PAMİR;
Eylül tuvalete kaçtığında Melih Sarp'a döndü. "Oğlum o nasıl bir yavşama stilidir?"
"Ne yavşaması oğlum?" "Oğlum kızın dibine düştün. Hem ne zamandır birbirimizin eskisine yavşıyoruz?"
"Kimin eskisi oğlum? Yavşama falan yok. Ayrıca Pamir de dedi aralarında bir şey olmamış."
"Her ne olursa kardeşim. Kardeşlik kuralının ilki, kardeşlerinin eskisine yavşamak yok." "Melih saçmalamakta çığır açtın! Size ne oluyor hem? Pamir bu kadar laf etmedi." herkes bana baktı.
"Ne bakıyorsunuz oğlum? Bana bulaşmayın." ayağa kalktım.
"Ben kızlara bakmaya gidiyorum." İç havuza doğru giderken Eylül'ü gördüm. Soyunma odasından çıkıyordu.
"Nereye?" "Kızlara bakacağım."
"Kızları annenler almış olması lazım. Pizzalar geldiğinde onlar da hazırlanıyorlardı." Kafamı uzatıp havuza baktım. Işıklar sönmüştü.
"Öyle görünüyor." kollarını kendine sardı. "Üşüdün mü?" "Biraz. Eşyalarımın arasına baktım ama hava sıcak diye hırka getirmemişim."
"İstersen bende fazladan hırka var. Verebilirim." "Çantanda neden hep fazla eşya var?" "Annem. Her şeyi düşünür." güldüm.
"Bekle. Hemen getiriyorum." kollarını kendine doladığında koşarak soyunma odasına girdim. Bizimkilerin dolabından da hırkalarını alıp çıktım. Kendi hırkamı Eylül'e uzattım.
"Teşekkürler." giyindi. "Büyük geldi ha?" "Biraz." kollarını yukarı kaldırmadan sallayarak yürümeye başladı. Şezlonglara gittiğimizde hırkalarını uzattım.
"Allah razı olsun kardeşim. Götüm donmuştu." güldüm. Eylül'ün geçmesi için yol verdim. Kaymaması için şezlongu tutarken elimden destek alması için uzattım. Tuttu. Şezlonga oturduğunda
"Üşüyor musun?" Sarp sorduğunda "Üşüyordum. Hırka almaya gittim ama getirmemişim. Pamir kendi hırkasını verdi." uzun gelen kollarını Sarp'ın yüzüne salladı. Güldü. Sevda yanımıza geldi.
"Sarp seninle konuşabilir miyiz?" ayağa kalktı. Birlikte uzaklaştılar. Eylül "Eski sevgili krizi yaşayacağımı biliyordum." derin bir nefes alıp eşyalarını toplamaya başladı.
Cem "Ne eski sevgilisi? Sevda o. Sarp'ın kuzeni. Bana yanık." doğrulamam için bana baktı. Kafa salladım. "Kendisi 5 yıldır Cem'in kadrolu sapığı." Melih'in dediğine güldü.
"Bak şurada sarışın, pembe elbiseli bir kız var ya. O da benim 2 yıllık sapığım. Henüz kadroya almadım." "Güzel kız."
"Çokta esnek." Cem'le gülüştüler. "Onun ne anlama geldiğini biliyorum Küçük sapık." Sırıtması yüzünde dondu.
"Kızım senin bilmediğin bir şey var mı?" "Henüz yok küçük sapık." yüzünü astı. "Ben gideyim. Biraz dans edeyim." Eylül'ün yanağından makas alıp kalktı.
"Ben belki gelmem." göz kırpıp dans ederek gitti. Cem de kalktı. "Ben de dans edeyim." o da gittiğinde ayaklarını karnına çekip kafasını bana döndürdü.
"Senin yok mu sapığın?" "Bildiğim kadarıyla yok." güldü. Telefonumun mesaj sesiyle açtım. Cem'den mesaj geliyordu. Arka arkaya.
Gönderen: Cem
Oğlum dansa kaldır. Bak slow müzik açtıracağım.
Hadi bak açtırıyorum.
Müzik çalmaya başladığında tekrar mesaj geldi.
Gönderen: Cem
Oğlum kaldır. ⬆️
Kaldırsana lan! ⬆️⬆️
Kaldırmazsan ölümü ye. ?
KALDIR SANA ŞEREFSİZ! ?
AĞZINA SIÇAYIM.?
KALDIR ŞU KIZI. ⬆️?
YEMİN EDERİM SENİ ÖLDÜRÜRÜM. ?
PAMİR KALDIRMAZSAN HERKESE PASİF GAY OLDUĞUNU SÖYLERİM.?❤️?
KALDIR ARTIK ŞU KIZI. ?⬆️⬆️⬆️
ALLAH BELANI VERSİN! ?
Sessize alıp etrafa bakındım. Cem kaş göz yapıyordu. Kurtulamayacağımı anladığımda "Dans etmek ister misin?" ayağa kalkıp elimi uzattım.
"Dans mı? Ben dans etmeyi bilmiyorum." "Edenlerin de bildiğini zannetmiyorum." etrafta dans edenlere baktım.
"Hayır desem?" "Evet desen?" "Gerçekten bilmiyorum." "Öğrenirsin." elinden tutup kaldırdım. Herkesin dans ettiği yerin uzağında bir yere gittik.
"Pamir gerçekten bilmiyorum." "Ayağıma basabilirsin. Sorun değil." belini tuttum. Ellerini göğsüme yerleştirdi. Ayağıma bastı.
"Pardon. Acıdı mı?" çıplak ayakla dans ediyorduk. "Sorun yok." sallanmaya devam ettik. Tedirgince etrafına bakınıyordu.
"Birine mi bakıyorsun?" "Selenay. Ablam. O da burada da. Burada olduğumu bilmemesi lazım."
"Neden?" "Herkes beni evde zannediyor. Selim'in zoruyla geldim buraya." "Sorun olur mu?" "Sanmıyorum." Kollarını göğsümden boynuma götürdü. "Kollarım ağrıdı." güldüm. Hala etrafına bakıyordu.
"İstersen kafanı boynuma koyabilirsin. Böylece ablan yüzünü görmez. Zaten karanlık sayılır burası." "Teşekkür ederim." kafasını boynuma koydu.
"Rahatsız olursan söylemen yeterli." kafa salladım. "Siz aslında çok iyi insanlarsınız. Arkadaşların da sen de. Çok sıcak kanlısınız."
"Öyleyizdir." güldü. Derin bir nefes alıp boynuma doğru verdi. Verdiği nefesi içime çektim. Ayağıma bastı. Kafasını kaldırıp sevimli bir şekilde güldü.
"Pardon." güldüm. Kafasını tekrar boynuma koyup "Boyun neden bu kadar uzun?" "Babama çekmişim. O da uzundur. Onun yanında ben yine kısayım." "Sen ciddi misin?" kafa salladım.
"Senin boyun kaç?" "1,77." "Annem de 1.78." güldü.
"Diğerlerinin arasında en uzun sensin değil mi?" "Evet. Ben, 1.91, Melih 1.86, Cem ve Sarp 1.89."
"Kollarımı beline sarabilir miyim? Kollarıma kan gitmiyor." güldüm. "Sarabilirsin." kollarını sarması için kollarımı çektim. Bu sefer ben saramayınca kollarımı boynundan aşağı sarkıttım. Parmaklarıma saçlarını doladım.
"Uyuyacağım." güldüm." Eve bırakırım." güldü. Yine ayağıma bastı. Özür dilemeden "Sorun değil." güldü.
"Umut'la tanıştım." "Hala nefes alabildiğine göre kızmadı?" "Aslında kızdı. Ama artık kendi yaşında birilerini seveceğini söyledi. Ben de ona kardeşimi önerdim. Yarın karar verecekmiş."
"Dünür olduk desene?" güldü. "Bana beni sevdiğini söyledi. Aslında çocuklarla aram iyi değildir."
"Akasya da senden hoşlandı." "Gözlerimi beğendi." "Beğenmekte haksız değil. Güzel gözlerin var."
"Teşekkürler. Renkli gözlerden hoşlanmam. İstersen değiştirebiliriz." "Gözlerimden memnunum." "Kalbimi kırdın." güldüm. Çenemi kafasına yasladım.
"Sarp senden hoşlandı." kafasını kaldırıp şaşkınca bana baktı. "Ne?" "Bakma öyle. Hoşlandı." "Arkadaşının kalbini kırmak istemem ama cidden ilgilenmiyorum."
"Sarp'ın sevdiği tarzda bir kızsın. O biraz kaba kızları seviyor. Sen de öylesin." kafasını kaldırmadan "Çok naziksin."
"Dürüst olalım. Sarp gerçekten hoşlandı." kafasını kaldırdı. "Sakın bana Sarp'ı ayarlamaya çalışma. Ciddiyim. Pek tarzım bir tip değil. Sarışın sevmem. Hele de öyle ağzı laf yapan şımarık erkek hiç sevmem." kafasını tekrar koydu.
"O yüzden, arkadaşına bunları aynen iletirsen sevinirim." "Pekala." "Bir de mümkünse aynı ortamlarda bulunmayalım. Buraya bir daha zorunda kalmazsam geleceğimi zannetmiyorum."
"Burası eğlencelidir aslında. Yaz daha yeni başladığı için böyle. Birkaç hafta sonra gör bir de buraları." "Kaç yıldır buradasın?" "8-9 olmuştur. Annemler evin dışında zaman geçireyim diye yazdırmışlardı. Sarp ve Melih'le burada tanıştık zaten."
"Cem? Okuldan mı?" "Kreşten." "Çok tatlı." güldü. "Senin arkadaşların var mı ilkokuldan liseden falan?" kafasını iki yana salladı.
"Yok." "Üniversiteden vardır illa? Hangi okuldasın?" "Boğaziçi. Sen?" "Mimar Sinan." kafasını kaldırdı. "Gerçekten mi?" şaşkındı.
"Evet. Resim bölümü. Grafikerlik ve Moda tasarımı okuyorum." "Çift anadal? İkisi de Mimar Sinan'da mı?"
"Evet. Grafik bu yıl bitiyor. Moda tasarımı yeni bitti." kafasını kaldırdı "Vay canına." etkilenmiş görünüyordu.
"Çizimlerin ne üstüne?" "Her şey. Görebildiğim, göremediğim." "Çok iyi." "Sen çizebiliyor musun?"
"Pek değil. Kendime göre bir şeyler karalıyorum." "Hocalarımız hep 'Kendine çizenlerden korkun' derdi." "Neden?"
"Çünkü, kendine çizenler çizdiklerini beğenmez. En iyisi olana kadar devam ederler.' derdi." güldü.
"Ben gerçekten kendime göre bir şeyler karalıyorum." "Görmek isterim." "Bir portfolyom yok. Öyle canım sıkılırsa."
"Tuval çalışmayı sever misin?" "Bayılırım." "Tuvalle ilk kez 4 yaşında tanıştım." "4 mü? Oha!" "Babam da annem de resmi severler. İkisi de çizer. Annem genelde objesel. Babam portre çizmeye bayılır."
"Annenlerle tanışmak istiyorum." güldük. "Yeteneğini annenden mi babandan mı aldın peki?" güldüm.
"Babamdan sanırım ama beni resme teşvik eden annemdi." "Annene sevgiler." güldük. Esnediğinde esnedim.
"Uykun mu geldi?" kafa salladı. "Evet." "Oturalım mı?" "Olur." kendini geri çektiğinde rüzgar göğsüme çarptı. Üşütmüştü. Şezlonglara geri döndüğümüzde herkes gelmişti.
"4 şarkı değişti. 4, İkisi oynaktı." "Sarp seninle konuşabilir miyiz?" Eylül Sarp'a baktı. Sarp kafasını kaldırdı. "Neden?" "Sana bir şey söylemem lazım." ayağa kalktı. Bana baktı. Omuz silktim. Gittiklerinde Cem ve Melih bana döndü.
"Ne oldu lan?" "Hiçbir şey. Sarp'ın ondan hoşlandığını söyledim. O da Sarp'ın tipi olmadığını söyledi. Sarışın sevmiyormuş. Ağzı laf yapan şımarık erkekte sevmiyormuş." "Bunları mı söyledi?"
"Peki aptal çocuk sen anlamadın mı?" "Neyi?" "Oğlum aramızda sarışın olmayan kim var?" cevap vermeme izin vermeden devam etti. "Sen varsın. Ağzı laf yapmayan şımarık olmayan erkek kim var aramızda?" yine cevap vermeme izin vermeden devam etti.
"Sen varsın." "Melih'te kumral." "Sarışına yakın sonuçta. Onu da eledik. Ayrıca Melih aptal aptal konuşur."
"Sensin lan aptal göt." "Kardeşim bir sus. Önemli bir mevzu var." bana döndü.
"Kız sana yeşil ışık yakmış, sen de gidip ona Sarp'ı ayarlamaya çalışmışsın." "Cem senin hayal gücünden öpüyorum kardeşim."
Melih "Al işte Sarp geliyor. Öğreniriz." Sarp gelip karşıma oturdu. Birkaç saniye kafasını kaldırmadı. Ardından derin bir nefes alıp "Hani yatmamıştınız?" "Yatmadık zaten."
"Pamir yalan söyleme. Başak söyledi. İnkar etme. En baştan söyleseydin hiç düşünmezdim. Kardeşim olarak görürdüm."
"Sana ne söyledi?" "Soyunma odasındaki bankta seviştiğinizi." "Bunu sana o mu söyledi?" "Evet. Bir de boşuna heveslenmememi. Bir de sarışın ve çok konuşan erkek sevmediğini söyledi. Anladım sizin neden birlikte olduğunuzu." ne yapmaya çalıştığını anlamasam da ona sormayı aklıma yazdıktan sonra
"Kızdın mı?" "Kızmak değil de. Sanırım biraz kalbim kırıldı. Kızıl bir afet düzeltir. Ayrıca sen de artık aramıza katıldığına göre bunu kutlayalım."
Cem'e kaş göz yaptı. Cem ve Melih kollarımdan tutup kaldırdılar. Sarp'ta ayağımdan tuttu. Havuzun kenarına gelip "Bir! İki! Üç!" Ve ıslandım.