bc

KALP HIRSIZI

book_age12+
730
FOLLOW
3.4K
READ
kickass heroine
powerful
decisive
sweet
medieval
regency
first love
brutal
passionate
stubborn
like
intro-logo
Blurb

Hırslı ,gözü pek bir kadın ...

Keira McLeod .

Tüm hayatını değiştiren kararı aldığında artık her şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmiyordu.

Nefreti aşkının gölgesinde pervane olurken inkar etmek ,olacak olanı değiştirmeyecekti.

İskoç atalarının kadim ruhunu taşıyan yenilmez savaşçı...

Lachlan McKenzie.

Gecenin bir yarısı evine giren hırsızın kalbine sürgün edileceğinden haberi yoktu.

Oysa her aşk kendi imkansızını doğurur.

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
1743 İskoçya Campell Kalesi Kış bitip de Tanrıça Beira dünyayı kısa süreliğine terk ettiğinde İskoç halkı bu günü bir festival havasında ,eğlencelerle kutlar, günlerce süren etkinlikler düzenlenir ve gaydaların hiç dinmeyen mistik ezgisi uzun süre kulaklarda dolanırdı. Dudaklardan eksilmeyen gülüşmeler, birbirlerine vuran içki bardaklarının kırılma sesleri , iri yarı bozması adamların dövüşüne kumar oynaması ... Yıllardır sürüp giden bu gelenek bu bahar da bozulmamıştı. Seyircilerin '' Vur ! '' '' Vur ! '' diye bağıran sesleri meydanı doldururken bakışlarındaki alaycı ifadeyle ağzındaki kanı yere tükürdü Lachlan McKenzie . Sol kaşından akan kanın tadını alabiliyordu. Eli yüzü kan ve ter içinde olsa da yine de yarı çıplak bedeninin yerde yuvarlanmaktan toz ve kir içinde kalmasını umursamıyormuş gibiydi. Bakışları avına odaklanmış yırtıcı bir kuş gibi karşısında ayakta bile duramayan adama kilitlenmiş, yenilgisini kabullenmesini bekliyordu. Rakibi zayıftı fakat itiraf ediyordu ki fazlasıyla zorlu çıkmıştı. Onu ayakta tutan garip bir inada sahipti. Kaybetmeyi alışkanlık haline getirmişçesine rahattı. Lachlan McKenzie karşısında ne kadar direnilebilirse o kadar direnmişti fakat Lachlan çok geçmeden istediğini almayı başarmıştı. ''Dur!'' Duyduğu inleme benzeri sesle birlikte sanki son darbeyi indirmeden gelen bir uyarıymış gibi sırtındaki kamburu düzleştirmek için doğruldu Lachlan. Bakışlarındaki alaycı ukalalık onun şimdiye kadar hiç bir dövüşü kaybetmediğini vurgulayan kibir emaresi misali oraya yerleşmişti. ''Pes mi ediyorsun Samuel?'' Onun yarı baygın bir halde yerde uzanan bedenine doğru eğildi. Oysa yeterince sert olmamaya çalışmıştı. ''Sen kazandın'' Samuel yenilgisini bir homurtu eşliğinde kabullenirken ''Öyle olsun.'' dedi. Seyircilerin zafer nidaları ve kahkahaları meydanda yankılanıyordu. Lachlan başını geriye atarak ağırlığını tek ayağının üzerine verdiğinde ''Bana borcunu nasıl ödemeyi düşünüyorsun o halde ?'' diyerek Samuel'i küçümserken onun ailesinin haşarı çocuğu olduğunu biliyordu. McLeod Klan lideri Belamir Mcleod'un tek varisi, hiçbir sorumluluğunun farkında olamayacak kadar aklı bir karış havadaydı. Samuel yerden zorlukla doğrulurken, bedeninin tamamına yansıttığı büyük bir umursamazlıkla ,kendisine olumsuz bakışlar atan yaverine döndü. Onun tedirginlikle kendisine doğru uzattığı çantayı açarak içinde abartılı süslemelerle bezeli el oyması kutuyu Lachlan'a uzatışı karşısında yaveri Cory'nin iç çekişi karşısında kendi soğukkanlı duruşunu korudu. Lachlan kendisine uzatılan kutunun bile kıymetli bir parça olduğunu anlayabiliyordu ve Samuel'e attığı meraklı bakışlarla eline aldığı kutuyu inceledi. Cevizden oyma , bir kaç değerli taşla süslenmiş bu kutunun hangi değerli eşyayı sakladığını merak etti. Oysa tek kaşını havaya kaldırarak kaba elleriyle açtığı kutunun içinde bir servet yattığını bilmiyordu. ''Bunu çaldın mı?'' dedi Lachlan . Samuel'in böylesine değerli bir eşyayı yanında taşıyacak kadar aptal oluşuna gözlerini devirmemek için kendisini engellemek zorunda kalmıştı. Zira elinde tuttuğu yakut ve elmaslarla bezeli el oyması gerdanlık küçümsenemeyecek kadar değerli bir eşyaydı. ''Aile yadigarı'' dedi Samuel omuzlarını silkerek. Bu gerdanlık yüzyıllardır McLeod ailesine aitti. Babası artık kendisine para vermeyi bıraktığından evden çıkarken alabileceği tek değerli eşya buydu fakat onu kaybetmek pek de işine gelmemişti. Lachlan belki de Samuel'in kafasına fazla vurduğunu düşünüyordu ya da yakışıklı yüzüne bir yumruk daha indirmeliydi. Aile yadigârını saçma sapan bir dövüş oyununda kaybetmeyi göze alacak kadar şuursuz muydu? Aklının başında olmadığı konusunda kesin bir yargıya vardığında gerdanlığı ona doğru uzatarak devam etti. ''Bu seni fazlasıyla sıkıntıya sokacaktır'' ''Kaybettim Lachlan... '' Samuel onun kararsızlıkla elindeki gerdanlığa attığı bakışlara karşılık ''Ödülünü istiyor musun istemiyor musun?'' diye sordu. Fakat Lachlan haklıydı. Ailesi gerdanlığı kaybettiğini, üstelik eğlencesine oynadığı bir oyunda kaybettiğini öğrenirse başı cidden belaya girecekti fakat Lachlan'a verebileceği başka hiç bir şeyi yoktu. Ona karşı kazanabileceğini düşünmemişti elbet , ki bu Lachlan'ın gölge düşmeyen itibarını yerle bir ederdi, yine de bir anlık düşüncesiyle aldığı karar kendisine pahalıya mal olmuştu. Bunun aile içinde soruna neden olacağını biliyordu. Lachlan Samuel'e acıyarak baktı. Ailesine ve geçmişine verdiği değer bu muydu? Lord Belamir'in çocuk yetiştirmek konusunda çok tecrübeli olmadığını düşünüyordu. Zira böylesine sorumsuz bir insanın varlığı ne işe yarardı? Yine de tüm bunlara rağmen ancak savaşlarda kazanabileceği bu eşsiz ganimeti sıradan bir oyunda hak etmenin tatlı bir zevki olduğunu da itiraf edecekti. Ona göre hiçbir sorun yoksa eğer Lachlan gerdanlığı Samuel'in borçlarına sayacak ve hesabı kapatacaktı. ''Ödenmiş kabul ediyorum'' . *** Keira gecenin ayazında -at üstünde kaç saat harcadığını Tanrı bilirdi- Campell Kalesi'ne ulaştığında onun görkemli büyüklüğü ve gösterişi karşısında büyülenmiş gibi kirpiklerini kırpıştırdı. Masallarda beyaz atlı prensin prensesi kurtarmaya geldiği şatoları andıran dört büyük kuleye sahip, kayadan oyma bir kayalığın tepesinde ustalığını yapanı bile mest edecek zarafetiyle denize bir adım uzakta inşa edilmişti. Geniş surları, her birinde onlarca askerin nöbet tuttuğu yüksek güvenlikli bariyerler gibi önüne dikilirken kaleye girmenin sandığından zor olacağını biliyordu. Ömrü hayatında yaptığı en aptalca hareketin sebebi , hala öfkesini dindiremeyen Keira için tam bir hayal kırıklığıydı. Ağabeyi'nin aile yadigârı gerdanlığı aptal bir oyunda Lachlan McKenzie'e kaybettiğini öğrendiği vakit evde deyim yerindeyse kıyameti koparmıştı. Az bile yapmıştı ya ,Keira gücü yetebilseydi eğer ağabeyini parçalara ayırıp her bir parçasını bir hayvana yedirirdi. Aptallığın da bir sınırı olmalıydı değil mi? Fakat ağabeyi bu konuda sınır tanımıyordu anlaşılan. Yıllardır onun sorumsuz davranışlarının arkasını toplamaktan yorulmuştu. Babasıyla ettiği kavgalarda hiç haklı olmamasına rağmen onu korumaktan bıkmıştı. Keira ağabeyiyle değil de bir çocukla uğraşıyormuş gibi hissediyordu. Zavallı annesi gerdanlığın yerinde olmadığını fark ettiğinde neredeyse yataklara düşecekti. Samuel eli yüzü kan içinde eve geldiğinde babası bu işte onun parmağı olduğunu hemen anlamıştı ve onca gürültü patırtı içinde geçen süre sonunda Keira hariç hepsi mecburen kabullenmek zorunda kalmıştı. Babası Lachlan McKenzie denen adamı tanıyordu ve adını anarken bile gözlerinde korkulu bir ifade olduğuna yeminler edebilirdi. Babasının kolay kolay kimseden korkmadığını bildiğinden garip bir şekilde nedenini merak etmişti. Kimin nesi olduğunu bilmese de gidip gerdanlığı almaları gerektiğini söylediğinde ''Hayır!'' demişti babası. Ses tonu bir emir gibi çıkıvermişti dudaklarından. Oysa onun sert mizacına kolay kolay rastlanmazdı. ''Neden?'' Keira babasına şaşkınlıkla baktığında '' Lachlan McKenzie'yi tanımıyorsun.'' diyişine alayla gözlerini devirdi. Bu katı tavrın sebebi neydi? Bir canavardan bahseder gibi verdikleri tepkiye neredeyse kahkahalar atacaktı. Ne yani dört bacağı mı vardı bu lanet adamın ? Bu kadar korkacak ne vardı? ''Babam haklı.'' Samuel 'in araya girişine kızgınlıkla bakarak ''Kes sesini!'' dedi. Hangi hakla konuşabileceğini düşünüyordu? Tüm suç onunken nasıl olurdu da böylesine rahatlıkla konuşurdu? Durumun farkında değil miydi? Yüz yıllardır ailesine ait olan gerdanlığı üç kuruş borcu için Lachlan denen adama vermişti. Şimdi de önemsiz bir şeymiş gibi söyleyiveriyordu. Tam bir aptal gibi davranmıştı. Ne yaptığının henüz farkında değil diye düşünse de onun gözlerinde gördüğü umursamazlık kesinlikle farkında olduğunu gösteriyordu ve bu durum Keira'yı daha da öfkelendiriyordu. O gerdanlığın değeri paha biçilmezdi. ''Lachlan McKenzie Campell kalesinin Lordu, Ailbert McKenzie'nin torunu ,Caelan'ın en büyük oğlu.'' Keira babasının anlattığı anlamsız soy bağından tek kelime dahi anlayamamış bakışlarıyla bakarken ''Yenilmez savaşçı, Tanrı'nın gölgesi...'' diyen ağabeyine şaşkınlıkla baktı. Şimdi kafayı yemediyse bile bundan sonra delirmemek için çaba sarf etmesi gerekecekti. Bu adamın saymakla bitmeyen lakapları mıydı onları korkutan? ''Keira, tatlım bunların senin için hiç bir anlam ifade etmediğini görebiliyorum fakat Lachlan McKenzie sıradan bir adam değil. İstediğini almak konusunda ondan daha kararlı bir adam yoktur.'' Lord Belamir Lachlan McKenzie'yi daha önce görmemiş fakat adını çokça duymuştu. Babası Lord Caelan'ı eskiden beri tanıyordu. Ona benziyorsa korkmamak ahmaklık olurdu. Kızına üzüntüyle bakarken Samuel'in aile soyuna zerre kıymet vermeyişi karşısında ne yapacağını bilemez haldeydi. Hayal kırıklığı bir dağ gibi önüne yığılıvermişti. Ona Samuel ismi bağışlandığında tıpkı adı gibi olacağını hayal etmişti. Adı gibi ailesine ve soyuna ışık getirecekti. Fakat oğlu, tek varisi sorumsuz bir hergeleden başka hiç bir işe yaramazdı. Keira kadın olmasına rağmen ağabeyinden daha cesur, gözü pekti. İnadını ise nerden aldığını Tanrı bilirdi. Gözlerinde gördüğü öfke kıvılcımları onun her türlü deliliği yapacağına işaretken ''Bu işe karışmamanı istiyorum.'' dedi kesin bir tonda. ''Öylece kabullenecek miyiz?'' Keira inanamaz gibi bakıyordu ki gerçekten inanamadığı ortadaydı. Bu kabul edilemezdi. O gerdanlık ağabeyinin şahsi malı değildi. Öylece her önüne gelene veremezdi. Lachlan McKenzie denen adamın Tanrı'nın her ne haltı olduğu da umurunda değildi. Yapılması gereken onu geri almaktı. ''Başka çaremiz yok'' Samuel kardeşinin fazla fevri davranışını anlamsız buluyordu. Lachlan McKenzie ile savaşılmazdı. Lachlan McKenzie ile anlaşılmazdı. ''Sana sesini kesmeni söylemiştim Samuel!'' Keira ağabeyinin yüzündeki morluk ve çürüklere bakarak ''Aklını kullanamayacak kadar kafana darbe almışsın'' dedi. Haline zerre üzülmüyordu. Samuel bu hayatta sorumsuzluğunun bedelini bir şekilde ödemeliydi. ''Lachlan'a senin sivri dilini kesmesini söylememe ne dersin?'' ''Belki de gerdanlık yerine kelleni vermeliydin, bizi de senin arkanı toplamaktan kurtarmış olurdun'' "Bu anlamsız tartışmaya bir son verin" diyen Lord Belamir Samuel'in kayıtsızlığıyla ve Keira'nın inadıyla başa çıkmakta zorlanıyordu. Oğlu hata üstüne hata eklerken Keira'nın da bu işin peşini bırakmayacağından emindi . Fakat onun gibi bir kadın Lachlan McKenzie ile başa çıkamazdı. Keira ağabeyinin marifetmiş gibi yaptığı hatayı babasının bu kadar çabuk kabullenmesine hayret ediyordu fakat hiç olmadığı kadar öfkeliydi ki öfkesi bir rüzgar olsaydı yeryüzünde kasırgalar yaratırdı şüphesiz . Öfkesi ateş olsaydı yanmadık orman bırakmazdı ya en çok da Lachlan McKenzie bu öfkesinden nasibini alacaktı. Ailesinin erkeklerinin korkaklığı yüzünden aile yadigarının öylece başkalarının eline geçmesine müsaade etmeyecekti. Bu düşüncelerle çıktığı yolda zor da olsa Campell kalesine varabilmenin haklı gururunu yaşıyordu. Kaleye girebilmeyi başarırsa gerdanlığı geri almak onun için çocuk oyuncağı olurdu fakat ana giriş fazlasıyla korunaklıydı. Kulelere tırmanamaz, kapılardan öylece giremezdi. Bir süre olduğu yerde duraklayıp askerleri izledi. Nizami bir şekilde surlarda kol geziyorlar, nadiren birbirleriyle konuşuyorlardı. Disiplinle yetiştirilmiş askerler... Lachlan McKenzie bu konuya fazlasıyla önem veriyordu anlaşılan fakat oturup saatlerce nöbet değişimini bekleyemezdi. Evden ayrıldığından kimsenin haberi yoktu ve oyalandıkça zaman aleyhine işliyordu. Her kalenin gizli bir geçidi olacağı fikrinden yola çıkarak atından indiğinde onu bir ağaca bağlayarak etrafı dolaştı. Buna keşif gezisi denebilirdi ki yapmak üzere olduğu şey belki de bu hayatta cesaret edebileceği son şeydi. Üzerine aldığı pelerin yüzünü oldukça iyi kapatıyordu ve karanlıkta kendisini fark edilmekten alıkoyan koyu bir renk seçimi yaptığı için kendisini tebrik etti. Etrafa attığı bakışlarla kayalığın en ucuna kadar gelmişti. Bir adım daha atsa kendisini okyanusun derin suları altında bulabilirdi. Lachlan denen adam buralara bir uyarı asamaz mıydı yani? Vurdumduymaz bir ahmak olduğu kesindi. Bir saatin sonunda, uzun arayışları boyunca etrafta hiçbir geçit kapısı göremeyişine lanet ediyordu. Koca bir kayayı yontan adamlar çıkış yolu bırakmamışlar mıydı? Anlaşılan Campell kalesine giren bir daha çıkamıyordu . Ne yazık ki .... Bıkkınlıkla sırtını soğuk bir kayaya yasladığında yeni fikirler için zihnini yoklamaya başladı . Buraya kadar gelmişken eli boş dönmek ona göre değildi. McLeod'a vardığında gecenin bir yarısı evden kaçışını hafifletecek bir şeye ihtiyacı olacaktı. Aksi halde babasının gazabından kendisini annesinin bile koruyabileceğinden şüpheliydi. Aniden sırtını yasladığı kaya geriye doğru gittiğinde neredeyse düşmek üzereydi ve son anda tutunup dengesini sağlayabilmişti. Lanet olsun! Ne olduğunu anlaması kısa bir an sürdüğünde bulduğu yerin bir tünel olduğunu fark etti "Tanrım, sana şükürler olsun ." derken sevinçten neredeyse çığlık atacaktı. Aradığı şey tam da burnunun ucunda bitivermişti. İtiraf ediyordu ki fazlasıyla zekice bir fikirdi. Kazara olmasa birinin burada bir tünel bulamayacağı açıktı. Lachlan'ın ataları zeki adamlar olmalıydılar. Elbette bu adam hakkındaki tek iyi düşüncesi bu olabilirdi. Temkinli adımlarla tünelin karanlık koridorunda ilerlemeye başlarken ayağına takılan şeylere aldırmamaya çalıştı. Tünel örümcek ağlarıyla doluydu ve fazlasıyla kötü kokuyordu . Pelerininin ucuyla ağzını ve burnunu kapatarak ilerlemeye devam etti . Ne kadar olduğunu bilmediği bir süre sonunda duyduğu gayda sesleriyle olduğu yerde durmak zorunda kaldı. Kalede eğlence düzenlendiğini anlaması uzun sürmezken girişin nereye açılacağı hakkında fikir yürütmeye çalıştı. Önünde duran tahta kapı fazlasıyla eskiydi ve uzun süredir tamirat görmemiş gibiydi. Bu da Keira'ya kalenin kuytu köşedeki bir yerinde olduğunu düşündürüyordu. Yine de bir süre beklemek istedi ve olduğu yere çöktü. Uzun süre at sürmekten ağrıyan bacakları ,uzun tünel boyunca sızlamıştı ve saat çok geçti. Uykunun gözlerini ağırlaştırmasına izin vermemeye çalışsa da buna engel olamadı. ***

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
5.9K
bc

HÜKÜM

read
133.6K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.4K
bc

Leyl Tutkusu

read
305.1K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
12.9K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
7.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook