3.BÖLÜM

1473 Words
Hani bazı anlar vardır zaman durur ve büyülü bir esinti yüzünü siler geçer ve her şey kendi içinde sessizliğe gömülür işte öyle bir anın aşık olacağım gün ve an olduğuna o kadar çok inanmış ve beklemiştim ki. Herkes sustu zaman durdu ve içeriyi tatlı bir koku hakim olurken bir rüzgar esintisi sardı. İçimden Fiko'nun yeni bulduğu mankeninin girdiğini ve benim aşık olacağım zamanın geldiği inancı ile kafamı kaldırdım. Hazen rengi gözler gözlerime kilitlenirken o kadar tanıdıktı ki siması da dikkatimi çekince geçmiş ve gelecekte ki bütün hayaller boş bir tenekenin icinde ki tas gibi yuvarlanarak kayboldu gitti. Kapıda bir adet etrafına bön bön bakan bir Toprak vardı. Göz ucu ile onu süzen kızlara ve Fiko'ya bakınca hepsinin aynı anda toprak'ın saç ucundan düşen yağmur damlasını takip ederek zeminle buluşmasını izledik. Damlanın yerle buluşması bütün atölye de yankı yapacak kadar ortam sessiz ve bir o kadar ıssız gibiydi. Fiko sevinçle haykırana kadar sürdü ancak. "Buldum kız!!!!" Benim dışımda kimse onu takmadı toprak'ın swifti ve tişörtü üstüne yapıştığı için seksi bir görüntü oluşturmuştu. Atölye dolusu aç bakışların hedefi o çok seksi duran karın kaslarıydı. Kesinlikle saçmalıyordum bir kere Toprak seksi olamazdı.. hmmm biraz olabilirdi ama bu tamamen yağmurun etkisiydi. Fiko ayağa kalktı ve toprak'ın dibinde bitip, Toprak'ın yan yan bakan kabadayı bakışlarına aldırmadan bir iki tur röntgen gibi taradıktan sonra emretti. "Soyunnn!!!!" Ben. "Haaa!!!" derken aç bakışlar heyecanla daha da açıldı, bir kız elini kalbine bile götürmüştü. Aldırmadım. Bütün odak noktam Toprak ve soyunmasıydı. Ama o kıpkırmızı bir hal almıştı. Utanmış olamazdı dimi. Fiko kolundan dürttü, "Soyun!!!" Ve içinde utanmayı başaramayan öküz dile geldi, "Ne diyon lan sen?!" Fiko hiç aldırmadı, "Ayyy utanma hayatım, biz ne İtalyan, ne İspanyol mankenler gördük." Deyip, üzerinde ki swifti çekiştirmeye başladı. Toprak sinirle kolunu çekiştirdi., "Bi eline koluna hakim ol bilader." Fiko bir kıkırdadı, "Ayyy atarlı giderli en sevdiğim." Elinde ki tesbihi Fiko'ya salladı. Her halde onunla Fiko'yu başından savabileceğini düşünüyordu. Ama hedefe güdümlü Fiko bir atom bombası kadar tehlikeliydi. Silahı da dikkatini çekmişti. "Tesbihte varmış kız, ay ben buna taşta takarım, bir ışıltılı olur. Hadi Soyun." Toprak'ın gerilen yüz hatları birden yumuşarken bir omzunu düşürdü ve çapraz kaşını kaldırıp teşbihi bir tur döndürdü. Bütün kaşarlar eridi... "Sen bir soyun önce uyarsa bende soyunurum." Fiko bir afalladı, bütün atölye iki afalladı muhtemelen okuyucularda üç afalladı. İşaret parmağını çenesine koyan fiko boncuk gözlerini tavana dikti. "Ayyy ben niye soyunuyorum şimdi anlamadım." Toprak dayılandı, "Ben niye soyunuyorum?" Fiko periyoduk bir şekilde aynı hareketi tekrarladı, "Doğru sen neden soyunuyorsun ki, Soyunma bebeğim. Ayyy namusuna zeval gelir. Bize değil, Ya....şey yani" deyip bir panikledi. Ağzından bir şey kaçıracağı zamanlarda hep böyle yapardı. Büyük ihtimal sinirle çemkirecekti de. Ki öyle oldu, "Çıkar şunu çıkar soyun dediysek donunu çıkar demedik. Islanmışsın." Atölyeye döndü. "Azgın şeyler sizde işinizin başına soyunsa çocuk üstüne atlayacaksınız." Toprak ters ters söylendi, "Prensesi yetmedi, değişiği çıktı birde. " Araya girdim, "Biz de yeni nesil kabadayı çekiyoruz. Beğenmiyorsan söylersin babama kurtuluruz hepimiz." Beni duymazdan geldi, Fiko ilgisini çekmiş olmalıydı. "Sen hangi modelsin?" Fiko gururla kendini tanıttı. "Estetiko fiko Madritim ben hayatım." "Hayatım mı?" diye sordu. "Ne anlar Fiko ende ki. Bırak şunu kaybolsun gözümün önünden sinirlerim bozuluyor." "Ben çok hevesliyim sanki." Fiko iç geçirdi. "Heves etsen ne olur," Toprak ellerini aça aça söylenerek odaya geçti, "Öküz!!!!" "Prenses mi cadı mı belli değil?" diyerek içeri girdi. O gidince fiko sessi sessiz sinsi sinsi konuştu. " Ay kız neden sinirlendin bu kadar, hem yaşıtın arkadaş olsan ne olacak. Ne güzel işte baban koca koca adamları dikmedi peşine." "Bu öküzle gezeceğime iki tane adamla gezerim daha iyi." "Ayyy kız ne demişler her erkek öküzdür, kimisi daha az kimi daha çok." "Benim prensim böyle olmayacak." Fiko bir şeyler mırıldandı ama anlayamadım. "Ne diyorsun Fiko." "Haaa...ben mi? Çizim diyorum çıkar şunları bakalım." Çantayı açıp Fiko'ya çizimlerimi verdim. Baktı baktı ve haykırdı "Kız ne bunlar tasarım mı yapıyorsun, adam mı kesiyorsun?" "Yaaaa Fiko..." "Kız ne bunlar ne söyle bana... bu geçişleri yumuşat demedim mi sana dümdüz çiziyorsun. Beş yaşında bunlardan daha iyilerini yapıyordun." "Acımasızsın Fiko." "Tabi acımasızım. Kız detay nerde kıyafete ruh katacak. Bence babanın şirketinde çalışmak bütün moda dünyası için en doğru hareket olacak." "Hayatta olmaz. Zaten şirkette gözünün önünde olayım diye yapıyor tüm bunları." "Ohhh iyi de yapıyor." "Haklısın gideyim şirkete bütün gün kameradan ne halt ettiği görsün, sonra yakışıklı oğlanları uzak tutsun." "Ayyy yapar dimi?" "Yapiyor zaten. Hem ben bir şeyi kafama koyduysam o olur Fiko. " "İyi diyorsunda ben çıkıyorum, sen de eve git bebeğim ılık bir duş al sonra da gizli gizli kaslı masörüme bende masaj yaptırırız." "Yaptırırız" dedim. Fiko toparlanırken bede kuyruğuma seslendim. "Çam yarması!!!!! Mahalle kabadayısı, medeniyet devri ayısı!!!!" "toprak söylene söylene kafasından geçirdiği tişörtüne aldırmadan karın kaslarını hepimize göstere göstere kapıdan çıktı." "Ne var huysuz prenses." Fiko kıkırdadı. "Ay kız bu da tam oturdu, huysuz ve tatlı prenses" "Fiko........." Fiko elini fermuar yapıp sustuğunu ilan edince Toprak'a çemkirdim. "Sende istemem yan cebime koy, hani soyunmuyordun. Arabayı getir eve gideceğim." Toprak memnuniyetsiz, memnuniyetsiz konuştu, "Yürüsek arabaya kadar." İtiraz ettim. "Olmaz saçlarım ıslanır ve bozulur." Gözlerini baydı, "Eve gitmiyor musun bir şey olmaz." "Bir prenses her zaman bakımlı olmalı." "Bence bir prenses bu kadar huysuz ve konuşkan da olmamalı. Naif ve kibar olmalı." "Etrafında bir maço dolanıyorsa, prenses ne yapsın. " Fiko araya girdi, "Yorma çeneni, ya vazgeç kurtul ya da dediğini yap yakışıklı." Toprak dişlerinin arasından konuştu, "Prenses istemese de kabul etse iyi olur. Vazgeçmiyorum." Sinirlendim. Toprak ben sinirlenince keyifle güldü. Hava aralık olduğu için yağmur yoktu saate baktım tam 16:16'yı görünce sinir uçup gitti ve sevinçle çığırdım. "Saat 16:16 beni düşünüyor, dünya da ki eşim de şuanda saate bakıyor." Fiko ellerini çırptı sevinçle. Saatinden kafasını kaldıran Toprak, garip garip baktı. "O ne ki?" diye sordu merakla. Sinir geri geldi onu görünce, hiç kaybolmayan kabus gibiydi ve prensi benden uzak tutuyordu. "Sen anlamazsın. Arabayı kapıya getir." İlgilenmiyormuş gibi yapıp. "Emredersiniz" deyip teşbihi sallaya sallaya gitti. O gittikten sonra Fiko alnımı öptü, "Kusura bakma prenses, başına bunu ben sardım." "Babamda fırsatı kaçırmadı." Fiko ağlama moduna girdi, "Kız kaçırır mı, senin turşunu kuracak, kız kulesine kapatacak. Rapunzel gibi kulelerde kalacaksın. Ahhh benim bahtsız prensesim. Prensine kavuşamadan kuruyup gideceksin." "Ya Fiko ya!!!!" diye diye itiraz ederek çıkıp gittim. Yağmur aralıktan vazgeçip yağmaya başlamıştı. Toprak sokağı kamyon kapattığı için caddede dörtlüleri yakmış bekliyordu. Bir işi de becerse şaşardım zaten. Sinirli sinirli arabaya yürüyüp, ön cama vurdum. Camı açan toprak suratıma bakınca hızımı alamadım tabi, "Bir işi de becer. Kapımı neden açmıyorsun inip!" Kafasını salladı, "dereye düşmüş kurbağa gibi viyaklayacağına arabaya bin de süsün bozulmasın." Sinirden insan da akıl mı kalıyordu, Kapıyı açıp içeri attım kendimi. "Senin kadar beceriksiz koruma görmedim." "asıl ben senin kadar çok konuşan prenses, aman kız görmedim." "Ay senin karşı cinsinden haberin var mıydı?" "O ne demek, o? "Maço maço takılmalar, kibarlıktan nasipsiz kalmalar." "Her şeye de bir cevabın var, baban neden peşine adam takıyorsa, yani seni götüren bir saatte pişman olup geri getirir zaten." "Sen babamla benim işlerime karışmada yürü hadi, ıslandım senin yüzünden saçım bozuldu." Toprak arabayı çalıştırdı ve gaza basıp dikizden suratıma baktı, "Senin yerinde başkası olsa süsünü püsünü değil, hasta olacağını düşünür." "Sümsük sümsük dolaşacağıma, hasta hasta nazlanırım." Cevap vermedi. Onun yerine dudağı yukarı kıvrılıp gülümsedi, Ben telefona intagram twitter ve binumum face hariç -orası amele kaynıyordu gezinirken gözüm yola kaydı bir ara. Yağmur o kadar şiddetli yağıyordu ki, biraz önce bu yağmurda kalmış olsam toprak'ı kovdurtabilirdim bile. Gider babama iki ağlama numarası çeker ve bu işi hallederdim. Şanslı mı şanssız mı olduğuma karar veremezken, caddeden evin sokağına saptık ve bir köpek yavrusunun duvar dibine sığındığını görünce hemen Toprak'a seslendim. "Dur!!!!" Dikizden baktı, "Gene ne oldu?" derken de durmadan devam ediyorduk. "Dur dedim, sağır mısın? Bir kere de ne dediğimi, sorup durma. Ben mi bakıcıyım sen mi belli değil." "Dengesiz!" deyip frene bastı. Öne doğru savrulunca sinirle hırladım. "Baba gerçekten ergenlik yıllarında yaptıklarımın bedelini ödetmeyi bundan güzel başaramazdın "geri git!!!" Toprak bu defa sormadı. Yavru minnoşun hizasına gelince, "Dur!!!" dedim durdu. Yağmura aldırmayıp bembeyaz pamuk kadar yumuşak tüylere dokundum ve titrediğini hissettim. "Gel bakalım minnoş. Üşüdün mü?" Sırılsıklam dönünce Toprak arabanın kapısındaydı ve ben hızla girince kapıyı kapatıp dolandı. Bende bu arada minik yavruyu kucağıma koyup kabanımı ilikledim. Cansız cansız havladı. "Neyse ki çok şanslısın güzellik. Seni eve götürüp ısıttıktan sonra süslerim artık benimsin sahibini buluncaya kadar. İki dakikada kucağıma mayışıp uyudu. Hem üşümüş hem de yorulmuş olmalıydı. Araba durunca indim onu uyandırmamaya özen göstererek iyice sardım ve Toprak inip kapımı açtıktan sonra üçümüz birlikte kapıya kadar yürüdük. Kapıyı çalıp bana döndü, "Islandın?" Fısıltı ile cevap verdim, "O hem ıslanmış hem de üşümüş." Bir tel saç esen rüzgarla suratıma yapışınca onu geri göndermek için üfledim ama yapıştığı için hiçbir işe yaramadı. Toprak parmak ucu ile saçlarıma dokundu ve geri alıp gözlerimin içine bakarak, "Sümsük sümsük oldun ama." Omuzumu silktim, "Sende dereye düşmüş gibi oldun." Saçlarımı kulağımın arkasına tuttururken kapı açıldı. Dilek abla çığlığı bastı, köpek uyandı ve kucağımdan atlayıp içeri kaçtı. Diloş daha çok bağırdı ve korkuyla bayıldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD