Saat öğlene doğru geldiğinde Emre ile sözleştiğimiz saatlerin içine girmiştik. Emre daha gelmediği için telefonumu elime alıp numarasını girdim ve onu aradım. Emre telefonu ilk çalışta açtığında konuşmaya başladım.
"Nerdesin Emre?"
"Yoldayım geliyorum."
"Kaç dakikaya burda olursun?"
"En fazla beş dakikaya ordayım."
"Tamam."
Telefonu kapatıp Anıl'a seslendim.
"Anıl Emre yolda beş dakikaya burda olur. Hazırlan birazdan çıkarız biz de."
"Tamam ben üstümü değiştirmeye gidiyorum. Benden sonra da sen gelirsin."
"Tamam hızlı ol."
Anıl personel odasına gittiğinde ben de telefonumu şarja takıp onu beklemeye başladım. Personel odasında temiz kıyafetlerimiz vardı. Buraya gelirken iş için olan formaları giyiyorduk. Babamın beğendiği tasarım olan formaları.
Birkaç dakika sonra içeri Emre geldiğinde ayağa kalkıp önce onunla birkaç dakika konuştum sonra ben de giyinmek için personel odasında gittim.
"Hoş geldin abiciğim."
"Hoş buldum. Anıl abi nerde?"
"O giyiniyor."
Emre göz devirip çantasını masaya attığında güldüm.
"Emre lan 20 yaşına gelmiş adamsın hala Anıl'la anlaşamıyorsun. Utan kendinden biraz."
Emre gülüp masanın iç kısmına geçtiğinde yanımdan geçerken fısıldadı.
"Onu aslında çok seviyorum ama onunla uğraşmayı daha çok seviyorum. Böyle yapınca sinirleniyor ve ben de çok mutlu oluyorum. Bunu sakın ona söyleme."
"İbne." dedim kahkaha atarken. "Birbirinize aşık olduğunuzu biliyordum."
"O kadar da değil be abi. Ne aşık olması. Stabil bir sevgi diyelim."
"Bak sen bak büyümüş de neler konuşuyor."
İkimiz de gülmeye başladığımızda Anıl yanımıza gelip konuşmaya başladı.
"Milli piyango mu çıktı anasını satayım? Bu ne neşe böyle?"
"Abimle komik bir şeyden bahsediyorduk Anıl abiciğim. Ondan gülüyoruz."
"Lan Anıl abin yesin seni. Gel buraya sıpa."
Anıl gülerek Emre'ye doğru gittiğinde Emre ellerini kaldırıp konuşmaya başladı.
"Bir adım daha yaklaşırsan Allah çarpsın kaçar giderim siz de istediğiniz yere gitmezsiniz."
"Götveren."
Onları tek başına bırakıp personel odasına girdiğimde sabah giyip buraya geldiğim elbiselerimi giyip çıktım tekrar. Anıl ve Emre bıraktığım gibi tartışırken sarjdan telefonumu çıkarıp Anıl'ı beklemeye başladım.
O da birkaç dakika sonra gelince Emre'ye birkaç öğüt verdikten sonra çıktık. Buraya çok iyi bakacağını zaten biliyorduk ama yine de işimizi şansa bırakamazdık.
Üniversite telefon mağazamıza çok yakın olduğu için yürüyerek gitmeye karar vermiştik.
"Çok heyecanlıyım. Okulu gerçekten çok özledim."
"Ben de aynı şekilde. Hiç sevmediğim bir bölümü okumama rağmen yine de o ortamı özledim. Belki seneye tekrar başlarız. Üçüncü sınıfı da bitirdik biliyorsun değil mi? Son bir senemiz kaldı zaten."
"Doğru ya ikimiz de son sınıfız ama soran herkese üçüncü sınıf olduğumuzu söylüyoruz." dedi Anıl gülerek. "Neden?"
"Çünkü son sınıfta sınıf donduran iki gerizekalı olduğumuzu düşünmesinler diye."
Ağlanacak halimize ikimiz de gülmeye başladığımızda yürümeye devam ettik. Üniversiteye ulaşmamıza çok az kalmıştı. Ben her şeyden öte Yağmur'la belki bir şans karşılaşırız diye heyecanlıydım.
Onu görmeyi seviyordum. Bunun herhangi bir nedeni yoktu. Sadece keşke hep gözümün önünde olsaydı dediğim biriydi.
"Bizimkilere haber verdim. Onlarla oturacağız."
"Umut ve Ali'ye mi?"
"Evet. Onlara tek geleceğimizi söyledim. Öbürleri gelirse kesin bir yerlere gidip eğlenelim diye tutturacaklardı. O yüzden hiç haber vermedim."
"İyi yaptın."
İkimiz birlikte yürümeye devam ederken uzun zamandır geçmediğim yolları dikkatlice inceliyordum. Her yer sanki evrim geçirmiş gibiydi.
"Allah'tan bir yıl ara verdik. Şehir değişmiş resmen." dedim Anıl'a bakarken. "Buraları uzun zamandır görmemiştim."
"Aynen abi bu ne be. Eski hali daha güzeldi. Ben klasik mahalle tarzı seviyorum. Her yeri eski haline çevirsinler."
Güldüm.
"He aynen sen böyle dedin diye hemen eski haline çevirirler zaten."
Bu sefer ikimiz birlikte gülmeye başladığımızda üniversiteye git gide yakışıyorduk. Her taraf öğrenci kaynıyordu.
"Bir iki saat oturup kalkalım tamam mı? Emre tek başına kalmasın orda. Öbür iki çalışan bir işe yaramıyor zaten."
"Aynen fazla kalmayız merak etme. Birlikte biraz otururuz olmadı kampüsü biraz gezeriz sonra da hemen tekrar işe gideriz."
Konuşa konuşa üniversitenin girişine gelmiştik ve ikimiz de susup üç yılda biriktirdiğimiz anılarımıza dalmıştık. Benim aklıma sadece arkadaşlarım gelirken Anıl'ın daha fazlasını düşündüğüne emindim çünkü Anıl'ın eskiden sevdiği kız da burdaydı.
Gerçi hala seviyordu ama kabullenmek istemiyordu.
"Gidelim."
Anıl'ın omzuna elimi koyup onu düşünclerinden aldığımda o da bana ayak uydurup yürümeye başladı. şimdi ne ile karşılaşacağımızı bile bilmeden bir yıldan fazla bir süredir görmediğimiz okula giriyorduk ve şu an tek istediğim şey Anıl'ın Çağla'yı yani eskiden sevdiği kızı görmemesiydi.
Çünkü Anıl her ne kadar onu sevmiyorum artık dese de onu hala sevdiği net bir şekilde ortadaydı.
"Gidelim bakalım. Özlemişim lan buraları."
"Benlik bir şey yok. Zaten sevmediğim bir yer. Özledim desem yalan söylemiş olurum."
"Lan arkadaşlarını da mı hiç özlemedin?"
"Arkadaşım mı vardı anasını satayım? Birkaç kişiyi tek hatırlıyorum. Kimse kimseyi takmıyor ki."
"Herkes herkesi takıyor da sen kimseyi takmıyorsun bence."
"Her neyse artık gidelim."
"Hadı bakalım."
BÖLÜM SONU