omerkayabasi: Kim olduğumu öğrenmek istiyor musun hala?
Yanımdaki müşteriye bir yandan telefonları tanıtırken bir yandan da aklım Yağmur' a attığım mesajdaydı. Ona mesajı ilk attığım anda büyük bir cesaretle yazmıştım ama şu an biraz çekindiğimi hissediyordum. Fakat ne olursa olsun attığım mesajı geri çekmeyecektim.
En azından onun hakkında öğrendiğim şeyleri ona söylemem gerekiyordu. Dikkatli olması lazımdı. Onun üstüne iddiaya giren insanlar bile vardı...
Bu düşünce tekrar beynimi işgal ettiğinde sanırım okulu dondurduğumdan beri ilk defa pişman olmuştum. Okulu dondurmasaydım belki Yağmur'u tanımayacaktım bile ama buna rağmen keşke okulda olup elimden gelen her şeyi yapabilseydim.
"Pardon?"
Yanımdaki orta yaşlı abla omzuma dokunduğunda düşüncelere daldığım için birden ürkmüştüm.
"Özür dilerim. Ne demiştiniz?"
"Sorun değil. Telefonun hafızası kaç gb?"
"Altmış dört."
"Ömer sen kasaya baksana ben ablayla ilgilenirim. Kasa işini hiç sevmiyorum."
Anıl yanıma gelip bana en sevdiğim şeyi teklif ederken hiçbir şey söylemeden kasaya gittim ve telefonumu çıkarıp attığım mesaja baktım.
Yağmur mesajı hala görmemişti. Bunun üzerine oflayarak arkama yaslandım. Mesajı saatlerdir atmıştım ama neden hala görmemişti ki?
Telefonum titrediğinde Yağmur mesaj atmıştır diye heyecanla telefonu aldım ama mesaj atan Yağmur Emre'ydi.
Emre: Abi Kübra gelirken bana dondurma alsın diyor. Benim param yok.
Mesajı gülümseyerek okudum. Kübra dondurmayı çok seviyordu ve Emre ibnelik yapıp kıza bir dondurma bile almıyordu.
Ömer: Sen git ona al ben sana akşam para veririm. Eve biraz geç geleceğim o zamana kadar beklemesin
Emre: Param yok ama
Ömer: Emre yalan söyleme abiciğim beni de oraya getirme ve hemen kalkıp Kübra'ya dondurma al. Eve geldiğimde bana senin hakkında tek kötü bir şey söylerse bittin sen.
Emre: Ben üvey evlat mıyım amk?
Emre: Neden herkes Kübra'yı seviyor. Mesela ben senden dondurma istesem bana ne yapayım embesil dersin.
Ömer: Sen hala konuşuyor musun?
Emre: Tamam abi seni de tanıdım. Sırf sen git gez toz diye ben okulumu ekeyim, senin yerine çalışayım üstelik yaşıtım olan bir müşteri bana bağırsın ama sen kalk bana böyle davran.
Emre: Yazdım bunu bir kenara.
Ömer: Müşteriyle mi tartıştın Allah'ın malı?
Emre: Bizim okuldan bir kız. Gösterdiğim hiçbir şeyi beğenmiyordu ben de neden buraya geldin o zaman dedim o da bana gerizekalı dedi ve çekip gitti.
Emre: Herkes bana gerizekalı diyor amk bıktım sizden artık.
Ömer: Lan bu kız seni seviyor olmasın?
diye yazdım gülüp atarak. Aklıma ilk gelen şey nedense buydu. Gerçi Emre'yi sevebilecek kadar gerizekalı biri var mıydı o da tartışma konusuydu.
Emre: He abi evlenmek istiyormuş xhnndjxxux
Emre: Okulda da hep sataşıyor bana.
Ömer: Neyse hadi git aşkıma dondurma al. Çok yemesin ama boğazı ağrıyacak sonra.
Emre: Sence ben çok yemesine izin verir miyim:)
Ömer: Verirsin:)
Emre: Kaçtım ben. Görüşürüz.
Ömer: Görüşürüz.
Emre çevrimdışı olduğunda tepkisiz bir şekilde ekrana baktım. İki kardeşim vardı ve günden güne büyüyorlardı. Emre başının çaresine bakabilirdi ama Kübra... Eğer bir gün ondan habersiz birileri onun üstüne iddiaya girecek olurlarsa ve ben bunu duyarsam nasıl tepki vereceğimi asla kestiremiyordum.
Kübra'yı gözümden bile sakınırdım ama Yağmur... Belki onun bir abisi bile yoktu. Belki tek çocuktu ya da belki evin en büyüğüydü.
Eminim ki kendini koruyabilecek bir kızdı ama her insanın yanında olmasını istediği insanlar vardı. Birkaç dakika sonra telefonum yine titrediğinde bu sefer mesaj atan Yağmur'du.
yagmurozer: İstemiyorum.
Okuduğum mesaj karşısında şaşkınlığımı açık açık gösterirken birkaç dakika boyunca ekrana bakakaldım. Neden öğrenmek istemiyordu ki? Oysaki kim olduğumu merak ediyordu.
omerkayabasi: Ciddi misin?
yagmurozer: Evet
omerkayabasi: Neden öğrenmek istemiyorsun peki? Şimdiye kadar beni merak ettiğini düşünüyordum.
yagmurozer: Bilmem. Kim olduğunu bilmeden seninle konuşmak belki de daha mantıklıdır.
yagmurozer: Kim olduğunu öğrensem sohbet etmemiz devam etmeyebilir.
yagmurozer: Başlarda kim olduğunu bilmediğim için çok tedirgindim ama şimdi de kim olduğunu bilmediğim için rahatım.
yagmurozer: Sen de fazla üstleme.
omerkayabasi: Aslında şimdi anlıyorum.
yagmurozer: Neyi?
omerkayabasi: Aslında sen benim kim olduğumu hiçbir zaman merak etmedin.
omerkayabasi: Sadece sana zarar verebilecek biri olmamdan çekindin. O yüzden kim olduğumu bilmek istedin ama benimle konuştukça sana zarar veremeyeceğimi anladın ve şimdi daha rahat olmak için bilmediğin biri olarak kalmamı istiyorsun.
omerkayabasi: Daha rahat olabilmek için.
omerkayabasi: Haksız mıyım?
yagmurozer: Evet haklısın. Her şey tam dediğin gibi. Okuldakilerle fazla muhabbetim olsun istemiyorum. Seni de onlardan biri sandım.
omerkayabasi: Ama ben de okuldan biriyim?
yagmurozer: İrdeleme işte Ömer. Demekki benim de kendimce bildiğim şeyler var.
İrdemele işte Ömer...
Adımı kullanarak mesaj atmıştı ve bu çok hoşuma gitmişti. Hem de hiç beklemediğim kadar.
omerkayabasi: O zaman senin okulda olup biten şeylerden de haberin var.
yagmurozer: Ben gibi şeyler?
omerkayabasi: Nasıl söylesem bilmiyorum ki.
yagmurozer: Söyle.
omerkayabasi: şey
omerkayabasi: Okuldaki bazı beyinsizler senin üzerine iddiaya girmişler
omerkayabasi: Kim önce seni sevgilisi yaparsa diğerleri ona para verecekmiş.
omerkayabasi: Böyle bir oruspu çocukluğunu kim yapar bilmiyorum ama kendine dikkat et.
yagmurozer: Boşver. Ben de duymuştum bunu ama şu an aklıma takacağım son şey bile değil bu.
yagmurozer: Normalde gereksiz şeyleri pek takan biri değilimdir ama yine de haber verdiğin için teşekkür ederim.
omerkayabasi: Bir de şey varmış. Mimarlık bölümünden Berkay. Seni çok seviyormuş sanırım.
omerkayabasi: Onu tanıyor musun?
yagmurozer: Evet
omerkayabasi: Dediklerine göre baya seviyormuş seni. Sen ne düşünüyorsun onun hakkında? Beğeniyor musun? Dikkatini çekiyor mu? Yanına gelip seni rahatsız ediyor mu?
yagmurozer: Beğenmiyorum, dikkatimi çekmiyor ve yanıma gelmiyor. Başka merak ettiğin bir şey kaldı mı?
yagmurozer: Bu kadar şeyi ne ara öğrendin sen?
omerkayabasi: Hepsini yeni öğrenmiş gibisin?
omerkayabasi: En merak ettiğim şeyi sorup sormamak arasında çok kararsız kaldım. Sorsam uygun olmayacak gibi ama sormasam da kafayı yiyecekmişim gibi hissediyorum.
yagmurozer: Cevap verebileceğim bir şeyse söylerim ama çok özelse söyleyemem.
omerkayabasi: Şansımı deneyeyim o zaman.
omerkayabasi: Neden kantinde çalışıyorsun?
Mesajı atıp gergince bekledim. Yağmur mesajı görmüş ama yazmıyordu. Birkaç saniye sonra yazıyor yazısı gelmiş ve tekrar gitmişti.
Yağmur ona attığım mesaja üç dakika sonra cevap vermişti.
yagmurozer: Üzgünüm. Söyleyemem.
omerkayabasi: Artık neden bu kadar içine kapanık ve berbat hissettiğini öğrenmek istiyorum. Bunu bana çok görme lütfen.
omerkayabasi: Merak ediyorum işte kızım anlasana. Kim olduğunu bile tam olarak bilmiyorum. Neler yaşadığını, nasıl bir durumun içinde olduğunu ve senin hakkında hiçbir şeyi neredeyse bilmiyorum ama öğrenmek istiyorum.
omerkayabasi: Lütfen bana anlatır mısın artık?
omerkayabasi: Sana yardım etmek istiyorum.
Üst üste sinirle attığım mesajlar birkaç dakika kalıp Yağmur tarafından görülmediğinde hepsini geri çekip telefonumu kapatmıştım.
Kapanan telefonu cebime koyup ayağa kalktığımda Anıl'a seslendim.
"Anıl? Kapatalım mı artık? Saat geç oldu çok yoruldum bugün."
"Kapatalım ya ben de çok yoruldum."
Anıl yanıma geldiğinde son müşterinin de gitmesini bekledik ve biz de çıkıp gittik. Anıl kendi evine giderken ben de yürüyerek evime doğru gidiyordum ama aklım kapattığım telefondaydı.
Birkaç dakika sonra kafayı yeme noktasına geldiğimde telefonu tekrar açıp instagrama girmiştim. Yağmur hem mesaj atıp aramıştı. Bu duruma şaşırmıştım. Mesaj atması neyse de araması biraz garip gelmişti.
yagmurozer: Mesajlarını geri mi çektin?
yagmurozer: Ömer?
yagmurozer: Bir sorun mu var?
Mesajlarına cevap vermek yerine direkt aramış ve telefonu kulağıma dayamıştım. Umarım interneti açıktı.
"Ömer?"
Yağmur'un boğuk sesi kulağıma dolunca telaşla konuşmaya başladım.
"İyi misin Yağmur? Sesin neden o kadar kötü çıkıyor?"
"Nereye gittin birden?"
Ne diyeceğimi şaşırmış bir durumda cevap veriyordum. Sesi çok telaşlı ve korkmuş geliyordu.
"Bir yere gitmedim. Küçük bir işim çıktı. Şimdi bana neyin olduğunu söyler misin?"
"Bir şeyim yok." dedi burnunu çekerek. Yoksa ağlıyor muydu?
"Sen ağlıyor musun?"
"Hayır."
"Neden sesin o kadar kötü geliyor o zaman?"
"Yorgun olduğum için. Ben susup seni dinlesem ve sen de sadece konuşsan olur mu?"
Yürümeyi kesip sadece bana sorulan soruya odaklandım. Yağmur beni gerçekten şaşırtıyordu.
"Yorgunsan telefonu kökten kapatmam gerekmez mi?"
"Hayır bir şeyler söyle."
"Bugün hep seni gördüm." dedim gülümseyerek. "Dün de gördüm aslında. Son günlerde hep görüyorum. Gerçi seni sadece birkaç gündür tanıyorum. Hatta neredeyse iki hafta olacak."
Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Sana ilk mesaj attığımda sadece biraz kızıp konuşmayı bitirmeyi düşünüyordum. Sonuçta her gün fotoğrafını duvar kağıdı yapıp alarm kuran kız görmüyorum."
Yağmur'un kısık bir sesle gülme sesini duyduğumda size yemin ederim az daha mutluluktan havalara uçacaktım.
"Ama o kadar merak ediyorum ki şu an hayatını sen bana hepsini anlatmadan hayatından çıkmak istemiyorum."
"Ya hiç anlatmak istemezsem?"
"Sen anlatana kadar beklerim ben de."
Yağmur tekrar sustuğunda yine konuşmaya başladım.
"Seni çok manyak bir kız diye düşünmüştüm." dedim gülerek. "Gerçi şimdi de öyle düşünüyorum ama yolunda gitmeyen bir şeyler varmış gibi. Sen de yolunda gitmeyen o şeyleri tek başına yoluna koyma peşindesin sanırım."
"Yanımda sana ait bir fotoğraf var sadece. Senin hakkında sahip olduğum tek şey elimle bile dokunamadığım bir fotoğraf... Ne zaman konuşmak istersen seni her zaman dinleyeceğimi bil tamam mı? Ne olursa olsun."
"O telefonu ne yapacaksın peki?"
"Kullanacağım yarından itibaren." dedim gülümseyerek. Şimdi eve gidip o telefonu kullanmaya başlayacaktım.
"Sırf o fotoğraf için mi aldın telefonu cidden?"
"Evet. O fotoğrafın yeri ayrı." dedim gülerek.
"Yakında kim olduğumu bilmek istersen belki birçok fotoğrafımız olur ama benim için o her zaman farklı olacak."
"Eminsin yani?"
"Eminim."
"Teşekkür ederim."
"Ne için."
"Bilmem. Fazla iyisin bana karşı."
"Öyle miyim? Hiç farkında değilim." dedim gülümseyerek.
"Bütün kızlara karşı böyleysen farkında olmaman normal bir şey."
"Ben kızlardan bahsetmedim ki?"
"Her neyse."
"Bir dakika." dedim gülerek. "Yoksa sen?"
"Saçmalama." dedi o da. Sesi çok neşeli geliyordu. "Aklında her ne varsa her ne düşünüyorsan hemen unut."
"Ama ben ne düşündüğümü de söylemedim ki neden hemen unut diyorsun?"
"Yaa off Ömer." dedi Yağmur. Sesi gerçekten çok iyi gelmeye başlamıştı. Sırf böyle konuşmaya devam etmesi için saatlerce konuşabilirdim.
"Merak etmediğini çok iyi biliyorum ama benim de öyle pek memnun olduğum bir hayatım yok. Son günlerde Yağmur diye konuştuğum bir kız var o da bana hiçbir şey anlatmıyor. Onun dışında hayatıma kimse girmedi. Hayatımda belki de ilk kez birini merak ediyorum. Belki benimle samimi ve neşeli bir şekilde konuşsaydın sesi de merak etmezdim ama herkesin merak ettiği gibi o kadar içine kapanık bir kızsın ki ben de merak etmeye başladım. Sanırım şu hayatta şu an en çok merak ettiğim şey sensin. Kim olduğumu bile öğrenmek istemedin."
"Kim olduğunu öğrenmek istememe demeyelim ona. Sadece ne bileyim böyle her şey daha iyi olacakmış gibi. Beni anlamanı umuyorum."
"Kardeşin var mı hiç?" dedim birden. Yağmur'un modunu hiç düşürmek istemiyordum. Normal hayatımızdan bahsetsek yeterdi şimdilik.
"Var bir tane erkek kardeşim."
"Kaç yaşında?"
"On beş."
"Okul okuyor mu?"
"Lise ikiye gidiyor. Senin var mı?"
"Benim de bir kız kardeşim bir de erkek kardeşim var."
"Ne güzel. Keşke benim de kız kardeşim olsaydı."
"Kız kardeş çok başka bir şey ya. Bütün hayatım sadece oymuş gibi hissediyorum bazen."
Ne zaman geldiğimi anlamadığım evin önünde durup kaldırıma oturdum. Eve gitseydim eğer Yağmur'la konuşmaya devam edemezdim.
"Evde misin sen?"
"Hayır kapının önünde oturuyorum."
"Neden eve girmiyorsun?"
"Seninle daha rahat konuşabilmek için."
"Eve girerken de konuşabilirsin ama."
"Benim babamla pek aram yok da ne diyeceği pek belli olmuyor bazen. O yüzden seninle konuştuktan sonra eve gireceğim." dedim ayağımı yerde oynatırken. Bunu ona söylemek daha erkendi biliyordum ama birden söyleyivermiştim.
"Çok özel değilse nedenini sorabilir miyim?"
Derin bir nefes aldım.
"Sen bana her şeyini söylediğinde ben de sana her şeyimi söylesem olur mu? Hem beraber oturup üzülürüz fena mı olur?"
"Öyle mi yapalım?"
"Öyle yapalım." dedim buruk bir gülümseyle ama bir yandan ne zaman söyleyeceğini bilmediğim hayatını anlatmasından korkuyordum. Ona destek olamamak en çok korktuğum şeydi hatta.
"Şimdi eve gir o zaman. Daha sonra konuşuruz."
"Biraz daha konuşabiliriz aslında."
"Konuşabiliriz ama eve girmeni istiyorum sadece. Sonra görüşürüz."
"Görüşürüz. İyi geceler."
"İyi geceler."
Telefon birkaç saniye sonra kapandığında kendimi tekrar derin bir boşlukta hissettim ama ayağa kalkıp kapının önüne gelip kapıyı çaldım.
Kapıyı annem açınca ona kocaman sarıldım. Anneme çocukluğumdan beri çok düşkündüm.
"Hoş geldin oğlum."
"Hoş buldum."
Annem ağzını kulağıma getirip bir şeyler fısıldayınca konunun yine babam olduğunu anlamıştım.
"Bugün üniversiteye mi gittin?"
"Siz nerden öğrendiniz anne?" dedim derin bir iç çekerek. Şimdi babam bunun için bana bin tane soru soracaktı.
"Seni orda görmüşler Anıl'la birlikte. Bugün de babana söylemişler. Baban sıkarsa seni canını sıkma ve sinirlenme tamam mı güzel oğlum. Durduk yere tartışmayın yine."
"Tamam anne sen endişelenme." dedim içeri girerken. Kübra her zamanki gibi gelip kucağıma atlayınca onu öptüm.
"Ömer?"
Babamın televizyon odasındaki sesi kulağıma gelince istemeden sırf annem için "Efendim?" dedim.
"İki dakika gel buraya."
Kübra'yı yere bırakıp yanına gidince annem de arkamdan geldi. Çok korkuyordu ama ben sırf onun için babama tek bir kelime bile etmezdim. Beni kalkıp dövse bile neden dövüyorsun demezdim sanırım.
"Efendim?"
"Bugün okula mı gittin?"
"Evet."
"Neden?"
"Arkadaşlarımı görmek istedim."
"Mağazaya kim baktı?"
"Benim dersim yoktu ben gittim baba."
Emre gelip yanımda durunca kolumla onu ittim. Babam şimdi durduk yere onu sorguya alacaktı ve buna izin veremezdim. Babam her ne kadar Emre'yi seviyor olsa da benim kaldığım muameleye maruz kalmasını istemiyordum.
"Dersin mi yoktu?"
"Evet. Öğretmenim izinliydi ben de ögleden sonra oraya gittim. Zaten üç saatten az bir süre kaldım. Abim ve Anıl abi hemen geldiler."
"Okula tekrar dönmeyi düşünmüyor musun?" dedi babam belki de yıllar sonra ilk defa yüzüme bakarken. Sırf yüzüme baktığı için elim ayağım birbirine dolanmıştı.
Bir çocuğun sırf babası ona bakıyor diye eli ayağı birbirine dolanır mıydı?
Benim dolanıyordu işte.
"Dönmek istesem haberin olur." dedim yere bakarak. Onunla göz teması bile kuramayan zavallı biriydim işte.
"Tamam."
Babam benle olan kısa sohbetini sonlandırdığında içimden keşke biraz daha konuşsaydı demiştim içten içe. O beni her ne kadar sevmese de keşke biraz daha konuşsaydı.
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sırf babam gözlerimin içine baktı diye ağlama noktasına gelmiştim ya kendime bir şey demek istemiyordum.
"Anne ben odama çıkıyorum."
"Yemek yemeyecek misin?"
"Aç değilim."
"Günlerdir evde bir şey yemiyorsun oğlum. Hasta mısın yoksa?"
"Yorgunum anne. Odama gidiyorum size afiyet olsun." dedim adeta ortamdan kaçarken.
Ve bu yaptığım hareketle bir kez daha zavallı olduğumu anladım.
Ayaklarının üstünde durmayı başardığını sanan ama babasının bir göz temasıyla ağlama derecesine gelen bir zavallı....