Düğün telaşı

903 Words
Birini yaralayıp ortada bıraktığınızda, o yaranın asla iyileşmeyeceğini sanırsınız. Ama öyle değildir. Her yara, er ya da geç iyileşir. Sonra bir gün gelir; o yaranın sahibi karşınıza dikilir, hem de bambaşka biri olarak… Tıpkı Rozerin’de olduğu gibi. Zinar Ağa’nın uzattığı eli hiç tereddüt etmeden tuttu genç kadın. Son iki basamağı da ağır ağır indi. Üzerinde taşıdığı asalet, odayı doldurmuştu adeta. Ezman, belki de cesaret edip bakamıyordu yüzüne. Ama Rozerin, tüm cesaretiyle dimdik durmuştu ortada. Bazen insan, elinden kayıp gideni sadece izlerdi… Tıpkı Ezman’ın izlediği gibi. “Allah’ın emri, peygamberin kavliyle—” diyen adamın sesi kulaklarda uğuldarken, Ezman hiçbir şey yapamamıştı. Sadece seyretmişti. Amcası, Rozerin’le nişanlanıyordu. Yüzükler takılmış, artık her şey resmiyet kazanmıştı. Rozerin, kahveleri ikram ederken bir anlığına göz göze geldiler Ezman’la. Sadece bir saniyeliğine… Ama Rozerin, hiç oralı olmadan kahveleri dağıtmaya devam etti. İçinde öyle bir öfke, öyle bir intikam vardı ki… İnsanı kör eden, kulakları sağır eden türdendi. Ne görür, ne duyarsınız. “Yandım” diyene bir yudum suyu bile çok görürsünüz… “E, nişan bittiğine göre düğünü konuşabiliriz artık,” dedi Zinar Ağa. “Zaten günü belli. İstediğin bir şey varsa, yapayım.” Rozerin’in babası tam cevap verecekti ki, Rozerin araya girdi: “Ben bir şey istemiyorum. Aramızdaki kavli yerine getirmen yeterlidir benim için.” Zinar Ağa gözlerinin içine bakarak, “Sözüm sözdür, zümrüt gözlüm. Bilesin,” dedi. Kimse, aralarında geçen bu gizli konuşmanın ne anlama geldiğini bilmiyordu. Ama ikisi çok iyi biliyordu. Ezman, Rozerin’in ne istediğini düşünmeye başladı o an. Kara kara… Tabii yalnız o değil, ailedeki herkes bu evliliğin arkasında yatan nedeni merak ediyordu. Ama kimse sesini çıkaramıyordu. Ertesi sabah tüm Mardin, Rozerin’in nişan haberiyle çalkalanıyordu. Elbette, Rozerin’in şahsı değil mesele olan. Bu topraklarda bir kadının kim olduğu değil, kiminle olduğu önemliydi. Olay olan şey; Zinar Ağa gibi kudretli bir adamın, kendinden yaşça çok küçük bir kadınla evlenmeye kalkmasıydı. Ama kimse buna neden cesaret ettiğini soramadı. Zaten soramazdı da. Kim olursa olsun, onun hükümdarlığına el uzatamazdı. Ne çocukları… Ne de çocuklarından öte bildiği yegeni Ezman. “Amca, Miroğulları geldi,” dedi yeğeni kapıdan seslenerek. Zinar Ağa kaşlarını çattı. “Oğlum, müsait olmadığımı söyleseydin ya… Yengenle gelinlik bakmaya gideceğiz.” “Ne diyeyim amca, aniden geldiler. Adamları geri mi çevirecektim?” “Tamam, sen onları al içeri. Git yengeni götür, ben şimdi ararım onu.”dedi zinar ağa “Ben mi götüreceğim?” dedi Ezman şaşkınlıkla. “Uygun olmaz…” Zinar Ağa gözlerini dikip baktı ona. “Bakıyorum da, son zamanlarda sözümün üstüne söz söyler olmuşsun.”ha ezman dedi. “ genç adamEstağfurullah amca, nasıl istersen,” dedi Ezman başını eğerek ve hızla odadan çıktı. “Gel de deli olma şimdi!”dedi ezman Direksiyona vura vura Rozerin’in evinin yolunu tuttu. “Neden başka zaman gitmiyoruz, ne bu acele?” diyen nişanlısına, “Git hallet güzelim, kalmasın. Ben şu işimi çözüp gelirim. Belki erken biter,” demişti. “Hem daha altınları da almaya gideceğiz,” deyince Rozerin başını çevirip, “Altın falan istemediğimi söyledim,” demişti. “Sen istemiyor olabilirsin ama bir Ağa karısı altınsız olmaz. Madem bana kadın, bu topraklara Hanım Ağa olmak istiyorsun, o zaman kurallarına da uyacaksın. Tıpkı benim uyduğum gibi.” Rozerin sadece “Tamam, nasıl istersen,” diyerek sustu. Birkaç dakika sonra telefonuna mesaj geldi: “Kapıdayım, in aşağı.” Rozerin başını çevirip, “Ben çıkıyorum. Siz de şu bohçaları bitirin,” dedi. “Olur, bitiririz,” diyen üvey annesine manidar bir bakış attı. “Bir itirazın mı var? Varsa babama söyleyelim, o halletsin.” Kadın hemen ayağa kalktı, “Ne itirazım olacak,” deyip merdivenleri hızlıca indi. Kapıda duran arabayı görünce hiç tereddüt etmeden arka kapıyı açtı ve oturdu. Ezman dikiz aynasından kaşlarını çatarak baktı. “Gözlerin görüyorsa eğer, ön taraf boş. Neden arkaya oturuyorsun? Şoförün mü var?” Rozerin dudaklarını bükerek, “Henüz yoktu. Ta ki sen gelene kadar,” dedi. Ezman sinirle arkasına döndü. “Bana bak, sen kendini ne zannediyorsun?” Rozerin gözlerini onun gözlerine dikti. “Asıl sen söylediklerine dikkat et. Ezip köşeye attığın o köylü kızı yok artık karşında. Bence bunun farkındasın. Ona göre davran, herkes için en iyisi olur.” Ezman içinden “Ya Rabbim sen sabır ver…” diyerek kontağı çevirdi. “Peki, hangi gelinlikçiye gidiyoruz?”diye sordu “Meydan’daki büyük olana,” dedi Rozerin kısa bir cevapla. Ezman dişlerini sıkarak konuştu: “Bunu inat uğruna yapıyorsun değil mi? O gün ben öyle konuştum diye intikam almak için amcamla evlenmeyi kabul ettin. Bana tanımıyordum deme, çünkü bu memlekette Zinar Ağa’yı tanımayan yok. O yüzden benimle oyun oynama!” Rozerin başını çevirip, dikiz aynasından göz göze geldi onunla. “Benim kimseden beklentim yok. Kimseye bir şey açıklamak zorunda da değilim. Çocuk değilim, Ezman. İnat uğruna evlenecek biri değilim. Peki ya seviyorsam amcanı? Belki de gerçekten âşığım. Hiç düşündün mü bunu?” Ezman’ın gözleri büyümüş, elleri direksiyonda sıkılmıştı. “Kimse sevmediği bir adamın koynuna girmek istemez,” dedi Rozerin dudaklarından zehir gibi süzülen kelimelerle. “Kes sesini!” diye bağırdı Ezman ve direksiyona sertçe vurdu. Canı yanıyordu. Rozerin de bunu biliyor, bildikçe daha da canını yakmaktan çekinmiyordu. Gelinlikçinin önüne geldiklerinde, Ezman istese de istemese de arabadan inip Rozerin’le içeri girdi. “Hoş geldiniz Rozerin Hanım,” dedi mağazadaki genç kadın gülümseyerek. “Hoş bulduk. Gelinlik için gelmiştim,” dedi Rozerin. “Tabii ki, buyrun… Modellerimiz burada. Nasıl bir şey isterseniz, gece gündüz çalışır hazırlarız,” dedi satış görevlisi heyecanla. Ezman kenarda ellerini cebine sokup bakıyordu. İçinden sadece bir cümle geçiyordu: “Sen bu gelinliği giymemeliydin.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD