19.Bölüm

2796 Words
NARİSSA Tüm gece uyuyamadım bana söylediği itamlar beni çok üzmüştü. Ne yapacaktım bilmiyorum. Karnımda ona ait bir bebekle kala kaldım. Sabah çok erken saatte Prens Darly'nin odasının önüne gittim. "Prensi görmem gerek." "Uyuyor prens kafana göre gelemezsin." "Acil diyorum görmem lazım..." İzin vermediler. "Prens Darly. Lütfen. Sizi görmem gerek lütfennn." Muhafızlar kolumdan tuttu ve beni uzaklaştırmaya çalıştı o sıra odanın kapısı açıldı kafamı çevirdim Darly. "Darly...Konuşmamız gerek lütfen." Eliyle muhafızlara gelsin gibisinden işaret yapınca yanına gittim odaya girdim reverans yaptım. "Narissa beni uykumdan edecek kadar önemli konun nedir?" Elini tuttum önce elime sona gözlerime baktı geri çekti ellerini. Kızgın bakışlarını dikti üzerime. "Sizi aldatmadım." Yüzüme baktı öyle çok umurunda değil gibiydi. Bileğimden yakaladı. "Sen beni aldattın yalancı kız." "Yalan söyledim evet, kaçtım, sizden nefret ettim, öldürmek istedim, intikam istedim ama yemin ederim ihanet etmedim. Başka birisi olmadı.” "Karşıma bunun için gelemezsin. Zırvalıklar umurumda değil. Karnındaki benimde olsa bir piç zaten. Ben Norman kadar yüce gönüllü değilim bir metresten olma bebeği kraliyetten kabul etmeyeceğim. Üzgünüm.” Gözümden birkaç damla yaş aktı. "Değil bu çocuk sizin ve ona hak ettiği değeri vereceksiniz. Benden çaldığınız hayatı bana vermek zorundasınız. Piç olmayacak.” Kahkaha attı. "Gerçekten aptalsın Narissa. O şans kaçtı artık imkansız." Yanına gittim elini tutup karnıma koydum. "Sana ait bir bebek ver karnımda. İskoçya Prensesi senin çocuğuna hamile ve sen bu çocuğu kabul edip benimle evleneceksin bu çocuk asla bir piç olmayacak anladın mı? Gelinin olacağım yanında leydin olarak yer alacağım.” Gözlerini kapadı beni umursamıyor gibiydi tekrardan gözlerini açtığında bana doğru eğildi yüzüme dokundu. "Yüzünü seviyorum Narissa. Gözlerin, burnun, dudakların hepsi özenle yerleştirilmiş gibi. Çok güzelsin.” Gülümsedim. "O güzel yününün bedeninden ayrı olmasını hiç istemem. Eminim sende istemezsin değil mi?" Tehdit ediyordu söylediğim şeyler zerre umurunda değildi beni sadece tehdit ediyordu. Ölürsün fazla konuşma demek kolaydı. "Sen..." Duvara yasladı aramızda azıcık mesafe vardı. "Sen değil lordum... Görmek istemiyorum seni ben isteyene kadar karşıma bir daha çıkma sakın. Anladın mı? Sen ne hadle benim karşımda böyle konuşma cüretini buldun kendinde. Gelinim olacakmış. Ucube bir metressin anladın mı? Karnındaki de bir piç. Şimdi defol.1 Gözlerim doldu Gözlerim doldu. Kafa sallamakla yetindim kolumdan tuttuğu gibi kapının önüne götürdü. Kovuldun Narissa karnında akıbetinin ne olduğu belli olmayan bir bebekle bir başına kaldın... CECİLİA Norman gideli bir ay olmuştu. William gideli de bir o kadardı... Anlamsız ve acı veren günlerden başka bir şey değildi geçen zaman. Artık sıkıntıdan ölmek üzereyim. İçim acıyordu hala her ne kadar düşünmek ve kendimi hırpalamak istemesem de olmuyordu. Kızlarla takılıyoruz sürekli. Onlarla konuşmak ve dertleşmek iyi geliyordu. .Monica ile sık sık kavge diyoruz, Narissa’ya laflar sokuyorum ama günün sonunda kardeşleirmden vazgeçmek mümkün olmuyordu.Darly Narissa'ya inandı. Kendi çocuğu olduğuna inandı ama ona nikah kıyma konusunda söz vermedi. Prens metreslerine ait olan katta odası var artık benim aksime hamile olduğu için mutlu. Darly'i evlilik için ikna edip prenses olacağına inanıyor. Tek gayesi bu. Kaybettiğimiz hayatı ve gücü alacakmış. Ona bu eziyeti yapan herkese Prens Darly’nin eşi olduktan sonra haddini bildirecekmiş. Henry ve Monica geçen süre içerisinde devamlı mektuplaştılar. Birbirlerine yazdıkları güzel aşk mektupları Henry'nin yokluğunda Monica'ya umut ışığıyda. Bana da mektup gelmiş Norman tarafından. Çok içten başlayan... Umurumda bile olmayan. Asi güzelim Cecilia... Ayrı kaldığım her dakika sana olan bağlılığımın ve özlemimin ne kadar büyük olduğunu anladım. İyi olduğunu ve bebeğimizinde iyi olduğunu umut ederek geleceğimiz güne odaklanıyorum. Umarım geldiğimde her şey daha yoluna girmiş vaziyette olur ve artık sakin bir yaşam süreriz. Seni mutlu görmek ve artık yüzünü güldürmek istiyorum. Beni hiç özlemediğini hatta nefret kustuğunu bilmemek için aptal olmak gerek. Ben büyük bir kalp çarpıntısı ve mutlulukla bu satırları yazarken senin ağız dolusu öfke ile okuduğuna eminim. Olsun öylesi de kabul senin bu dağ keçisi hallerini de seviyorum. Sevgililer Norman Stanley." Mektubu kaç parçaya ayırdım bilmiyorum. Hadsiz birde bana mektup yazıyordu. Tek bir satırını görmeye tahammülüm yoktu. Kızlar yırttığım için çok kızdı bu asiliğime bir son verip artık uslu olmam gerektiğini söylediler ama asla. Norman Stanley'in adını bile duymak öfkemi kabartıyordu. Onlar ise Norman’ı parmağımda oynatıp gelini olup güç edinip gibi saçma zırvalıkları aklıma sokuyordu benim Norman Stanley’in gelini değil celladı olmam gerekirdi. Hayatına kan kusturmam lazımdı. Odamda yeni bir güne uyanmanın hüznü ile bıkkın şekilde kalktım. Hizmetkarlardan biri girdi odaya. "Kral ve prensler geliyormuş bugün." Omuz silktim. "Karşılama için parti düzenleniyor." "Peki." "Kutlama olacak. Prens çocuğuna hamile leydi sayılırsın. Bu odasa o yokken kalıyorsun önemlisin çekiniyorlar diğer kızlar senden ona göre davran. Hazırlan akşama." "Tamam." Odadan çıktı. Çok umurumda sanki kalpsiz domuzun gelmesi umarım ölür. Gelirken cenazesi gelsin. Pis katil. Monica tüm mutluluğu ile hazırlandı. En güzel giysilerini giydi. Saçlarını yaptı. Narissa zaten yanında olan prensi ile mutlulukla yediği öğle yemeği sonrası hazırlanmaya başladı ben ben ise isteksiz ve mutsuz şekilde hazırlandı. Akşam için ihtişamlı dans gösterileri, en güzel yemekler ve dahası... Hepimiz büyük salondaydık. Narissa; Prens Darly'nın yanına gitti bir şeyler konuşuyorlardı. Monica Prens Henry geleceği için çok mutluydu. Herkes sıraya dizildi. At arabası sarayın önüne teşkil edince büyük bir eda isimleri söylendi sonrasında önce Kral sonra Norman ve Henry girdi. Herkes onları gösterişle karşıladı. Yanlarında bir kız daha vardı. Kraliçe en öndeydi onları karşılayıp kucakladı. Onun yanında Prens Darly ve Leanardo arkada Maria ve biz vardık ve tabiki baş belası Isabella. O yabancı kız kimdi neden gelmişti kimse bilmiyordu. Kızıl saçları ile adeta bir ateşe benziyordu. Saygıyla eğilip reverans yaptık. Kraliçe inadımıza yaparcasına "Işık gibi parlayan bu kızda kim?" Norman gülümsedi. Venedikte esir olduğu kamptan kaçmış. Adı Gracia. Onu yolda bulduk. Bundan sonra bana ait." Ne demekti bu? Bana ait derken artık ona ait bir kadın mıydı? Çok güzel bir kızdı. Isabella bana baktı sonra "Lanet olsun birdiniz iki oldunuz."dedi. "Ne diyorsun sen?" "Kız çok güzel görmüyor musun?" "Umurumda bile değil. Sen düşün." Norman bize doğru yaklaştı. Isabella'nın yanağına dokundu. "Nasılsın Isabel." Tüm o samimiyetsiz tavrı ile. "Sizi görünce daha iyi oldum prensim." "Cecilia sen nasılsın?" "Teşekkürler. İyiyim. Seni görene kadar yani." Gülümsedi. "Sevgili kardeşim Darly güzel haberlerini aldık Narissa hamileymiş. "Ardı ardına velihatlar." dedi gülümsedi "Teşekkür ederim henüz prens ya da prenses sayılmasalarda." Diye ekledi. Yani evlenmediğimiz takdirde karnınızdakilerin bir önemi yok diyorlar. Kalabalık dağıldı. Herkes kendi halindeydi resmen. Norman ise Gracia ile birlikteydi. İnanamıyorum. Esir kampından getirdiği kızı el üstünde tutuyor. Resmen ona özel alaka vardı. Kraliçe bile ilgilenmişti ondan. Umurumda değil gibi etrafı gezerken çaktırmadan onlara bakıyordum. Hayvan herif. Bilerek elimdeki bardağı yere düşürdüm. Birden herkes dönüp bana baktı. Granddüşeslerden biri yanıma geldi "İyi misin?" Kafa salladım. Dans müziği çaldığında Henry Monica'yı elinden tuttu ve dansa kaldırdı. Güzel görünüyorlardı bir Stanley Prensi ile kardeşimi hayal etmek zorda olsa onların arasındaki o tatlı uyumu görmemek için kör olmak gerekirdi. Gracia gülümseye gülümseye Norman'a bir şeyler anlatıyor ve keyifli sohbet ediyorlardı. Bu manzaraya daha fazla katlanamazdım.Maria'nın yanına gittim "Kendimi iyi hissetmiyorum odaya gitsem" Yüzüme dokundu. "Neyin var bebek iyi mi?" "İyi. Yorgunum dinlenmem gerek." "Tamam sen git dedi." Odaya çıktım. Kıyafetimi çıkardım. Lanet olsun pislik herif. Sinirden ağlayacaktım. O köle kampındaki kız ile saatlerce ilgilenmişti. Karnıma dokundum. Onu böyle bir hayata mahkum edecektim bir kölenin çocuğu bir piç olacaktı saygı duymayacaktı. Buna izin vermezdim doğduğunda saygın bir soylu olmalıydı oda bende. Aradan geçen bir saat sonrasında anca gelebildi. Norman gelmişti. Lanet pislik. görmeye tahammülüm yoktu onu. "Cecilia" Cevap vermedim. Duymazdan gelmeye devam ettim. "Cecilia!" Daha öfkeli çıkmıştı sesi. Kafamı çevirdim "Neyin var senin? Iyi misin?" "Sanane." "Tanrım bir aydır yoktum. Beni özlemişsindir belki. Öfken dinmiştir ne dersin?" "Senden nefret ediyorum anladın mı? Seni neden özleyeyim midemi bulandıran yüzünü görmeyi mi özleyeceğim? Sonsuza dek görmemeyi tercih ederim." "Senin şu hadsizliklerin çok canımı sıkıyor. Sana ne olursa olsun güzel yaklaşamıyorum" "Yaklaşma." Gülümsedi. Getirdiği eşyaların başına gidip bir kutu alıp bana uzattı. "Ne bu?" "Senin için." "İstemem senden asla bir şey istemiyorum." "Lütfen." Kutuyu açtım çok güzel bir aynaydı. İşlemeleri üzerindeki o minik çiçek işciliği. Altın renginde oluşu her şeyi öylesine güzeldi ki... "Güzelliğini en çok gösteren şeyin yine kendi yüzün olacağını düşündüm Cecilia. Sana senden daha güzel bir hediye veremezdim sanırım." Aynayı yere attım parçalara ayrıldı. O güzel şaheser tuzla buz olmuştu. Benden bu kadarını beklemiyordu büyük ihtimalle. "Ben senden hediye istemiyorum. Defol bana bir şey verme diğer kadınlara ver.1 Yerdeki ayna parçalarına baktı. Sinirlenmişti. "Ne yaptın?" "Ailemi ve nişanlımı öldürdün verdiğin bir ayna ile her şey düzelmez. Defol." "Görmüyorsun değil mi çabamı? Oradayken sadece sana mektup yazdım başka kimseye değil cevap gelmeyeceğini bilerek yazdım. Bu muhteşem aynayı gördüğümde aklıma ilk sen geldin ama ne yaparsam yapayım sana ulaşmam mümkün değil." "Senden gelen hiçbir şeyi istemiyorum çünkü. Bana çektirdiğin acıların karşılığında bana bunları yapman telafi etmiyor. Benden hayatımı çaldın. Mutluluğumu, masumiyetimi her şeyi aldın elimden şimdi senin verdiklerinle yetinmemi istiyorsun. İsteme. Ne yapacağım teşekkürler ayna için diyerek boynuna mı atlamamı istersin? Sizi çok özledim lordum hasretinizle eridim diyerek sarılmamı mı_ sen benden ne bekliyorsun?” "Tanrım derdin ne senin neden bu kadar öfkelendin anlamıyorum." "Sen taş kalpli bir adamsın. Zalim barbar. Sen sen ayrımcı bir adamsın. İki yüzlüsün." "Neden? Niye böyle bir şey söyledin?" "Sen esir kampından getirdiğin bir köleyle ilgilendin gece boyunca. Onunlaydın yalnızca onunla ve özel muamele ile ona ilgi sunuldu. Ben bu saraya ilk geldiğimde hakaret işittim o kız ise özenle karşılandı, sevgi dolu. Tüm gün herkes onunla ilgilendi bir leydi gibi ama o esir ben ise leydiyim.” "Sen bunu mu kıskandın?" Gözlerimi devirdim hissettiğim şey asla kıskançlık değildi. Olamazdı. Değildi emindim ona karşı içimde bir duygu olsaydı olurdu ama yoktu. "Seni asla kıskanmam. Ben bir prensesim o kız köle ve bu saraya ilk gelişinde benden güzel karşılandı. Sıradan bir köle kadar değer göremedim ben. Acı çektirdin, sevdiklerimi gözümün önünde aldın şimdi bunu normal karşılayamam." "Kime nasıl davranacağıma sen karar veremezsin." "Lanet olsun. Nefret ediyorum senden Norman Stanley" "Sensiz bir ay gerçekten müthişmiş Cecilia eziyet gibisin öfken asla bitmiyor asla." "O zaman yolla beni. Gönder." "Haklısın aslında yarın bu konu hakkında düşüneceğim ve bir karar vereceğim artık." "Nasıl yani?" "Bebek doğduktan sonra azad edeceğim seni. Tek başına gideceksin. Defolup gidersin istediğin yere ve asla geri dönüşün olmaz." "Kardeşlerim?" "Tek başına Cecilia bebek ve kardeşler olmadan gideceksin bu eziyetten kurtaracağım seni. Azad edeceğim." "Hayır. Hayır ben gitmek istemiyorum. Bu bebek benim ve kardeşlerimi seviyorum tek sorun sensin." "O halde sus Cecilia. Lütfen sus." Ne olmuş buna böyle. Yatağa yattım sinirden delirebilirdim. Norman Stanley bu bir ayda çok değişmişti çok farklıydı. Gözlerimi kapadım ve ağlayarak uyudum. Gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı. Norman yoktu. Yataktan çıktım. Üzerimi değiştirdim ve kapıyı açtım. "Norman nerede?" "Bilmiyoruz leydim." Odaya geri girdim belki gelirdi o dünkü tavrınında hesabını verirdi. Odada bıkkın şekilde sıkıntıdan patlamadan durmak çok zordu. Odadan çıktım. Karnım iyice belirginleşti.bebeğe günden güne alışmıştım. Merdivenlerden aşağı iniyordum biri elbisemin arkasından tuttu. Tam arkamı dönecektim itekledi tutunmaya çalıştım ama dengemi koruyamadım ve yuvarlandım. MARİA Kraliçenin yanına gidiyordum ki merdiven başında biri yatıyordu. Hemen koştum. Tanrım Cecilia bu. Kanaması olmuş. "Yardım edin." Hizmetkarlardan biri geldi "Hemen doktoru çağır çabuk." Leanardo geldi. "Yuvarlanmış galiba. Leonardo Norman ona haber versin birisi." Leanardo Cecilia'yı kucağına aldı. Hemen doktorun yanına gittik. Lenardo diğerlerine haber vermeye gitti. Doktor yanıma geldi. "Ne oldu?" "Prensesim bebek ölmüş olabilir." "Ne? Hayır sen sen bir şeyler yap." Normanlar geldi. Yüzündeki telaş ve korkudan Cecilia'yı çok önemsediği belliydi. "Ne oldu? Düşmüş mü? Durumu nasıl?" "Prensim kanaması olmuş durumu pek iyi değil." Bir süre sonra doktor yanımıza geldi. Kanama devam ediyormuş ama bebek ölmemiş. Bebeğin iyi olduğunu söyledi. Bu kuşbeyinli deli kızın içindekiş şeyde tıpkı onun gibiydi. Doğmaya ve hayata gelip annesi ile birlikte hayatı Norman'a zindan etmeye yeminli gibi. Cecilia gözlerini açtı eli karnına gitti. "Ne oldu? Bebek iyi mi?" "Kendini merdivenden mi attın yeni numaran mı? Beni cezalandırıyor musun?" "Ben düştüm. Tanrı şahidim olsun ki bilerek yapmadım." "Kes bu yalanları Cecilia." "Ne saçmalıyorsun biri beni itekledi göremedim. Yemin ederim ki itekledi birisi." "İtekledi mi? Kim cesaret eder buna?" Uuzun bir sessizlik oldu. Bu srayda prens odasında kaldığı için ondan nefret eden bir sürü kız vardı her biri yapmış olabilirdi. Eğildim başına yüzüne dokundum. "Ağrın var mı Cecilia?" "Evet biraz. Bebek yaşıyor mu?" Gülümsedim. "Senin gibi inatçı bir şey olacağı kesin." Oda gülümsedi. Doktor Birkaç şey içirdi Cecilia'yaya ve fazla hareket etmemesini söyledi. Bundna sonar daha çok yatıp dinlenmesi ve üzülmemesi gerekiyordu tabi bunların hiçbiri bu kız için mümkün müydü tartışılır. Norman Cecilia'nın karnına elini koydu onun tek isteği bebeğin sağlıklı şekilde doğmasıydı. Cecilia tüm kiniyle Norman'ın tuttuğu elini itti. CECİLİA Pislik zalim barbar inanmıyordu bana iyice sıkı yönetime aldı kafayı yiyecektim bu sarayda bu odada sevgilimin katiline katlanmak delirtiyordu beni. Onun yüzüne bakmak görmek. Gracia denilen köle kızla ara sıra karşılaşıyorduk. Norman onunla hiç birlikte olmamıştı odasına çağırmadı ama ara sıra bahçede birlikte oturup sohbet edip konuşuyorlardı oda umurumda bile değildi en azından benden biraz olsun uzak oluyordu. Bebeğimin düşük riskine karşı güzel bir bakım ve olabildiğince az öfkelendiğim zamanlar geçirmeye özen gösterdim. Tam üç ay geçmişti. Karnım iyice büyümüş kendime aynada bakmaya tahammül edemez hale gelmiştim. Narissa'nın karnıda çıkmaya başlamıştı. Hala daha bu nikahın olmaması onu delirtse de doğacak çocuğunun soylu olarak anılacağına and içti. Artık daha az ağlıyordum hayır asla William'ı unutmadım unutamam ama ağlamam onu geri getirmiyordu ve istemesem de hayatıma devam etmeliydim en azından bebek için o pisliğe de ait olsa benim içimde büyüyor o.. Kızlarla sohbet ettikten sonra odaya çıktım. Askerler kapıyı açtı. Gracia ve Norman baş başa şarap içiyorlar. Bu odada ben kalırken bu köle kız gelmişti öyle mi? Gracia beni görünce gülümseyip selam verdi. Lanet olası kız ondan nefret ediyorum. Köle olduğu halde el üstünde tutulması beni delirtiyor. Norman yüzüme baktı. "Bir sorun mu var?" "Evet! Çok büyük sorun var hem de" Ayaklandı Norman bana bir şey olduğunu düşündü. "Ne oldu?" "Bu köle kız neden bu kadar ilgi görüyor. Neden herkes onunla alakadar. O bir köle ve bu odada ben kalıyorum." "Sende bir kölesin." "Yanılıyorsun ben bir prensesim. Soyluyum ve soylu tabakadan geliyorum ama bu köle kız kadar değer görmedim. İstemiyorum bu köleyi." "Gracia" Sessizce bizi dinleyen köle kız konuşmuştu. "Efendim" "Adım Gracia köle kız değil." "Biliyorum ama sen benim için köle kızsın." "Cecilia" "Ne var? bir sorun mu var Norman Stanley yoksa seni kızdırdım mı?" "Haddini aşma" "Defolup gitsin bu kız odadan. Hemeeeennn." "Buna sen karar veremezsın" "Norman Stanley bu kızı odadan şimdi yollamazsan kafası bedeninden ayrı bir şekilde çıkar Öfkemin ciddiyetimin farkındaydı. Şuan bu sibirle her şeyi yapardım. Norman Gracia'i yolladı. Evet olması gerken buydu onun gitmesiydi. Norman öfkelenmişti ama. Kolumdan tuttu "Sen beni tehdit edemezsin" "Ediyorum ya işte. O köle bu odada ben olduğum sürece olamaz. Yeterince açık konuştuğumu umuyorum." Çenemden tuttu "Seni öldürürüm ölüm emrini vermem ağzımdan çıkacak kelimelere bağlı." "Lütfen hadi yap bunu ölmemi bu kadar çok istiyorsan defalarca intihar etmek istediğimde neden kurtardın beni? Neden ölüm emrimi vermedin?" "Bebek için..." "Ve bana olan amansız karşılıksız aşkın için." "Sen bana aşık olmaya başlamışsın bile Cecilia. Bebeğimizde senin için daha önemli artık." "Senin de onun da canı cehenneme Norman Stanley. Gün gelecek ve öldürdüğün herkesin intikamını alacağım senden. Mutluluğun kursağında kalacak. Sen ise bana aşık bir zavallı olacaksın.” "1 yıldır bu saraydasın ve halen hadsizliklerinn devam ediyor. "Sen tam bir pisliksin. Sana bakmak midemi bulandırıyor ama senin yanı başında dururken yediğin yemekten içtiğin sudan ya da herhangi bir sebepten ölürken gördüğümde William öldüğü zaman attığın pis gülüşü atacağım. Birgün sana hiç merhamet etmeyecek noktaya geldiğimde tekrar öldüreceğim seni. Kendimi eğiteceğim merhametsiz olabilmek için çaba harcayacağım ve gün gelecek celladın olacağım. Aşık olduğun kadın tarafından öldüreleceksin.” Bana tokat attı. İtekledim. "Bana vuramazsın." Norman çenemi tuttu "Derdin ne Cecilia! Ne istiyorsun benden." "Graciaaaaaa." Diye bağırdım ve devam ettim. "O köle kıza bu kadar alakalı olmandan nefret ediyorum bunu hak etmiyor anladın mı etmiyorrrr! Olmayacaksın o bu odaya gelmeyecek, özel bir muamele görmeyecek, o elbiseleri, takıları hiçbir şeyi olmasın." "Sen kime nasıl davranacağımı söyleyemezsin bana. Akıllı olan her kadın aklına koyduğunu alır. Gracia senin gibi bir dağ keçisi dğeil akıllı o yüzden de değer görüyor.” "O kız kadar önemli olmak istiyorum. Ona gösterdiğin saygıyı görmek istiyorum." "Yaptığın hatalara rağmen yaşıyorsun sen zaten. Hala hayattasın. Yanımdasın bana bu ton ile konuşma cesaretindesin. Başka kadın konuşsa saniyesinde öldüreceğimi biliyorsun ama sana müsamaha gösteriyorum.” "Sen, sen nasıl birisin? Beni öldürmedin ama yaşarken ölmeye mahkum ettin sen. Teşekkür mü etmem gerekirdi. Bana yaşattığın acılara karşılık." "Kapa çeneni. Sus ve köşene çekil. Sana bağırman ve stress yapman yasak dendi sakin ol." "Sen asla bana ne yapacağımı söyleyemezsin. Sen katilsin bana çektirmediğin acı kalmadı o sürtük köle ise mutlu" "Peki asıl sürtük kendinin olabileceğini düşündün mü? Karnında bana ait bir bebekle başka adamla kaçıp sevişirken tam olarak ne oluyordun? Prenseslikten bahsederken tam da bir metres gibi davranırken sen ne yapmış oluyordun?” İtekledim "Bana sürtük diyemezsin Norman Stanley sen zavallısın bana aşık ama karşılık bulamayan zavallı seni sevmeyeceğim hiçbir zaman." Boğazıma yapıştı "Ceciliaaa!" Diye tısladı "Norman" Halen boğazımı sıkıyordu. Canım yanmıyordu amacı nefesimi kesmek değildi ama nefesimi kesen başka bir şey oluyordu sanırım. Kolundan tuttum. Acıyla yüzüm ekşidi. "Sen hiçbir şeyden ders almayan küçük bir aptalsın. Yapma bunu kendine bunu yapma Cecilia." "Kes şunu Norman." "Neden küçük prenses sıkıldı mı?" Hala boğazımı tutuyordu "Lanet olsun Norman Stanley doğuruyorum bırak beni”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD