Giriş
“Sence kurtulacak mı?” diye sordu sarışın genç adam, babasına. “Onu soğuk sudan çıkardık. Çoktan donmuş olması gerekiyordu. Üstelik onu bir hastaneye götürmemiz gerektiği halde hala okyanusun ortasında, bu lanet teknenin içinde tutuyoruz. Söylesene ihtiyar ne zamandan beri insanların acı çektiğini izlemeyi seviyorsun” bunu hafif alaycı bir sesle söylemeye çalışmıştı ama aslında babasına oldukça öfkeliydi. Ian, hala neden bu zavallıyı tıbbi bir müdahale görmesi için hastaneye götürmediklerini anlamıyordu.
“İnsanlara acı çektirmekten zevk filan aldığım yok benim. Bu onun iyiliği için. Şef onu saklamamız gerektiğini söyledi. Hayatı burada olduğundan daha az tehlike de olmayacak hastanede.” Bu işler için artık fazla yaşlıydı Jeffrey. Emekli olmasının zamanı gelmişti. Yine de şe söylediğinde, ona asla hayır diyemezdi. Bir oğluna bir de kat kat yorganların altında yatan genç kıza baktı. Günlerdir buradaydı ve günlerdir ısınamamıştı. Birkaç defa gözlerini açmış ve Jeffrey bu anları onun karnını doyurmak için kullanmıştı. Hiçbir şey söylemiyordu. Sadece tek bir ismi tekrarlayıp duruyordu. Taylor… “Bak Ian, endişeni anlıyorum ama sonuçta o şefin kızı. Ona zarar verecek bir şey yapmaz.”
Ian yine tatmin olmamıştı. Madem kızıydı, o zaman niye hala burada değildi?
Calla kazadan sonra soğuk sularda sürüklenmiş ve 26 saat sonra Ian ve Jeffrey’nin arama kurtarma çalışmalarından sonucunda bulunmuştu. Suyun üstünde yarı uyanık bir şekilde duruyordu. Gözleri yarı aralıktı ve anlının üzerinde kanayan bir yara vardı. Tuzlu su bile bu yaraya derman olamamıştı. Dudakları morarmıştı ve titriyordu. Yorgun bedeni artık suyun üzerinde kalmak için son kez savaşıyordu. Hiç biri umurunda değildi yine de. Onun tek endişelendiği şey Taylor’dı. Kazadan kurtulmuş muydu? İyi miydi? Onu ne zaman bulacaktı?
Bu düşünceler onu öylesine ele geçirmişti ki Jeffrey ve Ian onu kurtardıklarında söyleyebildiği tek şey onun adı olmuştu. Sonrası ise karanlıktı. Orada öylece bayılmıştı.
Genç kız ara sıra uyanmış ve yorganın altında kıvrılarak ısınmaya çalışmıştı. Yaşlı adam onun karnını doyurmaya çalışırken o, Taylor’ın adını fısıldamaya devam etti. İstediği cevabı alana kadar bu böyle devam edecekti.
Üşüyordu Calla. Ve acı çekiyordu. Tabi kalbi de acıyordu ama şu anda fiziksel acısı da oldukça kuvvetliydi. Tüm kasları sızlıyor ve kemikleri sanki hepsi kırılmış gibi ağrıyordu. Başında ki ağrı artık dayanılmaz bir boyuttaydı.
O gün gözlerini tekrar açtığında hissettiği duygular bunlardı.
Susamıştı. Bu nedenle her zaman yanı başında oturan yaşlı adamı görmek için, bakışlarını yan tarafına çevirdi.
Ama yanında oturan kişi yaşlı adam değildi.
Oldukça tanıdık bir yüzdü. Ona bakmak, aynaya bakmak gibiydi Calla için. Aynı gözler, aynı yüz, aynı kızıl saçlar…
Ve o an Calla, onu kurtaran kişinin kim olduğunu anladı.
Calla sonunda cennetteydi ve onu babası kurtarmıştı.