6.BÖLÜM

1615 Words
Hava hala çok soğuktu, biraz ısınıp öyle yola çıkmalıydık, iki büklüm uyumaktan sırtım tutulmuştu. Zorla yerimden doğruldum “Reyyan” Dışarı çıkmış olmalıydı, ayağa kalkıp gerindim kemiklerim resmen çatırdadı “Reyyan neredesin” Kapıya sıkıştırılmış olan kumaş parçasını gördüm. Ardına kadar açtım belki bahçedeydi, belki çevreyi dolaşıyordu. Eve geri döndüm sandalyenin kenarına astığı çantası yoktu, gitmişti bir anda istediği gibi yok olmuştu. Çeşmeyi açtım yüzümü yıkadım, çoktan sönmüş olan ateşin üzerine tekrar su döktüm. Veda zamanıydı dışarı çıkıp kapıyı kapadım dün gece kırdığım kilit yerde duruyordu. Çengele tekrar astım dilini itince yerine oturdu, bu gecenin tek hatırası olan kumaş parçasını boynuma dolayıp yola çıktım. ***** Düşe kalka yukarı tırmandım… Yolu açmak için iş makineleri gelmişti, çalışanlardan birinin yanına gittim “Çok zarar var mı?” “Üç aracı terk edilmiş halde bulduk, birisi kullanılmaz haldeydi eski tip araçlardan, hangi akla hizmet dün geceki gibi bir fırtınada yola çıkmış” Adam resmen beni küçümsüyordu ve çok haklıydı“Bahsettiğiniz araç bana ait. Bende kendime şaşıyorum hele kısa olsun diye dağ yoluna girdiğime daha çok şaşırıyorum” “Gelen mala gelsin, siz içindeyken heyelana yakalansaydınız işte o zaman felaket olurdu” “Ya diğer araçlar sahiplerine ulaşabildiniz mi?” “Biri köyde oturuyormuş, diğeri kadındı. Geldiğimizde buradaydı aracının yerini gösterdi ilk onu çıkardık. Araba hasarlı olmasına rağmen çalışıyordu, bindi ve gitti” Reyyan’ın aracına kavuşmasına sevinmiştim, işçinin telefonundan Ali’yi aradım bir saat içinde geldi. Yol boyunca Reyyan hiç aklımdan çıkmadı, anlattıklarını defalarca aklımdan geçirdim. Ya kocası onu bulursa endişesi yüreğime yılan gibi çöreklendi. Gök yarılırcasına yağan yağmurdan sonra, hırsını alamayan gökyüzü ayaza çekip lapa lapa kar yağdırmaya başladı. “Uzun süre misafirimiz olacaksın komutanım” “Öf be Ali ne komutanı teskere vereli yıllar oldu” Yedek subay olarak görev yapmıştım Ali emrime verilen ilk askerimdi. Saygılı, efendi ve çok çalışkandı. Kolayca arkadaş olduk yıllardır aramızda ki bağı hiç koparmadık. Evi tepedeydi, göz alabildiğince uzanan vadi, ormanlar Kar veya yağmur sığınacak yerin, yakacak ocağın, yiyecek aşın varsa çok güzeldi. Elimde sıcacık çay, önümde Ali’nin eşinin yaptığı el açması böreklerle kocaman pencerenin önünde ki sedirde oturuyorduk, sohbet ediyor bir yandan göz alabildiğince uzanan vadiye tepeden bakarak yağan karı izliyordum. Karnını doyuracak, yatacak sıcak bir yer bulabildin mi Reyyan? “Anlat be komutanım o gece neler oldu, dağ yolundan geleceğini haber verseydin heyelana bakmaz bütün köyü yol açmaları için toplardım.” “Sağ salim geldim ya Ali, anlatacak pek bir olay yok.”Elimle vadiyi gösterdim “Oralarda bir yerlerde sera vardı arkasında derme çatma kulübe. Oraya sığındık geceyi donmadan geçirdik, tabi baca tıkanmış, Reyyan olmasaydı şu an yaşamıyor olacaktım, kim bilir ne zaman cesedimi bulurdunuz” “Ağzından yel alsın komutanım yengemiz nerede onu da misafir etmek isterdik” “O da benim gibi kaza zadelerden biriydi, şartların gerektirdiği kısa birliktelik gün ışıyınca bitti” “Bari kadın güzel miydi komutanım” “Ali bozuşuruz haberin olsun” “Şaka yaptığımı bilmez misin, evlenme zamanın geldi de geçiyor Yavuz” “Bir evlilik yeter ikincisine katlanabileceğimi sanmıyorum” “Ya çocuk, bak iki tane yavrum var onları dünyaya değişmem” “Mutsuz bir evlilik yapıp çocuğumu öylesi bir hayatın içinde büyüteceğime hiç evlenmem. Bir sürü kimsesiz çocuk var ileride birini evlat edinirim” “Böyle konuşma komutanım, her evlilik kötü değildir. Benim eşim melek gibidir huzuru yuvamda buluyorum. Fındık bahçelerinden yorgun argın eve geldiğimde sıcacık gülümsemesiyle kapıyı açar, rahat etmem için etrafımda pervane olur. Aşım güzel, evim temizdir” “Bu işleri hizmetçilerde yapıyor” “Öylesi değil, bu kalpten gelen sevgiyle yapılır. Bende eşimin bir dediğini iki etmem, hastalandığında bakarım, güzel davranırım şu ana kadar ona karşı ağzımdan bir kötü kelam çıkmamıştır” “Her erkek senin kadar şanslı olmuyor Ali” Ali bir süre sustu “Komutanım karımın kuzenleri var, ikisi de çok güzel bu sene Ziraat fakültesini bitirecekler. Bir resimlerine baksan içlerinden birini beğenirsen ailemize girmene çok sevinirim” “Ah be Ali, beni çoluk çocukla mı baş göz etmeye çalışıyorsun” “Bak bir gör hem yaşının nesi varmış daha otuz bile değilsin” Dur dememe bakmadan çekmeceleri karıştırmaya başladı. Önüme iki resim koydu “Bir baksan ne olur. Eşimin ailesinin kızları iyi eş olurlar, tüm civar delikanlıları aileden kız almak için sıraya girerler. Bilirler ki mutlu yuva kuracaklar, şu gördüğün sarışın kız Sevim, kumral olanı Elaşina. Gerçi Elaşina’ya hayırlı bir kısmet var ama kız okulumu bitirmeden asla evlenmem diye diretiyor. Bir he de” “Kızların ikisi de güzel, Allah iyi insanlarla karşılaştırsın. Evlenmeye hiç niyetim yok Ali” İki kızında yaşları Reyyan’a çok yakındı yüzlerinde ki masum ifadeye imrenerek baktım, hayatın zorluğu, çocuk denecek yaşta çektikleri onu vaktinden önce olgunlaştırmıştı. “Ali telefonumu tamir ettireceğim yer var mı?” “Burada ne arar, bir bakayım bir ara şehirde tamircide çalışmıştım, bu telefon çoktan ölmüş parçasını bile bulmak mümkün değil. Kasabaya inelim bizim kahveci Rüstem’in oğlu şehirde telefon satar. Her gelişinde babasına yenilerini bırakır, açılmamış sıfır telefonlar içlerinden birini seçersin” Emektar telefonuma veda etme zamanım gelmişti, ben onu bırakmak istemesem de o beni bırakmıştı. “Gidelim” Üzerime giyecek olarak sadece yağmurluğum vardı, bu karda giyersem donardım. Ali’nin uzattığı parkayı giydim. Kar gittikçe daha çok yağıyordu, aracıyla kısa sürede merkeze indik, küçük yerleri seviyordum araç bile olmasa yürüyerek her yere gidiliyordu. Kahvehaneye girdik, selamlarla karşılandık, bir güzellik daha. Büyük şehirlerde komşu komşuyu tanımaz selam vermez olmuştu. “Rüstem dayı iki çay birde senin oğlanın getirdiği telefonlara bakacağız” Ortada kocaman bir soba gümbürdeyerek yanıyordu, tahta masalar, sandalyelerle eskiyi yansıtan halini çok beğenmiştim. Tüm köyün erkekleri kahveye doluşmuş gibiydi. Sobaya yakın oturan yaşlıca bir adam uyukluyor, diğer yanında ki gazetesini açmış okuyordu. Bazıları okey, kâğıt oynuyorlar birçoğu muhabbet ediyordu. Duvarda asılı televizyona pek bakan yoktu. “Misafirimiz hoş gelmiş, çay ikramımızdır ama sana paralı Ali” “Olur mu hiç” diyerek itiraz ettim… “Burada paran geçmez komutanım” Kahveci Rüstem “Bizim buralarda misafirin parası geçmez akçedir, oğlanın bıraktığı telefonlar bunlar” Ali’nin önerisiyle birini aldım elbet bir gün öğrenirdim. İçeri koşarak kabaca bir oğlan çocuğu girdi “Ali abi yolda kalmış araba varmış” “Nerede?” “Değirmen deresinin oralarda kalmış, içindeki kadın donmak üzere dedi amcam. Çabuk gelecekmişsin” Kadın sözü ayağa kalkmama neden oldu “Arabanın rengini biliyormusun delikanlı” “Bilmem ama mesajla sorayım” Elinde koca telefon bir saniyede mesaj yazdı “Siyah” Reyyan olabilir miydi? O olsa da olmasa da Ali’yle birlikte çıktım iki adam daha yanımıza bindi. Sadece onlar mı peşimizden bir araba daha hareket etti. Uzun süre yol gittik kar olduğundan virajlı yollar gözüme daha korkutucu geliyordu. Aşağıya inmeye başladık. “İşte orada” Ali’nin uyarısıyla baktım, araç biraz daha kaymış olsaydı derenin içine girerdi ve Reyyan’ın arabasıydı. Nasıl çıktığımı bilemedim “Komutanım dikkat et buraları çukur doludur” Çukur bile önemli değildi, bata çıka aracın yanına geldim. Yaşlıca bir adam öylece duruyordu. “Kapısı açık değil cama vurdum yanıt vermedi, araba çok hasarlı vuracak bir yerde yok hiç anlamadım” “Ali camı kırmalıyız” İki dakika içinde koca İngiliz anahtarı elimdeydi “Geri çekilin” “Jandarmaya haber verelim” “Vermenize gerek yok kendisi eşim olur, ufak bir kaza” Ali’nin “Komutanım sen ne diyorsun” sözüyle dönüp baktım “Karım diyorum Ali sonra anlatırım. Jandarmayı aramalarına engel ol” “Geri durun arkadaşlar, ah be yengem ne gerek vardı bu karda gelmene. Komutanımın eşi, benim misafirimdir” Arka camı patlattım kapının kilidini açtım, dudakları morarmıştı. “Reyyan” “Cevap ver Reyyan” “Yavuz” “Hayatım seni kurtarmakla geçiyor, boynuma sarıl araçtan çıkartacağım” sözümü itiraz etmeden dinledi. “Çantalarım” “Merak etme Ali hepsini alır” Ali arabadan getirdiği battaniyeyi Reyyan’ın üzerine örttü “Siz arabaya geçin, kaloriferi açtım yenge hemen kendine gelir. Arkadaşlar bir el atın eşyaları toplayalım” Sanki kucağımda çocuk gibi hiç ağırlığı yoktu, kolayca taşıyıp arka koltuğa yatırıp yanına geçtim. “Çıkarken beni uyandırsaydın” “Polise haber vermesinler” “Merak etme karım olduğunu söyleyerek engelledim” “Karın mı?” “İlk aklıma gelen bu oldu, yoksa yabancısın diye polise bildirirlerdi” Titriyordu, kabanı çıkarıp üzerine örttüm sarıldım “Dokunma” “Kötü niyetimin olmadığını çokta anlamış olmalıydın her erkek senin kocan gibi değildir” Hastalıklı herif kadını dokunulmaktan korkar hale getirmişti. Kıpırdamadı kaskatı bir halde durdu, eve gidene kadar kollarımın arasında tuttum, ısınması çok daha önemliydi. Ali yolda eşine telefon açıp banyoyu hazır edip, yeni yatak hazırlamasını söyledi. Eve gelince Reyyan’ı Ali’nin eşine teslim ettim “Dikkat et Fatma bayılacak gibi duruyor” “Merak etmeyin Yavuz Bey, dikkat ederim” Ali’ye bavulları taşıması için yardım ettim, ayrılmamak için ısrar ettiği çantalarını yanıma aldım. Her nedense ikisine çok değer veriyordu. Merkeze inmeden oturduğumuz aynı koltuklara yerleştik “Bu kadın kim komutanım” “Ali koşuşturmanız içinde sana yük getirmek istemezdim” “O nasıl laf komutanım, biz tanrı misafirini severiz hele senden gelen misafiri baş tacı ederiz. Sadece araç çok hasarlı belli ki önceden bir şeyler olmuş ve jandarmaya haber vermemek için kadına eşim dedin meraklandım” “O da benim gibi kazazedelerden biri, yolda karşılaştık birbirimize yardım ettik. Bu sabah çok erken saatte çıkmış gitmiş” “İyide o kadar hasarı olan arabaya neden binmiş ya jandarma olayı” “Ali bu durum gerekli desem sözüme güvenebilir misin? Kadını bende çok tanımıyorum sadece yardıma ihtiyacı olduğunu biliyorum. Jandarma veya polis onu öğrenmemeli” “Sen böyle diyorsan komutanım emrin başım üstüne” Getirdiği kahveyi yudumlarken aklım Reyyan’daydı, Fatma içeri girince merakla yüzüne baktım “Banyo yaptı, yatağa yatırdım hemen uykuya daldı. Yavuz Bey bu kızcağızın başına kötü şeyler gelmiş olmalı. Aşırı zayıf neredeyse kemikleri sayılıyor birde nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum sırtında derin izler var” “Kaza geçirdik ondandır” “Yok Yavuz Bey eski yaralar izi geçmeyecek şekilde olanlardan, sanki bıçakla kesilmiş gibi”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD