TANITIM
**
“Kocam mı sanıyorsun sen kendini?” dedim, bakışlarımı onun esmer, ıslak tenine değdirmemeye çalışarak yüzüme vuran bedeninin sıcaklığı ile gözlerinin içine baktım.
Bakışlarındaki sertliği bir an olsun yumuşatmadan aramızdaki mesafeyi kapatmaya çalıştığında irislerim titredi. Yakınlığı ile felfena olurken, boğazımdaki yumruyu yutmakta zorlandım.
Parmak uçlarım arkamdaki duvara değerken omuzlarımı tamamen arkama yasladım. “Kocan olduğumu unutmuşsun herhalde yalancı.”
Parmakları çenemi kıskıvrak yakaladığında gözlerinin içine bakmaya korktuğum bakışları ile yüzleştirdi beni. Kapkara, zifiri gözleri beni yakaladı.
“Kocam olduğunu bilmiyordum ki, hatırlatmak da zor olsun?” dedim, sivri dilim yılan gibi onu sokarken güçlü durmaya devam ettim.
Dudağının ucu, zehirli düşünceleriyle kıvrıldı. Onun her karışını, her tepkisini çözmüştüm artık. “Seni çok başıboş bırakmışım anlaşılan, asiliğin yine diline vurmuş.”
Dişlerini hafifçe gıcırdattığı zaman gülümsemeye çalıştım. “Başıboş mu? Sen ne zaman benim başımda durdun da kocalık yaptın Behram Bey?” Adını ima ile söylediğim zaman yüzünü yüzüme eğdi.
“Şimdi gösteririm istersen sana kocalığı…bak o zaman o çok güvendiğin aklına adın gelecek mi?” dedi, ahlaksızlığını konuşturarak.
O an içeriden gelen bebek sesini duyunca telaşla kıpırdandım yerimde. “İstemem, senden gelecek olan Allah’tan gelsin.”
Sırtımı duvardan çekerek kapıya uzandığımda, sıcak parmakları kolumu kavrayarak arkamdan yaklaştı bana. Burnuma yine bir türlü nefret etmeye çalıştığım ancak aklımdan çıkaramadığım kokusu geldi.
“Benimle evlenmek isteyen sendin, küçük hanım.”
Kolumun iç kısmına değen parmakları ufak kıvılcımlar bırakarak tenimin üzerinde dolandı. Saçlarımın arasına vuran güçlü soluğu ile yutkundum.
“Beni alan sendin.” dedim, geri durmadan. Sanki başka çarem varmış da onunla evlenmişim gibi konuşuyordu. “Yoksa senin gibi büyük, yaşlı bir adamı ne yapayım ben?”
Yüzümü yana doğru eğmemle başını boynumun girintisine sokması aynı zamanda gelişti. Burnundan verdiği nefes, dudaklarımda peydah oldu.
“Mihrimah…sen, cayır cayır yakarım, altımdan seni kimse alamaz.”
O, yerini ve sınırını bilmeyen bir adamdı.
Çok kötü bir şansı vardı ki, bende onun kadar gamsız ve sınır nedir bilmeyen bir kızdım.
Dudaklarımızın arasındaki küçük boşluğa, içeriden gelen bebek sesi doldurdu. Onu kışkırtmak istercesine küçük bir tebessümle baktım yüzüne.
“Altında olacağımı kim söyledi Behram?”
Kararan bakışları git gide tenimi yakmaya devam ederken, işler kötü bir hale gelmesin diye uzanıp kolumu kavramış olan parmaklarını tuttum. Tenimden çekerek bedenimi ona çevirdim. Gözlerinin içinden, ahlaksız düşünceler geçtiğinin farkındaydım.
Dudakları aralandığı anda masum bir bakışla yüzüne gülümsedim. “Ancak rüyanda, seninle o yatakta bir olurum. Özellikle de senin gibi karısını yatakta tek bırakan bir adam varken…”
Bakışları dudaklarımı yoklarken buradan acele çıkmazsam kötü şeyler olacağını sezdim. “Öyle mi?”
“Öyle.”
“O halde sana kocalık nasıl yapılırmış göstereceğim bu gece, Mihrimah.”
Omuzuma değerek yanımdan geçerken şaşkın gözlerle ona baktım. Az evvel ne demişti o?
Bu gece ne yapacaktı ki bana?
Elimi göğsüme yerleştirerek vurdum.
“Tenime elini dahi süremez o.”
Her ne kadar onun için yanıp, tutuşuyor olsam da…