AMARE | 7

2027 Kelimeler
Gençliğim, hayallerim, arkadaşlarımla geçirdiğim o güzel vakitler gözümün önünden bir bir geçerken gözlerimin dolmaması için kendimi zor tutuyordum. Nikah masasındaydım, buradan geri dönüş yoktu. İsyanlarım, karşı çıkmalarım, çabalarımın hepsi boşa gitmişti. Ailemin istediği olmuştu ve birazdan evlenecektim. Hiç sevmediğim bir adamla aynı evde yaşayacaktım.   Ben bunları asla unutmayacaktım. Ailemi asla affetmeyecektim.   Ben güçlü bir kızdım. Bunların altından kalkabilirdim. Kendimi bu adama ezdirmeyecektim. Zamanı geldiğinde gerçeği öğrenecek, gerekeni yapacaktım.   Mete’ye kaydı bakışlarım. Gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu. O da çaresizdi benim gibi. Elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Yine de burada olduğuna seviniyordum, bana güç veriyordu. Pınar da yanındaydı, burukça gülümsedim ona da. O benim gibi olmayacaktı, sevdiği adamla evlenecekti. Normali de buydu zaten…   Nikah memuru gelip yerine oturduğunda Poyraz'a baktım. Babasına öyle kötü bakıyordu ki.. Ben de kendi babama baktım, bakışlarını yere indirdi. Annemin onun elini tuttuğunu fark ettim. Nikah memurunun konuşmasıyla bakışlarımı onlardan çektim.   "Birbirinizle evlenmek istediğinizi bize yazılı olarak bildirdiniz. Yaptığım araştırma sonunda evlenmenize engel bir durumun bulunmadığı tarafımdan tespit edildi, şimdi bir kez daha misafirler ve şahitler huzurunda sözlü olarak evlenmek istediğinizi beyan ederseniz evlenme akdinizi gerçekleştireceğim." Başlıyordu. Ellerim soğuk soğuk terlemeye başlayınca gözlerimi kapatıp sakinleşmeye başladım. Sanki bir evet desem her şey bitecekti.   "Siz sayın Lalin Korkutan, nişanlınız Poyraz Atahanlı'yı hiçbir baskı altında kalmadan, kendi özgür iradenizle eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"   Hiçbir baskı altında kalmadan.   Buruk bir gülümsemeyle tekrar babama baktım. O kadar ifadesiz bakıyordu ki, canım acımıştı bu bakışı. Anneme baktığımda başını evet der gibi sallıyordu. İçimdeki nefret öyle büyümüştü ki.. Dudaklarımı ıslatıp derin bir nefes aldım, yapacak başka bir şey kalmamıştı.   "Evet" Misafirler alkışlamaya başladığında gözlerimi kapattım. Dayanamıyordum bu sahneye. Gerçekleri bilmeyen, bizim gencecik harika bir çift olduğumuzu düşünen insanlar mutlulukla bizi alkışlıyordu.   "Siz sayın Poyraz Atahanlı, nişanlınız Lalin Korkutan'ı hiçbir baskı altında kalmadan, kendi özgür iradenizle eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"   Poyraz tiksintiyle babasına bakıyordu. Elini masanın altında yumruk yaptığını gördüm. O benim aksime mutsuz değildi, sadece öfkeliydi. Bakışlarını nikah memuruna çevirip sakince cevap verdi.   "Evet" Tekrar bir alkış konduğunda nikah memuru son sözü söyledi.   "Ben de belediye başkanının bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz." İkimizde ayağa kalkıp birbirimize döndük. Yavaşça yaklaşıp elini belime koydu ve hafifçe kendine çekti. Kalp atışlarım hızlanırken dudakları alnıma değince rahatladım.   Danstı, eğlenceydi derken gece olmuş düğün bitmişti. Bir tek ailelerimiz kalmıştı. Babamın bana doğru geldiğini fark ettiğimde bakışlarımı kaçırdım. Şu an görmek istemediğim tek şey onun yüzüydü.   "Lalin, kızım.”   Bir hışımla ona dönüp içimde tuttuklarımı haykırdım.   "Ne var be ne var? Evlendim işte mutlu musunuz? Sizin yüzünüzden sevmediğim, istemediğim bir adamla evlendim. Sizi asla affetmeyeceğim, duydunuz mu beni! Kızım deyip durma bana!" arkamı dönüp hızla uzaklaştım.   İstedikleri olmuştu işte, yüzlerini dahi görmek istemiyordum artık. Çantamdan paketimi çıkarıp bir dal sigara yaktım. Şimdi ne yapacaktım peki? Poyraz nerede kalacaktı ben nerede kalacaktım?Evin adresini bile bilmiyordum ki. Adım sesleri duyduğumda arkama bakmadım, kimseyi çekemezdim… Poyraz yanıma gelip hiçbir şey söylemeden denizi izlemeye başladı.   "Ev işini ne yapacağız?" Sıkıntıyla nefes verdi.   "Bu gece gidelim evimize, çok yorgunum. Yarın buluruz bir yolunu.”   "Tamam" dedim. Açıkçası ısrar edecek gücü kendimde bulamıyordum. O da sigara yaktı. Beraber sessizce sigaralarımızı içtik. Poyraz arabasına doğru yürüdüğünde ben de mecbur onunla gittim. Arabam evin oradaydı ve adresi bilmiyordum.   Arabaya binecekken Mete ve Pınar geldi. Onlara sıkıca sarılıp geri çekildim.   “Haberleşiriz, tamam mı?” Üzgünce başlarını salladıklarında arabaya bindim. Biraz daha uzatırsam ağlayabilirdim.   On beş dakika sonra patika bir yola girdik. Etrafta başka ev göremiyordum. Ama çok düzgün bir yerdi. Karanlık olduğu için pek seçemedim yeri. Arabadan indiğimizde başımı eve çevirdim.   Bu ev gerçekten çok iyidi. Ağzım hafifçe aralanırken evin dışında gözlerimi gezdirdim. Yeni yapılmış bir evdi. İki katlı ve baya büyüktü. Bahçesinde havuz vardı. İki katında duvarları boydan boya camdandı. Açıkçası beklediğimden fazlaydı.   Poyraz elindeki anahtarla kapıyı açıp içeri girmemi bekledi. Yavaş adımlarla içeri girdim. Evin içi daha da güzeldi. Aldığım mobilyalar o kadar güzel dizayn edilmişti ki! Alt katta sadece salon, mutfak ve lavabo vardı. Sol tarafımda mutfak sağ tarafımda salon vardı. Bir iki basamak inip salona ilerledim. Salonun ortasında koltuklar, karşı duvarında televizyon duruyordu. Diğer duvarda büyük bir kütüphane vardı. Sayısız kitap vardı, Poyraz'ın kitap okumayı sevdiğini bilmiyordum. Oysa hiç öyle bir tipi yoktu.   En can alıcı kısım duvarın boydan boya cam olmasıydı. Deniz ayaklarımızın altında gibi görünüyordu. Camın önünde masa ve de iki sandalye vardı. Cidden harika görünüyordu. Mutfak da istediğim gibi mat siyahtı. Bu kadar güzel olmasını beklemiyordum.   Poyraz ceketini çıkarıp kravatını çekiştirirken sabırsızlıkla merdivenlerden yukarı çıktım. Solda bir oda sağda bir oda vardı. Ve odaların ortasında yukarıya doğru küçük bir merdiven uzanıyordu. Ev iki katlı değil miydi? Kaşlarımı çatıp merdivenlerden çıkıp kapıyı açtım. Gördüğüm şeyle donakalmıştım. Küçücük bir odaydı. Tavanı camdandı. Yıldızlar o kadar güzel görünüyordu ki! Kocaman bir televizyon duruyordu ve bir de koltuk vardı.   Odayı merak ettiğim için aşağı inip sağdaki odaya girdim. Boydan boya dolap vardı. İki kısımdan oluşuyordu. Bir kapı daha vardı, banyo diye tahmin ediyordum. Yatak kocamandı ve her iki yanında siyah komidin duruyordu üstünde de gece lambaları vardı. Camdan duvarın önünde de iki puf duruyordu. Oda gerçekten güzeldi. Diğer odaya bakmak istedim ama kilitliydi.   Poyraz'ı arkada bırakmıştım. Evin büyüsüne kapılmıştım. O gelmeden üstümü çıkarmalı ve duşa girmeliydim. Adım sesleri duyunca odaya geri döndüm. Poyraz da odaya girip bana hiç bakmadan gömleğini çıkarıp yatağa attı. Kemerini de çıkardığında arkamı döndüm.   "Ne yapıyorsun ya git başka bir yerde soyun!"   "Nerede soyunayım? Dolap burada." Mantıklıydı.   "Duşa girecek misin?" Diye sorduğunda başımı salladım.   "Tamam sen gir, ben senden sonra girerim.” dedi ve çıplak üstüyle yatağa uzandı. Hemen odadaki banyoya girip kapıyı kilitledim. Gelinliğimi zar zor çıkarıp bir köşeye attım. İç çamaşırlarımı da çıkardıktan sonra kendimi sıcak suyun kollarına bıraktım. Yirmi dakikalık duşun ardından kapıda asılı olan bornozumu giyip sıkıca bağladım.   Yavaşça kapıyı açıp kafamı uzattım. Poyraz’ın başı diğer tarafa dönüktü ve sanırım uyuyordu. Hızlıca dolaba yaklaşıp kendi bölümümü açtım. Kendi kıyafetlerimin hepsi buradaydı ve yerleştirilmişti. İç çamaşır olduğunu tahmin ettiğim çekmeceyi açıp baktığımda sövmeden edememiştim. Annem o gün aldığımız iç çamaşırlarını koydurmuştu buraya, bu kadın beni delirtecekti! Kendi seçtiğim siyah takımı alıp doğrulmamla arkamda bir şey hissettim. Poyraz dibime girmiş, tam arkamda duruyordu.   "Hmm seçimlerin güzelmiş." Diye fısıldayıp burnunu boynuma sürttüğünde titredim.   "Poyraz?”   "Karıcım?" Bir de karıcım diyor!   "Çekilsene!”   "Ben böyle iyiyim…" Deyip kendini bana bastırdığında kalbim hızla atıyordu. Yapmazdı, değil mi? Benim isteğim olmadan bunu yapmazdı. Zorlukla yutkunarak önüme döndüm ve Poyraz'ın gözlerine baktım.   "Yorgunum!" dedim inatla. Sinirle nefesini dışarı verip bir adım daha yaklaştı.   "Evlendiğimizi anla artık, bunun bir günahı yok Lalin. Sen istemediğin halde sana dokunacak değilim ama bu imalarıma alış.” Gözlerimi nefretle ona çevirdim.   "Tek umrunda olan şey bu değil mi! Biz zorla evlendirilmişiz, ben istemediğim bir hayata mahkum edilmişim, mutsuzmuşum bunlar senin umrunda bile değil!"   “Tamam… Tamam sakin ol. Bir şey demedim. Ama şunu anla, biz evliyiz. Seks eğlencelidir, bu evde sıkılmak istemiyorsundur, değil mi?” Dedi serseri bir şekilde sırıtarak.   “Sıkılsam da istemiyorum” dedim yarım bir gülümsemeyle.   “Olsun, ben bekliyor olacağım” diye mırıldanıp elini karın kaslarında gezdirdi. Gözüm takıldığında yutkundum. İçim bir tuhaf olmuştu. Poyraz bu bakışımı yakalayıp sırıttı ve banyoya ilerledi.   “Yemek sipariş et. Yemek yiyip biraz film izleriz. Poyraz gittiğinde annemin seçimlerine göz devirirken dolaptan rahat bir şeyler aldım. Sütyen giyme gereği duymamıştım. Yatarken asla giymezdim. Üstüme siyah ipek geceliğimi giydim. Hevesli gibi görünüyordum ama içlerinden en düzgünü buydu. Kot şortumla da oturamayacağıma göre bunda karar kılmıştım. Aynada kendime baktım. Gecelik kısaydı, ince askıları vardı ve dümdüzdü. En azından dekoltesi yoktu.   Saçlarımı açıp taradım ve hızlıca aşağı indim. Telefonumu alıp adresi zar zor bulduktan sonra dominostan pizza söyledim ve dolabı açtım. Bira vardı. İki bira çıkarıp masaya koydum. Bardak da koyduktan sonra elime bir bira daha alıp televizyonu açtım ve şişeyi dikledim.   Rastgele kanalları turlarken biranın yarısına gelmiştim. Hızlı içiyordum, canım sarhoş olmak istiyordu. Biranın beni kesmeyeceğini anladığımda dolaba baktım.   Viski.   Koca bir bardağa viski koyduktan sonra Poyraz gelmeden hepsini içtim. Başım hafiften döndüğünde gülümsedim. Bu hissi seviyordum. Bir bardak daha koyup onu da hızlıca içtikten sonra başıma bir anda ağrı saplanınca inledim. Sanırım bu kadar hızlı içmemeliydim. Başımın dönmesi artmıştı. Viskiyi kaldırıp hiç içmemiş imajı vererek televizyondan Netflix açtım. Gözüme takılan Lucifer'la sırıtıp hemen onu açıp durdurdum.   Kapı çalınca kalkıp koşarak kapıya gidip açtım. Yakışıklı pizzacı çocuk beni baştan aşağı süzdüğünde sarhoşluğun da verdiği etkiyle gülümsedim.   "İyi akşamlar" deyip güldüğünde ben de gülümseyip iyi akşamlar dedim. Pizzaları elinden alıp kartı uzattıktan sonra adım sesleri duydum. Poyraz aşağı iniyordu. Çocuk kartı geri verip gülümsediğinde tam teşekkür edecektim ki kapı birden kapandı. Yanıma baktığında Poyraz'ın çekilen elini gördüm. Arkamı dönüp kaşlarımı çattım.   "Ne yapıyorsun ya?"   "Bu kılıkla kapı mı açılır?"   "Sana ne!" Diyerek hızla yanından geçtim ve pizzaları masaya koydum. Ağzında bir şeyler geveliyordu ama çokta umrumda değildi açıkçası. Bir de kendi diyordu karı koca muhabbetlerine girme diye! Bunun da bir dediği bir dediğini tutmuyordu..   Neyse, Lucifer izleyecektim. Keyfimi kaçıramazdı. Önümden geçerken yan gözle onu süzünce hafif yanaklarım kızardı. Altında sadece şort vardı ve kasları bana selam veriyordu. Pizza kutusunu kucağıma alıp bacaklarımı masaya uzattım ve biramı yanıma aldım.   "Hadi başlatsana!” Dedim sabırsız bir şekilde.   Birasından bir yudum alıp ayaklarını masaya uzattı ve diziyi başlattı. Pür dikkat diziyi izlerken bir yandan da Tom'u yiyordum. Pizzamı yiyordum, pizzamı!   "Sen benim olsana ya!” Diye kendi kendime bir şeyler gevelediğimde Poyraz tabiki bunu duymuştu…   "Bana siktir git demesini biliyorsun, ne eksiğim var?" Tek kaşımı kaldırıp ona baktım.   "Şeytan cazibesi!"   Biramı tekrar kafama diktiğimde gerçekten çakır keyif olmuştum. Pizzadan daha yiyemedim ve geri masaya koydum. Ayağa kalkıp dolabı açtım ve viski alıp bardağa koydum. Canım çekmişti. Geri koltuğa oturup bacaklarımı tekrar uzatıp bu sefer yavaşça içmeye başladım. Poyraz’ın bana baktığını fark edince ona döndüm.   "Ne bakıyorsun?"   "Bana yok mu?”   "Kalk kendin al"   Oflayarak ayağa kalktı ve viski şişesiyle bardak alıp geldi. Sessizce dizi izliyor bir yandan da içiyorduk. Yarım saat sonra dizi bitmişti, viskide öyle. Gerilmeye başlamıştım, fazla sessizdi. Çok sarhoş olmuştum, aklımdan geçen düşünceleri bile kontrol edemiyordum.   Poyraz elini omzuma atıp parmağını hafifçe sürtmeye başladığında kalp atışım hızlanmaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım ve titrek bir nefes aldım.   “Sadece biraz… Eğer hoşuna gitmezse bırakacağız. Tamam mı?” Dediğinde dudağımı dişledim. Birazdan zarar gelmezdi… Elini belime koyup beni kendine çekti. Dudaklarımız arasında birkaç santim kalmıştı. Kalbim hızla atarken gözlerinin içine baktım. Yeşilleri parlıyordu. Derin bir nefes çekerek gözlerimi kapattım.   Dudaklarımın üstünde bir baskı hissettiğimde vücuduma elektrik veriliyormuş gibi hissetmiştim. Soğuk soğuk terliyordum. Dudaklarımı aralayıp alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Belimde ki elini sıkarken öpüşmeye başlamıştık. Ellerim boynuna gittiğinde daha sert öpmeye başlamıştı. Ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Dudaklarımı emiyor, arada ısırıyordu. Canım acıyordu fakat önemsemedim.   Öpüşü derinleşmeye başladığında elim saçlarına gitti, çok yumuşaktı. Narince gezinen ellerim o kalçalarımdan tutup beni kucağına almasıyla saç çekiştirmeye dönmüştü. Altımda hissettiğim şeyle yutkundum. Alt dudağımı dişlerinin arasına alıp çektiğinde ben de saçlarını çekiştirdim.   Elleri kalçalarımı kavrayıp sıktığında dudaklarımdan ufak bir inilti çıkmıştı, utanmıştım. İstemeden olmuştu. Ama Poyraz'ın çok hoşuna gitmiş olacak ki kalçamdan sıkıp iyice kendine çekti.   Dudaklarımız ayrıldığında nefes nefese kalmıştım. Gözlerine baktım, gözlerine arzudan koyu gölgeler düşmüştü sanki. Çok istekli bakıyordu.   Başım hala dönüyordu. Heyecandan dudaklarım kurumuştu. Sabırsızca dudaklarımızı birleştirdiğinde yanaklarından tutup karşılık vermeye başladım. Hafif dokunuşları önce boynumdan başlayıp aşağı indi. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Eli bacağımda durduğunda narince okşamaya başladı. Dudağını ısırdığımda inleyip eliyle bacağımı sıktı.   Çok değişikti… Çok. Kalbim beni dinlemiyor, hızlı hızlı atıyordu. Vücudum arzudan alev alev yanıyordu.   Elleri iç bacağıma kaydığında tereddüt ettim. İç bacağımda gezinen parmakları bacaklarımı ayırmak istememi tetikliyordu. Elini yukarı çıkarıp kasıklarıma dokunduğunda gözlerimi sıkıca yumdum. Hala kucağındaydım ve geceliğim bacaklarımdan yukarı sıyrılmıştı. Dudaklarımdan ayrılıp boynuma yaklaştı. Önce dudaklarını sürtüp ufak öpücükler bıraktı. Dudakları yerini dili alınca derin bir nefes aldım. Kasıklarımı hafifçe okşuyordu. Eli iç çamaşırımdan içeri gireceği sırada nefes nefese kalmış bir şekilde geri çekildim.   “Yeterli…” diye fısıldadım nefes nefese. Poyraz’ın dudaklarında ufak bir gülümseme belirirken ellerini belime koydu ve arkasına yaslandı.   “Güzeldi ama, değil mi?” Yalan söylemenin bir mantığı yoktu. Başımı salladığımda dudağının kenarını ısırdı.   “İlerisi daha da güzel” Beni ikna etmek istiyor gibiydi. Dudaklarımı ıslatıp kollarımı boynuna doladım ve bacaklarına sürtünerek ona yaklaştım.   “Bu kadarı, yeterli” Ve hızlıca kalkıp gittim. Poyraz arkamdan sırıtırken hızlıca merdivenlerden çıkıp odaya girdim. Kapıyı kapattığımda nefes nefese kalmıştım. Elimi kalbime götürdüğümde dudaklarımda ufak bir gülümseme belirdi. Kaşlarım çatılırken elimi hemen çektim ve dudaklarımı birbirine bastırdım.   Bu gülümseme de neyin nesiydi?
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE