6.

1344 Kelimeler
PAMİR; Alışveriş merkezinin içinde Eylül'ü kollarından tutup koşuyorduk. İnsanlar tuhaf tuhaf bakıyordu. Yürüyen merdivenlerde bile onu havada tutarak iniyorduk. Oyun katına indiğimizde Cem ve Melih kart alıp doldurdular oyun salonuna girdik. Kollarından yere bıraktığımız anda arkasına dönüp ikimizin de karnına yumruk attı. "Aptallar! Rezil ettiniz beni." Sarp gülerek karnını tuttu. "Elin ağır kızım! Yavaş vur." "Yavaş vurursam acımaz. Acısın istiyorum." güldü Cem ve Melih "Başak eşyalarını emanet dolabına koyduk. Alırsın." kafa salladı. "Burada ne yapacağız?" "Dinozor avlayacağız." "Ha ha ha." bana baktı. "Oyun oynarız?" gözlerini devirdi. Cem'in uzattığı kartı aldı. Sarp "Bebeğim, diyorum ki atlı karıncaya binelim." "Sen bin pamuk prenses. Ben atış yapacağım." koşarak atış alanına gidip kartı okuttu. "Oğlum bu kız bizi siker." Melih'e onay vererek kafa salladım. Sarp "Aslanın onunla seviştiğini göz önünde bulundurup hala yaşadığını varsayarak, çokta kötü değil bence." güldüm. Aptal herifler hala inanıyordu. Tabi inanırlardı. Kız resmen seviştiğimizi söyledi. Derin bir iç çekip Sarp'a döndüm. "Gel kardeşim, biz atlı karıncaya binelim." gülerek kafa salladı. Atariye gidip oynamaya başladık. Yarım saat kadar sonra maç 4-3 bitmiş, Sarp kazanmıştı. maçın yarısında Cem ve Melih'te bize katılmış, oyunumuzu izlemişlerdi. Bitiminde Eylül gelmiş "Hadi bowlinge gidelim." bizi çekerek alıp götürmüştü. Bowlingi çok saçma bulduğumu sürekli dile getirdiğim için korktuğumu iddia edip gaz vermeye çalışmıştı ama en son gaza gelecek insanın ben olduğumu söylemeden edememiştim. "O zaman sen fasulye ol." deyip beni kadro dışı bıraktığında onları izlerken bir şeyler almak için büfeye gitmiştim. Patates kızartması, hamburger ve içecekleri alıp geri döndüğümde gruplaşıyorlardı. Gördüğüm kadarıyla da grupları belirlemek için taş-kağıt-makas oynuyorlardı. Sarp ve Melih - Eylül ve Cem. Muhteşem ikili. "Pamir, sen fasulye olduğuna göre söyle bakalım hangi gruba geleceksin?" "Fark etmez. Ben oynamayacağım zaten. Patates aldım." Eylül kafasını uzatıp patateslere baktı. "Hadi oynayalım." 2 devre şeklinde oynayacaklardı. Sonuç puanı kimin daha yüksek olursa o grup kazanacaktı. Ben ayaklarımı uzatıp kucağımda patatesle onları izlerken onlardan daha çok eğleniyordum. "Oğlum bu kız top tutuyor." "Tutmadan atamam sonuçta." Cem'le beşlik çaktılar. "Pamir gel ve hakem ol." Oflayarak ayağa kalktım. Kucağımda patatesle başlarında dikildim. "Hadi atın." atışlarını izledim. Arada Cem elini patatese uzatsa da eline vuruyordum. "Elin pis." deyip ağzına uzatıyordum. Eylül'e de uzattım. Gülerek ağzını açıp uzandığında geri çektim. Sinirle baktı. Sinir bozucu bir gülümsemeyle baktım. Kafasını çevirdi. "Şişt, tamam tamam. Özür dilerim. Hadi al ye." omuz silkip attı. 3 tane düşürdü. "Hadi hadi tamam. Bir daha yapmayacağım." ciddi olup olmadığıma baktı. Uzattım. Elini uzattığında "Elin pis." eline baktıktan sonra tekrar uzandı. Yedirdim. "Pamir bana da yedir." Melih cıvıttığında avcuma alıp ağzına tıktım. "Bok ye." Oyun bittikten sonra kaybeden takım Eylül ve Cem'di. Onlar tatlı ısmarlamışlardı. Eylül "Pamir çantamda ıslak mendil var verir misin?" çantasını alıp fermuarını açtım. İçinde tişörtümü gördüğümde benzerlik olabileceğini düşündüm. Ardından Eylül'ün erkek tişörtünü neden alacağını düşündüm. Tişörtü çıkardığımda "Aa ben ee onu sana verecektim. Dün toplanırken ne bulduysam çantama tıkmışım." Anladığımı belirletmek için kaşlarımı kaldırıp indirdim. Islak mendili bulduktan sonra uzattım. "Ben sonra alırım. Şimdi çantam yok." kafa salladı. Çantayı bıraktığımda Cem ayağıyla dürtüp kaş göz işareti yaptı. Susması için tekmeledim. Alayla güldü. Eylül'ün eşyalarını emanet dolabından aldıktan sonra taşımasına yardımcı olmak için elinden aldım. Hep birlikte çıkışa giderken Eylül durakladı. "Siz gidin benim almam gereken bir şey var." "Bekleyelim." "Yok. Gerek yok. Teşekkür ederim. Uzun sürmez." "Tamam işte. Bekleyelim o zaman. Bir kat aşağıdayız. Eşyalarını alırız. Sen gelirsin." gözlerini kapatıp birkaç saniye düşündü. "Peki tamam." otoparka yöneldiğimizde Melih'in elindeki çanta dikkatimi çekmişti. "Oğlum çantayı vermedin mi?" elindekine baktı. "Nereye gitmiş olabilir?" bıraktığımız yere dönüp etrafa baktık. Bir parfümeriye giriyordu. "Buldum. Siz gidin ben götürüp geliyorum." kafa salladıklarında parfümeriye gittim. Etrafta onu ararken onun gözleri beni bulur bulmaz korkuyla bakmaya başladı. Benden neden korkuyordu? Ayağa kalktı "Çantanı da alıp gitmişiz." uzattım. Teşekkür ederek aldı. Etrafa bakındım. "Parfüm mü alıyorsun?" "Hayır, yani sadece bakıyorum. Evet evet sadece bakıyorum. Kokumu değiştireceğim de." burnumu boynuna götürdüm. Kokusunu içime çektim. Gözlerimi kapatmama yetecek kadar güzel kokuyordu. Kendimi zorla geriye çekip "Kokun bence çok güzel. Neden değiştiriyorsun?" "Uzun zamandır aynı kokuyu kullanıyorum. Değiştirmek istiyorum." "12 yaşımdan beri aynı parfümü kullanıyorum." "İsmi ne?" "Hanımefendi, buyrun." sinirle uzanıp aldı. Kokladı. "Hayır yine değil. Teşekkürler." "Nasıl bir koku istiyorsun?" koklamak için eğildiğimde geri çekip adama uzattı. Teşekkür edip, hızlı adımlarla beni de çekerek çıkardı. Ne oluyordu? Otoparka indiğimizde bizimkiler arabanın üstünde oturuyorlardı. Bizi görünce ayaklandılar. "Evlere mi geçiyoruz hemen?" "Siz isterseniz otoparkta kalın. Benim gitmem lazım." Sarp'ın yanağından makas aldı. "Çok komiksin sen, diyorum ki partilesek mi? Şimdi mesaj geldi. Efsane kızıllar varmış." Eylül kafasını iki yana sallayarak güldü. "Kolay gelsin, bebeğim." "Eyvallah kardeşim." Saçlarını karıştırdı. Bana baktı. "Eşyalarımı alıp gideyim ben. Siz direkt partilemeye gidin?" "Ben sevmiyorum öyle yerleri. Annem de izin vermez zaten bir süre dışarılarda dolaşmama. Çenem hala ağrıyor." "Sende ne hanımevladısın oğlum? Algı anne o kadar katı değil." "Sen annemi 2 gün önce görseydin. Beni neredeyse kucaklayacaktı. Başladı yine her gece süt içirmeye." "Ay gaz yapar o." Melih'in dediği şeye güldük. "Öyle işte beyler. Bence siz de unutun. Çünkü sanmıyorum ki sizinkilerde izin versin. Hele de Kaan abi asla izin vermez. Kaan abi, eşittir annem." Cem kafa salladı, ikisinin de evhamlı olmakta üzerine yoktu. "Yalnız şaka maka doğru söylüyor." "Beni babaannem hala görmedi. Kavga ettiğimi Melih'in babası sayesinde biliyor ama hasarı henüz görmedi." Gözünün altı morarmış, dudağı patlamıştı. "Tek mi gidiyorum yani?" kafa salladık. "Melih şerefsizine sormuyorum zaten. O 2 gündür evden kaçıyor." güldük. "Eylül? Sen?" "En sevmediğim şeylerden ilki sarışınlar ve kızıllar, ikincisi partiler." Sarp gülerek "Arkadaş Fenerbahçeli galiba." "Nerden bildin?" güldü. "Sarı ve kırmızı düşmanlığı anca böyle olurdu." gülüştük. Hepimiz Fenerbahçeliydik. "Fenerbahçe'de sarı yok mu prenses?" Sarp'ın yanağından makas aldı. "Sarının yanında lacivert olmadan Fenerbahçeliler olarak sarıyı sevemiyoruz." "Sen de mi Fenerbahçelisin?" şaşkındı. "Ben değil. Hepimiz." Cem ve Melih Eylül'ü havaya kaldırıp attılar. "Fenerbahçem, sen çok yaşa, canım feda olsun sana!" kahkaha atıp bıraktılar. "Siz manyaksınız. Gerçekten." güldük. "Neyse o zaman. Yalnız gidiyorsam, burada vedalaşalım." kafa salladık. O motoruna atlayıp gittiğinde Cem ve Melihle de vedalaştık. "Görüşürüz." el salladı. Görüşmeyelim, demek oluyordu. "Görüşürüz kardeşim." Arabaya binip otoparktan çıktıktan sonra annem aradı. Kulaklığımı aradım. Bulamayınca sesi arabaya verip "Annem?" "Nasılsın bebeğim?" "İyiyim sen nasılsın?" "Ben de iyiyim. Neredesin?" "Yoldayım annem. Bir arkadaşı evine bırakıp geliyorum. Bir şey mi oldu?" "Yok aslanım, ne zaman geliyorsun diye aradım. Özledim seni." "Ben de özledim annem. Gelirim birazdan." "Arkadaşına selam söyle. Cem mi? Cem bebeğim nasılsın?" Bana baktı. "Rahat olabilirsin." sessizce fısıldadım. "Merhaba?" bu haline güldüm "Cem oğlum sesine ne oldu senin? Tabi içerseniz soğuk suları-" "Anne Cem değil." "Kim? Yoksa Akasya'nın söyledikleri doğru muydu? Ben yine rüyasını anlatıyor zannetmiştim. Bebeğim kız arkadaşın mı var?" "Anne, nefes al. Kız, arkadaşım. Kız arkadaşım değil. Arada virgül var. Dikkatini çekiyorum." "Bebeğim, eve gelince sana dil bilgisinden tekrar yaptıracağım anneciğim. Her neyse, merhaba kızım nasılsın?" "Teşekkürler. Siz?" "Ben de iyiyim. Nasıl gidiyor?" "İyi?" "Bebeğim niye konuşmuyorsun?" bana dememişti. "Bana mı dediniz?" "Tabi sana dedim. Adını öğrenebilir miyim tatlım?" "Genelde Başak derler ama Eylül de var. Ne isterseniz." güldü. "Eylül daha hoş bence. Eylülcüğüm okuyor musun tatlım?" "Anne sorguya mı çekiyorsun kızı,rahat bırak istersen?" "Ne sorgusu paşam? Tanımak için soruyorum. Rahatsız mı oldun kızım?" bana baktı. "Anne, evde konuşsak?" "Rahatsız oldu mu?" "Olmadım, Algı hanım." "Hii ay! Pamir, bebeğim, sen benden mi bahsettin? Senin ağzını yüzünü yerim annesinin aslanı!" "Anne-" "Tamam, tamam. Arabadasınız. Biz sonra bir ara konuşuruz Eylülcüğüm." "Öpüyorum anne, gelince görüşeceğiz." "Tamam bebeğim." kapattığını zannedip bağırdı "Maraz! Aşkım, Pamir'in sevgilisi var." Oflayarak kapattım. "Kusura bakma." gülüyordu. "Önemli değil." "Eve gidince anneme her şeyi anlatırım." "Önemli değil, annen gerçekten çok mutlu oldu. Ona selamlarımı ilet." güldüm. "İlettiğim akşam seni yemeğe davet eder. Emin misin?" güldü. "O zaman söyleme." güldük. Arabayı durdurdum. Camdan bakıp kemerini açtı. "Tekrar teşekkür ederim." güldüm. "Önemli değil. Her zaman." "Eşyalarını en kısa zamanda Selim'le göndereceğim. Baksır hariç. Yeni bir tane alacağım." "Önemi yok. Neden Selim'le?" "Oraya bir daha geleceğimi zannetmiyorum." "Bizden mi sıkıldın?" "Sıkılmak değil de, bu kadar hareket bana biraz fazla. 3 günde hiç yaşamadığım şeyler yaşadım her ne kadar eğlenceli olsa da bu tür eğlenceler bana göre değil." "Seni tekrar görmek isterdim. Yani isterdik. Diğerleri de ister." "Siz gerçekten çok iyi insanlarsınız. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum." "Arkadaşız ama hala değil mi?" derin bir nefes alıp kafa salladı. "Arkadaşız." elini uzattığında eline baktım. Ardından sarıldım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE