2 gün sonra
“Ablacım, sakın korkma tamam mı? Ben yanında olmayacağım ama çok iyi bakılacaksın. Nur ablanın sözünden çıkma sadece. Yediğine içtiğine de dikkat et, ilaçlarını aksatma sakın.”
Ağlamayacağıma dair söz vermiştim ancak sözümü tutamadım. Gözümden kaçan bir damla iki damla oldu. Sonunda da barajın önü açıldı ve gözyaşlarım ardı ardına akmaya başladı. Küçük kardeşim bugün benden ayrılıyordu. Uzak, çok uzak bir ülkeye gidiyordu ve en az bir yıl boyunca yoktu. Hem korkuyordum, annem ve babamdan bana kalan tek şeydi o. Hem de yeniden yürüyecek olmasına seviniyordum. Yaşıtları gibi üniversiteye gidecek, âşık olacak ve birçok yeni anı biriktirecekti.
“İyi olacağım ben. Her gün konuşacağız zaten. Los Angeles ile burası arasındaki saat farkını ayarlayıp sürekli konuşacağız. Yeniden buluştuğumuzda da ben yürüyor olacağım.”
Mavi gözleri heyecanla parlıyordu. Benim gibi ağlıyordu ama mutluluğu ve heyecanı gözlerinden okunuyordu. Benim küçük kız kardeşim büyümüş ve kendi kanatlarıyla uçmaya gidiyordu.
“Benden uzun olacaksın artık. Böyle gözlerine bakacağım son günler desene.”
Nazlı, babamdan aldığı genleri sonuna kadar kullanmıştı. Tekerlekli sandalyede olmasa 1.70’lik boyuyla benden kat be kat uzundu. Ben annem gibi 1.62’lik boyumla yanında küçük kalıyordum. Kız kardeşimle zıtlıklarımız bununla sınırlı değildi. Nazlı, incecikdi. Sıfır beden haliyle hayalini kurduğu mankenler gibiydi. Ayağa kalkınca ilk isteği manken olmaktı hatta. Bir gün Victoria Secret şovlarında olmak en büyük hayaliydi ki artık o hayaline çok yaklaşmıştı. Siyah saçları şelale gibi omuzlarına dökülüyor, mavi gözleri beyaz teninde zıtlık oluştursa da güzelliğine güzellik katıyordu. Zayıflığına rağmen göğüsleri çok küçük değildi. Hatta kendini belli eden poposu bile vardı.
Öte yandan ben kıvırcık kızıl kahve saçlara sahiptim. Beyaz tenimiz ikimzde de ortak olsa da ben gözlerimi halamdan almıştım. Bal rengi gözlerim güneşle daha da açılıyordu. Kız kardeşime zıt olarak ben daha topluydum. Kıvrımlarım daha belirgin, memelerim daha dolgundu. Ayrıca kalçam daha büyüktü. Yine de bütün bunlar bana daha da güzellik katıyordu. Aptal değildim ya da güzelliğime karşı kör değildim. Hayatım boyunca birçok teklif almıştım ki bir keresinde cinsel manada ilerleyebileceğim kadar ilerlemiştim.
İki gün öncesini saymazsak…
“Ben seninle göz göze gelmek için eğilirim ablacım. Merak etme sen.” Nazlı, oyuncu bir tavırla konuştu.
“Ukala sen de.” Yüzümde oluşan gülümseme gözlerimden akan yaşlara zıttı.
“Nazlı hanım, artık gitmemiz gerekiyor.”
Nur hemşire, iki gün önce tanıştığım orta yaşlı kadın kız kardeşimle birlikte gidiyordu. Serkan bey kısacık bir sürede her şeyi ayarlamıştı.
Çünkü sen teklifini kabul ettin…
“Ablam, beni merak etme sakın. Geri geldiğimde çok güzel günler bekliyor bizi. Seni çok seviyorum, sakın aklından çıkarma.” Nazlı, burnunu çekti. Ağlayarak konuşuyordu. O da benim kadar korkuyordu belli ki ama güçlü durmaya çalışıyordu.
“Benim Nazlı kardeşim, dikkat et kendine bir tanem. Seni çok seviyorum ablacığım.” Kız kardeşime son kez sarıldım. Kalbim şimdiden özlemiyle dolmuştu ancak kafamda bambaşka görüntüler dönüyordu. Gözlerim kardeşimi uğurlasa da aklımda iki gün öncesi geziyordu
...
2 gün önce
Serkan bey anlatmaya başlamadan önce hepimize birer kahve söyledi. Ne kadar istemediğimi söylesem de bana da söylemişti. Hâlâ biraz titrer hâlde olsam da daha iyiydim. Ancak gözümü kapatmaya korkuyordum işte. Sanki ellerimde kan olacaktı yine.
“Nazenin, öncelikle bu odadan çıktığın zaman kız kardeşinin tedavisi başlamış olur. Tabii benim şartlarımı kabul ettiğin müddetçe. Sana yalan söylemeyeceğim, kardeşinin tedavisi çok masraflı. Ömür boyu çalışsan ödeyeceğin tutarlardan bahsediyoruz burada üstelik.”
“Bakın, ben anlamıyorum. Bu kadar pahalı bir tedaviyse ve ödemem imkânsızsa neden bana yardım ediyorsunuz? Üstelik bir adam öldü, bunun üstünü de kapatıyorsunuz.”
“Çünkü sen de bize yardım edeceksin.” Haldun bey cevapladı sorumu.
“Haldun sana sus demiştim.” Serkan bey sinirke patronuma döndü.
“Pardon Serkan bey,” diyen patronum olduğu yerde sessizleşti. Bu Serkan beyden korkmaya başlıyordum.
“Ne-ne tür bir yardım?” Aklıma gelen şeyler hiç de iç açıcı değildi. Kız kardeşim için bile olsa yapamayacağım şeyler vardı ki bunların en başında da para için kendimi satmak geliyordu.
Gerçi bu adamın teklifini kabul etmezsem kardeşime veda etmem gerekiyordu. Buradan çıktıktan sonraki durağım hapishane olacaktı, belliydi.
“Nazenin, senden zor bir şey istemeyeceğiz biz. Üstelik bir işin, iyi de bir maaşın da olacak. Kazandığın paraya da dokunmayacağız. Artı olarak az önce olanlar da hiç olmamış gibi hayatına devam edeceksin.”
“İyi de paraya dokunmadan nasıl borcumu ödeyeceğim ben?”
“Bilgiyle.”
“Nasıl yani?” Aklım iyice karışmıştı. Ne tür bir bilgiydi istedikleri? İçimde kötü bir his peyda olurken oturduğum yerde dikleştim.
“Sakin ol öncelikle. Bir misafirimiz daha var. O da gelsin detaylıca konuşacağız. Neler…”
Sözleri çalan telefonla yarıda kaldı. Ahizeyi kaldırıp karşısında konuşan kişiyi cevapladı. Kısa geçen konuşmadan anladığım Serkan beyin bahsettiği misafir gelmişti.
“İbrahim sen Meral hanımı karşıla. Haldun bundan sonrasını Meral hanım, Nazenin ve ben hallederiz. Sen şirkete git. Telefon ettiğim zaman Nazenin’in şirketle ilişiği kesilecek.”
Son sözleriyle gözlerim kocaman oldu. Bana seçme şansı bırakmıyordu sanki .“Serkan bey…”
“Nazenin, bu odadan teklifimi kabul etmiş olarak çıkacaksın. Başka bir dönüşü kabul etmiyorum ben. Üstelik kabul etmen de senin yararına. Reddettiğin hâlde hem kardeşin tekerlekli sandalyede kalacak hem hastaneye borçlanmış olacaksın hem işsiz kalacaksın hem de öldürdüğün adam yüzünden hapse gireceksin. Başta seçme şansın var olsa da artık seçme şansın yok. Ben ne dersem onu yapacaksın.”
Ne tür bir oyunun içindeydim ben? Az önce tecavüze uğramak en büyük korkumken daha kötüsüyle karşılaşmış, katil olmuştum. Şu anda başıma gelenlere inanamıyordum.
Tek kelime etmeden sindim oturduğum koltuğu. Serkan denen adam kimdi? Benden ne istiyordu? Kafamda birçok soru vardı ve cevapları almam için de sessizce oturmam gerekiyordu.
Yaklaşık on dakika sonra Haldun beyin oturduğu koltukta kırklı yaşlarda diyebileceğim bir kadın oturuyordu. Sarı saçları, leopar desenli elbisesi ve yüzündeki makyajıyla bana Banu Alkan’ı anımsatmıştı. Benim asla olamayacağım kafar asil ve kadınsıydı. Kendimi kötülemek değildi üstelik burada kastettiğim. Karşımdaki kadın benim asla olamayacağım kadar dişi ve vücudunu sergilemekten hoşlanan birisine benziyordu.
“Kız bu mu Serkan?”
Bir sigara yaktı. Bakışları beni beğenmediğini bas bas bağırıyordu. Memnuniyetsiz bir dudak büzmesi ve baştan aşağı beni süzmesi de cabasıydı. Şaşkınlık içinde izliyordum karşımdaki manzarayı.
“Evet, sultanım. Bu kızı sokacağız içeriye.”
“Başarabilir gibi gelmedi bana pek.”
“Başarırı başarır, metak etme sen.”
Serkan beyin kendisinden büyük olduğu belli olan bu kadına bakışları farklıydı. Hani gözlerdeki tutku denir ya aynen öyle bakıyordu. Sanki odada ben olmasam bambaşka şeyler yapacaklardı. Yanaklarımı ateş bastı. Meral hanımın da Serkan beye aynı gözlerle bakması kendimi hem utanmış hem de rahatsız olmuş gibi hissetmeme neden oldu. Odadaki elektrik elle tutulur derecedeydi.
“Ne yapacağımı bana da söyler misiniz artık?”
İkili varlığımı yeni fark ediyor gibi bana döndüler. Bakışlarındaki elle tutulacak kadar gergin elektriği görmezden geldim ve tekrar kendimi hatırlatma ihtiyacı hissettim.
“Lütfen, ne yapacağım?”
Elindeki sigaradan bir nefes çeken Meral hanım, kırmızıya boyanmış tırnakları arasındaki sigarayı önündeki kül tablasına söndürdü. Tırnaklarıyla aynı kırmızılıkta dudaklarının arasından sigaranın dumanını üfledi. Yaptığı hareket o kadar… erotikti ki ben bile oturduğum yerde kıpırdandım.
“Bizim için bir adamın yanına girip bilgi çalacaksın.”
Bundan sonrasında söylediklerini ağzım açık dinledim. Benden hırsız olmamı istiyorlardı. Meral’ın dediklerini takip etmekte zorlanıyordum artık. Şaşkın bakışlarım Serkan ve Meral arasında gidip geliyordu.
“Nazenin, her şey ayarlanacak. Yanına koyduğumuz adam senin kim olduğunu bilmeyecek.”
“Sen sadece istediğimiz bilgileri bize ulaştıracaksın. Ancak öncesinde güvenini kazanman lazım. En fazla 1 sene sürecek bu iş. Önce güvenini kazanacaksın sonra da çalacaksın.”
Ağzım açık kalmıştı. Mecazen değil, gerçekten ağzım açık kalmıştı. Ne diyeceğimi, nasıl tepki vereceğini bilmiyordum.
“Ben, bakın, yani…” Saçma sapan kelimeler bütününden oluşan kelimelerim bir cümle bile etmiyordu.
“Nazenin, istersen önce bir sakinleş. Söylediklerimiz biraz ağır gelmiş olabilir sana. Ben sana özet geçeyim ama öncesinde kız kardeşinin doktoruyla konuşalım mı? Kardeşinin nesi varmış öğren. Ayrıca adamlarımla da görüşelim, cesedi ne yapmışlar sorarız.”
Serkan bey, Nazlı’yı benim dikkatimi dağıtmak için öne sürmüştü ve işe de yaramıştı. Üstelik ceset detayı korkuyla sinmeme neden olmuştu. Tek kelime etmeden başımı onaylar gibi salladım.
Önündeki telefondan önce sekreterini aradı. “Nihan hanım ban Celal beyin odasını bağlayın.” Toplam iki dakika içinde odayı bir başka ses doldurdu. “Serkan bey?” Genizden tok bir sesti ancak sesi büyük gibi geliyordu.
“Celal bey, merhaba. Bugün kontrol ettiğiniz bir hasta, Nazlı Uygar’ın durumunu soracaktım ben size.”
“Serkan bey ben de yeni gelmiştim o hastadan. Kan değerleri biraz düşük gibi ancak korkulacak bir şeyi yok. Daha çok tekerlekli sandalyede olmak ve hayallerini gerçekleştiremeyecek olması canını sıkıyor gibi. Vücudu aslında iyi ama psikolojisi daha kötü durumda şu an. Uzman görüşümü soracak olursanız bir an önce ayakları için bir şey yapılmalı. Yoksa hasta ciddi bir depresyon sürecine ve arkasından gelen intihara kadar sürükleyebilir.”
Nefesim kesildi. Kız kardeşimin bu kadar zorluk yaşadığını, psikolojik olarak bu kadar kötü olduğunu asla tahmik etmiyordum.
“Teşekkürler Celal bey. Kolay gelsin.” Hattın diğer ucundan cevap gelmesini beklemeden telefonu kapattı.
“Ee Nazenin, adamlarımı da arayayım mı, yoksa detayları öğrenmek ister misin şimdi?”
Beni köşeye sıkıştırmışlardı. Ahlâkî değerlerim ve kız kardeşime olan sevgim birbiriyle çatışıyordu. Üstelik ortada da bir ceset vardı. Vicdanım yakamı bırakmayacak olsa da çaresizce başımı salladım. Kardeşim için, Nazlı için ve kendi geleceğim için benden isteneni yapmak zorundaydım. Sonunda hapse girmek yerine kardeşimle mutlu bir gelecek için bunu yapmalıydım.
“Güzel, doğru olanı seçeceğini biliyordum Nazenin.” Ellerim dizlerimin üstünde yumruk oldu. Eteğimi avucumda toplayacak şekilde sıkıştırdım. Sinirle dişlerimi sıktım.
“Bu doğru değil. Sadece mecbur olduğum şeyi yapmak. Her şey kız kardeşim için.” Titreyerek konuşmuştum.
“Bize ahlâk martavalı okuma kızım. Günün sonunda herkesin tek bir ahlâkı vardır, o da para. Sen de sebebin ne olursa olsun sonucun para olduğunu kabul et. Sıkıldım ben iyice Serkan, acele et biraz. Azıcık eğlenelim sonrasında.”
“Tamam sultanım.” Serkan bey, Meral hanıma göz kırptı.
İkisi arasındaki ilişkinin detaylarını bilmiyordum ama gördüklerim bana iğrenç gelmişti.
Serkan bey, ismimi söyleyerek düşüncelerimi dağıttı ve ne yapmam gerektiğini anlatmaya başladı.
“Yanına gideceğim adam, Demir Karasu. Köklü bir inşaat şirketinin sahibi ve CEO’su. Seni onun yardımcısı olarak koyacağız biz. Şu anki işinden bir tık yoğun bir çalışma alanın olacak ama inşaat sektörüne yabancı değilsin. Ayrıca lisede yabancı dil bölümünü okumuşsun. Şu anda İngilizce ve Almanca bilgin olduğunu da biliyoruz ki bu büyük avantaj olacak sana. Demir, Türkiye olduğu gibi Dubai, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerle de anlaşma yapıyor. İlk adım kız kardeşin ülkeden ayrıldıktan sonra başlayacak. Biz seninle otururken, Başkan İnşaatla olan geçmişin siliniyor. Nazenin Uygar, bir galeride çalışmış ve yıllarca orada sekreterlik yapmış bir kadın ve kendi yeteneğine uygun bir yer istediği için Karasu Grup’a başvurmuş. Üniversite eğitimin yok ama dil bilgine güveniyorsun. Demir beye çok iyi bir yardımcı olacaksın. Bu arada biz de senin sorunsuz bir şekilde şirkete girmeni sağlayacağız tabii. Kız kardeşin iki gün içinde ülkeden ayrılacak, sen de pazartesi yeni işine başlayacaksın. Öncelikli hedefin Demir’in güvenini kazanmak. Sürekli Demir’in yanında olacak ve ona ihanet etmeyeceğini göstereceksin. Asıl nokta güvenini kazandıktan sonra olacak. Bizimle olan anlaşman sana verdiğimiz ilk görevle başlayacak.”
“Anlaşılmıştır artık bence. Değil mi Nazenin?” Meral hanım sert sesiyle konuştu. Benden rahatsız olduğunu ve bu rahatsızlığını çok açık belli ediyordu.
“Neden?”
“Ne, neden?” Serkan bey merakla sordu.
“Bu adamla alıp veremediğiniz ne? Neden Demir Karasu? Neden ben?”
Meral koltuğundan kalktı. Manikürlü tırnakları kolumu buldu. Kolumu sertçe sıktı. “Yeter, sıkıldım senden.” Beni sertçe sarsıp oturduğum yerden kaldırdı.
“Teklifi kabul ediyor musun, etmiyor musun? Detaylar belli, yapman gereken belli. Daha fazla uzatmadan cevabını ver artık.”
“Meral, sakin ol.”
“Karışma sen Serkan. Küçücük bir kızın nazını çekecek kadar vaktim yok benim. Ben ona muhtaç değilim ama onun benim yardımıma çok ihtiyacı var. Oturmuş burada seni ikna etmeye çalışıyoruz. Dışarıda çok fazla ihtiyaç sahibi var. Sen istemiyorsan onlardan birisi de işimi rahat görür benim."
“Nazenin iyi düşün.”
Meral’ın acımasız sözleri, Serkan’ın sakin tutumu içerisinde aklım tek bir yerdeydi. Kız kardeşim psikolojik olarak iyi değildi ve ben hapse girersem kardeşimin yanında kimse olmayacaktı. Bu noktadan sonra benim için hayır bir seçenek değildi. Kararlılıkla doğruldum, kolumu Meral’ın kıskacından kurtardım.
“Tamam, kabul ediyorum. Sizin piyonunuz olacağım.”
“Hah şöyle, yola gel.”
“Meral, sakin ol artık. Nazenin sen de önce kardeşinin yanına uğra istersen. İki gün içinde kardeşin ayrılacak ve sen yeni işine başlayacaksın.”
Sarsak adımlarla ayrıldım odadan. Bir tuvalete girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kız kardeşimin odasına ilerledim ve ona müjdeli haberi verdim. Hastanenin iş yerimle ortak olduğunu ve ameliyat için iş yerim sayesinde Los Angeles’ a gideceğini de içeren bir konuşma bizi bekliyordu. Kız kardeşime bu kadar büyük bir yalanı ilk defa söylüyordum. Hayatımızın gidişatı nasıl olacaktı? Asıl önemlisi ben nasıl hain olacaktım
...
Günümüz
Nazlı gittikten sonra ev çok boş geliyordu. Tek başıma koca evrende bir başımaydım artık. Kafamın içinde yaşayan ve beni dibe çekmek isteyen düşüncelerime inat kendimi yaptığım işe verdim. Bugün günlerden pazartesiydi ve tıpkı Serkan beyin dediği gibi yeni içimdeki ilk günüm başlıyordu artık.
“Hadi bakalım Nazenin, göreyim seni.”
Kapının hemen yanındaki boy aynasında kendime motivasyon konuşması yapıyordum. Ellerim gerginlikten titriyordu. Son derece düzgün olan saçlarımı yine de düzenlemeye çalıştım. İlk iş günüm için saçlarımı sıkı bir topuz yapmıştım. Diz kapağının üstünde biten kırmızı bir elbise vardı üstümde. Sıfır kollu elbise vücuduma oturuyor ve hatlarımı ortaya çıkarıyordu. Siyah stiletto, siyah el çantası ve beni soğuktan koruyacak uzun bir montla hazırdım.
“Bugün yeni hayatımın ilk günü olacak. Umarım güzel geçer.”
Aynanın karşısında kendimi son kez kontrol edip evden çıktım. İlk iş günüme, yalancı olarak hayatıma hazırdım. En azından olabileceğim kadar hazırdım.
O an bilmiyordum ama patronumun güvenini kazanmaya çalışmak hayatımda yaptığım en pervasız hareketti. Bu işe onay vermek, kız kardeşim için bile olsa bu kadar aşağılık bir işe girmem çok yanlış karardı İlk başta bir şey olmayacak diye çıktığım, kız kardeşim için dediğim yolun sonu bambaşka kapılara açılıyordu. Bu kapının sonunda ise en büyük tehlike kalbimdeydi…