Arivanya ülkesinde yaşayan Balnaz Balyanak ve Baltu isimli arıların maceraları anlatılıyor. Onlarca kovan düşünün, bu kovanlardaki arılar uçmayı bilmiyor ve kraliçe arıları bir arı değil ayı
Psikiyatrist Ömer Bey, şehrin en büyük ve ünlü akıl hastanesinde dönen anormal olayları öğrenmek ister. Psikiyatrist olarak giremeyince akıl hastası olarak girer. İlginç dalavereler ile karşılaşırken bir anda çocukluk arkadaşı Ali' yi yıllar sonra görür.
Dilara 17 yaşında başından büyük bir işe kalkışır. Aşık olduğu Ali ile evlenmek ister. Annesi ve babasından kabul alamayınca Ali ile birlikte kaçar. Fakat Ali bu evlilikte ciddiyetsiz ve son derece sadakatsizdir. Küçük yaşta aşk ile karşılaşan Dilara bir anda aldatılınca ailesinin evine dönmek ister fakat ailesi o kapıyı ona sonsuza kadar kapatmıştır. Hayatın gerçekleri ile yüzleşen Dilara hayata tutunmaya çalışır.
Bozkırın sert ve ağır koşullarında hayatta tutunmaya çalışan Seher ve Elif hikayemizde ana karakterimiz. Onların eşleri olan Emre ve Mustafa ise eşlerine olan sorumsuzlukları ile bu hikayede yerini alıyor. Seher, çocuk yaşta üvey babası tarafından tecavüze uğrar. Evlendiği gece eşi Emre namusundan şüphe duyarak onu kapı dışarı eder. Bir süre sonra tekrardan evine alır fakat Seher için zulüm dolu bir hayat başlar. Gencecik güzel bir kız olan Elif okuldan alındıktan sonra babası tarafından zorla zengin ve dul olan mustafa ile evlendirilir. Okul çocuğu olan Elif bir anda kendini zulmün ortasında bulur.
Üç günlük iken bozkırın yıkık dökük ağılının önüne bırakılıp terkedilen bir bebek, Memet amca tarafından alınarak sahiplenilir. Memet amca , Memo'yu çok sevse de Hatçe ve çocukları bu çocuğa karşı hep kin beslerler. Onlar Memo'yu yılkıya gönderilen at olarak görürler. Memo'yu hep yabana atmaya çalışırlar fakat başarılı olamazlar. Memo'yu tüm kasaba halkı ve öğretmenleri çok sevmektedir. Yaşıtlarına kıyasla çok ileri bir zekaya sahipti... Memo bir yaz kasabaya ailesinin yanına gelir . Tarlada çalışırken babasının ölüm haberi gelir. Hatçe ise eşinin ölümünü fırsat bilerek onu evden kovar. Yılkılık vaktin geldi de geçiyor bile der... Memo tüm bunlardan sonra kasabayı terk eder. Başı boş yılkı atları gibi nereye gittiğini bilmeden saatlerce yürür ve bir anda kendini yılkı atlarının içinde bulur... Hatçe ve çocukları Memet amcadan kalan mektubu okuduklarında pişman olurlar ve Memo'yu aramaya başlarlar. O sırada kasabaya Amerikalı bir aile gelir. Memo'yu yıllar önce bırakıp terkeden ailedir. Haftalarca Memo'yu ararlar fakat ne fayda... Amerikalı aile bir kaza geçirir ve hayatlarını kaybederler. Hatçe ise ; akli dengesini yitirir ve her gün bozkırın dağlarına gidip Memo'yu arar. Tüm kasabalı ise efsaneler üretmeye başlar. Onlara göre Memo bir yılkı atının üzerinde tüm dünyayı gezmektedir. Kendine kötü davranan herkese bedel ödetmek için geri dönecek... Memo ise tüm bunlardan habersiz, bozkırın dağ eteklerini kendine yatak , gökyüzünü yorganı yapmıştı. Tüm bozkırı koyun sürüsü ile geziyor ,bir durduğu yerde bir daha durmuyordu...