
Kırmızı ışığın bu kadar uzun süre yandığına daha önce hiç şahit olmamıştım. Sanki zaman, bu kavşakta durmuş gibiydi. Burak, ellerini direksiyona koymuş, parmaklarıyla bir melodi tutturmuştu. Parmaklarının her vuruşu, direksiyondan yayılan hafif bir yankıyla birleşerek tuhaf bir ritim oluşturuyordu. Gözleri, trafik lambasının değişmesini beklerken derin düşüncelere dalmış gibiydi.Yanında oturan İsmet ise bambaşka bir dünyadaydı. Arabanın tavanına vuran yağmur damlalarının büyüsüne kapılmış, neredeyse hipnotize olmuştu. Her bir damlanın bıraktığı iz, sanki onun zihnindeki karmaşayı yıkayıp götürüyordu. Hayatında belki de ilk kez bu kadar huzurlu görünüyordu.Tam o sırada kulağıma o eşsiz ritim çalındı. Burak’ın parmaklarının direksiyonla dansından doğan melodiyi fark ettim. Ritmin, yağmurun düzenli vuruşlarıyla garip bir uyum içinde olduğunu anladığımda bir an için dünyanın kaosunda kaybolmuş hissettim. Bu garip sessizlik ve ahenk, beni içine çekti. Sanki hayat, üçümüzün çevresinde dönüyordu elim kırmızı çantamın üzerine gitmişti içinde bulunan makyaj malzemelerinin arasında duran deri kaplamalı mutfak bıçağım bana bakıyordu elime aldığım zaman ismet hiç bir şeyden habersiz uyku naraları atıyordu deri kaplamalı kılıfından çok yavaş bir şekilde çekip çıkardım o sırada burak ile göz göze gelmiştim kafasını hafif öne doğru yatırdı bu bir onaylama hareketiydi ritim durmuştu İsmet ise trafiklambasinin kırmızıdan sarıya geçişini izliyordu yüzümüze vuran sarı ışığın ardından sağ elime aldığım büyük mutfak bıçağını ismetin oturmuş olduğu koltuğun arkasından hızlıca sokmuştum vücuduna 5 cm girdiğini hissetimİsmet bir anda neye uğradığını şaşırdı ve hemen öne doğru hareket etti bunu gören burak ise özel yaptırmış olduğu emniyet kemerinin düğmesine bastı emniyet kemeri geriye doğru sımsıkı çekiyordu İsmet bu durumdan çıkmak için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu fakat geçmişte yaptıkları büyük yanlışların ağırlıkları sanki emniyet kemerine bağlanmıştı sımsıkı bir sekilde koltuğa sabitlendi ardında gözlerimde ışıklar ve ondan büyük kahkahalarla 2.defa bıçağı sapladim her bıçak darbesi sonrası kakahalarim hiç olmadığı kadar kuvetlendi İsmet 7 bıçak darbesiden sonra hareket etmeyi bırakmıştı Elimde bıçağın sapını sımsıkı tutmuş, derin bir nefes aldım. İsmet’in artık hareketsiz kalan bedeni ön koltukta donmuş gibiydi. Gözlerimdeki vahşi ışıltı hala sönmemişti. Burak ise sessizce beni izliyordu, dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme vardı. O an, yaptığımız şeyin geri dönüşü olmadığını ikimiz de biliyorduk. Ama bu, bizi durdurmaya yetmedi.“Bitti mi?” diye sordu Burak, sesi soğuk ve kontrolsüz bir sakinlikle doluydu.Gözlerimi İsmet’in hareketsiz bedeninden ayırarak Burak’a döndüm. “Henüz değil,” dedim, sesimdeki titreme az önceki kahkahaların yankısıyla karışmıştı. Elimdeki bıçağı deri kılıfına geri sokarken, ellerimin hâlâ titrediğini fark ettim. Ama bu titreme korkudan değil, garip bir tatmin hissindendi.Burak vites koluna uzandı, arabayı tekrar çalıştırdı. Motorun homurtusu arabanın içinde yankılanırken, gözlerini bir an bana çevirdi. “Planın ikinci kısmına geçiyoruz,” dedi. “Hadi bakalım, zaman kaybetmeyelim.”Arabanın farları geceyi yaran iki keskin çizgi gibi yola düşerken, İsmet’in cesedi arka koltukta sessizce yatıyordu. Yağmur, camlara çarpmaya devam ediyordu, sanki işlediğimiz günahları yıkamaya çalışıyormuş gibi. Ama biz, ikimiz, artık temizlenemeyecek kadar kirlenmiştik.Gece ilerledikçe, Burak ve ben sessiz bir anlaşma içinde hareket etmeye devam ettik. Cesedi nereye saklayacağımızı, izleri nasıl sileceğimizi planlamıştık. Ama içimde bir his vardı; bu daha başlangıçtı. İsmet, geçmişin bir yüküydü, ama geçmişteki her şey henüz çözülmemişti. Daha yapılacak çok şey vardı.Arabayı terk edilmiş bir fabrikanın önünde durdurduk. Burak, arka koltuğa dönüp hareketsiz bedene baktı. “Hadi, işimizi bitirelim,” dedi ve bagajdan bir halat çıkardı. O an, bir kez daha göz göze geldik. Onun gözlerindeki kararlılık, benim içimdeki karanlıkla birleşti.Bu gece, sadece İsmet’in değil, geçmişimizin de gömüleceği geceydi

