nasıl vurduysam artık cidden ağrıyordu. "Tamam önemli değil." Kolumu kurtardım ellerinden. Hazır onun baskısından kurtulmuşken bende sıradan çıktım. "Artık ne söyleyeceksen söyle de gideyim." Sıra ve masa kısmında bulunan aralıktan geçip elini çeneme yerleştirdi. Ona bakmamı sağlamak için hafifçe yukarı kaldırdı çenemi. "Okuldakilere babalarımızın ortak olduğunu söyleyeceksin. Başka türlü hem seni araştırırlar hem de beni. Bunun olmasını istemeyiz öyle değil mi küçüğüm?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Çenemdeki eli gözlerimin önüne gelen birkaç tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Tam kulağımın altına, enseme doğru yerleştirdi elini.
Ben tam napıyor bu manyak diye düşünürken dudaklarını elinin olmadığı sol tarafımdan boynuma bastırdı.
Ben şok içinde kalmışken, ne onu itebiliyor ne de kendimi geri çekebiliyorken sınıf kapısı açıldı. Sınıfa girenler o halimizi görmüştü ve şaşkınlık nidaları havada uçuşurken gözlerime bakan Rodos fısıldadı. "Ya da boş ver." Elini omzuma attı. "Onlara sevgili olduğumuzu söyle."