Her bir yaşam öyküsü, öbür yaşamların
parçacıklarıyla tamamlanır. *
Beni evime bırakmak için arabaya geri bindiğimizde telefonumu bağlayarak Cem Adrian’ın tüm albümlerini üç milyon kez dinlemeye başlamıştım ki Ateş’in hiçbir şekilde konuşma açmadığını anladığımda ikimiz içinde fazlaca zorlayacak bir durum ile karşı karşıya geldiğimizi anlayabiliyordum.
‘’Ateş…’’ dedim Cem Adrian’ın kusursuz sesi mest verirken.
‘’Efendim?’’ dedi bana bir kere bile kafasını çevirmeden. Arabaya bindiğimiz anda topuklularımı çıkartıp, hırkamı bacaklarıma örtecek şekilde serdikten sonra bağdaş kurarak kemerimi takmıştım. Böyle bir durumda bile boyumun kısalığını kullanarak küçük olan her yerde rahatlığımı konuşturmaya devam ediyordum.
‘’Düğün yapmasak olur mu?’’
‘’Büyük ihtimalle annelerimiz altın saçmalığına kapı açmak için bunu kabul etmezler. O yüzden bu durumdan kaçamayız.’’
‘’Of, peki… Balayına gitmesek olur mu?’’
‘’Aynı şekilde. Büyük ihtimalle gitmeyiz de sen ve ben artık tam olarak şirketlerimize odaklanırız.’’
‘’En doğru karar. ‘’ dedim Cem Adrian’ın parçalarını değiştirmek isteyerek Skillet’in en sağlam parçalarını açarak. ‘’Mağara adamısın!’’
‘’Bir şey mi dedin?’’
‘’Diyorum ki gelinliği falan da annelerimiz seçsin, beni katmasınlar bu olaya ya…’’
‘’Sıray sen gelinsin farkında mısın? Her kadının hayali olan gelinliği nasıl olur da annelerimizin kararına bırakabilirsin?’’
‘’Bu sefer gelin sen damat ben olayım.’’
‘’Anlamadım?’’
‘’Diyorum ki sen beyaz giyin ben siyah!’’
‘’Saçmalamaya devam edersen seni öperim.’’
‘’Öpemezsin, eğer sen beni öpersen çamaşır suyu içerim. Ölüm ile evlenirsin!’’
‘’Saçmalama geri zekâlı!’’
‘’Sen bana geri zekâlı mı dedin?’’
‘’Evet!’’
‘’Çek sağa arabayı!’’ dedim bacaklarımı yere indirip, ayakkabılarımı giyerek. Ateş ne olduğunu anlamamış bir şekilde arabayı sağa çektiğinde tereddüt bile etmeden inip geldiğimiz yolu geri yürümeye başladım. Ardımdan indiğini bilerek hiçbir şekilde geriye bakmamaya çalışıp telefonumu çıkartarak Tuna’nın numarasını aramaya başladım.
‘’Sıray bin şu arabaya!’’ dedi yanıma gelip kolumu sertçe tutarak. Ona dik dik bakınmaya başladığımda istersem on santim topuklu giyeyim yine de onun boyu ile benim boyumun aynı olmayacağını fark edebilmiştim.
‘’Binmiyorum.’’ Dedim kolumu ondan çekerek. Yoldan geçen bir tane bile arabanın olmaması içimi acıtsa da Tuna’nın burayı bildiğine inanarak telefonumun ekranında onun numarasını açık tutmaya devam ettim. ‘’Defol git kendine ileri zekâ birini bul Ateş Karabulut! Senin yüzünü görmek, sesini duymak bile istemiyorum.’’
‘’Sıray saçmalıyorsun ve sinirleniyorum!’’
‘’Ne yapacaksın? Beni mi döveceksin bu tenha alanda? Zaten kendi beynine ve fiziksel gücüne hâkim olamayan erkeklerin yaptığı gibi bir kadını öldürüp, takım elbise giyerek özgürce dolaşmaya devam mı edeceksin?’’ diye bağırdığımda belinden tutulan bir hareket ile Ateş’in dudakları ile dudaklarımın birbiri ile bir uyum yakalamasına şahit olmuştum. Beni öpüyordu ki ilk öpücüğümü bir mağara adamına armağan ettiğimden dolayı birkaç saniyelik kendimden nefret etsem de bedenimin donup kalmasından kaynaklı kendimi geriye atıp ona bir tokat bile çarpamıyordum.
Ateş kendisini geriye çektikten sonra benden bir tane tokat yememek için bir adım geriye çekildi.
‘’Bir kadına hiçbir koşul altında el kaldırmam ve yanımda da bir kadın dediğim muameleyi görüyorsa orada duruma müdahale ederim. Sana geri zekâlı dediğim için özür dilerim, biraz sinirlendim sadece. Şimdi arabaya bin ve seni evine bırakayım. Fazlaca yoruldun!’’
Ateş hiçbir şey olmamış gibi arabasına geçtiğinde ardından birkaç penguen adımı ile onu takip ederek yan koltuktaki eski yerimi alıp beni uzun yolculukta evime bırakmasına izin verdim. Yolculuğumuz boyunca tek bir kelime bile etmemiş, sadece karanlık olan o yollardaki tek tük olan ışıkları izlemiştik. Apartmanın önüne gelince de meraklı sekiz numaranın kafasını camdan çıkartmış bana bakıyor olduğunu görünce gözlerimi devirmemek için kendimi tutmam gerekmişti.
‘’Teşekkür ederim Ateş, eve bıraktığın için.’’ Dedim arabadan inmeden önce.
‘’Yarın sabah seni almaya gelirim. Hem ev işini çözeriz, hem de annemlerden önce senin gelinliğine karar kılarız. İyi geceler.’’ Dedi hiç samimi olmayan bir ses tonuyla. Derin bir nefes alıp arabadan indiğimde Ateş ardına bile bakmadan apartmanımın önünden çekip gitmişti.
‘’İyi geceler.’’ Diye fısıldadım çoktan köşeyi dönmüş olan arabanın ardından…
DÜN AKŞAM/Yemek
-SALİH
İki aile için de bir gece öncesinden rezervasyon yaptırdığım Ankara’nın en lüks, açık hava lokantasına sonunda varmıştık. Mert ailesinin birkaç dakikalık yolculukları kaldıklarına dair Arzu’ya mesaj atmalarının ardından iki aile arasında geçecek olan konuşmayı düşünmeye başlamıştım.
‘’Hanım, ikisi de birbiri için yaratılmışlar. Hem sen Sıray’ı çok seversin neden birden evlenmeleri konusunda böyle bir tereddüt ettin?’’
‘’Ama canımın için, Ateş Sıray’ı küçüklüğünden beri seviyor ve ya Sıray onun duygularına karşılık vermez de Ateş’in kalbi daha çok acırsa?’’
‘’Merak etme, ikisi de birbirini sürekli gördükçe alışacaklar ve bağlanacaklardır. Birçok mantık evliliğinin aşk evliliğine dönme sebebi bu biliyorsun.’’ Dedim başımızda dikilen garsondan bir kırmızı şarap sipariş ederek. ‘’Ah geldiler.’’
Mert ailesi kapıdan içeri girdiğinde Arzu kırk yıldır arkadaşını görmemiş liseliler gibi sevindiğinde bu kadına bir kere daha âşık olmamanın elde olmadığını anlamıştım. Mustafa ile çocukluğumuzdan bu yana sürekli olarak yaptığımız selamlamayı yaparken Arzu ve Burcu birbirlerini ne kadar özlediğini sürekli olarak söyleyerek sarılmalarını birkaç dakika uzatmışlardı. En sonunda iki kadın da masadaki yerlerini aldıklarında önlerinde duran menüleri detaylıca inceleme işlemine koyulmuşlardı. İki aile de yemeklerini söylediklerinde Arzu ile Burcu görüşmedikleri her saniyeyi birbirlerini anlatmaya başladıklarında bir yandan da lokantadaki kişilerin kıyafetleri hakkında hiçbir kadının dilinin varmayacağına inandığım yüksek mertebe yerin dibine gömme işlemini yapmaya başlamışlardı.
Arzu arada sırada duraksayıp şarabından bir yudum alırken Burcu ara vermeden konuşmaya devam ediyordu.
‘’Ah neyse dedikodu yapmayalım, günah.’’ Dedi Burcu sonunda dikkatini masaya vermeye başlayarak. İki kadın da kendisi için yaz salatası ve İskender siparişleri ile aşk yaşarlarken Mustafa ile yıllar önce yaptığımız yemek yeme yarışını tekrar başlatarak çorbalarımıza gömülüp Adana gömmek üzere hızlı hızlı yemeğe başlamıştık.
‘’Şimdi konumuza gelelim, beyler çorbalarınızı yavaş için lütfen.’’ Dedi Arzu salatasını nazik bir şekilde yerken.
‘’İkisini de evlendirmek istediğimize hem fikiriz değil mi?’’ dedi Mustafa çorbasını ilk bitiren olarak gururla sırtını sandalyesine yaslarken.
‘’İkisinin de kırk yaşında evlenmelerine göz yumamam. ‘’ dedi Burcu kocasını desteklercesine.
‘’Peki, çocuklar bunu nasıl kabul edecek?’’ dedi Arzu.
‘’Orada da ben devreye gireceğim ve ikisinin de aklını karıştırarak vicdan yaptıracağım. ‘’
Burcu kocasının dadanmış olduğu salatasını kendisine çekerken Arzu Mustafa’nın tavrına gözlerini devirmek ile cevap vermişti.
‘’Ateş zaten bizim sözümüzden asla çıkmaz, ikisi için de kafa karışıklığı ve bir adet de yem onları birbirine hasret hale getirecektir.’’ Dedi Arzu İskender’ini yemeden önce. ‘’Ama sizlere de soracağım bunu, Ateş çocukluğundan beri Sıray’ı seviyor ve bu durumdan Sıray’ın haberi yok hepimiz biliyoruz ki. Bu durumda Sıray Ateş’i tekrar üzer mi? Ve ilişkileri birbirlerini nasıl etkiler?’’
‘’Sıray ne kadar dik kafalı olsa da aynı çatı altında olduğu birisiyle sürekli kavga etmeyi göze alamaz.’’ Dedi Burcu kendi yemeğine nazikçe yemeğe başladığında.
‘’O yüzden de evden erken yaşta ayrıldı Sıray unuttunuz mu, annesi ile sürekli kavga etmemek için!’’ dedi Mustafa huzurla Adana’sına gömülmüşken.
‘’Ağzına kaşık sokarım senin.’’ Dedi Burcu elindeki çatalı kaşık niyetine kocasına doğru doğrulttuğun da Arzu tekrar ikilinin garip ilişkisinden dolayı gözlerini devirdi.
Umutsuzca ikisine bakarken ne kadar da yaşlandığımızı bir kere daha fark etmiştim.
‘’Çocuklara her birimizin onayladığını ve iki ailenin de bu durumu hoş karşıladığını da söyleyeceğim, onlara pot kırarsanız hepinizin bacaklarını kırar, yazın gideceğimiz Roma seyahatini komple iptal ederim.’’ Dedim her birine tehditkâr bir şekilde konuşarak. Hanımlar Roma seyahatlerinin iptal olmasını göze alamayacak bir şekilde onayladıklarında Mustafa bana yan gözle bakınmaya başlamıştı.
‘’Bir tulumba mı gömsek?’’
‘’Şu göbeğine bak Mustafa Allah aşkına, içinde ejderha besliyormuş gibi bir halin var.’’ Dedi Burcu kocasının tatlı istemesi üzerine. Mustafa karısını dinlemeden kendisine ve bana tatlı söylediğinde canım arkadaşlarıma uzun uzun bakınmaya devam etmiştim.
‘’Bizim cadı Sıray’ın kime çektiğini şimdi anladım…’’ dedim sakince. Sonuçta geçmişte de gelecekte de kızım ve gelinim olacaktı kendisi.
*Dokuza Kadar On – Özdemir Asaf s. 88