bc

DİLHÛN

book_age18+
13
FOLLOW
1K
READ
BE
age gap
fated
mafia
heir/heiress
drama
tragedy
rebirth/reborn
like
intro-logo
Blurb

hafızasını kaybetmiş bir kadın, kadına kendisini kocası olarak tanıtan takıntılı adam...

hayatını bir türlü kabullenemeyen Dilhûn, geçmişini acı bir şekilde öğrenir. kendinden yaşça büyük kocası, aslında hiç bilmediği, tanımadığı bir dünyaya sürüklemiştir onu. Dilhûn'un acı acı tecrübe ettiği yaşantısından kendisini suçlu bulurken, aslında hikayenin en masumu olduğundan bir haberdir....

"bana benden bahset Lizan, bilmediğim hayatımdan bahset. çocukluğumu, ergenliğimi... bana seninle tanıştığım ilk andan bahset. kendimi tanıyamıyorum. kafam bomboş. eskiye, kendime dair hiç bir şey hatırlamıyorum. geçirdiğim günlerimi sadece yazdığımı idda ettiğin günlükten okuyorum... kocam olduğunu söylüyorsun ama 'bize' dair hiç bir şey yok. ne bir düğün fotoğrafı, nede bir aile... seni bile tanımıyorum.

bana acıyarak bakmandan nefret ediyorum. kendimi bir zavallı gibi hissediyorum..."

" sorun sadece kendini hatırlayamamanmı Dilhûn? yoksa sorun benmiyim?... benimi beğenmedin, eskisi kadar artık beni sevmiyor musun yoksa..."

"sorunda bu, seni hatırlamıyorum. evlendiğimizi söylüyorsun ama senden evlilik cüzdanı istediğimde ya susuyor, yada konuyu değiştiriyorsun. aklımla oynamayı bırak, sen benim kocam olamazsın."

" seninle her gün, bu konuşmayı yapmak ne kada zor keşke bilebilsen.... sana ' sen benim karımsın' diyorsam bitmiştir. artık daha fazla kendinide benide yıpratma. başına gelenler benim suçum ola-. . ."

" ne dedin sen... yani, geçmişimi hatırlayamamam senin suçun mu...?

chap-preview
Free preview
kimim ben 🪽
" umudun bittiği yerde hiç bir çiçek açmazmış. umudumu kaybetmedim, ama dayanacak gücüm de kalmadı." "sen sadece sev beni, sen sadece beni gör, sen sadece bana bak, sen sadece benim ol, benim kal..." "Derler ki gönülden bağlı olan insanlar, gerçek aşkı tüm duygularıyla, tüm benlikleriyle bir yaşarmış." " gözler kör, dil lal olur imiş" " ne göz kusur görür, ne de dil yalan söyler" "aşk, her gönül de açmayı bekleyen bir gül fidesi gibidir. kimisinin ki en gösterişli şekilde açarken, kimisinin ki açmadan soluveriyor ..." " sen gönül yarası taşıma. zehir olup gönlündeki fideyi gerekirse kendin soldur. ama başkasının soldurmasına izin verme, sadece bana Dilhûn, sadece bana Dilhûnum..." *** " bugün günlerden pazartesi" "pazartesi" diye tekrarladım yarı kapalı gözlerle. " tarih 26 Haziran, 2022" "26 Haziran, 2022" diye tekrarladım. "bugünün tarihini, ve gün içerisinde yaşadığın olayları gece yatmadan önce mutlaka günlüğüne yazmayı unutma küçük hanım." 2022 yılındaydık. ve tarih 26 Haziran'dı. ne tuhaf, kendimi kuş kadar hafif hissediyordum. kafam boş, ayaklarımı sallayarak, sadece yerdeki halının desenlerini takip ediyordu gözlerim. derin bir iç çekip aklıma o an gelen bir soruyla kafamı kaldırdım. acaba kaç yaşındaydım, yada kaç doğumluydum. merak edip karşımdaki adama sormak istedim, ama adını bilmediğimden sadece gözlerine bakmakla yetindim. uzun boyluydu, hemde çok, gözündeki gözlüğün çerçevesinde küçük, beyaz bir ışık yanıyordu. gözleri kocaman, ela renginin en gösterişli haliyle bana baktı. bir şey soracağımı anlamış olmalı ki, " bir şey mi sormak istiyorsun küçük hanım" dedi. hem sormak hem de kim olduğunu merak ediyordum. üstündeki gri gömlek, ve aynı tonlarda ki pantolonuyla oldukça şık, ofis havası veriyordu. baştan aşağı onu süzdüm, kravatının siyah olması, kombinini baltalamıştı, ama gömleğinin kollarını sıyırıp dirseğine kadar çekmesi oldukça centilmen bir hava vermişti bu yakışıklı yabancıya. onu baştan aşağı süzdüğümü anlamış gibi başını eğip üstüne baktı, ve tekrar bana bakınca sevecen bir şekilde sırıttı. amaç neydi, yada ne olmalıydı bilmiyorum, ama kafamdaki soruyu sormadan da edemedim. " evet, size sormak istediğim bazı sorularım var" karşımdaki adam ellerini cebine koyarak, hafifçe gülümsedi. " evet, günlük rutinlerimiz başlıyor, hıımmm...aklındaki ilk soruyu tahmin edelim o halde. mesellaaa, şuan benim kim olduğumu merak ediyorsun, değil mi küçük hanım" dedi. bunu nasıl tahmin etmişti. aklımı mı okuyordu. kimdi bu adam, ve neden bu kadar rahat takılıyordu. cesaretimi toplayıp, " evet, sizin kim olduğunuzu merak ettiğim doğru, ama sizin bunu benim karşımda" etrafa baktım hiç tanımadığım, yabancısı olduğum bir odadaydık. ve ben bir yatakta ayaklarımı sarkıtmış, karşımdaki ayakta duran adama baktım. " yatak odamda ne arıyorsunuz... burası benim yatak odam... öyle değil mi? karşımda ki adam bir anda kahkaha atmış, kafasını kaldırarak bir kaç saniye tavana baktıktan sonra bana baktı, yüzünde şimdi ise hafif bir tebessüm vardı. anlamadım, bir soru sormuştum, neden komik bir şey varmış gibi kahkaha atmıştı. dayanamayıp bu sefer terslercesine " ben gülünecek bir şey söylemedim size. neden karşımda böyle pervasızca gülüyorsunuz." karşımda ki adam bu sefer daha ciddi bir ifade ile bana bakmış, duruşunu düzeltip boğazını temizleyerek, " özür dilerim, bunu her gün tekrarladığımız için artık bana biraz komik geliyor" dedi. ne demek "bunu her gün tekrarladığımız için artık bana komik geliyor " şaka mı bu. adama şaşkınca bakıp ayağa kalktım. " ne demek bu, nasıl olur. dalga mı geçiyorsunuz benimle" adam, odanın kapı tarafına başını hafifçe kaldırarak bir noktaya öylece, saniyelerce baktı. bende baktığımda bir şey göremedim. sadece kapı, ve kapının üstündeki değişik, siyah, küçük bir kutu vardı, ve onunda gözündeki gözlük gibi bir yanıp, bir sönen beyaz ışığı vardı. ne oluyordu, bu adamda kimdi. üstelik kendi ismimi bile hatırlayamıyordum. neredeydim ben. adam, derin bir nefes alıp, gözlüğünü orta parmağıyla düzeltip, tekrar bana baktı. gözlerinde bariz bir bıkkınlık, yorgunluk vardı. ama içten içe bana yabancı gelmiyordu, sanki yakınımmış gibi bir his veriyordu. bu his ne zaman beni sardı bilmiyorum, ama 10 dakika önceki düşüncelerimle şuan ki düşüncelerim bir değildi. peki durduk yere içimde neden kendi adımı sorgulamıştım. bu çok mantıksızdı, bir insan nasıl olurda adını ve yaşını hatırlamaz. ve birde bu adam ile bu oda da olaya dahildi. ama şöyle bir düşündüğümde aslında kafamın içi bomboş gibiydi. yani daha öncesine ait bir anı, bir yaşam, bir hayat yoktu. bunlar çok saçmaydı. kafamı kaldırıp adama baktığımda, kollarını göğsünde birleştirmiş, bana öylece bakıyordu. " lütfen ikiletmeden adam akıllı anlatır mısınız. kimsiniz siz, burasıda neresi. ben... ben...ben neden adımı hatırlamıyorum" adam bana yaklaşıp, iki kolumdan tutup, yüzüme eğilerek, hafifçe kollarımı sıktı. irkilmiştim, bana bı anda böyle yaklaşması beni çok korkutmuş, rahatsız etmişti. kulağıma eğilerek, "bazen, bazı şeyleri hatırlamamak insanoğluna en büyük ödül, Dilhûn" Dilhûn... adım... Dilhûn'muydu. ne tuhaf isim bu böyle. bence ben kesinlikle ama kesinlikle bir rüyadayım. bu kadar saçma, ne olduğu belli olmayan bu adam da kesin karabasan, evet kesinlikle bu bir rüya. hatta kâbus, evet kâbus, çünkü başka açıklaması olamaz. " size son kez soruyorum, neredeyim ben, ailem... ailem nerde" bir ailem olmalıydı değil mi? gözlerime kısacık bakıp, başını pencere tarafına çevirdi. bakmak istemiyormuş gibi bir hali vardı. neden benden bir şey sakladığını düşünmeye başladım... bu normal değildi. üstelik kendisini uyandığımda n beri hala tanıtmamıştı, kesin bir şey vardı bu adamda, düşüncelerimi dile getirerek, " bir şey saklandığınız çok bariz. lütfen bakışlarınızı kaçırmayın, bana doğruyu söyleyin. bana bakın, beni daha tanımıyorsunuz, ben... ben...ben kimim?" öncesi yoktu, sanki silinmiş, yaprakları yırtılmış, koparılmış bir defter gibiydi zihnim. vardım, ama yoktum...ne tuhaf bir his bu böyle. derken koluma saplanan bir acıyla başımı çevirdiğimde, o adam kolumdan sıkı sıkı tutmuş, bir iğneyi koluma saplamıştı, başımı kaldırıp o adama baktım, şok içinde " ne yapıyorsunuz siz, bırakın beni" dememe kalmadan, beni bir hışım, kaldırarak resmen yatağa fırlattı. iğneyi yavaşça kolumdan çıkartıp komidinin üzerine bıraktı. saniyeler içinde olmuştu, kendimi koruyamadan, karşılık veremeden iğneyi koluma saplamıştı. bi anda bedenim kitlenmiş gibiydi hareket edemiyor, konuşamıyordum. gözlerime inen ağırlığa direnemedim. tam o anda bir şeyler dediğini duydum. " sana acıyorum Dilhûn, her sabah seni böyle görmek onun için ne kadar zor ise benim için de o kadar zor. kendine gelip, herşeyi hatırlaman zaman alsa da o seni bekliyor, o sadece seni bekliyor" ve sonrası derin bir karanlık ...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
307.5K
bc

Too Late for Regret

read
271.6K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.6M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.2M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
135.8K
bc

The Lost Pack

read
374.6K
bc

Revenge, served in a black dress

read
144.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook