EYLÜL BAŞAK;
Sarp'la birlikte içeri girdik. Nerden başlayacağımı bilmediğim için direkt konuya girdim. "Sarp, Pamir bana, senin benden hoşlandığını söyledi." bana baktı. "Ee?" "Sarp sen çok iyi bir adamsın ama bu işler bana göre değil."
"Neden?" "Benlik değil böyle şeyler işte. Ben uğraşamam. Benim bu zamana kadar hiç arkadaşım olmadı. Hiç. 0. İnsanlarla nasıl iletişime gireceğimi bilmiyorum."
"Bizimle çok rahat konuşuyorsun?" "Çünkü samimisiniz. Kendim olabiliyorum. Ne dersem diyeyim küsmüyorsunuz mesela." güldü.
"Gel gelelim, bizim aramızda seninle hiçbir ilişki olamaz." "Pamir-" "O yüzden değil. Sen benim tipim değilsin. Sarışınsın. Ayrıca çok fazla konuşuyorsun."
"Pamir'le yattınız mı?" "Bunu neden soruyorsun? Ayrıca bir kadına böyle bir soru sormaya utanmıyor musun?" "Hayır. Ve cevabımı almak istiyorum."
"Neyi değiştirecek ki?" "Ona göre şansımı deneyeceğim. Kardeşler birbirlerinin eskilerine yavşamaz bizde." "Şansını deneme o zaman." "Yattınız mı?" derin bir nefes aldım.
"Evet. Fikrini değiştirdi mi?" "Son olarak nerede? Eğer doğru cevabı verirsen uzak duracağım." düşündüm. Dün ped verirken böyle şeyler düşünmeye başladıklarına göre "Soyunma odasındaki bankta."
Kızaran yüzümün biraz olsun inmesi için elimi yüzümü yıkadım. Aynada kızaran yüzüme bakarken böyle bir şeyi nasıl dediğimi düşündüm. Sırf birinin kalbi kırılmasın diye böyle bir şey söylemiştim. Bir de bunu Pamir'e açıklayacaktım. Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm ben? Yüzümü kuruladım. Soyunma odasından çantamı ve eşyalarımı aldıktan sonra istemeyerekte olsa havuzun başına geri döndüm. Oradan da eşyalarımı toplayıp unuttuğum bir şey olup olmadığına baktım. Yerde tişört vardı. Pamir'in tişörtü. Etrafa bakındım. Yoktu. Eşyalarını da almışlardı. Yanıma aldım. Havuz başından kimseye görünmeden çıkıp taksi beklemeye başladım. Merkeze çok yakın olmadığı için taksiyi önceden çağırmak gerekiyordu. Bu günü kazasız belasız atlatmak istiyordum.
"Eylül." ismimi duyduğumda oflayarak arkamı döndüm. 3'ü de bana doğru geliyorlardı. "Eve mi?" kafa salladım.
Cem "Bırakmamı ister misin?" "Motorla mı? Öldürseler binmem." "Pamir bıraksın o zaman. Arabayla geldi." "Taksi çağırdım. Teşekkürler."
"İnat etme de bin. Bu saatte seni taksiyle göndermeyiz." "Allah'ım ben ne günah işledim?" Cem "Hadi fazla konuşma. Bin arabaya." sarıldı.
Melih'te sarıldı. Ardından Sarp'ta sarıldı. "Görüşürüz." "Zannetmiyorum." Pamir arabayla önümde durdu. Cem kapıyı açtı.
"Görüşmek üzere prenses." "Prenses senin gözüne girsin." oturdum. "Ayrıca, umarım görüşmeyiz." "Kalbimi kırıyorsun." güldüm.
"Umrumda değil." kapıyı kapattı. Kemerimi taktım. El salladıklarında elimi kaldırdım. Bir yandan konuya nereden gireceğimi düşünüyordum. Araba çalışıp spor merkezinden ayrılır ayrılmaz
"Sarp'a yattığımız yalanını söyledin?" "Çünkü eğer söylemeseydim, arkadaşın üzülecekti. Ve ben cidden üzülmesini istemiyorum." "Peki yattığımızı neden söyledin?"
"Dedim ya, üzülmesin diye." "Öyle olsun. Bundan sonra ona göre davransan iyi olur o zaman. İmalardan ve laf sokmalardan bahsediyorum. Uğraşırlar."
"Bir daha görüşeceğimizi zannetmiyorum. Seninle de. Seni böyle aptal bir duruma soktuğum için de özür dilerim. Başka bir yolu olsaydı gerçekten böyle bir yalan söylemezdim."
"Söylemesen iyi olurdu ama yapacak bir şey yok artık. Sadece bu yalanı unutma. Başka bir zaman karşına tekrar çıkabilir." "Pamir, sen gerçekten çok iyi bir insansın."
"Teşekkür ederim. Sen de öylesin." iç çektim.
Arabayı durduğunda camdan bakıp tekrar Pamir'e döndüm. "Tekrar teşekkür ederim." "Önemli değil."
"Bugün gerçekten çok eğlendim. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Daha önce bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum." "Abartma, o kadar önemli bir şey değil. Her zaman." güldüm. Çantamı sırtıma taktım.
"Unutmadım." güldü. "İyi geceler." "İyi geceler." dışarı çıkıp el salladıktan sonra adımı seslendi.
Eğilip camdan baktım. "İçimden bir ses tekrar görüşeceğimizi söylüyor." "İçindeki ses sürekli bunu söylüyor ama bence fazla konuşuyor. Onu sustur yoksa tepene çıkar." güldüm.
"İyi geceler, Aslan." kıkırdayarak bahçeden girdim. Bahçenin arkasından dolanıp dalların arasından yaptığım yolla odamın kapısına vardım. İçeri girip kapıyı kilitledim ve koşarak yatağıma zıpladım. Gözlerimi kapatıp uykuya dalmadan önce kalkıp kapıyı kilitledim. Ben öğlene kadar uyurdum.
Yatağa geri döndüğümde üzerimdeki fazlalıkları çıkardım. "Siktir!" Pamir'in hırkası bende kalmıştı "Siktir, siktir, siktir!" hırkayı yatağıma koyup kafamı yastığa koydum. Resmen adamın dolabını evime taşımıştım. Baksırı, şortu, hırkası. Çantama uzanıp içinden tişört çıkardım. Ve tişörtü. Onu da hırkanın üzerine koyup oflayarak gözlerimi kapattım. Adam sürekli tekrar görüşeceğimizi boşuna söylemiyordu. Derin bir iç çekip kafamı yastığa koydum. Yok bir daha asla spor salonuna gitmeyecektim.
Sabah uyandığımda burnuma tanıdık bir koku geliyordu. Güzel bir kokuydu. Ve erkek kokusuydu. Hızla gözlerimi açtım. Etrafa bakındım. Kimse yoktu. Nereden geliyordu bu koku? Etrafa bakındım. Yatağa baktın. Sadece dün çıkardığım eşyalar vardı. Uzanıp tişörtü alıp burnuma götürdüm. Pamir'in tişörtü kokuyordu. Derin bir nefes aldım.
"Siktir, çok güzel kokuyor." yine kokladım. Ardından koku tanıdık geldi. Nereden tanıdık olduğunu çıkaramamıştım. Bir kere daha kokladım.
"Hatırladım." tekrar kokladım. "Evet, dans ederken." tekrar kokladım. Dans ederken de beğenmiştim ama utandığım için söyleyememiştim.
"Allah'ım bu ne? Gold Premium mu yarattın bu çocuğu? Niye bu kadar güzel kokuyor?" ter kokması gerekmiyor muydu? Sıcaktı ve çok fazla terlemiştik. Peki neden hiç ter kokmuyordu? Koltuk altını kokladım. Orası da kokmuyordu.
"Allah'ım bir beni mi sığır gibi kokan olarak yarattın?" tekrar kokladım. "Bunu ona vermesem ne olur?" "Bence bir şey olmaz, zaten unutmuş gitmiş. Hatırlamaz bile. Alt tarafı bir tişört zaten. Değil mi Allah'ım? Bence öyle?" tekrar kokladım.
"Tamam o zaman anlaşalım. Ben bu parfümü bulana kadar tişörtü vermeyeyim?" tişörte baktım. Mavi baskılı bir tişörttü. Ben alırdım bundan ona. Tekrar kokladım.
"Allah'ım sadece birkaç gün. Sonra söz, vereceğim bütün eşyalarını." kokladım. "Teşekkürler."
Öğlene kadar koklayarak uyumuş, kahvaltıya gitmemiştim. Selim'in beni almak için odama gelmesini beklemeden hazırlanıp tişörtü de alıp dün gece eve girdiğim yolla çıktım. Yürüyerek eve yakın bir alışveriş merkezine gittim. Genelde parfümlerimi aldığım parfümeriye girdim. "Hoş geldiniz." "Merhaba. Ben parfüm arıyordum. İsmi markası falan yok. Sadece kokusu var yanımda." çantamdan tişörtü çıkardım.
"Bu." adam kokladı. "Böyle bir koku hatırlamıyorum bayan parfümleri arasında." "Erkek parfümü zaten." "O zaman sizi başka birine aktaracağım. Bir saniye." gittiğinde etrafa bakındım. Bir sürü parfüm vardı. Yaşlı bir adam geldi.
"Nasıl yardımcı olabilirim?" "Merhaba, ben bu kokuyu arıyordum." tişörtü uzattım. Kokladı. "Misk ve..." bir daha kokladı. "Bir şey daha var." tekrar kokladı."Çam." ellerimi çarptım.
"Bundan var mı?" "Bu çok eski bir koku. Stoklarda var mı bilmiyorum. Bakıp hemen geliyorum. Sevinçle ellerimi çırptım. Adamı beklerken etrafa bakındım. Telefonum çaldı. Selim'di.
"Efendim Selim?"
"Abla nerdesin?"
"Geziyorum."
"Nerede?"
"Sana ne?"
"Abla hani her istediğimde benimle gelecektin?"
"Selim beni istemediğim ortamlara sokuyorsun. İstemiyorum. Hiç istemiyorum. Asla istemiyorum."
"Ama abla dün eğlendin?"
"Belki ben eğlenmek istemiyorum velet." Sarp'ın sesini duydum. "Neredesin bebeğim?"
"Sana ne bebeğim." telefonu kapattım.
Arkamı döndüm, adam geliyordu. Çantama koydum. "Merhaba, bu ürün olması gerek." "Koklayabilir miyim?" "Evet. Tabi." açıp test kağıdına sıktım. Biraz uçmasını bekledikten sonra kokladım. Bu değildi.
"Bu değil." bu çok ağır kokuyordu. "Uçtuktan sonra deneyin isterseniz." "Ben o zaman biraz gezeyim. Gitmeden uğrarım."
"İyi günler." Oflayarak çıktım. Etrafa bakındım. Telefonum yine çaldığında açtım.
"Ne var Selim?"
"Ben Sarp. Neredesin?"
"Sana ne oğlum?"
"Söylesene kız. Gelelim."
"Gelmeyin. Görmek istemiyorum."
Cem "Kalbimizi kırıyorsun."
"Sizden kurtulmanın yolu yok mu?"
"Nerede olduğunu söyle."
"Söyleyeyim de yanıma gelin değil mi?"
"Aa, ayıp ediyorsun."
"Sarp cidden sizinle uğraşamam." 'Sayın misafirler bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler.'
"Buldum seni." telefonu kapattı. Burayı bulamazdı. Ayrıca nasıl bulacaktı?
Mağazaları gezip bir şeyler aldım. Acıktığımda yemek katına gittim. Kova tavuk kanadı alıp kolamla birlikte boş bir masaya oturdum. Sosa batırıp ağzıma atacağım sırada "Başak?" tavukçu Cafer karşıma oturdu.
"Sen beni aldatıyor musun?" "Cafer zannettiğin gibi değil. Bunlar geçici bir heves. Senin tavuğunu tek geçerim." güldü.
"Yalnız mısın?" "Evet. Dolanıyordum öyle. Acıktım." güldü.
"Yeme sen bunları, ben sana daha güzellerini yaparım." "Ayıp ettin Cafer." güldüm ve devam ettim. "Sen yalnız mısın?"
"Hayır. Kızarkadaşımla geldim. Seni görünce geleyim dedim." güldüm. "İyi yapmışsın." "Kaçamaklar kaçamaklar." sandalyemin arkasından gelen seslerle arkama döndüm. Gerçekten bulmuşlardı. "Siz nasıl buldunuz beni?"
"Biz buluruz bebeğim." yanağımdan makas aldı. Cafer kalktı. "Ben gideyim o zaman? Afiyet olsun." gülümsedim.
"Teşekkür ederim." o kalkınca masaya oturdular. "Sevgilin olduğunu bilmiyorduk." "Olmadığından olabilir." "O kim?" "Tavukçu. Sık sık sipariş veririm. Tavukları güzeldir." kovaya uzandı. Eline vurdum.
"Yemeğime sulanma." Cem, Melih ve Pamir güldü. Sarp ayağa kalktı. "Beyler ne yersiniz?" "Bebeğim ben ton balıklı salata alayım." Melih güldü.
"Burada sana ton balıklı salata bulamam bebeğim. Aynısından alıyorum?" kafa salladılar. "Biriniz yardıma gelin şerefsizler. 4 tane nasıl taşıyacağım?"
"Ben de hamburger alayım bebeğim." "Çüş." "Sana çüş. Hayvan. Hadi git. Bana hamburger al." tavuğu sosa batırıp ağzıma attım.
Yemek yedikten sonra alışveriş merkezinde dolanmaya başladık. "Beni nasıl buldunuz?"
"Duyurudan. Selim'e de senin gittiğin alışveriş merkezini sorduk. O da burayı söyledi. Biz de geldik."
"Yemek yediğimi nereden tahmin ettiniz?" "Nedense aklıma ilk yemek katı geldi." güldüm. Yemek yemeye yemeyi seviyordum. Biraz daha dolandık.
"Siz neden geldiniz?" "Sıkıldık." "Sonra dediniz ki gidip Başak'a bulaşalım?" "Yani bir nevi evet." kollarımı etrafıma sarıp iç çamaşırı satan bir yere girdim. İçeride sadece kadınlar vardı. Gidip oturdum. Kapıdan seslendiler.
"Kızım gelsene buraya?" "Oğlum gidin." "Gitmeyeceğiz." "Bekleyin o zaman." oturup etrafa bakındım. Kapıdan bana baktılar. "Gelsene kızım." "Hayır. Gidin." kafamı çevirdim.
"İstenmiyorsak gidelim. O zaman." gittiler. Birkaç dakika bekledikten sonra biraz etrafa bakındım. Birkaç şey aldıktan sonra dışarı çıktım. Aynı anda iki kolumdan tutup havaya kaldırdılar korkarak etrafıma bakındım. Pamir ve Sarp iki kolumdan tutmuş kaldırıyorlardı.
"Ne yapıyorsunuz?" "Seni kaçırıyoruz." ayaklarımı salladım. Cem ve Melih elimdeki poşetleri aldıktan sonra Pamir ve Sarp koşmaya başladı. İnsanlar tuhaf bir şekilde bakarlarken rezil olmanın utancıyla kızardım. Tuhaf bir şekilde eğleniyordum. Gülüyordum. Mutluydum.